1. İstanbul İtalyan Film Festivali

İstanbul İtalyan Kültür Merkezi ve İstanbul Modern’de 29 Kasım – 07 Aralık tarihleri arasında gerçekleşecek olan 1. İstanbul İtalyan Film Festivali, Roma Medfilm Festival, İstanbul İtalyan Kültür Merkezi ve İstanbul Modern Müzesi işbirliğiyle düzenleniyor. 29 Kasım’da gerçekleşecek ve sinema sanatçıları Serra Yılmaz, Valentina Carnelutti, Roma Medfilm direktörü Ginella Vocca ve İtalyan Kültür Merkezi Müdürü Gabriella Fortunato gibi isimlerin katılacağı basın toplantısında yeni İtalyan sinemasının önde gelen yönetmenlerinden Paolo Virzì’nin Önümde Bütün Bir Hayat adlı filmi gösterilecek.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü afiş, diğer basın bültenleri ve diğer haberlere haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    1. İstanbul İtalyan Film Festivali yazısına devam et
  • Türk Sineması’nın Dokunduğu Altın Olan Yönetmenleri Kimlerdir?

    Dünya gezegeninde tek bir ülkenin sinema filmleri ve televizyon yapımları küresel anlamda izleniyor ve tüketiliyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin en iyi ihraç ürünlerinden biri sinema ve televizyon yapımlarıdır. Herhalde bunu bilmeyeniniz de yoktur.

    Amerikan sinemasının son kırk-elli yılına baktığınızda öne çıkan, dokunduğunu altın eden ve A sınıfı denilen yönetmenler vardır. Bunlara nüfus kağıtları yeniyken harika çocuklar da deniyordu. Kimdi bunlar?

    George Lucas, Steven Spielberg, Robert Zemeckis, Peter Jackson, James Cameron, William Friedkin, George Roy Hill, Francis Ford Coppola, Mike Nichols, Robert Wise, Christopher Nolan, Robert Stevenson, Ivan Reitman, Arthur Hiller, Sam Raimi, Roland Emmerich, Chris Columbus, Mel Brooks, Gore Verbinski, Tim Burton, Jerry Zucker, George Marshall, Robert Altman, Milos Forman, Ridley ve Tony Scott kardeşler, Wachowski kardeşler, Jan De Bont, Barry Sonnenfeld, Ron Howard, Richard Donner, M. Night Shayamalan, Sydney Pollack, David Lean, John Avildsen, Ronald Neame, John Guillermin.

    Listeyi uzatmak mümkün de biz telefon rehberi hazırlamıyoruz.

    Bu yönetmenlerin belli başlı başarıları çok konuşulan, popüler/kitle filmleri yapmak ve sinema salonlarının yolunu bilmeyen insanları bile evlerinden çıkararak sinema salonlarında film izlemeye yöneltmekti/yönlendirmekti. Dünya çapında on binlerce sinema salonu onların filmleri sayesinde yıkılıp alışveriş merkezine ya da otoparka dönüşmemiştir.

    Bu yönetmenlerin kimsenin izlemek için sinema salonlarına gitmediği yığınla da filmleri oldu. Ancak en yüksek seyirci sayılarını ulaşan filmlerin çoğunun arkasında onlar vardı. Hit filmlerin çoğunda yönetmen olarak onların imzaları bulunuyordu.

    En kaprisli, en şımarık, en görgüsüz, en görmemiş, en çekilmez yıldızlar bile onlarla çalışabilmek için süt dökmüş kediye dönüşmüşlerdir. Onların filmlerinde oynayabilmek için yüksek ücretlerini, en asgari düzeylere indirmiş ya da senaryoyu bile okumadan gelen teklife “Evet, bu projede oynayacağım” demişlerdir.

    Biz dönelim Türk sinema endüstrisine ve en çok bilet kesen Türk sinema filmlerine. Türk sinema tarihinin ne yazık ki 1989 öncesine ilişkin hiçbir hasılat rakamı ya da seyirci sayısı bulunmuyor.

