Türk Sinemasının Başyapıtı Kayboldu
Türk sinema tarihinin gelmiş geçmiş en etkileyici filmlerinden biri olan 1977 yapımı Atıf Yılmaz klasiği “Selvi Boylum, Al Yazmalım”ın master negatifinin arşivlerde kaybolduğu ortaya çıktı. Master negatif film şeritleri, 35 mm’lik sinema filmlerinin orijinallerinin korunmasında ve onları gelecek kuşaklara aktarmakta kullanılıyor.
Kayıp olayı, Kültür Bakanlığı ve SİNEBİR’in “Selvi Boylum”u “Türkiye’den Film Var” adlı festival kapsamında beş Ortaasya Türk cumhuriyetinde göstermek istemesiyle fark edildi. Filmin yeni bir kopyasını yaptırmak üzere hak sahibi kişi ve kuruluşları arayan festival yetkilileri, bütün çabalarına rağmen master negatiflere ulaşamadı.
ALİ MURAT GÜVEN’İN ÖZEL HABERİ / YENİ ŞAFAK
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın beş Ortaasya Türk cumhuriyetinde düzenlediği “Türkiye’den Film Var” adlı festival, ulusal sinema tarihimizin gelmiş geçmiş en önemli yapıtlarından biri olan “Selvi Boylum, Al Yazmalım”ın arşivlerde kaybolduğunu ortaya çıkardı. Anılan filmin, yetkililer tarafından halen çeşitli film depolarında aranmakta olan master negatif bobinleri önümüzdeki günlerde bir biçimde bulunmazsa, televizyonların arşivlerindeki son bir kaç video kaset kopya da iyice yıpranıp kullanılmaz hâle geldiğinde Türk sinemasının bu unutulmaz başyapıtı gelecek kuşaklar tarafından bir daha hiç izlenemeyecek.
“Selvi Boylum, Al Yazmalım”ın master negatifine ilişkin üzücü gerçek, geçen ay Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın başlattığı bir yurt dışı tanıtım atağı sırasında gün ışığına çıktı. Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Azerbaycan ve Özbekistan’da “Türkiye’den Film Var” adı altıda 9 filmden oluşan bir toplu gösteri düzenleme kararı alan Bakanlık, festivalin organizasyonu için SİNEBİR’i (Sinema Eser Sahipleri Meslek Birliği) görevlendirdi. SİNEBİR Genel Başkanı ve yönetmen İsmail Güneş, 8’i Türk sinemasının 2000’li yıllardaki yeni örneklerinden oluşan bu film grubunu ilgili şirketlerden kısa sürede temin etti; ancak sıra etkinliğin tek klâsik filmi konumundaki “Selvi Boylum”un 35 mm’lik bir kopyasını bulmaya gelince, Bakanlık arşivindeki kopyanın ses ve görüntü kalitesi açısından tatminkâr durumda olmadığı anlaşıldı. Bunun üzerine Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürü Abdurrahman Çelik, filmin yurt dışı gösterimler için “dijital restorasyon” teknolojisi kullanılarak kusursuz bir kopyasını yaptırma kararı aldı. Ardından da yapıtın master negatifini -söz konusu teknik işlemin bütün masrafları Bakanlıkça karşılanmak kaydıyla- yapımcısı Arif Keskiner’den talep etti. Ancak, Çiçek Film’in sahibi Keskiner’den gelen cevap, “filmin master negatifinin uzun süredir kayıp olduğu” yönündeydi.
“STAR TELEVİZYONU ARŞİVİNE GİTTİ”
Bakanlık ve SİNEBİR yetkilileri, bunun üzerine Türk filmlerinin master negatiflerini koruma görevini üstlenen Mimar Sinan Üniversitesi Sinema-TV Merkezi’ne başvurdular. Ancak bu kuruluşun yetkilileri de “filmin negatifinin üç yıl kadar önce o dönemdeki hak sahibine geçici olarak teslim edildiğini, o tarihten bu yana da ellerinde negatif bulunmadığını” bildirdiler.
Yeni Şafak sinema yazarının konuyla ilgili olarak görüşlerine başvurduğu Mimar Sinan Üniversitesi Sinema-TV Merkezi Direktörü Prof. Dr. Asiye Korkmaz, “Selvi Boylum, Al Yazmalım”ın master negatifini uzun yıllar boyunca güvenli bir ortamda koruduklarını belirterek, “Ancak, rahmetli Atıf Yılmaz 2006’daki vefatından önce diğer bazı önemli filmleriyle birlikte bu yapıtının gösterim haklarını da çeşitli televizyon kuruluşlarına satmıştı. Filmin mülkiyeti o dönemde Doğan Medya Grubu’na geçti ve gösterim haklarını elinde bulunduran Star Televizyonu yeni video kopyalar hazırlayabilmek için 2005 yılında bizden negatifi talep etti. Hukukî prosedür gereği negatifi geçici olarak ve imza karşılığında o tarihteki yasal sahibine emanet ettik. Normalde, kopyalar basıldıktan hemen sonra negatifin bize geri dönmesi gerekiyordu. Fakat, o tarihten bu yana sürdürdüğümüz bütün girişimlere rağmen, Doğan Medya Grubu’ndan sorunu çözecek somut bir yanıt alamadık” şeklinde konuştu.
