Ferhan Baran Yazıyor: Yatağımdaki Düşman

Normandiya’nın sahil kasabasında büyümüş Fransız edebiyatı öğretmeni Blanche liseden eski arkadaşı Grégoire ile bir partide karşılaştığında yakışıklı adamın cazibesine kapılması uzun sürmüyor. Cinsel sinerjinin de tuttuğu beraberlik, genç kadının hamile kalışının ardından yıldırım hızıyla evliliğe evriliyor. Bankacı kocanın tayini nedeni ile okyanus kıyısından Fransa’nın öbür ucundaki ormanlık Metz’e yerleştiklerinde yeni bir düzen kuruluyor. … Devamı…»

Ferhan Baran Yazıyor: Onat Kutlar ve Sinematek Yıllarımız

Türk Sinematek Derneği’ne üye olduğumda 15 yaşındaydım. Saint Joseph’teki ortaokul yıllarımda üst sınıflardan liseli bir ağabey 18 yaş engelini halletmiş ve benim gibi sinema tutkunu sınıf arkadaşım kadim dostum Haluk Pulatsü ile birlikte yepyeni bir aleme dalmıştık. 1972 yılının Aralık ayından başlayarak derneğin 80’li yıllardan itibaren Taksim Sanat Evi adı altında cafe-bar olarak faaliyetini sürdürecek olan mekânında dünya … Devamı…»

İçinizdeki Çocuğu Öldürmeyin! Aşk Mevsimi

Birini seversiniz, kavuşamazsınız, bu aşk olur denir ya… Biz, aşkı hep kavuşulamayan olarak kabul etmişiz. Büyük hata kuşkusuz. Ali Yaman, gençlik aşkı Şirin’in peşinden koşuyor yıllarca. Şirin, hoşuna gitse de bir türlü onaylamıyor Ali’nin bu yaklaşımını. Görece rahat iki genç arasında gelişen duygu; gerek aile içinde, gerek mahalle baskısı, gerekse eğitim beklentisi, daha da önemlisi daha yakışıklı, daha güzel, daha paralı, daha lüks yaşam vaat eden nedeniyle sürüncemeye giriyor.

Filmin savsözü “Hayatının aşkı mı, hayat arkadaşın mı”. Bu, aslında bizim toplumsal olarak sevgiyi de, sevmeyi de, takıntı haline getirmeyi de sürdürdüğümüzün göstergesi. Dışarıdan göründüğü gibi olmayabilir, zamanla kişi değişebilir, anlayışlar farklılaşabilir; aşk diye gördüğünüz hayat arkadaşı olabilir veya tam tersi.

Filmin öne çıkan mesajı: Sebat edin, içinizdeki çocuğu (o mutluluğu) yok etmeyin, bir gün sizin de yüzünüze güler hayat, ama geç kalırsa da şaşırmayın. Ali, yıllarca peşinden koştuğu, aşkı nedeniyle süründüğü Şirin’in, nedense (orası filmde) geri dönmesiyle ne yapacağını şaşırıyor. Sahi, siz olsanız ne yaparsınız?

Benzer bir durumu yaşamış biri olarak, ben hem aşkı hem hayat arkadaşımı buldum. Acı çektim tabii, acı da çektirdim. Zaman her şeyin ilacıymış hepsi anı olarak kaldı geride… Bilmem Şirin ile Ali Yaman’ın durumu ne olur?

Murat Şeker’in, Ali Tanrıverdi ile senaryosunu yazdığı ve çektiği film, yaşlı, genç herkese sesleniyor. Biraz hüzün, biraz neşe, biraz duygusallık ve çokça güzellik barındırıyor içinde. Sıcak bir film çekmiş, karamsar değil, düşündüren, belli anlamda yol gösteren. Tabii ki, insanlar film(ler)i, ağırlıklı olarak eğlenmek amaçlı izler; burada eğlencenin yanında kocaman bir hedef de söz konusu. Okulda, ailede, mahallede tabu olunca, aşk anlatımı filmlere kalıyor.

İçinizdeki erkeği öldürün, ama içinizdeki çocuğu asla. Bu çok önemli. Erkek egemen bir dünyada beklentilerin erkeğin asıp kesmesi, bağırıp çağırması, esip kükremesi yönünde… Ancak film alabildiğine yumuşak, esnek ve anlayışlı. Keyifle izlerken kendinizi göreceksiniz o karakterlerde.