    Herkes 1970’lerde Arzu Film’in beyni, “çevresindeki bütün güzel kadınların fatihi” Ertem Eğilmez’in filmlerine, özellikle Hababam Sınıf’larına aylar boyu sinemalarda yer bulunmadığını bilir. Ancak bu filmlerin kaçar milyon bilet kestiğine dair hiçbir rakam ne yazık ki elimizde bulunmuyor.

    Daha yakın popüler filmlerin bile seyirci sayılarına sahip değiliz. Sinan Çetin’in Berlin in Berlin’inin çok bilet sattığı biliniyor. Bilinmeyen ise toplam kaç adet bilet sattığı…

    Ne yazık ki 1989’dan bu yana Türkiye sinemalarında gösterilen pek çok yerli-yabancı filmin seyirci sayıları bir sırdır, bir muammadır.

    Bu yazıda Türkiye’de 1989’dan sonra filmleri en çok bilet sattıran Türk yönetmenlerini hatırlatmak istedim.

    Üçüncü Vizontele’yi çekmeye hazırlanan Yılmaz Erdoğan yönettiği üç filmle de bilinen bütün seyirci rekorlarını zorlamayı başarmıştır. Bunlar Vizontele (3 milyon 308 bin bilet), Vizontele Tuuba (2 milyon 894 bin bilet) ve Organize İşler’dir (2 milyon 600 bin bilet).

    Çağan Irmak Babam ve Oğlum (3 milyon 828 bin bilet), Issız Adam (şu ana kadar 806 bin bilet) ve Ulak (523 bin bilet) ile yeni bir Ertem Eğilmez olmuştur. Üstelik ikisi de çok düşük bütçelerle, hatta davul tozu, minare gölgesiyle kotarılan Babam ve Oğlum ve Issız Adam yapımcıları Şükrü Avşar ile Mustafa Oğuz’u ve dağıtımcıları Mehmet Soyarslan ile Haluk Kaplanoğlu’nu ihya etmiştir. Sinema salonları da üç Çağan Irmak filminden de çok iyi kazançlar elde etmiştir.

    Gani Müjde’de dokunduğu altın olan bir başka yönetmendir. Ertem Eğilmez’in yönettiği ve bütün gişe rekorlarını silip süpürdüğü bilinen ama kaç milyon izleyici topladığı bilinmeyen Arabesk’in senaryo yazarı olan Gani Müjde Kahpe Bizans (2 milyon 472 bin bilet) ile Osmanlı Cumhuriyeti’ne (şu ana kadar 847 bin bilet kesti) hem senaryo yazarı hem de yönetmen olarak imza atmıştır.

    Ertem Eğilmez’e ve dolayısıyla Arzu Film’e çok yakın olan Yavuz Turgul ise film setlerinin “İmparatorudur”. Hiçbir oyuncu sette O’na başkaldıramaz. Ne derse o olur. İlk ve son söz daima O’na aittir. Turgul, Eğilmez için senaryo yazarak Türk Sineması’na adım atmış ve yönettiği ilk filmler iyi duyurulamadığından, iyi pazarlanamadığından geniş kitlelere bu filmleri sinema salonlarında değil televizyon gösterimleriyle, video kasetle, vcd.yle ya da dvd.yle ulaşabilmiştir. Yavuz Turgul filmleri 1996’dan itibaren Türkiye sinemalarında en çok izlenen filmler arasında yer almıştır. Yavuz Turgul son 12 yılda ne yazık ki sadece iki film yönetmiştir: Eşkiya (2 milyon 571 bin bilet) ve Gönül Yarası (897 bin bilet).

