Sadi Çilingir tarafından yazılmış tüm yazılar

Karanlık Madde

İman Tahsin’in yönettiği ve Ahmet Yıldırım, Nihan Aşçı, Orkun Ogar ile Ahmet Pınar’ın oynadığı Karanlık Madde, 03 Haziran 2022’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla 2Bros Productions tarafından vizyona çıkarıldı.
Adını kuantum fiziğinin en önemli terimlerinden biri olan Karanlık Madde’den alan, tamamı doğada geçen film bizi, başroldeki karakterlerin Aladağlar’da başlarına gelen olaylarla başbaşa bırakıyor. Karanlık Madde, gözle göremediğimiz ve elle tutamadığımız ama varlığını hissettiğimiz madde türü olarak tanımlanıyor. Can’ın gözünden izlediğimiz macera yaşananların ne kadarı gerçek ne kadarı değil bunu seyircinin yorumuna bırakıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman

Karanlık Madde yazısına devam et

Korku Takvimi Dolu Dizgin

Vizyona hızlı bir giriş yapan ödüllü korku filmi Korku Takvimi isimli yapım ilk gösterimdeki ilk 3 gününde yaptığı gişe hasılatı başarısıyla vizyona giren Türk filmleri arasında zirveye yerleşti. Senaryosunu Esma Şevik’in yazdığı, yönetmenliğini ise Yunus Şevik’in üstlendiği Korku Takvimi isimli sinema filminin senaristi Esma Şevik, gala gecesi gösteriminde göz kamaştırırken, yazdığı senaryoya çok güvendiğini dile getirdi. Başarılı senarist Esma Şevik “Ben korkularımı yazdım ve bu korkular toplum tarafından aynı ve sıra dışı korkular olarak algılansın istedim. Bu isteğim önce yurt dışından ödül olarak döndü, şimdi de sinema seyircisi tarafından ödüllendiriyor.” dedi.

İnsani Film Festivali

Kurulduğu günden bu yana insanı merkeze alan her çalışmasıyla hafızalarda yol gösterici bir iz bırakma amacıyla projeler üreten TRT World Citizen, Humanitarian Film Festival (İnsani Film Festivali) projesi ile küresel insani sorunlara ışık tutmayı hedefliyor. 26 – 27 Mayıs 2022 tarihlerinde düzenlenecek olan film festivalinde 21. yüzyılda insanlığın halen mücadele ettiği mültecilik, açlık ve savaş gibi acıtıcı evrensel konular masaya yatırılacak. Festival, katılımcılarını yapımcılar ve film endüstrisi profesyonelleriyle buluşturacak; Türkiye, İran, Fransa, Kanada, İtalya, İspanya, Amerika ve Senegal gibi farklı ülkelerden toplam 16 filme ev sahipliği yapacak.

İnsani Film Festivali yazısına devam et

Hız ve Zaman Önemli: Top Gun Maverick

Otuz yılı aşmış, herkesin o zamandan beri hiç unutmadığı, hep andığı, buna da bağlı olarak gençlerin de (internetin yüzü suyu hürmetine) tanıyıp sevdiği Top Gun, devam ediyor, ama bu kez bir kahraman olarak: Maverick.

Tom Cruise, ilk filmde de kahramandı, ama filmin başka bir hesabı (hedefi diyelim) vardı. Filmin taşıyıcı teması rekabetti ve bu, sadece işte değil hayatın her alanında yer alıyordu. Bununla birlikte büyük ve yıkılmaz bir dostluktan da söz etmeliyiz; şairin şiirce dillendirdiği “fırtınalarla sınanmış”.

Görüntünün güzelliği…

Bilgisayar tabanlı görüntüleme (CGI) artık her filmde kullanılagelen bir teknik. Birçok şeyi kolaylaştırıyor, ucuza mal edilmesini sağlıyor, zaman kazandırıyor ve daha birçok şey…

Top Gun Maverick’in en büyük özelliği bilgisayar teknolojisinden kaçınması. Buna da bağlı olarak görüntünün etkisi alabildiğine artıyor. Belki alışkın olduğumuzdandır, ama “gerçek” olduğunu bildiğiniz görüntü heyecanı arttırıyor doğal olarak.

