5. Documentarist – İstanbul Belgesel Günleri

Türkiye’de belgesel alanında yeni ufuklar açan Documentarist – İstanbul Belgesel Günleri, özel bir programla 5. yaşını kutlamaya hazırlanıyor. 01 – 06 Haziran 2012 tarihleri arasında düzenlenecek olan ve bugüne dek belgesel dünyasından Nick Fraser, Iikka Vehkalahti, Dimitri Eipides, Eyal Sivan, Helena Třeštíková, Asen Balikci gibi çok önemli konukları ağırlayan Documentarist – İstanbul Belgesel Günleri’nin bu seneki onur konuğu, çağımızın en önemli belgesel filmcilerinden Heddy Honigmann. Usta sanatçının filmlerine ayrılmış çok geniş kapsamlı bir retrospektifle İstanbul’da ilk kez ağırlanacak olan yönetmen ayrıca bir de sinema dersi verecek.

5. Documentarist – İstanbul Belgesel Günleri yazısına devam et

12. Uluslararası İzmir Film Festivali’nde Dünya Sinemasından Farklı Filmlerle Farklı Bir Bakış Açısı Maskülen…

11 yıl aradan sonra yeniden hayata geçirilen 12. Uluslararası İzmir Film Festivali programında dünya sinemasının ilginç filmleri farklı bölümlerde sinemaseverlerle buluşmaya başladı. Genç yönetmenlerden, komedi ve drama, geniş bir yelpazade erkeklerin ve erkekliğin hikâyelerinin anlatıldığı Maskülen bölümünde Her Yol Mübah (Either Way), Ayıcık (Teddy Bear), Hayatta En Önemlisi Ölü Olmamak (The Most Important Thing In Life Is Not To Die), Madrid 1987, Punk Usulü Baba (The Other F Word) ve AlexDe La Iglesia’nın yönettiği Talihin Böylesi (As Luck Would Have It) adlı filmler yer alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    12. Uluslararası İzmir Film Festivali’nde Dünya Sinemasından Farklı Filmlerle Farklı Bir Bakış Açısı Maskülen… yazısına devam et
  • Emek Neden Önemli?

    Kadir Has Üniversitesi’nde düzenlenen Nasıl Yapmalı?: Emek Sineması başlıklı panele araştırmacı-yazar Gökhan Akçura, TMMOB Mimarlar Odası avukatı Can Atalay, SİYAD yönetim kurulu üyesi, eleştirmen Senem Aytaç ve İstanbul Film Festivali direktörü Azize Tan katıldı. Yrd. Doç. Dr. Melis Behlil’in moderatörlüğündeki panel, kentsel dönüşüm sürecinde Emek’in oynadığı kilit rolü vurgulaması ve yaşadığımız kültürel erozyona dikkat çekmesi açısından önemliydi.

    Gökhan Akçura’nın Cercle d’Orient bölgesinin tarihçesini anlatırken, bir yandan da içinde yaşadığımız kentin toplumsal ve kültürel hayattaki değişimlerini, insanların kültür-sanata bakışını ve dönemin genel havasını solumak mümkündü. Önceleri bir kumarhane ve eğlence mekânı olan, arka tarafında buraya gelenlerin atlarını bıraktığı geniş bir alanın varolduğuna inanılan bu büyük “külliye”, zaman içinde bir tür hokey sahası işlevi görmeye başlar. Pathe’nin filmlerinin de gösterildiği mekân, daha sonra Melek Sineması’na dönüşür. İlk sesli filmlerin oynatıldığı, dönemin yeniliklerinin takip edildiği ve teknolojik gelişmelere en çabuk ayak uyduran sinema salonu olarak nam salan Melek, Artistik ve İpek Sineması ile birlikte Pera’nın en gözde sinemalarından olur. Sinemanın özellikle ilk zamanlarında ihtişamıyla dikkat çeken Melek Sineması’nın mülkiyeti, 1942’de yürürlüğe giren varlık vergisinden sonra iflâs eden A. Saltiel ve H. Arditi’den alınarak Türk Umumi Tiyatro Anonim Şirketi’ne, oradan İstanbul Belediyesi’ne, en son olarak da Emekli Sandığı’na geçer. 58’e kadar Emekli Sandığı’nın izniyle salonu İpekçi Kardeşler idare eder. 58’de ise, Emek Film kurulur ve salonun ismi Emek olarak değiştirilir. 68-69 yıllarında Turgut Demirağ, 75’ten sonra da Orhan-İsmet Kurtuluş sinemayı işletir. 93’te geniş bir restorasyonla yeniden elden geçirilen salon, hatırlanacağı gibi en son 2009 yılındaki Filmekimi’nde kullanılır.