    Eşkıya’nın ve Gönül Yarası’nın yapımcısı Ömer Vargı’da Cem Yılmaz’lı Herşey Çok Güzel Olacak (1 milyon 239 bin bilet) ve Şener Şen ile Kenan İmirzalıoğlu’nu bir araya getiren Kabadayı’yla (1 milyon 999 bin bilet) iki olay yaratan filmin yönetmenidir. Yavuz Turgul’un Kabadayı senaryosunu Ömer Vargı’ya emanet etmesi bile Ömer Vargı’ya gösterdiği güveni, değeri ve önemi gösterir ki bu da zannedildiğinden çok büyük bir saygınlık kazandırmıştır Vargı’ya…

    Sinan Çetin, şimdilerde hızlı gayrimenkul satın almalarla Cihangir’i Sinangir yapma yolundadır; aynı zamanda Avrupa Yakası’yla ATV’yi ayakta tutmaktadır. Ancak iki filmi çok yüksek seyirci sayılarına ulaşmıştır. Bunlar, Komiser Şekspir (1 milyon 331 bin kişi) ve Propaganda’dır (1 milyon 238 bin bilet). Anladığım kadarıyla sinemayı ihmal etmektedir.

    Sıcak adlı yeni filmi beklenen yapımcı kökenli Abdullah Oğuz’da Asmalı Konak: Hayat (1 milyon 791 bin bilet) ve Zülfü Livaneli uyarlaması Mutluluk (539 bin bilet) ile sinema salonları önünde uzun kuyruklar oluşturmayı başaran bir yönetmenimizdir.

    Onuncu bölümü tasarlanan Hababam Sınıfları’nın sadece son üç bölümü 6 milyon 219 bin bilet kesmiştir. Bunlardan 8 numara olan Hababam Sınıfı Askerde (2 milyon 587 bin bilet) ve 9 numara olan Hababam Sınıfı Üçbuçuk (2 milyon 51 bin bilet) Ertem Eğilmez’in oğlu Ferdi Eğilmez tarafından yönetilmiştir.

    Hokkabaz ile Arog’un yönetmenleri Ali Taner Baltacı ile Cem Yılmaz’ın da Türk sinema tarihinin filmleri en çok bilet kesen yönetmenleri arasında yer alacağı da şimdiden kesinleşmiştir. 1 milyon 698 bin bilet toplayan Hokkabaz, Ömer Faruk Sorak’ın yönettiği 4 milyon bin kişi toplayan Gora’nın devamı olan Arog’un da hasılat rekorlarını zorlayacağının kanıtıdır.

    Mustafa Altıoklar’da Eşkıya’yla aynı yıl gösterime giren İstanbul Kanatlarımın Altında (474 bin bilet), Ağır Roman (873 bin bilet) ve O Şimdi Asker’le (1 milyon 657 bin bilet) en popüler filmlerden üçüne birden yönetmen olarak imzasını atmayı başarmıştır.

    Henüz çok fazla popüler sinema filminde yönetmen olarak imzası bulunmayan Togan Gökbakar (Recep İvedik; 4 milyon 301 bin bilet), Serdar Akar (Kurtlar Vadisi: Irak; 4 milyon 253 bin bilet), Mahsun Kırmızıgül (Beyaz Melek; 1 milyon 912 bin bilet) Türkiye’deki sinema salonlarının kapanmamasına yaptıkları filmlerle çok önemli katkılarda bulunmuşlardır.

    (02 Aralık 2008)

    Hakan Sonok

    [email protected]

    Türkiye’nin ‘Oscar’ları İçin Geri Sayım Başladı

    Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde, Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı’nın (TÜRSAK) organizasyonu ve Turkcell’in ana sponsorluğunda gerçekleştirilen Yeşilçam Ödülleri, 03 Mart 2009’da ikinci kez Türk sinemasına emek verenleri onurlandıracak. Türkiye’de ilk kez sinema dünyasının önemli isimlerinin oylarıyla belirlenen Yeşilçam Ödülleri, Fransa’nın Cesar, İtalya’nın Donatello, İngiltere’nin Bafta ya da ABD’nin Oscar Ödülleri gibi Türk sinema dünyasında eksikliği hissedilen Ulusal Sinema Ödülleri ikinci yılında, 2008 yılı boyunca vizyona girmiş olan 44 Türk filmini yeniden gündeme taşıyacak.

