Arka Pencere Dergisi Korsana Evet Diyor

Arka Pencere Dergisi, 130. sayısında, kapağına Aardman’ın yeni animasyonu Korsanlar’ı yerleştiriyor. Tunca Arslan, Trendeki Yabancı köşesinde, geçen hafta başladığı İslami Sinema’nın Çıkmazı başlıklı yazı dizisinin ikinci bölümünü kaleme aldı. Vizyon filmleri eleştirileri arasında Battleship, Öbür Dünyadan, Korsanlar, Mezarına Tüküreceğim, Mar ve Sevimli Kahraman yer alıyor. Derginin 130. sayısı, bir Hitchcock alıntısıyla sona eriyor: “Sanat okulunda öğrendiğim şeylerden biri de çizgi diye bir şeyin olmadığı, sadece ışık ve gölge diye bir şeyin mevcut olduğuydu.”

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Arka Pencere Dergisi Korsana Evet Diyor yazısına devam et
  • Ayten Alpman’ı Kaybettik

    Müzik dünyamızın sevilen şarkıcısı Ayten Alpman’ı 20 Nisan 2012 Cuma günü kaybettik. Memleketim adlı şarkısı ile ününün zirvesine ulaşmış, 20 Kasım 1930 İstanbul doğumlu sanatçı, Atıf Yılmaz’ın yönettiği Aşk Istıraptır ve Temel Gürsu’nun yönettiği Tek Başına adlı filmlerde oyuncu olarak kamera karşısına da geçmişti. Ayrıca Memleketim adlı filmin müzik ekibinde de yer aldı. Cenazesi 22 Nisan 2012 Pazar günü Teşvikiye Camii’nde kılınacak ikindi namazını müteakip Ulus Mezarlığı’nda toprağa verilecek olan merhumeye tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ayten Alpman’ı Kaybettik yazısına devam et
  • A.B.D.’de Bugüne Kadar Gösterilen En Geniş Türkiye Sineması Retrospektifi Başlıyor: Aradaki Mekân: Türkiye Sineması Panoraması

    A.B.D.’de bugüne kadar gerçekleşen en geniş Türkiye sineması retrospektifi Aradaki Mekan: Türkiye Sineması Panoraması adlı etkinlik başlıyor.
    Program, The American Turkish Society (Amerikan Türk Cemiyeti-ATS)’ye bağlı Moon and Stars Project ve Film Society Lincoln Center (Lincoln Center Film Cemiyeti) tarafından organize ediliyor.
    Program kapsamında, 1950’lerden bugüne çeşitli ödüller kazanmış 29 film, 27 Nisan – 10 Mayıs 2012 tarihleri arasında New York’da gösterilecek. Programı kapsamında film gösterimlerinden sonra oyuncu ve yönetmenlerle söyleşiler de yer alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Program: 1 / 2
  • Diğer basın bülteni, bağlantı ve yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    A.B.D.’de Bugüne Kadar Gösterilen En Geniş Türkiye Sineması Retrospektifi Başlıyor: Aradaki Mekân: Türkiye Sineması Panoraması yazısına devam et
  • Devlet Devrim: Yılmaz Güney Hem Set Önünde Hem de Set Arkasında Çok Sevecendi

    Pazar akşamlarının renkli programı Gonca Elmas Akay ile Rengarenk yine iddialı açıklamalar, sohbet ve müzikle dopdolu geçti. Programı hazırlayıp sunan Gonca Elmas Akay’ın konukları, Yeşilçam’ın önemli isimlerinden Devlet Devrim ve popüler müziğin başarılı ismi Ardıç oldu. Yeşilçam filmlerinin sevilen oyuncusu Devlet Devrim, başrollerini Yılmaz Güney ile paylaştığı filmlerle adından bahsettirmişti. Programın sunucusu Akay, usta aktörün set önü ve set arkası tutumunu sordu. Başarılı oyuncu “Yılmaz Güney, hem set önünde hem de set arkasında çok sevecendi.” dedi.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Devlet Devrim: Yılmaz Güney Hem Set Önünde Hem de Set Arkasında Çok Sevecendi yazısına devam et
  • Ölümün Sesi (Yönetmen: Pal Sletaune)