02 Şubat’tan başlayarak gösterimde…

(26 Ocak 2024)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Birlikte Yaşamayı Öğrenebilmek

Cannes Film Festivali ‘Belirli Bir Bakış’ bölümünün açılış filmi olan ‘Hayvan Krallığı / Le Règne Animal’ yakın bir gelecekte geçiyor. Tıbbi olarak açıklanamayan mutasyonlar sonucu bazı insanlar hayvana dönüşmektedir. Bu yaratıklardan bazıları yetkililer tarafından ele geçirilmeden kaçmayı başarır. François Marindaze (Romain Duris) 16 yaşındaki oğlu Emile (Paul Kircher) ile birlikte, dönüşerek ormanlık alana kaçan karısının peşine düşer. Genç çocuğun vücudunda başlayan değişimler işin seyrini değiştirecek, baba oğulun farklı olanları yok etmeye kararlı toplum ile mücadelesi giderek derinleşecektir.

Fransız sinemasında görmeye alışık olmadığımız bilimkurgu örneğinin orta kuşaktan yönetmeni Thomas Cailley’i dünya prömiyerini yaptığı yıl Cannes’dan 4 önemli ödülle dönen ve 34. İstanbul Film Festivali’nde bizde izleyici karşısına çıkmış 2014 yapımı ilk uzun metrajı ‘İlk Görüşte Aşk / Les Combattants’ filminden anımsıyoruz. Uzun bir aradan sonra çektiği yeni filminde ‘bedenler ve arzular, dürtüler ve deformasyonlar, vahşi yanımız, çocuklarımıza nasıl bir dünya bırakacağımız endişesi ve ortak atalarımız hakkında’ kendisini ifade etmek istediğini belirtiyor bir söyleşisinde. Yaşadığımız Covid belası onu özellikle tetiklemiş.

Cailley’nin Fransız sineması için hayli yüksek bir bütçe ile kotardığı filminde Hollywood aleminin bilgisayar destekli numaralarından ziyade gerçek oyuncuların makyaj ve aksesuar yardımı ile yaratıklara dönüşmesi yoluna gidilmiş. Özellikle ikinci yarıda dozu artacak olan aksiyona çağdaş insani kaygılar eklenirken, duygusal bir büyüme hikâyesine, Emile’in kendi kanatlarıyla uçma ve yaşam yolunu özgürce çizme mücadelesine yer açılmış. Bu sürece kısa süre önce Christopher Honoré filmi ‘Liseli / Le Lycéen’de dikkatimizi çekmiş olan genç yetenek Kircher’in önemli katkısı olduğunun altını çizmek isterim. Kendisi tanınmış Fransız aktör Jérôme Kircher ile Polonyalı ölümsüz yaratıcı Krzysztof Kieslowski imzalı ‘Üç Renk: Kırmızı’, ‘Véronique’in İkili Yaşamı’ filmlerinin unutulmaz aktrisi Irène Jacob’un oğlu oluyor.

Memelilerden eklembacaklılara öyküde yer alan hayvan türlerinin tasarımını İsviçreli çizgi romancı Frédérik Peeters’in üstlendiği yapım geçtiğimiz günlerde Fransız sinemasının Oscar’ı olarak kabul edilen César ödüllerine 12 dalda aday gösterildi. Kanadalı usta David Cronenberg’e özgü beden teknoloji etkileşiminden hareketle insanoğlunun kırma dokular antolojisinden örnekleri ya da onun çömezi ‘Raw’ ve ‘Titane’ yönetmeni Julie Ducournau’nun şok edici denemeleri beklemeyin. Başta ‘Alien’ olmak üzere Hollywood mitlerinden esinli, içine şanson da karışmış Fransız usulü orta halli bir bilimkurgu ‘Hayvan Krallığı’.

(26 Ocak 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Belki Bir Gün! Rüya Senaryo

Andy Warhol, “Bir gün herkes 15 dakikalığına şöhret olacak.” demiş. Sinemacılar durur mu, bu sözü alıp gerçekten olup olamayacağını beyazperdeye getirmiş: Rüya Senaryo (Dream Scenario).

Muhakkak ki, çok çarpıcı bir gelişmenin -belki de ilk örneği olduğu için- ilgi çekeceği düşünülen konu, ne yazık ki, sadece başrol oyuncusunun ününe bağlı kalmış. O da işinin hakkını vermiş, taşımış gerçekten de…

Paul Matthews (Nicolas Cage), sıradan bir öğretim görevlisidir ve bir kitap yayımlatarak kendisini aşmaya çalışır sadece. Birileri onu rüyasında görmeye başlar. Bu giderek artar ve bir anda dünyanın en ünlü kişisi olur Matthews. Yardımsever biridir, ancak rüyalarda hiçbir şey yapmaz. Kaza geçiren birine yardım etmez, düşen birini kaldırmaz, yangını bırakın söndürmeye çalışmayı uzaktan bakar sadece. Rüya görenler onun nedenlerini araştırırken, kendisi daha aktif olmayı ister. Yani birilerinin rüyasında daha etkin olmayı,,,