  • Basın Bülteni
  • Aday Filmler Listesi
  • Geçen sene yapılan ödül töreninden yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Türkiye’nin ‘Oscar’ları İçin Geri Sayım Başladı yazısına devam et
  • Komedi Filmlerinin En Ciddisi “Kadın Gibi Geçti”

    Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı’nın, Garanti Bonus Card sponsorluğunda gerçekleştirdiği Bonus 7. Uluslararası Komedi Filmleri Festivali’nin galibi, Norveç yapımı Kadın Gibi Geçti oldu. Film, terk edildikten sonra hayatına yön vermeye çalışan ancak tam yaşadıklarını unuttuğu esnada aşık olduğu kadına yeniden rastlayan ve bu rastlantıyla hayatı yeniden tepetaklak olan bir adamın öyküsü. Film, Norveç’in En İyi Yabancı Film Oscar’ı adayı seçilmişti. En Ciddi Komedi Filmi yarışmasında oy kullananlar arasında yapılan kurayla 13 seyirci, Mars Entertainment Group’tan sezon filmlerine davetiye kazandı.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü görsellere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Komedi Filmlerinin En Ciddisi “Kadın Gibi Geçti” yazısına devam et
  • Halit Refiğ’in “Gazi ile Latife”sinden Zübeyde Hanım Fragmanı

    Türk Sineması’nın en iyi, en deneyimli senaryo yazarlarından ve yönetmenlerinden Halit Refiğ’in “Gazi ile Latife” adlı senaryosu Alfa Yayınları tarafından kitaplaştırıldı. Refiğ’in senaryosu şu anda bu devasa projenin altından kalkabilecek bir yapımcı bekliyor ve arıyor.

    Halit Refiğ’in “Gazi ile Latife” adlı senaryosunda Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanımla ilgili birçok bölüm var. Senaryodaki bölümlerden birinde Zübeyde Hanım Latife Hanım’ın Atatürk’le o tarihlerde henüz gerçekleşmemiş olan evliliğinin yürümeyeceğini öngörüyor. Zübeyde Hanıma göre Latife Hanım, Atatürk’ü mutsuz edecek bir kadın. Oğlu üzerinde çok etkili olan Zübeyde Hanım vefat etmeden önce oğlunu bizzat uyarabilseydi belki de bu evliliği engelleyebilirdi. Ancak bunu başarabilir miydi, başaramaz mıydı? Hiçbir zaman bilemeyeceğiz.

    Zübeyde Hanım 1857 – 14 Ocak 1923 tarihleri arasında yaşadı. Zübeyde Hanım – Ali Rıza Bey evlilliğinin dördüncü çocuğu Mustafa Kemal Atatürk oldu. Atatürk doğduğunda Zübeyde Hanım 24 yaşındaydı. Zübeyde Hanım’ın bu evlilliğinden olan çocukları Fatma, Ömer, Ahmet ve Naciye erken yaşta vefat etti.

    Aşağıda Halit Refiğ’in “Gazi ile Latife” adlı senaryosundan Zübeyde Hanımla ilgili bazı bölümleri bulabilirsiniz.

    59 – ÇANKAYA KÖŞKÜ – ZÜBEYDE ODA (İç- Gündüz)
    (Kapı açılır. Mustafa Kemal arkasında Fikriye ile içeri girer. Zübeyde Hanım oğlunu görünce heyecanlanmıştır. Olduğu yerde doğrulmaya çalışır.)

    ZÜBEYDE: Oh benim Mustafa oğlum.

    (Mustafa Kemal annesinin kıpırdanmasına meydan vermeden onun yanına koşar.)

    M. KEMAL: Kıpırdanma anacığım biliyorsun ayakların ağrıyor.

    (Zübeyde Hanım sevgiyle oğlunun eline sarılır.)

    ZÜBEYDE: Öyleyse ver elcağızını öpeyim.

    (M. Kemal telaşla elini çeker.)