    Pal Sletaune’un yönettiği ve Noomi Rapace, Kristoffer Joner, Vetle Qvenild Werring ile Stig R. Amdam’ın oynadığı Ölümün Sesi (Babycall), 27 Nisan 2012’de Tiglon Film dağıtımıyla Kalinos Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Anna, oğlu Anders’i şiddete eğilimli babasından kaçırarak adresini gizli tuttukları bir yere taşınır. Eski kocasının onları bulacağından çok korkmaktadır. Oğlunun güvenliği için uyumadan önce başucuna koyabileceği bir bebek telsizi almaya karar verir. Ancak zamanla bu telsizden garip sesler gelmeye başlar. Duyduğu sesler bu dünyaya mı aittir?

    Ölümün Sesi (Yönetmen: Pal Sletaune) yazısına devam et

    Anna’ya Akıl Oyunları

    Ölümün Sesi (Babycall)
    Yönetmen-Senaryo: Pal Sletaune
    Müzik: Fernando Velazquez
    Görüntü: John Andreas Andersen
    Oyuncular: Noomi Rapace (Anna), Kristoffer Joner (Helge), Vetle Qvenild Werring (Anders), Stig R. Amdam (Ole), Maria Bock (Grete)
    Yapım: Norveç 4 1/2 Film (2011)

    Norveç sinemasının önemli yönetmenleri arasına girmeye başlayan Pal Sletaune, “Ölümün Sesi” gerilim filmiyle sinemaseverlere yer yer Hitchcockyen tedirginlikler yaşatıyor. Kuzeyin gizemleriyle kuşanan gerilim çarpıyor.

    Oslo’nun banliyösünde, Anna ve sekiz yaşındaki oğlu Anders, Sosyal Hizmetler’den Ole ve Grete’nin gözetiminde bir daireye yerleşiyorlar. Baba, Anders’e şiddet uygulamış. Bu banliyödeki adresi gizli dairede, Anna ve oğlu yeni ama gerilim yüklü bir hayata başlıyor. Anna, sürekli gergin. Ama Anders’in okula da gitmesi gerekiyor. Anna, istemese de oğlunu yakındaki ilkokula yazdırıyor. Seyircinin, okul anlarıyla beraber tedirginlik duygusu da artıyor. Zihinlere kuşkular düşmeye başlıyor. Sessiz ve kırılgan Anna, belediye otobüsünde elektronik ürüler satan bir mağazada çalışan Helge’yle iletişim kurmak zorunda kalıyor. Helge’nin annesi yaşlılıktan dolayı hastanede yatıyor. Bu yaşına kadar annesinden hiç ayrılmamış Helge kendisi için hayatının en zor kararını vermenin sıkıntısını yaşıyor. İşte bu iki insanın yolu kesişiyor ve belki de bu ilişki birbirlerine terapi olur diye düşünüyorsunuz. Ama, Norveçli yönetmen Pal Sletaune’nin beklenmedik finali her şeyi altüst ediveriyor. Helge, annesi dışında bambaşka bir kadının dünyasına girmesinden mutlu oluyor. Belki bir aşk başlayabilir umudu bu. Sürekli tedirgin Anna, oğlunu babasından korumak için paranoyak sınırlarında güvenlik çemberi kuruyor. Helge’nin mağazasından bir telsiz alıyor. Batıda “babycall” denilen bu telsizle Anna oğlunu koruma altına aldığını düşünüyor. Ama, telsizden sürekli bir çocuğun yardım isteyen çığlığını duyuyor Anna. Yönetmenin yazdığı senaryo incelikli ve sonuna kadar olacaklar hakkında fikir geliştiremiyorsunuz. Ama, aralardaki küçük ayrıntıları zihninizde toplayabilirseniz bir yerlere varma ihtimaliniz olabilir. Belki de o küçük ayrıntıları, filmi ikinci defa görünce anlamlaştırabilirsiniz. Polisiye filmlerin sonunda katil umulmadık biri çıkar. İşte bu filmin finali de umulmadık.