İlkini internetten ve/veya kasetten-CD’den izleyip canlı hatıralarla izlemenizi öneririm; ilk filmi görüp “kült” olarak değerlendirenlerdenseniz, bu önerimi dikkate almayın. Her filmin bir eksiği vardır, her devam filmi öncekinin üzerine çıkabilir diye düşünüyorsanız, anımsamanızda fayda var.

Hâlâ Albay…

Maverick, başarılı ama bir o kadar da muhalif biri. Asker olmasına karşın aklına yatmayanı yapmayacak denli kararlı da… Yeni bir görev için pilotları eğitmesi görevi verilir. Kısa zamanda ve yüksek hızla, verilen görevin başarılması gerekmektedir, hem de kayıpsız. Maverick, birbirleriyle rekabet içindeki “en iyi” pilotları “takım” haline getirir.

Hızla çalışmaya başlarlar, alabildiğine yoğun çalışırlar, ama sonuçta takımın liderliğini Maverick üstlenmek zorunda kalır.

Heyecan dorukta

Deri mont, güneş gözlüğü, motor ve şarkısıyla (Take my Breath Away) ile tüm gençliği sarıp sarmalayan Top Gun, bu kez 20 kadar kamera ile çekilen, ama bilgisayar üretimli görüntüler olmayan ve herkesin beklediği o müziğin yerine, Lady Gaga’dan (ben beğendim, kim ne derse desin, filmin atmosferine cuk oturmuştu) Hold My Hand ile yeniden huzurlarımızda.

Gerek senaryosu gerek teknik ekibi, gerek oyuncuları, gerekse çekimi ve montajıyla çok başarılı bir film olduğunu söylemek zor olmasa gerek; bu da “yılın en iyi açılış filmi” olacağı beklentisini destekliyor.

Artık kadın pilotlar da var. İlk Top Gun’da yoktu. O zaman kadın pilot da yoktu şeklindeki mazeret pek geçerli olmasa gerek. Sinema, hep öncü olmuştur.

“İt dalaşı” savaş uçaklarının en çok yüz yüze geldiği durumdur, sabırlı, dikkatli, kararlı ve sakin olmak gerekir. Film boyunca, eğitim adı altında bu heyecana katılıyoruz. Heyecan giderek yükseliyor ve doruğa çıktığında tüm izleyiciler gibi siz de sonuna kadar tuttuğunuz soluğunuzu koy veriyorsunuz. Aynı tat mı, bilemem, ama aynı heyecan, aynı gerilim.

Bugüne gelirsek…

Savaş uçakları ve NATO üzerinden benzer sorunlar yaşayan Türkiye açısından manidar bir buluşma bir bakıma. F14 mü, F16 mı tartışması ile bağlantılı olarak teknolojik gelişmeyi de izliyoruz… Filmin girişindeki savaşla ilgili kısmı dikkatle dinleyin: Sinema her şeydir, savaş hiçbir şey!

Top Gun Maverick, aksiyon, gerilim, Yönetmen: Joseph Kosinski, Senaryo: Christopher McQuarrie , Peter Craig, Justin Marks, Jim Cash, Jack Epps Jr., Oyuncular: Tom Cruise, Jennifer Connelly, Miles Teller, Val Kilmer, Jon Hamm… 27 Mayıs 2022 tarihinden başlayarak gösterimde…

(26 Mayıs 2022)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Ve Hayal Gemisi Yol Alırken