    M. KEMAL: Aman anacığım duymasınlar. Anasına elini öptürüyor derler vallahi.
    ZÜBEYDE: Ne derlerse desinler efendim. Sen bugün olmuşsun Paşa. Sen bugün olmuşsun milletin babası. Hem de bütün Müslümanların babası. Ben öperim elbette elcağızını, yanakcağızını.

    (Mustafa Kemal annesine sarılmıştır. Zübeyde Hanım onu sevgiyle öper.)

    M. KEMAL: Sen çok yaşa anacığım. Ağrıların nasıl?
    ZÜBEYDE: Off. Ağırır bütün gece bacaklarım. Toparlarım altıma olmaz, döşerim yatağa sızlar, bilmezler bu doktorlar benim hastalığımı.
    M. KEMAL: Ben geldim ya bir çare bulacağız inşallah.
    ZÜBEYDE: Aç mıdır karnın? Kursun Fikriye sana güzel bir sofra.
    M. KEMAL: İyi olur doğrusu.

    (M. Kemal kapının ağzında sesini çıkarmadan onlara bakan Fikriye’ye döner.)

    M. KEMAL: Fikriye sen yemekleri hazırla. Ben birazdan dönerim.
    FİKRİYE: Peki Paşam.

    (Fikriye sessizce odadan çıkar. Mustafa Kemal annesine döner.)

    M. KEMAL: Doktor Tevfik Rüştü Bey ile konuştum. Fikriye’nin halini beğenmiyor. Ciğerleri fena imiş.
    ZÜBEYDE: Sorsan kendisine “Yok bir şeyim, turp gibiyim” diyor.
    M. KEMAL: Böyle çocukluk olmaz. Artık İsviçre mi olur, Almanya mı bilmem, ama dışarıda uygun bir yerde tedaviye göndermek lazım.
    ZÜBEYDE: İstemez gitmek hiçbir yere. Çünkü duymuştur İzmir’e sen bulmuşsun bir Lütfiye.

    60 – ÇANKAYA – YEMEK SALONU (İç – Gece)
    (Mustafa Kemal Fikriye ile yemektedirler.)

    FİKRİYE: Ne olur Paşam beni bir yere gönderme. Vallahi hasta değilim ben. Hep düşmanlarımın uydurması. Ben olmayınca sana kim bakar? Sabah kahveni kim getirir? Esvaplarını kim ütüler?
    M. KEMAL: Merak etme, bunları yapacak birini buluruz. Önemli olan, senin en kısa zamanda sağlığına kavuşman. Ben seni karşımda canlı, yanakları al al görmek isterim.

    *****

    87 – ÇANKAYA – ZÜBEYDE’NİN ODASI (İç – Gündüz)
    (Zübeyde Hanım koltuğunda uyuklamaktadır. Açılan kapı ile uyanır.)

    ZÜBEYDE: Ah Mustafa Oğlum..

    (Mustafa Kemal anasının yanına gelir. Saygılıdır.)

    M. KEMAL: Doktorlar iyi olman için senin deniz kıyısında oturmanı tavsiye ediyorlar. Seni İzmir’e göndersem ne dersin?
    ZÜBEYDE: Yok öyle plaçka.. Mustafa’nın yanından bir yerciklere gitmem. O doktorlar gitsin İzmir’e efendim. Ben otururum Mustafa’mın yanında.

    (M. Kemal annesinin yanındaki koltuğa oturur.)

    M. KEMAL: İyi ama anacağım, hem beni “evlen” diye sıkıştırırsın, sonra seni gelini görmek için İzmir’e gönderecek olsam “Mustafa’mın yanından ayrılmam” diye tutturursun.

    (Evlenme sözünü duyunca Zübeyde Hanımın yüzü gülmüştür.)

    ZÜBEYDE: Abe doğru mu söylersin evlatçığım.. Lütfiye midir yoksa bu gelincik?

    (Mustafa Kemal gülümser.)

    M. KEMAL: Lütfiye değil, Latife. Bizim doktor Tevfik Rüştü Beyin akrabası olur. İzmir’e git bir gör bakalım. Doktor İzmir havasının sana iyi geleceği fikrinde…

    (Zübeyde Hanım bir an duraklar. Oğlunun kendisini İzmir’e göndermek için vesile yarattığından kuşkulanmıştır.)