    Rahatsızlık veren mekân…

    Anna ve oğlu Anders’in kaldığı banliyödeki daire en başından itibaren seyirciyi tedirginliğin içerisinde bırakıyor. Sürekli bir şeyler olacak beklentisi, kuzeyin kendine has gizemleriyle tedirginlik duygusunu çoğaltıyor. Daire ve koridorlar, gri mavimsi buz tonunda yansıyor. Fonda duyulan çello ve keman ağırlıklı tınılar insanın kafasının içerisinde dolaşıyor sanki. Filmin sinemaskop görüntüleri de çarpıcı. Yönetmen, seyircilerine sıkıştırılmışlık duygusu verebilmeyi başarmış. Aslında filmdeki hiçbir mekân insana rahatlama vermiyor. Çünkü birçok şey Anna’nın algısıyla yansıyor perdeye. Belki de trajedi sonrasında mekânları gerçek haliyle algılıyabiliyor seyirci. Anna’nın ruh hali tam bir şizofreni. Gerçeklik algısı bozulabiliyor. İsveç yapımı “Milenyum Üçlemesi”yle tanınan 1979 doğumlu İsveçli oyuncu Noomi Rapace (Noomi Rapose okunuyor), gerçekten muhteşem bir performans sunuyor. Yüzündeki o tedirginlik ifadesi mükemmel ve seyirciyi de sürekli diken üstünde tutuyor. Rapace’nin, İspanyol babasının çingene ruhunu da taşıdığı söyleniyor. Rapace’nin annesi de İsveçli bir oyuncu. 1960 doğumlu Norveçli yönetmen Pal Sletaune’nın (Pol Şleterna okunuyor) 2005 yapımı “Naboer-Kapı Komşusu” gerilim filmi ülkemizde de biliniyor. Bu filmin başrolünde de Kristoffer Joner vardı. Norveç’te bu filme “the unreliable narrator”, yani “güvenilmez anlatıcı” denilmiş. Amerikalı edebiyat eleştirmeni Wayne C. Booth’un “The Rhetoric of Fiction” (Retoriğin Kurgusu) kitabında birisinin algısından düşen anların yanılsaması anlatılır, teorik ve pratik olarak. Tıpkı Sletaune’nın filmindeki gibi. Sinema tarihinde de bu türden filmler bulabilirsiniz. Norveçlilere göre yönetmen, Anna’yı yaratırken, Charlotte Perkins Gilman’ın (1860-1935) “Sarı Duvar Kâğıdı” kitabından da hayli beslenmiş. Gilman’ın bu kitabı, Türkçede bu yıl Otonom Yayınları’ndan çıkmıştı. Kitapta yedi hikâye var.

    (Bu yazı 27 Nisan 2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)

    (27 Nisan 2012)

    Ali Erden

    [email protected]

    Çağdaş Günerbüyük ve Olkan Özyurt, Skyturk 360 TV En Heyecanlı Yeri Programı’nda

    Skyturk 360 TV.de yayınlanan En Heyecanlı Yeri bu hafta sinema yazarları Çağdaş Günerbüyük ve Olkan Özyurt’u ağırlıyor. Sinema yazarlarıyla, Emin Alper’in yönettiği Tepenin Ardı’ndan Zeki Demirkubuz’un yönettiği Yeraltı’na, Ertem Eğilmez’in yönettiği Süt Kardeşler coşkusundan Emek Sineması hasretine kadar 31. Uluslararası İstanbul Film Festivali ele alınıyor ve konuşuluyor. Ceylan Özçelik’in hazırlayıp sunduğu En Heyecanlı Yeri programı Cuma 01:45, Cumartesi 10:10, 22:20 ve farklı günlerde, farklı saatlerdeki tekrarlarıyla Skytürk 360 TV.de yayınlanıyor.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Çağdaş Günerbüyük ve Olkan Özyurt, Skyturk 360 TV En Heyecanlı Yeri Programı’nda yazısına devam et
  • 10. Uluslararası Çevre Kısa Film Festivali Başlıyor