“DEPOLARIN BİR KÖŞESİNDE SÜRÜNÜYOR OLMALI”
Filmin inatla peşine düşen kişilerden biri de Atıf Yılmaz’ın sağlığında uzun süre kendisinin asistanlığını yürüten ünlü yapımcı Sadık Deveci… O da Prof. Dr. Yılmaz’ın anlattığı bu süreci doğrulayarak, yaptığı kişisel araştırmaların belli bir noktadan sonra tıkandığını açıkladı. Filmlerin mülkiyet haklarının bir dönem sahipleri tarafından üçüncü kişi ve kurumlara serbestçe devredilebildiğini, ancak 2000’lerin başlarında yeniden düzenlenen Fikir ve Sanat Eserleri Yasası’yla mülkiyet haklarının ilk sahiplerine iade edildiğini vurgulayan Deveci, Yılmaz’ın da söz konusu ara dönemde “Selvi Boylum”u Star TV’ye sattığını belirtti. Yapılan yasal düzenlemelerin ardından mülkiyet hakkının yeniden kendilerine dönmesi üzerine, bu filmin aslî sahibi Abdurrahman Keskiner ile birlikte negatifini geri almak üzere Mimar Sinan Üniversitesi Sinema-TV Merkezi’ne başvurduklarını, hakları kâğıt üzerinde geri almakla birlikte negatife hiç bir biçimde ulaşamadıklarını belirtti. Üniversitede bulunan teslim tutanağındaki kaşe ve imzadan hareketle Star TV yönetimine başvurduğunu anlatan Deveci, çeşitli zorluklardan sonra bu kurumun arşivine ulaştığında ise kendisini raflarda tam bir keşmekeşin karşıladığını söyledi. Ünlü yapımcı, hiç bir bilimsel tasnif olmaksızın “kaba depolama” yöntemiyle binlerce filmin kopyalarının istiflendiği bu devâsâ mekânda “Selvi Boylum”un negatifini bulabilmek için elinden hiç bir şey gelmediğini ve raflardaki sayısız film makarasının arasında çaresizlik içinde pes ettiğini belirtti.
BAKANLIĞIN UZMAN BİR EKİP GÖREVLENDİRMESİ ŞART
Kültür ve Turizm Bakanlığı, SİNEBİR, Mimar Sinan Üniversitesi ve Çiçek Film’in ayrı ayrı yürüttüğü bütün bu iz sürme çalışmalarının sonucunda ulaşılan ortak adres “Star TV’nin film depoları” olarak gözükmekte. Ancak, yıllardır satın alınmış binlerce filmin negatif ve pozitif kopyalarının, yanısıra da video kayıtlarının bulunduğu bu depolarda ilgili alanda uzman kişilerin günler, belki de haftalar ve aylar boyunca sürecek titiz bir tasnif çalışması yapması gerekiyor. Filmlerin metal kutularının üzerindeki etiketler ve giriş kısımlarındaki jenerik yazılarının okunması suretiyle yapılacak olan bir araştırmanın sonucunda, “Selvi Boylum”un depoların bir köşesinde bekleyen master negatifine ulaşılma ihtimali hâlâ var. Ancak, bunun için Bakanlığın resmî bir yazıyla “Star TV arşivinin kendilerine sınırsızca açılmasını” talep etmesi ve oraya film kontrolü konusunda tecrübeli bir ekip göndermesi gerekiyor. Bu yapılmadığı takdirde, daha önce pek çok Türk sinema klasiğinin başına geldiği üzere, anılan filmin negatifi de günün birinde “lüzumsuz malzeme” olarak görülüp -şu ana kadar henüz atılmadıysa- çöp kutusunu boylayabilir; ya da en azından kötü saklama koşulları nedeniyle zaman içinde kullanılmaz hâle gelebilir.
Bu da Türk sinemasının en önemli yapıtlarından birinin, çok değil en fazla 5-10 yıl sonra sinema tarihinin derinliklerine gömülecek olması anlamına geliyor.
* * *
“Master Negatif” nedir?
Profesyonel sinema filmleri, kameralara takılan 35 mm formatındaki negatif filmlerin üzerine çekilir. Pozlandıktan sonra kameradan çıkartılan bu negatif filmlerden, daha sonra üzerinde çalışmak üzere yeni kopyalar basılır; sinemalarda gösterime sunulan pozitif kopyalar da yine bu ara negatiflerden elde edilir. Ancak “master” olarak adlandırılan, hiç bir kalite kaybına uğramamış durumdaki ilk negatif film ise o yapıtın gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için uygun bir fizikî ortamda özenle saklanır. Ulusal kültürün korunması açısından son derece önemli olan bu “negatif saklama” görevini ülkemizde uzun yıllardır Mimar Sinan Üniversitesi Sinema-TV Merkezi yürütüyor. Binlerce Türk sinema filminin master negatiflerini ısı, toz ve nemden arındırılmış özel odalarda saklayan Merkez, bundan bir kaç yıl önce imza karşılığı ve geçici olarak hukukî sahibine teslim ettiği “Selvi Boylum, Al Yazmalım”ın master negatifinden ise o günden bu yana bir daha hiç haber alamadı.