    ZÜBEYDE: Bak Mustafa oğlum, beni İzmir’e göndermek için icat etmeyesin bir kolpa?

    (M. Kemal kendini tutamaz güler.)

    M. KEMAL: Anacığım bu işin şakası yok diyorum.. Kızı beğenirsen evleneceğim..

    *****

    89 – İZMİR – VAGON İÇİ (İç – Gündüz)
    (Zübeyde Hanım özel olarak hazırlanmış vagonda bir bambu koltukta oturmaktadır. Karşılayıcılar elini öperek, saygıyla selamlar. Latife ile Tevfik Rüştü girerler. Salih tanıştırır.

    V. ABDÜLHALİM: Hoş geldiniz Tevfik Rüştü Bey..
    TEVFİK RÜŞTÜ: Hoş bulduk efendim.

    (Latife Tevfik Rüştü Beyin boynuna sarılır.)

    LATİFE: Enişteciğim.
    T. RÜŞTÜ: Merhaba Latife.
    V. ABDÜLHALİM: Hanımefendi hazretleri rahat bir yolculuk geçirdiler mi?
    T. RÜŞTÜ: Maşallah.. Yorgunluğunu belli etmemeye çalışıyor.
    V. ABDÜLHALİM: Biz kendilerine şehir adına bir hoş geldiniz diyelim, hemen istirahatını sağlarız..

    (Yaver Salih erkana yol gösterir.)

    SALİH: Buyurun efendim.

    (Vali, belediye reisi ve askeri komandan vagona giderler.)

    SALİH: Bak anacığım.. Bu kızcağızdır Latife…

    (Latife heyecan içinde Zübeyde Hanımın elini öper.)

    LATİFE: Hoş geldiniz efendim.

    (Zübeyde onun yanaklarından öper.)

    ZÜBEYDE: Kızımız pek güzelmiş Salih oğlum.

    (Zübeyde Hanım resmi durumlarda kendini zorlayıp düzgün Türkçe ile konuşmaktadır.)

    ZÜBEYDE: Sizi istasyonda çok bekletmedik ya!
    LATİFE: Beklemenin sözü mü olur Hanımefendi. Olsa olsa size biran önce kavuşma heyecanı içindeydik..

    *****

    96 – MUAMMER BEY KÖŞK – SALON (İç – Gündüz)
    (Latife Zübeyde Hanımı tekerlekli iskemlesinde yemek salonuna getirir. Tevfik Rüştü Bey Zübeyde Hanım için hazırlanmış yemekleri kontrol etmektedir.)

    ZÜBEYDE: Kızcağızımızın sizinle hısım olduğu belli, Tevfik Rüştü oğlum… Neresinden mi? İyi adam idare etmesinden.
    TEVFİK RÜŞTÜ: Sizi şu perhiz yemeklerine de bir alıştırabilse, buna ben de inanacağım..

    (Zübeyde Hanım sofradaki yemeklere bakar, yüzünün buruşturur.)

    ZÜBEYDE: Gene mi bu tatsız tutsuz haşlamalar.. Abe Latife kızım yok mudur bana bir kemikçik pirzola, bir lokma fıstıklı tatlı?
    LATİFE: Vallahi benim bir suçum yok efendim.. Doktorunuz ne emrederse ben onu yapıyorum.

    (Yaver Salih ve Doktor Asım girerler.)

    ZÜBEYDE: Oooo hoş gelmişsiniz Salih oğlum… Var mıdır Mustafa’mdan bir haber?

    (Salih, Zübeyde Hanımın elini öper. Tevfik Rüştü Beyin elini sıkar. Latife ile selamlaşır. Doktor Asım da aynı şeyleri yapar.)

    SALİH: Hürmetleri vardır anneciğim. Mecliste çok meşgul olduğu için sizi ziyarete gelemiyorlar. Bugün kü toplantıda Saltanat’a son verildi.