    Çevre Film tarafından BASAD – Bakırköylü Sanatçılar Derneği işbirliği ile gerçekleştirilen Uluslararası Çevre Kısa Film Festivali’nin 10.su bugün 18:30’da BASAD – Bakırköylü Sanatçılar Derneği’nde yapılacak açılış töreni ile başlıyor. 10 Mayıs 2012 tarihine kadar sürecek festivalin gösterim ve etkinlikleri, BASAD – Bakırköylü Sanatçılar Derneği ile Üniversitelerde gerçekleştirilecek. Festivalin bu yıla özgü çevre ve sinema onur ödülleri ise yapımcı – yönetmen Yılmaz Atadeniz ile Yeşilçam sinemasının unutulmaz oyuncularından Engin Çağlar’a takdim edilecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    10. Uluslararası Çevre Kısa Film Festivali Başlıyor yazısına devam et
  • 23 Nisan’da Tüm Çocuklar TÜRVAK’ta

    TÜRVAK Sinema – Tiyatro Müzesi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda kapılarını çocuklar için açacak. Hacivat – Karagöz’den beyazperdenin büyülü dünyasına kadar müzede yapacakları gezi sonrasında, film sahnelerinin, afişlerin ve balmumu heykellerin resimlerini müzedeki ücretsiz atölye çalışmasında boyalarla yapabilecekler. Çocukların, Winx Perileri’nin “Sihirli Macera”sıyla da buluşacağı 23 Nisan günü müzenin tüm etkinlikleri ücretsiz olacak. Rehberli müze gezisi 14:00, atölye çalışması 15:00 ve Türkçe dublajlı Winx Club Sihirli Macera adlı filmin gösterimi ise 16:00’da yapılacak.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    23 Nisan’da Tüm Çocuklar TÜRVAK’ta yazısına devam et
  • Küresil Bir Film Deneyimi: Yeryüzünde Bir Gün

    İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından 22 Nisan Pazar günü Gençlik Şenliği adı altında organize edilen bir dizi etkinlik kapsamında, iletişimden beslenen bir toplum oluşturmak hedefiyle kurgulanan ve farklı kimliklere sahip pek çok insanın dünyayı nasıl yorumladıklarını konu alan Yeryüzünde Bir Gün adlı film gösterilecek. Filmin Arjantin, Bangladeş, İsrail, Rusya, Japonya gibi ülkelerle eş zamanlı olarak gösterileceği etkinlikte Müzisyen Özgür Demir ve grubu da sahne alacak. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün video mesajıyla katılacağı etkinlik herkesin katılımına açık ve ücretsiz olacak.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Küresil Bir Film Deneyimi: Yeryüzünde Bir Gün yazısına devam et
  • Marigold Oteli’nde Hayatımın Tatili

    John Madden’in yönettiği ve Bill Nighy, Maggie Smith, Judi Dench ile Tom Wilkinson’nin oynadığı Marigold Oteli’nde Hayatimin Tatili (The Best Exotic Marigold Hotel), 27 Nisan 2012’de Tiglon Film dağıtımıyla Tiglon Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Yaşlı bir grup İngiliz, tatillerini ucuz ve egzotik Hindistan’da geçirmeye karar verirler. Marigold Oteli’nin reklâmlarına kapılan grup, oraya vardıklarında otelden geriye yalnızca eski şatafatlı görüntüsünün kaldığını görürler. Bekledikleri lüks tatilden eser olmasa da yaşadıklarıyla hayatın tadını ve aşkı yeniden keşfederler.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Bankayı Soyma Günü