Yaklaşık 10 yıl kadar önce If Bağımsız Filmler Festivali’nde izlenen ‘Tuhaf bir Kedicik / Das Merkwürdige Kätzchen’ ile ilgi alanımıza giren Roman ve Silvan Zürcher kardeşler, uzun bir aradan sonra ikinci filmleri ‘Örümcek ve Kız / Das Mädchen und die Spinne’ ile sinemalarımıza konuk oluyor. Berlin’de yaşayan İsviçreli ikiz sinemacılar ilk filmlerinde kamerayı, Cumartesi akşamı yemeği için aile bireylerinin akın ettiği bir evin mutfağına konuşlandırmıştı. Yemek hazırlıkları esnasında geçen film boyunca hikâyeye katılan karakterlerin birbirleri ile olan gündelik diyalogları üzerinden gelişen ve esrarengiz bir patlamanın endişesini izleyiciye yükleyen bir anlatım tekniği dikkat çekiyordu.

‘Örümcek ve Kız’ bir apartman dairesi yerleşim planının PDF görüntüsü ile açılıyor ve film bir taşınma olayı süreci içinde iki gün boyunca hikâyeye dahil olan karakterlerin devinimleri ve yine gündelik diyalogları üzerinden ilerliyor. Lisa ile Mara’nın ev arkadaşlığı, Lisa’nın tek başına yaşayacağı aynı bölgedeki başka bir daireye geçme kararıyla sona ermek üzeredir. Lisa ne istediğine karar vermiş olsa da geride kalan Mara bu değişime pek hazır değildir. Açıkça dile getirilmese de ikilinin arasında ev arkadaşlığından öte derin bir bağ olduğunu hissederiz. Mara ve Lisa arasındaki gerilim, Lisa’nın annesi Astrid’in, bir usta ve genç yardımcısının, gizemli komşuların, oradan oraya koşturan çocukların, ev hayvanlarının ve filme adını veren örümceğin araya girmesi ile tuhaf bir kakofoniye dönüşür.

Zürcher kardeşlerin kamerası yine sabit, mizansenleri çok dinamik. Kaydırmacaya hiç başvurmadan ve bol yakın plan kullanımıyla, objeleri asimetrik yerleştirdikleri her biri ayrı bir fotoğraf özelliğinde planlar üzerinden yol almışlar bir kez daha. İlk filmde insanları ve objeleri gözünden izlediğimiz sarı kedi bu filmde de mevcut ama bu sefer filme adını veren örümceğin gözünden izliyoruz olan biteni. Sade bir minimalizmin içinde bir dolu nefis ayrıntıya dokunarak tüm sıradanlığı ile ‘insan denen garip hayvanı’ mercek altına yatırıyor Zürcher kardeşler.

Mara ve Lisa dışında bir düzineden fazla karakter kameranın alanına giriyor ve çıkıyor. Bireyler arasındaki dokunsallık ve cinsel çekim bütün filmi sarıp sarmalıyor. Filmin adında yer alan gözlemci örümcek ise karakterler aralarındaki bağları, karşılıklı alışverişi simgeliyor adeta. Bazen bir yan karakter öyküyü ele geçiriyor. Bazen Lisa ya da Mara’nın rüya anlatımlarıyla arzularının dışavurumuna tanıklık ediyoruz. Bir robot misali raflardaki eksikleri dolduran soluk yüzlü eczacı kızın öyküsünü dinliyoruz. Mara’nın evindeki piyanonun şimdi bir seyahat gemisinde hayallerinin izini süren sahibi hizmetçi kızın hayal dünyası ile kendimizden geçiyoruz. İnsanoğlunun yalnızlığı, arzuları, acıları ve özlemlerinin, gizemli, bazen öfkeli, bazen sevecen dansına ön jenerikten başlayarak devreye giren Moldavyalı efsanevi besteci Eugen Doga’nın ünlü ‘Gramophone Valsi’ eşlik ediyor. Ve ‘6 Numaralı Kompartıman’ın ardından bir kez daha Desireless’in ‘Voyage Voyage’ ezgisi farklı ortamlarda farklı biçimlerde öykücüklere yoldaşlık yapıyor.