* * *
Cengiz Aytmatov’un hikâyesinden uyarlanmıştı
“Selvi Boylum, Al Yazmalım”, Kırgız-Türk edebiyatının efsanevî ismi Cengiz Aytmatov’un, orijinal adı “Deve Gözlü Güzelim Benim” olan popüler bir hikâyesinden sinemaya uyarlandı. Aslen Kırgızistan’da geçen yapıt, 1977 yılında senarist-yönetmen Ali Özgentürk tarafından Türkiye’de geçen bir aşk hikâyesine dönüştürüldü ve beyazperde versiyonunun yönetmenliğini de Türk sinemasının büyük ustalarından Atıf Yılmaz üstlendi. Farklı bir kültür ve coğrafyanın eseri olmasına karşılık Anadolu topraklarına son derece başarıyla uyarlanan bu film, ülkemizde gösterime girdiğinde büyük bir başarı elde etti ve 1977 yılında düzenlenen 15. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yapımcısı Arif Keskiner’e “En İyi Film”, Atıf Yılmaz’a “En İyi Yönetmen”, Çetin Tunca’ya “En İyi Görüntü Yönetmeni”; yanısıra da başrol oyuncusu Türkan Şoray’a yine o yılki Taşkent Film Festivali’nde “En İyi Kadın Oyuncu” ödüllerini kazandırdı. Filmin izleyicilerin gönül telini titreten, Cahit Berkay imzalı duygu yüklü müzikleri de zaman içinde kendi alanında bir klâsiğe dönüştü.
“Selvi Boylum, Al Yazmalım”, Güneydoğu Anadolu’daki bir baraj şantiyesinde kamyon şoförü olarak çalışan İlyas (Kadir İnanır) ve o yakınlardaki bir köyde yaşayan Asya’nın (Türkan Şoray) tutkulu aşkını anlatır. Birbirlerini delicesine seven bu iki genç, karşılarına çıkan bütün zorluklara karşın yine de direnir ve en sonunda evlenirler. Ancak İlyas’ın sorumluluk duygusu zayıf bir insan olması yüzünden, oğulları Samet’in doğumundan kısa bir süre sonra çiftin evliliğinin üzerinde kara bulutlar dolaşmaya başlar ve sonunda da genç adam evi terk eder. Bebeğiyle birlikte perişan bir durumda ortada kalan Asya, yörede yaşayan dürüst, ahlâklı ve görmüş geçirmiş bir başka işçi olan Cemşit (Ahmet Mekin) tarafından son anda sokaklara düşmekten kurtarılır. Asya, hiç bir menfaat beklemeksizin kendisine kol kanat geren bu adama âşık değildir; fakat zaman geçtikçe ona kayıp eşinden çok daha fazla saygı duymaya başlar. Uzun süre başka kadınlarla gönül eğlendirip duran İlyas yıllar sonra bir rastlantı sonucu yeniden karşısına çıktığında ise yazar Aytmatov hem baş kahramanı Asya’ya, hem de filmi gözyaşları içinde izleyen sinemaseverlere şu can yakıcı soruyu sorduracaktır: “Sevgi nedir? Sevgi, sevdiğine kulağa hoş gelen, ancak içi boş sözler sarf etmek midir? Yoksa, sevdiği kişi için emek vermek, onu ömür boyunca koruyup kollamak mıdır?”
Birisine delicesine âşık olduğu, diğerine ise can borcu bulunan iki adam arasında sıkışıp kalan Asya, sonunda sevginin “emek” olduğuna karar verecek ve hayattaki yoluna kendisine en acınası zamanında sahip çıkan Cemşit ile devam edecektir.
Aytmatov’un SSCB döneminde yazdığı bu hikâye, soyut duygusal değerler karşısında emeği yücelten finaliyle açık bir sosyalizm propagandası içermekle birlikte, Türk sinemaseverler filmin bu tercihini son tâhlilde haklı buldular ve “Selvi Boylum” içerdiği bu ideolojik propagandaya rağmen zamanla her kesimden sinemaseverin kalbinde ayrıcalıklı bir yapıta dönüştü.
Ancak ilginç olan şu ki, geçtiğimiz haziran ayında hayata gözlerini yuman Aytmatov, 2001 yılında kendisiyle yapılmış bir söyleşide, “Şimdi geriye dönüp bakıyorum da, bana göre aşk yine de emekten çok daha üstün bir yerde duruyor. Bu hikâyemin finalindeki tercihimde yanılmış olabilirim. Eğer ki ben Asya’nın yerinde olsaydım, tercihim büyük bir ihtimalle o şekilde olmazdı. Çünkü, aşk bu kadar mantıklı davranmayı kaldırmaz” diyecekti.
(21 Kasım 2008)
Ali Murat Güven