Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün sektör temsilcileriyle birlikte oluşturduğu Sinema Destekleme Kurulu’nun sinema filmlerini destekleme kriterlerini, geçtiğimiz günlerde açıklanan 2017-1 sayılı kararı üzerinden ele alacak, devletin sinemayla ilişkisini resmedeceğiz.
Neden Oluşur Bu Kurul?
Öncelikle bu fonunun sinemacılara sunulan bir lütuf değil, Türkiye’de üretilen filmleri desteklemek için, bizim vergilerimizle devlete verilen bir görev olduğunu hatırlatarak başlayalım. Türkiye Sineması’na ayrılan bu fonu dağıtan kurulun asli oluşum nedeni, sağladığı maddi olanaklarla; bizi ‘iyi’ filmler üretecek ‘iyi’ yönetmenlerle buluşturmak; ‘iyi’ yönetmenlerin ‘iyi’ koşullarda sinema yapabilmesini kolaylaştırmaktır. Ülkemizin bağımsız sinemayla olan imtihanına destekleyici bir katkı sunmaktır.
Nasıl Oluşur Bu Kurul?
Bu kurul, 10 Meslek Kuruluşu temsilcisi ve 4 Bakanlık üyesinden oluşur. Toplamda 14 kişinin oy çokluğuyla desteklerini belirler. Bu seçimin kriterleri, başvuran filmlerin senaryo ve teknik açıdan incelenmesi, proje dosyasının ele alınması, yapılabilirliğinin tartışılması olarak yönetmelikte açıklanırken, fiili olarak bu süreç hiçbir zaman işletilmez çünkü kurul üyeleri ikiye ayrılır: Bu süreci işletme ısrarında olan sinema sektöründen 4-5 kişi ve karşısında politik olarak baskıcı hareket eden, sektörden çok yandaşlıklarıyla seçilen 9-10 kişi. Bu nedenle 9-10 kişi olarak gösterilen kurul, aslında 1 kişi gibi hareket eder. Bu 1 kişiye ister devlet diyelim ister devletli. 2006 yılında yürürlüğe giren bu kurulun üyeleri iki yılda bir değişir. (AKP’nin 2002 yılından beri iktidarda olduğunu unutmayalım) Kelimeleri aynı olan bu kişiler kurduğu farklı cümlelerle filmin ve yönetmenin siyasal iktidarla olan ilişkileri üzerine yorum yapar ve karar verir. Yönetmen ya da yapımcı AKP’li değilse bile iktidara olan itaatini test eder, sorgusuz kabulünü bekler, apolitik olmasından yandaş bir politik tutum çıkarmayı arzular.
Kimlerden Oluşur Bu Kurul?
Öncelikle yukarıda bahsettiğim sinema sektöründen kurula girmeyi başarabilmiş bu dönemki isimleri tanıyalım: SE-YAP/Serkan Çakarer, SENARİSTBİR/Gülin Tokat, BSB/Kerime Şenyücel ve BİROY/Güner Özkul’u filmleri yönetmelikteki gibi tarafsızca ele almaya çalışan sektör temsilcileri olarak tarihe not edelim. SESAM temsilcisi Abdurrahman Keskiner’i ise bir önceki kurulu adil bulmadığı için terk eden bir isim olarak yad edelim. Şimdi de gelelim bu seneki kurulda 9 kişi gibi gözüküp tek vücut gibi hareket eden üyelere. Bakanlığın atadığı devlet temsilcileri: Sinema Genel Müdürü Erkin Yılmaz, TTNET’in Ceo’su Mehmet Demirhan, eski sinema işletmecisi Abdullah Tüze ve Gazi Üniversitesi Gazetecilik bölümünden Mehmet Sezai Türk. Bakanlığın dolaylı olarak atadığı meslek örgütü temsilcileri ise şöyle: TESİYAP/Mahmut Özden, ASİTEM/Müjde Kaynar, FİYAB/Ahmet Edebali (ya da daimi üye Nazif Tunç diyelim) ve SETEM/Semih Kaplanoğlu, SİNEBİR/İsmail Güneş. Semih Kaplanoğlu ve İsmail Güneş’i özellikle “ve” bağlacıyla ayırma gereği duydum. Bu iki yönetmen dışındaki isimlerin sinemayla bağlantısı ‘Bir Annenin Feryadı’ filminin estetiğini aşamamış durumda. Bu iki yönetmen ise Türkiye Sineması’nın önemli bir parçası olmasına rağmen siyasal iktidarla kurdukları çıkarcı ilişkiler sebebiyle yaptıkları filmlerden çok yandaş tavırlarıyla ‘muktedir yönetmenler’ olarak sinema tarihinde hatırlanacaklardır.
Kimleri Destekler Bu Kurul?
Elbette yukarıda belirttiğim sektör dışı çoğunluk ve muktedir yönetmenler destekleyeceği filmleri seçerken ödüllü kısa filmler çekmiş genç sinemacıları veya kendini ispatlamış usta yönetmenleri desteklemiyor. Tabii istisnalar kaideyi bozmadığı için vardır. Bu kurulda ilk filmini gerçekleştirecek yönetmen desteğinde Ercan Kesal’ın ve uzun metraj film yapım desteğinde Nuri Bilge Ceylan’ın desteklenmesi devletin kurduğu düzenin devamlılığının simgesidir, ‘bak biz aslında herkese destek veriyoruz’ demektir. Tabii bu iki usta da siyasal olarak iktidarın yanında yer almasada, iktidar karşıtı bir metne imza atmadığını da unutmayalım. Nitekim, bu yıl destek için başvuru yapan daha önceki kısa veya uzun metraj filmleriyle ulusal ya da uluslararası birçok festivalde ödül sahibi olan yönetmenlerin politik dünya görüşü yüzünden ya da barışı savunan bir metne imza attıkları için desteklenmediği aşikâr.
Bu kurul başvuran bağımsız bir filmi seçerken; senaryoların dramatik yapısından, karakter kurulumundan anlamadığından olsa gerek, filmin söylediği sözün siyasal iktidarla yakınlığını ölçmektedir. Bu kurul, yönetmenin filme yaklaşımını, hikâyesini estetik olarak anlatımını kavrayamadığı için olsa gerek başvuranın sosyal medya hesapları üzerinden politik görüşlerine göre kararını vermektedir. Kaldı ki başvuran projeler kurula toplantıdan 15 gün öncesinde verilmekte ve 15 gün içerisinde yüzlerce filmin (bu yıl 157 uzun metraj film başvurdu) senaryolarının, proje dosyalarının okunması gibi imkânsız bir durum beklenmektedir.
Mesele Nedir?
Mesele, bu kurulun varlığı değil işleyişidir. Kurul, bir devlet kurumunun sinema sektörüyle birlikteliği olarak demokratik ve tarafsız ilerletilmelidir. Kurulun Türkiye Sineması’nı desteklemesi için mesleki yeterlilikte ve politik olarak siyasal iktidarın cümlelerini tekrar etmeyen kişilerden oluşması bu süreç için aslolandır. Sürecin işletilmesinde şeffaflık olmazsa olmazdır. Kaldı ki kurulun verdiği kararlar gerekçeli bir şekilde açıklanmalı ve itiraz mekanizması da kurulmalıdır. Sinemacılarda bu süreçte meslek örgütlerini sahiplenmeli, bağımsız bir sinema için örgütlenmelidir. Sinema için verilen destek sinema için verilmelidir!*
* “Söylenmesi gereken her şey söylendi. Ama kimse dinlemediği için her şeyin tekrar söylenmesi gerekli.” – Andre Gide.
(03 Şubat 2017)
Fadıl Kara