    (Tevfik Rüştü irkilir…)

    TEVFİK RÜŞTÜ: Olacağı buydu zaten…

    (Zübeyde ile Latife de merak kesilmişlerdir.)

    ZÜBEYDE: Bitti mi koca Osmanlının hükmü?

    SALİH: Osmanlının hükmü İngilizlerin İstanbul’u aldığı gün bitmişti anacığım. Bundan sonra hüküm milletin…

    (Salih Tevfik Rüştü’ye döner.)

    SALİH: Gazi Hazretleri sizi de Ankara’ya bekliyorlar… Hanımefendinin sağlığı ile Doktor Asım Bey ilgilenecek…

    (Tevfik Rüştü Zübeyde Hanıma döner.)

    TEVFİK RÜŞTÜ: İzninizle ben ayrılayım efendim.

    (Tevfik Rüştü Zübeyde Hanımın elini öper.)

    ZÜBEYDE: Git git.. Mustafa’mı yalnız bırakma başı sıkıştığında..

    *****

    99 – MUAMMER BEY KÖŞK – ZÜBEYDE ODASI (İç – Gece)
    (Oda karanlıktır. Zübeyde Hanım yatırıldığı yatakta acılar içinde kıvranmakta, inlemektedir.)

    100 – MUAMMER BEY KÖŞK – ZÜBEYDE ODA ÖNÜ (İç – Gece)
    (Zübeyde Hanımın iniltileri odasının dışına kadar taşmaktadır. Onun karşısındaki odada yatan Latife hole çıkar. Yatak kıyafetlidir. Bir an Zübeyde Hanımın odasından gelen iniltilere kulak verir. Sonra kapıyı yumuşakça açarak odaya girer.)

    101 – MUAMMER BEY KÖŞK – ZÜBEYDE ODASI (İç – Gece)
    (Zübeyde Hanımı yatağında acılarla kıvranmaktadır. Latife yanına gelir. Başucu lambasını yakar.)

    LATİFE: Neyiniz var Hanımefendi?
    ZÜBEYDE: Öldürecek beni bu ağrılar.. Romatizma..
    LATİFE: Babamın romatizma ağrıları için Fransa’dan getirdiği bir ilaç var. İzin verirseniz onu bir deneyeyim.
    ZÜBEYDE: Aman uyandırmayalım doktor Asım’ı. Etmesin itiraz. Deneyelim babacığının ilâçcını.

    (Latife koşar adımlarla odadan çıkar.)

    102 – MUAMMER BEY KÖŞK – MUTFAK (İç – Gece)
    (Ateşte su kaynamaktadır. Latife bir ilacı şişesinden ölçüyle kaynayan suya atar. Sonra gene telaşlı hareketlerle büyük parçalar halinde hazırlanmış pamukları kaynayan suya bastırır.)

    103 – MUAMMER BEY KÖŞK – ZÜBEYDE ODASI (İç – Gece)
    (Zübeyde Hanım yatakta kıvranmaktadır. Latife elinde kâse ile gelir.)

    LATİFE: Bu ilâçlı pamukları ağrıyan yerlere saralım. Dizlerinizi sıcak tutar.

    (Zübeyde Hanım yattığı yerden doğrularak Latife’nin işini kolaylaştırmaya çalışır. Rumeli ağzı ile konuşmaktadır.)

    ZÜBEYDE: Nasıl da düşünür anacığını evlatçığım benim.. Saralım bre melaike kızcağızım.. O pamukları yapıştıralım ayacağızıma..

    (Latife sıcak pamukları sardıkça Zübeyde Hanım rahatlamaktadır.)

    ZÜBEYDE: Ohh.. Rahatladım billa.. Rabbim göndermiştir bu melaikeyi besbelli. Allah da seni rahatına ve muradına eriştirsin..

    (Latife Zübeyde Hanımın gönlünü alabildiği için çok memnundur. Tedavi şekli devam eder.)