Reklam anlaşmaları, kitap yayımlama fırsatları, hiç ummadığınız (genç) birileriyle birliktelikler… Sıradan bir öğretim üyesiyken karşısına çıkan bu fırsatlar karşısında afallayan ve “etik” davranmaya çalışan Paul’ün yaşadıkları meraktan korkuya, kaygıdan umutsuzluğa kadar genişliyor. Evi, kızları, eşi ile bile anlaşamıyor. İyiler yanında kötüler de var, kıskançlıklar, intikamlar, tuzaklar… İlginç bir öykü. Hoş bir film. Ancak yetmiyor. Birçok şey temellendirilmeden öylesine yerleştirilmiş sanki. Günümüzde, herkesin sosyal medya üzerinden yakındığı (aslında hayatın içinde de rastlanıyor) algoritma nedeniyle az çok farkında olduğu bir gerçeğin ilk tanıtımları… Öyle bir özellik kazandıracak bir fırsat geçse elinize, istediğiniz her şeyi rüyada da olsa gerçekleştirebilseniz kötü mü olur? Yapay zekânın gideceği yol belli oldu demektir. Büyük olasılıkla rüyalarınızı da teslim edeceksiniz birilerinin (buradaki birileri sosyal medyayı da, siyasal ve sosyal yaşamı da yönlendirenler tabii ki) eline.

Sanal evren, üç boyutlu gözlüklerle içindeymiş gibi hissi veriyor ya. Bu yeni rüya gözlükleri de öyle olacak. Filmi izlemezseniz bir şey kaybetmezsiniz, belki size yetişmeyecek, ama gelecekte neler olacağını öğrenmek ve şimdiden çocuklarınıza müjdeyi vermek için bir fırsat.

26 Ocak’tan başlayarak gösterimde…

(25 Ocak 2024)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Hayri Çölaşan Yazıyor: 2023 Yılı Film Festivalleri Değerlendirmesi

2009 yılından başlayarak her yıl tekrarlanmakta olan bu çalışma, sinema araştırmacısı Hayri Çölaşan tarafından kameraarkasi.org web sitesi veri tabanından yararlanılarak yapılmaktadır. Bu çalışmada yurtiçi ve yurtdışında düzenlenen Türk film festivalleri ile ilgili verileri tüm yıl veritabanına ekledikten sonra veri istatistiklerini işleyerek, araştırmacılara, sinema yazarlarına, yönetmenlere, öğrencilere ve devletin bu alanda çalışan … Devamı… »

Ritüel (Yönetmen: Christopher Smith)

Christopher Smith’in yönettiği ve Jena Malone, Danny Huston, Will Keen ile Janet Suzman’ın oynadığı Ritüel (La Consagracion – Consecration), 23 Şubat 2024’de CJ ENM dağıtımıyla Siyah Beyaz Movies tarafından vizyona çıkarıldı.
Rahip olan erkek kardeşinin hiç beklenmedik şüpheli ölümünün ardından Grace, gerçekte ne olduğunu araştırıp, öğrenmek için İskoçya’daki Mount Savior Manastırı’na doğru yola çıkar. Kardeşinin başına gelenleri öğrenmek ve geçmişi ile yüzleşmek için manastıra geldiğinde, kendisini düzenlenmiş kutsal bir ayinin içinde bulur. Grace artık geri dönüşü mümkün olmayan bir yola girmiştir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

TRT Ortak Yapımı Afacanlar Kampta Filminin Galası Gerçekleşti

Afacanların yeni macerasını konu alan TRT ortak yapımı Afacanlar Kampta filminin galası gerçekleşti. Mecidiyeköy Biletinial Torun Center Sineması’nda düzenlenen galaya filmin oyuncuları ve film ekibinin yanı sıra çok sayıda davetli katıldı. Gala öncesi basın mensuplarına açıklama yapan filmin yönetmeni Enes Ateş, “Herkesin izleyebileceği ve izlerken keyif alacağı bir film oldu. Umarım gişesi bol olur, herkes eğlenir.” şeklinde konuştu.