‘Örümcek ve Kız’ sinemanın dramatik yapısından uzakta kendi yolunda ilerleyen bir deneme. Zürcher kardeşlerin ilk filmlerinden başlayarak Bresson ve Tati ile karşılaştırılması bu yüzden. Filmden kişisel olarak Jean-Pierre Jeunet ve Marc Caro ikilisinin ilk dönem yapıtlarından ve özellikle ‘Şarküteri / Delicatessen’den esinler de gözlemledim. Kedi ya da örümceği Hitchcock usulü birer MacGuffin olarak düşünün, büyük çözümlemelere dalmadan zeki ayrıntılar üzerine hoş bir zihin jimnastiğine girin derim. Her izlenişte farklı ayrıntılar üzerinde yoğunlaşabileceğiniz yılın en ayrıksı yapımlarından biri ‘Örümcek ve Kız’.

(26 Mayıs 2022)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Korkut Akın Yazıyor: Akrabanın Akrabaya Ettiğini…

…akrep etmez akrebe. Nicolas Cage, kimilerine göre miadını doldurdu ve artık sadece düşük bütçeli küçük filmlerde görünüyor; kimilerine göre ise kendisini buldu ve oyunculuğunu sergileme fırsatını değerlendiriyor. Pig (Domuz) düşük bütçeli, ama hedefi büyük bir ilk film. Senaryosunu da yazan Michael Sarnoski’nin çektiği, alabildiğine merak ettiren, izleyeni sorgulamaya götüren bir film Pig. Merak unsuru filmin ilk karesinden başlıyor. … Devamı… »

Elvis

Baz Luhrmann’ın yönettiği ve Austin Butler, Tom Hanks, Helen Thomson ile Richard Roxburgh’un oynadığı Elvis, 24 Haziran 2022’de Warner Bros. dağıtımıyla Warner Bros. tarafından vizyona çıkarıldı.
Film, ünlü şarkıcı Elvis Presley’in hayatını konu alıyor. Hikâye, Amerika’da masumiyetin kaybolmaya başladığı zamanlarda, Elvis Presley’in şöhrete kavuşmasından, eşi benzeri görülmemiş bir yıldıza dönüştüğü 20 yılı aşkın sürede, Presley ve Butler’ın arasındaki karmaşık ilişkinin dinamiğini gözler önüne seriyor. Bu yolculuğun merkezinde Elvis Presley’in hayatındaki en önemli ve etkili insanlardan biri olan Priscilla Presley de yer alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman: 1 / 2
  • IMDb

Elvis yazısına devam et

Rasim Öztekin’in Eşiyle Aşkları ve Sanat Yaşamının Bilinmeyenleri Kitap Oldu: Sonsuz Aşk: Rasim’im

Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz  ünlü aktör Rasim Öztekin’in eşi Esra Kazancıbaşı Öztekin, yirmi yıllık beraberliklerini anlatan bir kitap yazdı. Sonsuz Aşk Rasim’im isimli kitapta, ünlü oyuncunun film ve dizilerinin, kavuklu olduktan sonra yaşadıkları olaların perde arkasındaki hikâyelerine de yer veriliyor. Sağlık Adası Yayınları’ndan çıkan anı, biyografi ve kişisel gelişim türündeki Sonsuz Aşk Rasim’im, günümüzde sevgiyi arayan herkesin ruhunu aydınlatacak bir kitap.

Leyla Hanım Filminin Çekimleri Tamamlandı

Türkiye’nin tek dereceli seçim sistemiyle seçilen ilk kadın belediye başkanı unvanına sahip, Cumhuriyetin sembol kadınlarından biri olan Leyla Atakan’ın yaşamını beyazperdeye yansıtan Leyla Hanım filminin çekimleri sonlandı. Tarihi filmde Leyla Atakan’ı Özge Borak canlandırırken diğer rollerde Beyti Engin, Serhan Arslan, Bekir Aksoy, Devrim Nas, Anıl Taşezen, Barış Kıralioğlu, Aylin Aras gibi oyuncular yer alıyor.