    Çifte Soygun (Flypaper)
    Yönetmen: Rob Minkoff
    Senaryo: Jon Lucas-Scott Moore
    Müzik: John Swihart
    Görüntü: Steven Poster
    Oyuncular: Patrick Dempsey (Tripp), Ashley Judd (Kaitlin), Octavia Spencer (Madge), Jeffrey Tambor (Blythe), Mekhi Phifer (Darrien), John Ventimiglia (Weinstein), Pruitt Taylor Vince (Jöle), Tim Blake Nelson (Fıstık Ezmesi), Matt Ryan (Gates), Adrian Martinez (Temiz), Natalia Safran (Bayan İsviçre), Eddie Matthews (Hayes), Curtis Armstrong (Mitchell)
    Yapım: IFC Films (2011)

    Daha çok animasyon filmleriyle tanınan Amerikalı yönetmen Rob Minkoff, “Çifte Soygun” filmiyle soygun sinemasına komedi gözleriyle bakıyor. Karmaşık ama iyi yazılmış senaryosuyla seyircilerini eğlendiriyor.

    Bir öğleden sonra bankayı soyma hikâyesi. Animasyonu andırır ön jeneriğin ardından “steadicam” kamera hiç kesme yapmadan Bayan İsviçre ve hemen ardındaki, sonradan FBI ajanı olduğu öğrenilen Jack Hayes bankadan içeri giriyor, içerideki karakterleri gösteriyor ve Tripp’le beraber hikâyesine başlıyor film. Tripp, bozuk para takıntılı biri. Veznede Kaitlin’e zorlu macera yaşatırken, dışarıda üç kişi maskeleriyle bankaya gizlice giriyorlar ve ardından içeridekileri esir alıyorlar. Bu o kadar kolay değil. Çünkü, kendilerine Jöle ve Fıstık Ezmesi diyen iki amatör soyguncu da iş üzerinde. Amaçları da bankamatiği soymak. Profesyonel ve amatör soyguncuların kaosuyla eğlenceli bir öğleden sonraya dönüşüyor her şey. Tabii ki seyirciler için. Film ilerledikçe her şey öyle karmaşıklaşıyor ki, bazı anlarda neyin ne olduğunu anlamakta zorlanıyor insan. Bu gerçekten bir banka soygunu mu? Zeki Tripp, Sherlock Holmes gibi olanları zihninde canlandırarak (seyirci bu anları siyah-beyaz izliyor) esas olayı çözüyor. Soygunculara aynı fakstan aynı mesajlar gelmiş. Siyahi Darien, Yahudi Weinstein ve sarışın Gates, bilgisayar yardımıyla paraların istiflendiği kasaları açmaya uğraşırken, amatör soyguncular işlerini geciktiriyor. Aslında hiç plânda olmayan bir FBI ajanının da bankada olması. O da ateş arasında kalıp ölüyor. Bu olay, Tripp’in mantık yürütmesine neden oluyor. Veznedar Kaitlin de evlilik hediyeleriyle olaya katılıyor ve filmin en sürprizi oluyor finalde. Bu komedinin olduğu filmde şiddetin hiç olmadığını düşünmeyin. Filmde kanlı sahneler var. Yönetmen, soygun filmlerini hicvederken şiddetten uzak duramamış.

    Oyuncular iyi…

    1962 doğumlu Amerikalı Rob Minkoff, Roger Allers’la ortak yönettikleri 1994 yapımı “The Lion King-Aslan Kral” animasyon filmiyle adını duyurdu. Yönetmeni daha da ünlendiren, 1999 yapımı yarı animasyon “Stuart Little-Küçük Kardeşim” oldu. 2003 yapımı “The Haunted Mansion-Perili Köşk” ve 2008 yapımı “The Forbidden Kingdom-Yasak Krallık” filmleriyle beraber, bütün filmleri ülkemizde vizyona çıkmıştı. Amerikalı oyuncu Ashley Judd, 1990’larda Hollywood’da öne çıkmıştı. Michael Mann’ın 1995 yapımı “Heat-Büyük Hesaplaşma” filmindeki Charlene karakteri mükemmeldi. Garry Fleder’in 1997 yapımı “Kiss the Girls-Kızları Öp” mistik suç filmi, yine aynı tarzda Bruce Beresford’un 1999 yapımı “Double Jeopardy-Çifte Tehlike” filmi, William Friedkin’in 2006 yapımı “Bug-Böcek” bilimkurgusundaki performansları hemen akla geliyor. Patrick Dempsey’yi, yönetmen Andy Tennant’ın 2002 yapımı “Sweet Home Alabama-Beni Unutma” romantik filmiyle tanıdık. Kevin Lima’nın 2007’deki “Enchanted-Manhattan’da Sihir” filmiyle romantik filmlerin tescilli oyuncusu olduğunu kanıtladı. “Çifte Soygun”, sinemada soygun filmlerini ve komedileri sevenlere göre.