TRT Ortak Yapımı Afacanlar Kampta Filminin Galası Gerçekleşti yazısına devam et

27. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali

Bu yıl 09 – 16 Mayıs 2024 tarihleri arasında düzenlenecek 27. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’ne başvurular başladı. Kadınların sinema sektöründe daha görünür olması için sürdürdüğü hak mücadelesine dikkat çeken festival, geçtiğimiz sene olduğu gibi, maruz kalınan haksızlıklara, elde edilen başarılara rağmen süregelen cinsiyet eşitsizliğine karşı “Daha Fazlası, Daha Azı Değil” temasıyla dikkat çekerken, bir alt tema olarak da İranlı şair Füruğ Ferruhzad’dan esinle “Sen Uçuşu Hatırla” diyerek tüm olumsuzluklara karşın hiç yılmadan yorulmadan, umutsuzluğa kapılmadan verilen kadın mücadelesini hatırlatmayı amaçlıyor.

27. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali yazısına devam et

Zaferin Rengi Filminin Afişi Yayınlandı

Hollywood yapımları için tasarladığı afişlerle tanınan, dünyaca ünlü afiş tasarımcısı Emrah Yücel Zaferin Rengi sinema filminin afişine de imza attı. Fifty Shades of Gray, Avatar, Kill Bill, Frida ve Kingdom of Heaven gibi birçok Hollywood yapımının afişini hazırlayan ödüllü tasarımcı Emrah Yücel Türkiye’de ilk kez, ANS Productions tarafından izleyici ile buluşan Asmalı Konak dizisinin afiş tasarımıyla da adını duyurmuştu. Zaferin Rengi filminin afişinde, Fenerbahçe’nin güçlü renkleri eşliğinde, işgal altındaki İstanbul’u anlatan bir arka fon, merkezinde futbol ve milli mücadele döneminin sembol olmş karakterlerini canlandıran başrol oyuncularının portreleri kullanıldı.

Barış Telli, Taner Ölmez’e Dublör Oldu

Yeni yılın en iddialı filmlerinden olan Hayatla Barış filminde Barış Telli, kendisini oynayan Taner Ölmez’e dublörlük yaptı. Ampüte Futbol Milli Takımı’nın yıldızı olan Barış Telli, kendi alanında eşsiz bir futbol oynadığı ve sahadaki hünerleri benzersiz olduğu için bazı sahnelerde, Taner Ölmez yerine sahnelerde yer alarak, filmin daha gerçekçi olmasına katkı verdi. Barış Telli, çekimler sırasında sergilediği futbol ve sempatik tavırlarıyla neşe kaynağı oldu.

Korkut Akın Yazıyor: Duygusal Dönüşüm: Hayvan Krallığı

Dünyayı beton yığınına dönüştürüp, yağmur ormanlarını kesip iklimi de küresel boyutta bozmaya başladığımızda “içimizdeki hayvan”ın da yaşama hakkını elinden almış oluyoruz. Ne zaman ki, doğada özgürce yaşayan hayvanlar için yaşamsal olanaklarını ellerinden aldık; hemen herkesin korktuğu, iğrendiği canlılar şehirlerimize de gelmeye başladı. Artık onlarla iç içe yaşamalıyız. Bir arada yaşayanlar muhakkak ki birbirinden … Devamı… »

Çok Sıcak, Komik ve Çok Gerçek, Lohusa 19 Ocak’ta Sinemalarda

Türk Sineması’nın başarılı oyuncu ve senaristi Gupse Özay’ın yeni filmi Lohusa 19 Ocak’ta vizyona giriyor. Henüz gösterime bile girmeden, fragmanıyla milyonların hayatına kahkaha katan film bir anne – babanın, doğumdan sonra yaşadıkları 40 günü odağına alıyor. Lohusa’nın yönetmenliğini Arif V 216 ve Görümce gibi Türk Sineması’nın önemli filmlerin yönetmenliğini yapan Kıvanç Baruönü üstleniyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Çıkış Yok (Yönetmen: Claudio Fah)

Claudio Fah’ın yönettiği ve Sophie McIntosh, Will Attenborough, Jeremias Amoore, Manuel Pacific, Grace Nettle, Phyllis Logan, Colm Meaney, James Carroll Jordan, David Samartin ile David J. Biscoe’in oynadığı Çıkış Yok (No Way Up), 26 Ocak 2024’de Chantier Films dağıtımıyla Chantier Films tarafından vizyona çıkarıldı.
Farklı geçmişlere sahip bir grup insan, seyahat etmekte oldukları uçağın Pasifik Okyanusu’na düşmesiyle büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalırlar. Hava kaynağının giderek tükenmesi ve tehlikelerin her taraftan yaklaşmasıyla kâbus gibi bir hayatta kalma mücadelesi başlar. Gerilim temalı filmin senaryosu Andy Mayson tarafından yazıldı.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman: 1 / 2
  • IMDb