8. Balkan Panorama Film Festivali Başlıyor

8. Balkan Panorama Film Festivali, 21 – 27 Mayıs 2022 tarihleri arasında İzmir’de gerçekleştiriliyor. Buca Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi ile İzmir Kültürpark’ta açık hava sinemasında ve Tarık Akan Gençlik Merkezi’nde ise üç kapalı sinema salonunda gösterimler, söyleşiler ve etkinlikler yapılacak. Gösterimler gece 01’e kadar devam edecek. Festival boyunca 9 Balkan ülkesinde yayın yapmakta olan 4 televizyon kanalı İzmir’den yayın yapacak.

Muhteşem İkili Buhran’da

Yapımcılığını Murat Yontan’ın üstleneceği Buhran isimli sinema filminin başrol oyuncuları Dilara Kırmıt ve Anıl Dal, çalışmalarını hızlandırdılar. 2021 yılı Miss and Mr Fashion TV Yarışması’ndan kraliçe olarak çıkan Dilara Kırmıt, Lübnan’da yapılacak World Next, Top Model Yarışması’nda 23 Haziran’da ülkemizi temsil etmeye hazırlanırken bir yandan da sinema filmindeki başrol partneri Anıl Dal ile oyuncu koçları eşliğinde oynayacağı karaktere hazırlanıyorlar. Kanlı Roman isimli sinema filminde başrol oynayan Anıl Dal, ikinci başrol filminde Dilara Kırmıt ile oynayacağı için mutlu olduğunu dile getirirken partnerinin çok çalışkan olmasının kendini mutlu ettiğini dile getirdi.

Bırak Güneş İçeri Girsin

Kısa animasyon filmleriyle büyük ses getirmiş Michaela Pavlátová’nın ilk uzun metraj denemesi ‘Benim Güneşli Maad’ım / My Sunny Maad’, Çekyalı Herra’nın üniversitede tanıştığı ve ilk görüşte aşık olduğu Afgan ekonomi öğrencisi Nazir ile evlenerek kocasının aile ocağına yerleşmesini anlatıyor. Bir Afgan evinin penceresinden açılan film, farklı bir kültür ve gelenekler silsilesi içinde yeni hayatına uyum sağlamaya çalışan sevecen bir kadının hikâyesi çerçevesinde farklı kültürlerin eş insanlık potasında uyum içinde kaynaşabileceğinin umudunu tartışıyor.

Yine Çekyadan araştırmacı gazeteci Petra Procházková’nın ‘Frišta, My Sunny Maad’ romanını uyarlayan Pavlatova, romanın özgün ismindeki iki karakterden birini filmin merkezine taşımış. Hastalıklı olduğu ve fazla yaşamaz denilen ailesi tarafından kapı önüne konmuş olan Muhammed (yani Maad) çocukları olmayan Herra – Nazir çiftinin ve ailenin hayatına bir güneş gibi doğacaktır. Ev içinde 4 çocuklu kız kardeş Frišta’nın kaba saba mutaassıp kocası Kaiz ile uğraşmak daha kolaydır belki ama evin dışında hayat o denli rahat değildir.

Afgan ülkesinde kimsenin ekonomiste ihtiyacı yoktur belki ama Nazir Amerikan üssünde bir şoförlük işi kapmayı başarır. Herra ise yeni açılan sağlık ocağında Afgan kadınlara hizmet için Amerikalı gönüllülerle birlikte çalışmaya başlar. Yabancıların oryantalist kibirlerine karşın uyum içinde hizmet vermeye çalışır genç kadın ancak Taliban mücahitlerinin ülkenin başına çökeceği günler çok uzakta değildir.

