Godzilla ve Kong: Yeni İmparatorluk Filminden İlk Fragman

2021 yılında izleyiciyle buluşan Godzilla vs. Kong’un devam filmi Godzilla ve Kong: Yeni İmparatorluk’un (Godzilla x Kong: The New Empire) ilk fragmanı yayınlandı. İki ikonik canavarın ortak bir düşmana karşı mücadelesini izleyeceğimiz filmin yönetmen koltuğunda ilk filmde olduğu gibi yine Adam Wingard oturuyor. Filmin başrollerinde Rebecca Hall, Brian Tyree Henry ve Dan Stevens’in alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Arap Kadri ve Tarzan Basının Karşısına Çıktı

Arap Kadri ve Tarzan filminin basın toplantısı yapıldı. Ahmet Mümtaz Taylan, Necip Memili, Zeynep Çamcı, Yalçın Hafızoğlu, Melis İşiten, Birgül Ulusoy, Taner Turan, Eda Özel ve Yaşar Karakulak’ın hazır bulunduğu toplantıda oyuncular ile yönetmen Emre Kavuk ve senaristler Volkan Öge ve Ömer Fikret Şen basının sorularını yanıtladılar. 15 Aralık 2023 tarihinde vizyona girecek olan film yeni mizah anlayışı ile sezonun öne çıkan yapımları arasında yer alıyor.

Arap Kadri ve Tarzan Basının Karşısına Çıktı yazısına devam et

Barış, Hemen Barış, Hep Barış…: Nefes: Yer Eksi İki

Dağ çiçeği gelincik, nazlıdır… Rüzgâra, borana dayanır, salınsa da incecik boynunun üstünde direnir. Yağmurda da kopmaz yaprağı, güneşte de… Belki solar biraz ama inançla, mutlulukla, insanları ikna etmek istercesine güler gözlerinin içine. Ama belki de ilk kez kan metaforuyla birleştirilmiş ve bu çok, gerçekten de çok acı…

“Nefes: Yer Eksi İki”, devletin bakış açısıyla alabildiğine hamaset yüklü, alabildiğine tek yönlü, alabildiğine hayatın gerçeklerinden uzak, ama güzel görüntüleri, tutarlı rejisiyle izleyicinin tercihi olacaktır. Yokluktan, yoksulluktan, barınma sorunlarından, açlıktan, eğitimsizlikten, sağlıktaki problemlerden uzak sadece karşısındakini “düşman” belleyen, belleten bir film. Aklıma, ilkokuldayken, hatırladığım kadarıyla “bize dağları, nehirleri öğrettiniz, ama o dağlarda nelerin nasıl yetiştiğini, ırmakların, göllerin kazandırdıklarını öğretmediniz” diyen şiir geldi. Niye bunca savaş? Gencecik insanlar neden ve niye ölüyor? Okul yerine karakol yapmaktan kimin kazancı var?

Ozan Uzunoğlu, Hakan Evrensel’in senaryosunu, tam da istenilen gibi, sadece kahramanlık ve milliyetçi duyguları kabartarak çekmiş. Filmi izlerken aklıma Yavuz Turgul’un, o ünlü filmi, “Av Mevsimi”nde, kadim oyuncusu Şener Şen’in canlandırdığı polis komiserinin ekibine söylediği, “Bakış açınızı değiştirin” sözü takıldı. Sahi, bakış açımızı değiştirsek de analar ağlamasa, yavuklular birbirlerini kucaklayabilse, ocaklara ateş düşmese…

15 Aralık’tan başlayarak gösterimde…

(12 Aralık 2023)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Zaferin Rengi İlk Teaser’ını Yayınlandı

Zaferin Rengi filminin ilk teaser yayınlandı. Abdullah Oğuz’un yönettiği Zaferin Rengi, bir dönem filmi olarak içinde geçen zamanı, tüm gerçekliği ile perdeye taşınacağının sinyallerini veriyor. Film, Anadolu’da başlatılan eşsiz bir direnişi, Cumhuriyet tarihinin en büyük spor başarılarından biri olarak kabul edilen General Harington Kupası etrafında kurgulayarak beyazperdeye taşıyacak.

