Mavi Pansiyon
Yönetmen-Senaryo-Müzik: Nezih Ünen
Kurgu: Aziz İmamoğlu
Görüntü: Soykut Turan
Oyuncular: Yunus Güner (Ahmet), Fadik Sevin Atasoy (Bahar), Özlem Tekin (Esra), Nail Kırmızıgül (Kerim), Pelin Acar (Zeynep), Veysel Diker (Halil), Nathalie Griffin (Erika), Tan Sağtürk (Koray), Zeynep Beşerler (Elif)
Yapım: DFİ (2011)
Belgeselcilikten gelen yönetmen Nezih Ünen “Mavi Pansiyon” filminde, aşk kırgını bir insanın Bodrum’da yeniden aşka düşmesini anlatırken, mekânlarıyla ve insan hikâyeleriyle belgeselci ruhunu da yansıtıyor.
Elif’le Ahmet’in aşk evliliği bir zaman sonra nihayete eriyor. Birbirlerine deliler gibi aşık olduğunu sanan çift zamanın hızına yeniliyorlar. Her şey çabuk tükeniyor. Modern zamanlarda şehirlerdeki insanlar kariyer peşinde hep. Kendilerini ve aşklarını ister istemez ikinci yere koyuyorlar. Ayrıldıktan sonra Ahmet, aşkla bundan sonra işinin olmadığını düşünüp barlarda tanıştığı kadınlarla geçici ilişkiler yaşayıp duruyor. Bu dünyada pek ekonomik sorunları olmayan Ahmet, her yaz gittiği Bodrum’un Gümüşlük beldesindeki Mavi Pansiyon’a yerleşiyor. Yazın güneşinin altında uzanan masmavi durgun bir deniz. İnsan bu atmosferde aşık olamayacaksa bile aşık olur. Ahmet de iç sesiyle aşkı sorgulayan kelimeleriyle bu muhteşem atmosfere boyun eğiyor ve piyanist Bahar’a sırılsıklam tutuluyor. Pansiyonda akşamları piyano resitali yapan Bahar, konservatuardan en yakın arkadaşı Esra’yla da tatil yapmış oluyor. Kadınlara yaklaşmakta uzman Ahmet bu iki arkadaşın arasına girmekte pek zorlanmıyor ve Bahar’ın ilgisini çekiyor karizmasıyla. Ama yine de her şey istediği gibi gitmiyor Ahmet için. Bahar için biraz çaba göstermesi gerekiyor. Ortaya bir de reklâmcı Koray çıkıyor. Bahar’ın zihni karışıyor sürekli. Ahmet’le Koray arasında kalbi gidip geliyor. Ama alttan alta da kalbi Ahmet için atıyor.
Belgeselci yönetmenden…
Yönetmen Nezih Ünen, 2008 yapımı “Anadolu’nun Kayıp Şarkıları” belgeselini yapmıştı. Müziğe çok yakın olan yönetmen, müzikleri de kendi besteliyor. Yönetmenin Chopin’e karşı hayranlığı da fark ediliyor. “Mavi Pansiyon”, yönetmenin kurgusal ilk uzun filmi. 2011 yapımı “Mavi Pansiyon” filmine yönetmenin belgesel ruhu da sinmiş. Bu durum, görselliğe ve kurguya yansımış. Filmin kurgusunun altını çizmeliyiz. Yönetmen, an ne kadar gösterilecekse o kadar gösteriyor. Ne uzun ne kısa. Gereksiz ayrıntıları ayıklıyor ve seyircisinin zekâsına saygı gösteriyor. Filmdeki geçişleri de yönetmen “kararma” tekniğiyle yapmış. Ege’nin yere dik düşen sert ışığını yumuşatan yönetmen, sinemaskop çerçeveleriyle seyircisini o anların içine alabiliyor. Senaryonun, oyunculuğun ve kamera kullanımın muhteşem olduğu filmde diyaloglar da iyiydi. Ama Ahmet’in iç sesiyle düşen kelimeler biraz daha işlense iyi olurmuş. Bir de şarkılar var. Şarkılar güzel. Belki bazı anlarda hikâyeye anlam katıyorlar. Ama öyle çoklar ki, insan yolunu kaybettiğini sanıyor. Final bölümündeki tango şarkısı ve dansı finale gerçek anlamda katkıda bulunuyor. Çünkü seyircinin zihninde bir şeyler oluşturuyor bu. Yönetmen Ünen’in filmine, ünlü rock şarkıcısı Özlem Tekin’i yatağa sokan film diyecekler belki. Rockçı Tekin’in performansı fena değil. Ünen’in “Mavi Pansiyon” filminde görülen her şey gerçeklikte de böyle olabilir. Tatil yerlerini bilenler böyle hikâyelerin uzak olmadığını bilirler. Yönetmene bir övgü de yan karakterlerin hikâyeye kattığı zenginlik. Pansiyonu işleten Kerim ve genç eşi Zeynep, Alman eşi Erika’yla tatile gelmiş Halil, kısa filmci gençler hikâyenin parçaları oluyorlar. Son dönemde yeni Yeşilçam’da aşk filmlerinde bir şey fark etmeye başladık. Yönetmen Ünen doğrudan üzerine almasın. Basın gösteriminde ayaküstü konuşma fırsatımızda oldu yönetmenle. Yeni Yeşilçam’ın, aşkın sadece burjuvalara yakın olduğu telkinini yapması. Siyah-beyaz Yeşilçam’da çok az da olsa emekçilerin aşkları yansırdı perdeye. Acaba yönetmenler ayrımcı mı yaklaşıyorlar? Elbette bir de modern zamanlar diye bir şey var. Günümüzde her şey çabuk gelişiyor ve ritüeller hakkı verilerek yaşanamıyor. Flört dönemi de kısa. Çünkü insanların zamanı yok. Her şey hızla gelişiyor. Ardından da yorgunluk ve bıkkınlık başlıyor. Bu filmde bunlara da dokunuyorsunuz.
(Bu yazı 02 Aralık 2011 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)
(02 Aralık 2011)
Ali Erden
sinerden@hotmail.com