Güçlü bir kadın karakterden yola çıkarak kültür farklarının aşılabileceğini, insani değerlerde buluşmanın çok da imkansız olmadığını savunan Pavlátová’nın yaklaşımını naif bulabilirsiniz. Ancak toplumlar bizim düşündüğümüz kadar farklı değildir feryadına kulak vermemek elde değil. Babasını hiç tanımamış Herra’nın mütevazı bir Afgan evinde sevgiyi kucaklaması ve çevresine bunu bir güneş gibi yaymasını izlemek insana fena da gelmiyor. Acı gerçekler, birikmiş hiddet ve patlamak üzere olan bombalar evin eşiğinde bekliyor olsa da. Çok iyi kaydedilmiş dış sesler aracılığıyla orda uzakta kaderine terkedilmiş bir ülkeden manzaralar sunan ve anime karakterlerin gerçek aktörler kadar etkileyici bir performans verebileceği üzerine kafa yoran Pavlátová’nın filmini çağımızın önemli bestecilerinden Rus asıllı Fransız Evgueni ve Sacha Galperi’nin ezgileri süslüyor.

(25 Mayıs 2022)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Doğu Kültüründe Kadın Olmak (Daha da) Zor

İki ay önce Kaçış (Flee) adlı filmi izlemiştik; Afganistan’dan kaçan bir LGBT+İ bireyin öyküsüydü. Gerçek bir öyküydü ve onları korumak amacıyla çizgi film kullanılmıştı, belgesel görüntülerle birlikte. Korku dağları bekliyor; sinema hayal satan bir sanat diye tanımlanırken hem yapanlar hem oynayanlar hem de senaryosunu yazanlar ile birlikte gerçek kişilerin o inanılmaz öyküsü ancak çizgi ile (g)izlenebiliyor.

“Benim Güneşli Maad’ım” (My Sunny Maad) da aynı nedenle olsa gerek çizgi film olarak karşımızda. Ancak çizgi deyince akla müzikli, komik, hatta eğlenceli film gelmesin; alabildiğine dramatik, alabildiğine sorun yüklü, alabildiğine çözümsüz…

Çekyalı kadın, âşık olduğu eşinin peşinden Afganistan’a gider, evlenirler. Çocukları olmaz, (olmayabilir) ama tek suçlu kadındır ve aile erkeğin üzerine toz bile kondurulmasına izin vermez. Maad, yani Muhammed, sokakta buldukları akıllı, okumuş, ama evden atılmış bir çocuktur, evlerine alırlar.

Doğu kültüründe kadın…

Toplumun geri kalmışlığının insanlarda neleri yok ettiğini, bizim ülkemiz gerçeğinden yola çıkarak hepimiz biliyoruz, az da olsa… Bizdekinden çok daha zalim, çok daha zorlu, çok daha katı kurallarla çevrilmiş Afganistan’da, hele aile de aynı gerici muhafazakârlıktaysa. Yurtdışında okumuş, belli anlamda eğitimli, bir erkeğin bu denli gerici, hatta tutucu olmasını kabul edemiyor insan. Camdan, kafesin arkasından bile bir erkeğe baksa suç! Kadın, hiçbir zaman “değer” değil, namus dışında. O da erkeğin namusu söz konusu olunca…

Egemen erkek baskısı

Geniş aile, dede, damat, kız kardeş ve çocukları ile Çekyalı gelin aynı evin odalarında yaşıyorlar. Karıkoca arasındaki cinsellik ergen olan kız çocukların gözleri önünde yaşanıyor ve insan ister istemez soruyor: “Namus”un belirleyiciliği nerede kaldı? Sonra o ergen kendinden çok yaşlı birine gelin ediliyor. Bu da gelenek olarak kabul ediliyor aileler arasında.

Yalın bir anlatımı var filmin, her şeyi tüm çıplaklığıyla anlatıyor. Kadın duyarlılığı diyebiliriz… Beyinlerin örümcek bağlamışlığını çok net olarak görebiliyor, her kim ve ne olursa olsun kabul edemiyorsunuz. Bunun ne inançla ne gelenekle ne de insanlıkla bağlantısı var!

Benim Güneşli Maad’ım, (My Sunny Maad), Yönetmen: Michaela Pavlátová, Senaryo: Ivan Arsenjev, Yaël Giovanna Lévy, Çizgi film… 27 Mayıs 2022 tarihinden başlayarak gösterimde…

(25 Mayıs 2022)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com