    *****

    106 – MUAMMER BEY KÖŞK – ZÜBEYDE ODASI (İç – Gündüz)
    (Zübeyde Hanım koltuğunda oldukça solgun ve bitkin görülmektedir. Salih odaya girer. Zübeyde’nin şakacılığı da pek kalmamıştır.)

    ZÜBEYDE: Ooo Salih oğlum. Neredesin sen?
    SALİH: Merkez komutanlığındaydım anacığım. Telefonda Paşa Hazretleriyle konuştum.. Hürmetleri var. Sağlığınızı sordu.
    ZÜBEYDE: Son iki gündir hiç iyi değilim. Söyle Mustafa’ma aldırsın beni Ankara’ya.
    SALİH: Az önce doktorunuzla konuştum. Şu vaziyette yolculuk olmaz diyor… Latife Hanım yok mu?
    ZÜBEYDE: Gitmiştir ailecağızını karşılamaya… Dönerlermiş Fransa’dan..
    SALİH: Gördünüz mü? Şimdi gitmeye kalkarsanız, sanki onlardan kaçmış gibi olur.. Latife Hanım da çok üzülür..

    (Zübeyde Hanım zorlukla bir sır tevdi ediyormuş gibi konuşur.)

    ZÜBEYDE: Bak evlâtçığım, şimdi dinle beni.. Bu kızcağız iyidir, hoştur, fakat tutmamıştır gözüm bu işi.. Bu kızcağız da bilmez benim oğlumu sevmediğini. O sever Mustafa Kemal Paşa’yı. O sever Gazi Paşa’yı. O ister kurulsun Çankaya’da buyursun ona buna. İster olsun büyük hanımefendi.. Sevmez o benim Mustafa’mı. Evlatçığım sen beni tez elden götüresin Ankara’ya söyleyeyim Mustafa’ya “Bu iş olmaz”.

    (Zübeyde Hanımın düşünceleri Salih’i şaşırtmıştır. Bir an ne diyeceğini kestiremez.. Kapı açılır Latife içeri girer. Sevinç içindedir. Salih ile Zübeyde’deki durgunluğu fark etmez. Salih’i selamlar, Zübeyde Hanımın elini öper.)

    LATİFE: Ooo hoş gelmişsiniz Salih Bey. Siz nasılsınız bugün?
    ZÜBEYDE: Hamdolsun… Aileniz geldi mi?

    (Zübeyde Hanımın Rumeli ağzına alışmış olan Latife onun düzgün Türkçe’ye döndüğünü fark edince irkilir.)

    LATİFE: Geldiler efendim.. İzin verirseniz arzı hürmet etmek istiyorlar.
    ZÜBEYDE: İzin ne demek.. Ben evinizde misafirim. Lütfen buyursunlar, kendilerine teşekkür etmek isterim.

    (Latife koşar adımlarla çıkar. Salih bir an tedirgin Zübeyde Hanıma bakar. Zübeyde Hanım bir gayretle yüzündeki yorgun ve hasta ifadeyi bir Hanım sultan ifadesiyle örtmeye çalışır. Latife, babası, annesi ve iki kız kardeşini odaya alır. Hepsi de Fransa’dan geldikleri belli olacak şekilde, son derece şık ve saygılıdır.)

    (01 Aralık 2008)

    Hakan Sonok

    [email protected]

    Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali 2008

    Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi tarafından bu yıl birincisi düzenlenen Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali, 26 – 28 Kasım 2012 tarihleri arasında İtalyan Kültür Merkezi’nde düzenleniyor. Festival boyunca yerli ve yabancı 25 belgesel ve animasyon film orjinal dillerinde Türkçe altyazı ile izlenebilecek.
    Girişin ücretsiz olduğu festivalde tarımdan enerjiye, gıdadan madenciliğe, sudan ekonomiye kadar pek çok konuda dünyada ses getirmiş belgeseller gösterilecek. Festival bu yaklaşımı ile dünyada “sürdürülebilir bir yaşam” için yapılan çalışmaları seyirciyle paylaşıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali 2008 yazısına devam et