Altın Portakal’la Taçlanan Zerre’ye Bursa Damgası

Çekimlerinin büyük bölümü Bursa’da yapılan, Erdem Tepegöz’ün yönettiği Zerre, 49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Yönetmen, En İyi Sanat Yönetmeni, En İyi İlk Film ve SİYAD En İyi Film ödüllerini kazandı. 06 – 12 Ekim tarihleri arasında düzenlenen 49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde 4 ödül ile zirveye çıkan Zerre filminin çekimleri Bursa’da yapılmıştı. Bursa’nın sinema üreten tek merkezi İnSanat Derneği’nin organize ettiği çekimlerde İnSanat Başkanı Suat Oktay Şenocak ile birlikte çok sayıda Bursalı amatör oyuncu rol alarak, filmin başarısına katkı sağladı.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Portakal’la Taçlanan Zerre’ye Bursa Damgası yazısına devam et
  • Altın Portakal Yönetiminden Söylentilere Yanıt

    49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film Ödülüne değer görülen Güzelliğin On Par’ Etmez filminin Avusturya filmi olduğunu iddia eden söylentilere Altın Portakal yönetiminden yanıt geldi. 49. Altın Portakal yönetimi, filmin bir ortak yapım olduğunu belirterek, Güzelliğin On Par’ Etmez filminin Türkiye ile Avusturya ortak yapımı olmasının “ulusal yarışmada yer almasına engel teşkil etmediğini” bildirdi. 49. Altın Portakal yönetiminin açıklanmasında yönetmelikte yer alan ilgili maddeye dikkat çekilerek, filmin Ulusal Yarışmaya katılma şartlarını fazlasıyla taşıdığı vurgulanıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Arka Pencere Dergisi Gençliğiyle Yüzleşiyor

    Arka Pencere Dergisi, 154. sayısında, kapağına, Rian Johnson’ın bilimkurgusu Tetikçiler’i koyuyor. Tunca Arslan, Trendeki Yabancı köşesinde, Elif Güney Pütün’ün babasına yazdığı kitap aracılığıyla Yılmaz Güney fenomenine bakıyor. Vizyon filmleri eleştirileri arasında Tetikçiler, Uzun Hikaye ve Başka Bir Kadın yer alıyor. Arka Pencere Dergisi’nin 155. sayısı bir Alfred Hitchcock alıntısıyla sona eriyor: “Esrarengizlik ve gerilim türlerinde ciddiyetsiz bir yaklaşım son derece gereklidir. Hem İtiraf Ediyorum (I Confess) hem de Lekeli Adam’da (The Wrong Man) mizah eksikliği bu filmlere çok zarar verdi.”

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Arka Pencere Dergisi Gençliğiyle Yüzleşiyor yazısına devam et
  • Ekrem Doydu’nun Son Kısa Filmi 46, İnternette Yayına Verildi

    Ekrem Doydu’nun yönettiği ve Mustafa Şahin ile Eda Kalmuk’un oynadığı 46 yurt içi ve yurt dışı festivallerin ardından internette yayına verildi. Filmin konusu şöyle: Kız arkadaşı Eda ile birlikte yaşayan Halil, işsiz bir gençtir. Eda son zamanlarda garip hareketler sergilemeye başlar. Bu durum Halil’in canını sıksa da Eda’nın ona neden garip davrandığına bir anlam veremez. Halil’in işsiz olmasının en büyük sebeplerinden biri şiddetli baş ağrısı çekmesidir. Doktora başvurmasına rağmen baş ağrılarına bir çözüm bulunamaz. Bir süre sonra bu ağrılar olayları içinden çıkılmaz bir hale getirir.

  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Filmi izlemek için tıklayınız.
  • Film Arası Dergisi’nde Osman Sınav: Dindar da, Milliyetçi de, Sosyalist de Adalet Arıyor

    Film Arası Dergisi, Ekim sayısında, ünlü yönetmen Osman Sınav’ı konuk etti. Çektiği tüm projelerde adalet kavramına vurgu yaptığını söyleyen Osman Sınav, Uzun Hikâye’nin de dosdoğru bir adamın hikâyesi olduğunu belirtti. Filmin başrol oyuncusu Kenan İmirzalıoğlu’na övgüler yağdıran Sınav, Yılmaz Güney’i büyük yapan şeyin ideolojisi değil, onun yerlilik arayışı olduğunu söyledi. Hikâye kavramının önemine dikkat çeken Sınav, Allah’ın en büyük hikâye anlatıcısı olduğunu söyledi.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Film Arası Dergisi’nde Osman Sınav: Dindar da, Milliyetçi de, Sosyalist de Adalet Arıyor yazısına devam et
  • Adana ve Antalya’nın Ardından

    Türkiye’nin en önemli iki film festivali, birbirlerine yakın tarihlerde tamamlanırken, ortaya çıkan sonuçların yeni soru işaretlerini beraberinde getirdiği söylenebilir.

    Suni Çelişki

    Öncelikle; iki festivalin ülke sineması açısından taşıdığı önem malûm olmakla birlikte, aralarında oluş(turul)an rekabetin siyasal gündeme bağlı geliştiği söylenebilir. Birer Belediye organizasyonu olarak inişli çıkışlı bir grafikte seyreden Adana ve Antalya, sanılanın aksine ortak bir paydada buluşmaktadır ve aralarındaki çelişkiler sunidir: Geçici kadrolarla, kalıcı sinemasal politikalar ortaya koyamamak!