    Gökhan Akçura’nın belgelerle anlattığı, Burçak Evren’in de Eski İstanbul Sinemaları: Düş Şatoları kitabında derinlemesine ele aldığı tarihçeye bakıldığında, kısaca Emek Sineması’nın tarihini bu şekilde özetlemek mümkün. Bugün durduğumuz yerden Emek’in tarihine baktığımızda ise, önümüzde daha farklı bir resim beliriyor. Avukat Can Atalay’ın da dikkat çektiği gibi, Emek bugün kentsel dönüşüm geçiren İstanbul’un simgesel kalelerinden biri konumunda. Sulukule’de, Tarlabaşı’nda yapılan yıkımlardan sonra, önümüzdeki Taksim Meydanı, Galaport vb. projelerden sonra daha da kilit bir öneme sahip. Bütün bu dönüşümlerin tam da merkezinde duruyor ve Atalay’ın tabiriyle “mayalanmaya başlayan” bir sivil hareketin de bayraktarlığını üstleniyor.

    Uluslarüstü pek çok kanunun ihlâl edildiği, kamuoyunun yanıltıldığı, sürecin karmaşıklaştırılarak uzatıldığı bir durumda, doğal olarak Emek’e sahip çıkmak da bu kentte yaşayan insanlara düşüyor. Fakat bu noktada, Senem Aytaç’ın da belirttiği gibi, Emek Sineması’nın yıkılmasına karşı yapılan mücadele bizlere gizli kalmış bir gerçeği de gösteriyor. Kentte yaşayan insanlar kentsel dönüşüm süreciyle ilgili söz hakkına sahip olmasına rağmen, yetkililer ısrarla vatandaşlara söz haklarının olmadığı yönünde telkinlerde bulunuyor. Bütün bu süreç yaşanırken, bizler Emek Sineması’yla ilgili karşımızda sadece Kamer İnşaat’tan yetkilileri buluyoruz. Ne yapının mülkiyetini elinde bulunduran Sosyal Güvenlik Kurumu ve onun bağlı olduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, ne de Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan bir açıklama gelmiyor. Sivil toplum kuruluşlarının baskılarına, mimarların itirazlarına ve vatandaşların gösterilerine rağmen, hâlâ işin esas tarafları sessizliğini koruyor ve bir tür mağdur edebiyatının arkasına saklanarak, topu inşaat şirketine atıyor. Bu da bize, aslında yaşadığımız kentle ilgili bir söz hakkımız olmadığı ve muhatap olarak görülmediğimiz gerçeğini bütün çıplaklığıyla yüzümüze çarpıyor. Kentin yıkılarak dönüştürülmesinde simgesel bir değeri olan Emek için başlatılan mücadele bu yüzden çok önemli ve Emek kazanılmadan İstanbul’daki dönüşüm sürecinin önüne geçilemeyeceği çok açık.

    AVM’ler içerisindeki cep sinemalarına hapsedilen salonları düşündüğümüzde, insan ister istemez Burçak Evren’in sözlerini hatırlıyor. Sinema salonlarını bir kentin anılarla donatılmış belleğine benzeten Evren, kapanan ya da çeşitli restorasyon projeleriyle orijinal amaçlarının dışarısına çıkarılan bu mekânların dönüştürülme sürecinin olası tehlikeleri konusunda da bir uyarıda bulunuyor. Dönüştürülen ya da kapanan sinemaların, o kenti ve mekânı mesken edinmiş insanlarda bir tür belleksizlik yaratacağını, bunun da etkisiz, tepkisiz ve duyarsız bir insan kalabalığına neden olacağını ifade ediyor. Bugün tam da Evren’in sözlerinin karşılığını bulduğu noktadayız: Tepkisiz kaldığımız ölçüde de etkisiziz; duyarsız bir şekilde çevremizdeki dönüşüme tanıklık etmekle yetiniyoruz. Düş şatolarımız elimizden alınırken, yavaş yavaş sinemanın tadını da unutuyoruz. Bu yılki İstanbul Film Festivali de dolu programı, zengin yan etkinlikleri ve canlılığına rağmen, unutmaya başladığımız o tadı vermedi. Hâlâ gözümüz ayakkabı mağazasına dönüştürülmek üzere olan Alkazar’da, kapanan ve kimsesizliğe terk edilen Yeni Rüya’da, bulunduğu yapının en üst katına replikası yapılmak istenen tarihi Emek’te takılı… Hem sinema izleme etkinliğinin giderek yabancılaştırılmasına ve dolayısıyla sinema kültürünün yok edilmesine karşı çıkmak hem de kentsel dönüşüm sürecinde içinde yaşadığımız şehirle ilgili bir söz hakkımız olduğunu yüksek sesle ifade etmek adına Emek Sineması’nın yıkılmasına karşıyız! Avukat Can Atalay’ın da dediği gibi, hukuk, sadece hukukçulara bırakılmayacak kadar ciddi bir şey ve bizler de yaşanan bu sürecin taraflarıyız.