    (27 Nisan 2012)

    Ali Erden

    [email protected]

    10. Berlin Türk Filmleri Haftası

    10. Berlin Türk Film Haftası tarihi UCI Kinowelt Colosseum Sineması’nda Zenne filminin gösterimi ile başladı. Film haftasının açılışına katılan Hülya Koçyiğit ve Türker İnanoğlu’na, Türk sinemasına katkılarından onur ödülü verildi. Hafta süresince Güzel Günler Göreceğiz, Bir Zamanlar Anadolu’da, Gölgeler ve Suretler, Gelin, Press, Unutma Beni İstanbul, Kurtuluş Son Durak, Aşk ve Devrim, Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir, Geriye Kalan, Mar, Kaybedenler Kulübü, Labirent, Bu Son Olsun, Son Sürat ve Hudutların Kanunu olmak üzere, 23 uzun, 13 kısa ve 9 belgesel film seyircilerle buluşacak. (Haber: Serpil Boydak.)

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Diğer bağlantılara ve gösterilecek filmler hakkında geniş bilgilere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    10. Berlin Türk Filmleri Haftası yazısına devam et
  • Mar Ekibi, Klak Sinema Programı’nda

    Bugün TV, Klak Sinema Programı bu hafta yine dopdolu içeriğiyle karşınızda. Küçücük bir kasabada kaderleriyle baş başa düşler kuran insanların öyküsü, Mar bu haftasonu vizyonda. Filmin yönetmeni Caner Erzincan ve oyuncuları Volga Sorgu ile Begüm Kütük, Klak Stüdyosu’nda. Nefes kesen görüntüleri, yapım aşaması ve özel röportajlarıyla yılın en iddialı filmlerinden Battleship, Klak Arkası’nda. Ünlü yönetmen Osman Sınav’ın on yıllık hayalim dediği yeni filmi Uzun Hikaye’nin setinden ilk görüntüler Klak Haber’de. Heyecanla beklenen bir animasyon Korsanlar vizyonda, özel hediyeleri Klak 0 Km’de. Gizem Ertürk’ün hazırladığı Klak Programı, 14 Nisan 2012 Cumartesi günü 13:20’de Bugün TV.de.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Mar Ekibi, Klak Sinema Programı’nda yazısına devam et
  • Adı Aşk Bu Eziyetin Filminin Yönetmen ve Oyuncuları Bursa İletişim Meslek Lisesi Öğrencileriyle Bursa ve Türk Sinemasını Konuştu

    Bursa olanaklarıyla çekilen ilk film olma özelliğini taşıyan Adı Aşk Bu Eziyetin filmini çekerek 03 Eylül 2010 tarihinde vizyona sokmayı başaran ekip, Bursa İletişim Meslek Lisesi’nde öğrencilerle bir araya geldi. Türk sineması ve Bursa’da sinema yapma üzerine bir söyleşi gerçekleştiren İnSanat Sinema Derneği Başkanı ve filmin yönetmeni Suat Oktay Şenocak, filmin başrol oyuncularından Arzu Tan Bayraktutan ve Yunus Günay Güney ile birlikte, 16mm Sinema Atölyesi Koordinatörü İsmail Dalgıç, gençlerin Bursa’da sinema yapmak üzerine sorularını yanıtladı.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Adı Aşk Bu Eziyetin Filminin Yönetmen ve Oyuncuları Bursa İletişim Meslek Lisesi Öğrencileriyle Bursa ve Türk Sinemasını Konuştu yazısına devam et