Bugün (9 Şubat Perşembe) İstanbul Fashion Week’e paralel olarak, ilk kez Corona Presents Fashion & Film Vol. 1 etkinliği düzenleniyor. Roxy’de düzenlenecek bu özel parti öncesi festival küratörü Tuna Yılmaz sadibey.com için Gizem Ertürk’ün sorularını yanıtladı.
Moda ve sinemayı harmanlayarak bu etkinliği yaratma fikri nasıl doğdu?
Bu tarz bir etkinlik yapma fikri ilk olarak 2008 yılında küratörlüğünü yaptığım Fashionizm adlı etkinlikte ortaya çıktı. Ama o etkinlikte moda filmleri göstermedik. İçinde defile, sergi ve söyleşiler olan tek günlük özel bir projeydi. Sinema ve modanın ortak noktalarını arıyorduk. Daha sonra 2009 yılında da Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali yönetmeni olarak çalıştığım sırada festivalin açılış filmi olarak Christian Dior’un bir moda filmini gösterdik. Ardından da Ertan Kayıtken’in koleksiyonunu bir defileyle sunduk. Defilenin görsel teması film galalarındaki kırmızı halıydı. Bunları yaptıktan sonra moda haftası için film ve video üzerinden neler yapabiliriz diye düşünürken bu proje ortaya cıktı. İlerleyen dönemlerde daha da genişleyeceğini ve kapsamlaşacağını şimdiden müjdeleyebilirim.
Size göre sinema mı modayı etkileşmiştir yoksa moda mı sinemayı?
Bu sorunun cevabı “Her ikisi de birbirini” olacaktır elbette! Audrey Hepburn ya da Grace Kelly gibi oyuncuların modacıları sık sık etkilediği ne kadar ortada. Aynı şekilde zamanı ve zeitgeist’i en iyi şekilde dokümante eden sinemanın da günün modasından etkilenmemesi mümkün değil sanırım…
Modayı en iyi yansıttığını düşündüğünüz filmler hangileri?
Eğer belirli bir dönemin modasından bahsediyorsak “American Psycho”, “Pret a Porter” gibi filmleri örnek verebilirim. Kostüm tasarımıysa sorduğunuz o zaman da “The 5th Element” ya da “A Single Man”…
Etkinlikte gösterilecek filmler hangi kriterlere göre seçildi?
Seçilen filmlerin son birkaç yılın koleksiyonlarını sunmasına, daha önce New York ve Londra gibi moda haftalarında gösterilmiş olmasına ve elbette “moda filmi” tanımına uymasına dikkat ettim.
Peki bugünkü Türk filmlerinde modayı nasıl yorumlarsınız, tabii bir de Yeşilçam da…
Bugünkü Türk sinemasında bir moda etkisi gözlemleyemediğim gibi çok da başarılı sanat yönetimi ve kostüm tasarımı gördüğümü de söyleyemem. Henüz bunların etki ve gücü gerçek anlamda fark edilmiş değil ne yazık ki. Yeşilçam’da ise büyük bir yıldız sistemi olduğundan ve yıldızlar hep en şık halleriyle perdeye yansıtıldığından büyük bir moda ve güzellik etkisi görüyoruz. Keşke simdi de bir Filiz Akın filmindeki gibi zarif giyinebilse insanlar…
Şöyle bir yorumunuzu okudum; “Sunulan seçki havalı bir fotoğraf makinesinin ya da artık bedava .pdf kopyalarının internette cirit attığı bir moda dergisinin sunduğundan daha fazla bir ‘şey’i ifade ediyor.” Bunu biraz detaylandırabilir misiniz?
Seçtiğim filmler “bakın ne güzel bir koleksiyon bu” demeyen, ya da moda dergisinde fotoğraflanmış bir konseptin sadece kameranın değişmesiyle filmleşmediği yapımlar. Modanın gücünü, kostümün etkisini, giyinme ritüelini ve bedensel ifadeyi anlatan filmler bunlar. Moda çekimi görmek isteyenler dergilere ve moda bloglarına bakmaya devam etsinler. Bu filmler başka şeyler anlatıyor.
Fashion & Film etkinliğinin gelenekselleşmesini plânlıyor musunuz? Gelecek plânlarınız neler?
Elbette! İkincisini Eylül başındaki moda haftasında yapacağız ama büyük bir sürprizimiz olacak. Şimdiden söylemek istemememi anlayın lütfen.
Etkinliğin tanıtım videosunu, linkten izleyebilirsiniz; http://www.vimeo.com/kulturdepartmani/fashionandfilmvol1
(09 Şubat 2012)
Gizem Ertürk