    (29 Nisan 2012)

    Barış Saydam

    Çifte Soygun

    Rob Minkoff’un yönettiği ve Patrick Dempsey, Ashley Judd, Tim Blake Nelson ile Mekhi Phifer’in oynadığı Çifte Soygun (Flypaper), 27 Nisan 2012’de Pinema Film dağıtımıyla Mars Entertainment Group tarafından vizyona çıkarıldı.
    Tripp, sallana sallana kapanış saatinde bir bankaya girdiğinde iki farklı soyguncunun birbirlerinden habersiz olarak bankayı soymaya çalıştığının farkında değildir. Çıkan çatışma sonrası bankada rehin kalınca, güzel veznedar Kaitlin’le yakınlaşır. Soyguncunun biri profesyonel, diğeri amatördür. Güvenlik sistemi de gün sonu kilidini devreye sokunca herkes binada kilitli kalır, şamata başlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ali Erden Yazıyor
  • Sinemanın Ustalarından TÜRSAK Sinema Seminerleri

    TÜRSAK Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı tarafından, sinemaya (amatör ve profesyonel olarak) ilgi duyan kişilerin, sinema sanatının öncü isimleri ve alanlarında uzman akademisyenler rehberliğinde, sinemanın “mutfağıyla” tanıştırılması amacıyla 17 yıldan bu yana kesintisiz olarak sürdürülen TÜRSAK Sinema Seminerleri, 35. dönemi katılım başvurularını kabul etmeye başladı. Başladığı günden bu yana, katılımcılarını sinemanın farklı alanlarına kazandıran TÜRSAK Sinema Seminerleri’nin yeni dönemi, 12 Kasım 2011 – 18 Şubat 2012 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Seminerler, 35. dönemine, eğitim başlıklarında, eğitici kadrosunda ve oturumların gerçekleştirileceği mekânlarda yapılan farklı yeniliklerle giriyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Sinemanın Ustalarından TÜRSAK Sinema Seminerleri yazısına devam et

    Hayal Perdesi Sinema Dergisi, iPad’te

    Hayal Perdesi Sinema Dergisi, iPad’te de yayın yapmaya başladı. Sosyal medyadaki aktif rolünü iPad’te de sürdüren ve Türkiye’de düzenli olarak yayın yapan sinema dergileri arasında iPad uygulamasına ilk geçen dergi olan Hayal Perdesi, değişen iletişim ve enformasyon kanallarına hızla ayak uydurmayı ve okurlarıyla yeni alanlarda buluşmayı amaçlıyor. Bu alternatifin imkânların farkında olan Hayal Perdesi, iPad uygulamasıyla klâsik dergi okuyucularının alışkanlıklarını da muhafaza ederek, iPad’ın yaratıcı özelliklerinden de yararlanacak.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Hayal Perdesi Sinema Dergisi, iPad’te yazısına devam et
  • 2. Uluslararası Engelsiz Film Festivali Yaklaşıyor, Ünlü İsimler Görme Engelliler İçin Stüdyoya Girdi

    Mind The AD İstanbul’un İstanbul Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi Kütüphane Daire Başkanlığı Engelsiz Bilgi Merkezi ve Özürlü Öğrenci Birimi’nin işbirliğiyle düzenlediği 2. Uluslararası Engelsiz Film Festivali bu yıl 21 – 26 Mayıs 2012 tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Festival bünyesinde gösterilecek olan uzun metrajlı filmlere, görme engellilerin de izleyebilmeleri için sesli betimlemeler yapıldı. Betimlemeler için Beste Bereket, Doğa Rutkay, Melike Demirağ, İrem Altuğ, Ececan Gümeci, Burç Kümbetlioğlu gibi ünlü isimler stüdyoya girerek dublaj yaptılar. Bu filmler işitme engelliler için alt yazılı olarak da gösterilecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Anadolu Üniversitesi 14. Uluslararası Eskişehir Film Festivali Başlıyor

    Anadolu Üniversitesi Sinema Kültürünü Geliştirme Birimi tarafından düzenlenen, Türkiye’de “üniversite” kimliği taşıyan uluslararası uzun metrajlı tek film festivali olan Anadolu Üniversitesi 14. Uluslararası Eskişehir Film Festivali, 02 – 09 Mayıs 2012 tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Festival, 03 Mayıs 2012 Çarşamba gecesi Anadolu Üniversitesi Sinema Anadolu’da gerçekleşecek açılış töreninin ardından, ülkesi Fransa’da büyük ilgi gören ve tüm zamanların en çok izlenen üçüncü filmi olmayı başaran, Can Dostum (Intouchables) adlı film ile kapılarını Eskişehirli sinemaseverlere açacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.