    Dolayısıyla iki organizasyondan birine üvey evlât muamelesi yapmak ve “orantısız güç kullanmakla” elde edilecek sonucun Pyrrhus zaferinden farksız olacağı unutulmamalıdır.

    Vahim İddialar

    Dilerseniz tahlile Altın Koza’da jüri kararlarına yapılan itirazlar sürerken, Portakal’ın kendisini Hülya Avşar krizinin ortasında bulması ile başlayalım. Kimi yazarların fısıltı gazetesi eşliğinde kulağımıza çalınan dedikoduları gün yüzüne çıkarması, sinemamızın ağır toplarının gizliden bir kavgaya tutuştukları iddialarını doğrular görünmektedir. Antalya’nın “ulusal yarışmalara katılmama şartı” ve jüri seçimi ertesinde Adana’yı tercih eden önemli yönetmenlerin karşılaştıkları sonucun bir süredir var olduğu öne sürülen husumetle açıklanması önemli bir olgudur. Kimi jüri üyelerini ve intihal iddialarını da içine alan bu iddiaların üzerinin örtülmesi artık mümkün değildir.

    Yeterince “Derin” Değil!

    Meselenin Antalya ayağında karşımıza çıkan sonuç Altın Koza’daki kadar tartışmalı olmasa da, Jüri Başkanı’nın damgasını vurduğu olaylar geçiştirilecek türden değildir. Avşar’ın bir festival klâsiği olan “oyum popüler filmlere!” çıkışına eklenen Derin Düşün-ce müdahalesi yetkili kurullar tarafından eleştirilmemiş ve Başkan kadar “popüler olmayan” jüri üyelerinin yalnızlaştırılması dikkatlerden kaçmamıştır. Oysa ortalama izleyici refleksine yaslanan bu çıkışlar, yeterince “derin” düşünülmeden kotarılmış bu filmi, bizzat Avşar eliyle “popüler” yapmıştır. Bu sürecin festivali “konuşulur hale getirdiğini” iddia etmek ve bu tezi istatistiksel verilerle açıklamaya çalışmak trajikomiktir: Festivaller; ön ve ana jürilerinin yanı sıra, altı doldurulmuş etkinlikleri, film seçkileri, özenle hazırlanmış sergi, katalog ve kitaplarıyla konuşulmalıdır!

    Festivallerin İşlevi

    Popülist yaklaşımların ötesinde; yeni denemelerin, biçimsel arayışların ve farklı bir dili ortaya koyma uğraşının platformu sayılması gereken film festivallerinde yer alan seçkilerin geniş kitleyi hedef almadıkları ve “fazla gerçekçi” (!) oldukları için eleştiriye uğraması “moda” haline gelmiştir. Bu tutumu savunmak ile Araf, Yeraltı, Lal Gece gibi önemli yapımların daha çok izleyiciye ulaşması gerektiğini vurgulamak başka şeylerdir.

    Bir başka eleştirel yaklaşım, köklü festivallerde ayrı bir kategorinin başlığı olan “İlk Filmler” için de söz konusudur. Genç sinemacıları keşfetmek ve kitlelerle buluşturmak ile sadece on filmin yarıştığı ana yarışmada sekiz ilk filme yer vermek farklı gerçekliklerden söz etmektir ve bu duruma yol açan gelişmeler incelenmelidir. (Altın Portakal’da son üç yıldır ipi göğüsleyen yapımlar birer ilk film oldukları halde, “En İyi İlk Film” başlığı altında ayrı ödüllendirmeler yapılmaktadır.)

    Sonsöz Olarak

    Ortaya çok da iyimser bir manzara koymamakla birlikte, geride bıraktığımız iki festivalin; genç yönetmenlerin orta sınıf, aydın / yarı aydın çelişki ve bunalımlarından sıyrılarak “eski defterleri” aralama çabalarına tanıklık etmemiz bakımından önemli olduğunu söyleyebiliriz. Tıpkı, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın’ın festivallerin özerk yönetimlerce sürdürülmesi gerektiğine işaret eden olumlu ve altı çizilmesi gereken sözleri gibi.

    (21 Ekim 2012)

    Tuncer Çetinkaya

    Gergedan Mevsimi

    Bahman Ghobadi’nin yönettiği ve Behrouz Vossoughi, Monica Bellucci, Yılmaz Erdoğan ile Caner Cindoruk’nun oynadığı Gergedan Mevsimi (Rhino Season), 26 Ekim 2012’de UIP Filmcilik dağıtımıyla Mij Film – BKM Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Film, 30 yıl önce ailesine öldüğü bildirildiği için, ülkeyi terk eden eşi ve çocuklarını bulmak için İstanbul’a gelen şair Sahel’in hikâyesini anlatıyor. 30 yıl sonra hapishaneden çıkan Şair Sahel, kendisini öldü bildiği için İstanbul’a giden karısını bulmak üzere İstanbul’a gelir. Sahel’in de, eşinin de hayatlarını alt üst eden kişinin de buluştuğu ortak nokta, “Aşk”tır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Gergedan Mevsimi yazısına devam et