  • Basın Bülteni
  • Teaser’ı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Afacanlar Kampta, 19 Ocak 2024’te Vizyonda, Afacanların Soluk Kesen Macerası Devam Ediyor

Afacanlar: İş Başa Düştü sinema filminin ardından serinin ikinci filmi Afacanlar Kampta, Enes Ateş’in yönetmenliğinde, 19 Ocak 2024 tarihinde vizyona girecek. Başrolleri Berat Efe Parlar, Bülent Polat ve Talha Tosun’un paylaştığı Afacanlar Kampta filminin senaryosu Enes Ateş, Oğuz Ayaz ve Hande Canpolat tarafından kaleme alındı. Film, Şile ormanlarında özel olarak kurulan platoda oluşturulan kamp alanında, 3 haftada çekildi. Yaz kampına gelen çocukların yaşadıkları akıl almaz olaylar sonrasında kampın başına geçmek zorunda kalan Emirhan ve afacanların başlarından geçen keyifli ve neşeli bir maceranın konu alındığı filmde heyecan hiç bitmiyor.

Pera Film’de Cinema Verite: Kameranın Hakikati / The Truth of the Camera

Pera Film, Altyazı Sinema Dergisi iş birliğiyle Cinema Verite: Kameranın Hakikati programını sunuyor. Dziga Vertov’un Kino Pravda terimiyle aynı anlama gelen ve Türkçe’ye Sinema Gerçek olarak çevrilen Cinema Verite, ilk olarak Jean Rouch ve Edgar Morin imzalı Bir Yaz Güncesi ile ortaya çıkan, bir tür “sinema gerçeği deneyi” olarak biliniyor. Seçki, ABD ve Fransa’nın yanı sıra, Meksika ve Şili gibi ülkelerden filmleri izleyiciyle buluşturuyor.

Pera Film’de Cinema Verite: Kameranın Hakikati / The Truth of the Camera yazısına devam et

Demon: Azab-ül Kem

Mustafa Miraç Kaya’nın yönettiği ve Revşan Tümay Genç, Gizem Tan, İlkşans Tan ile Serdal Yazıcı’nın oynadığı Demon: Azab-ül Kem, 05 Ocak 2024’de Bir Film dağıtımıyla EMA Pictures tarafından vizyona çıkarıldı.
Satanizme merak salan içerik üreticisi dört arkadaş, Satanizm konulu  bir projeyi hayata geçirmek için bir zamanlar Süryanilerin yaşadığı Karalar kasabaya gitmeye karar verirler. Kasabada araştırma yapan arkadaşlar, kendilerini eskiden büyücülük yapan bir Süryani’nin evinde bulur. Art arda paranormal olaylarla karşılaştıkları evden kurtulmaya çalışırken, satanist bir ayinin tam ortasına düşerler.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Demon: Azab-ül Kem yazısına devam et

Yaşamın İçinden…: Bir Skandalın Peşinde

Herkesin hayatı roman, herkesin hayatı film sorarsanız. Ama anlat dediğiniz zaman anlatacak bir şey bulamaz; buna da bağlı olarak ne yazılabilir o hayat ne de çekilebilir. Ancak herkesin hayatında küçük de olsa hem sürprizli bir dönem vardır hem de herkesi ilgilendirir… yeter ki anlatmayı bilin.

Dünya ilk gösterimini 2023 Cannes Film Festivali ana yarışmada yapan Todd Haynes imzalı uyarlama “Bir Skandalın Peşinde”, yaşamın içine açılan pencereden sokuyor izleyiciyi ve ne görürse o.

Oyuncu Elizabeth Berry (Natalie Portman), bir filmde canlandıracağı Gracie Atherton’ı (Julianne Moore) tanımak için evine gider. Gracie evli ve çocuklu bir kadındır, oğlunun yaşıtı Joe Yoo (Charles Melton) ile aşk yaşar, eşinden ayrılıp Joe ile evlenir ve ikisinin çocukları olur. Yazarken kolay da, yaşı küçük biriyle birlikte olmak yasalara göre suçtur ve yargılanır. Zaten basının diline de düşen bu öykü nedeniyle film çekilmesi kararlaştırılmıştır.

Geçmişten korkan…

Geçmişinden korkanlar böyle bir şeye izin vermez aslında, ama Gracie öylesine özgüvenli ve öylesine dik duruşlu bir kadındır ki, hiç açık vermeyeceğini sanır. Elizabeth araştırmasını derinleştirince kaygı da artar. İlk eşiyle görüşür, komşularıyla konuşur, aileye uzak duran (yeni eşin yaşıtı) ilk evliliğinden olan oğlu Georgie (Cory Michael Smith) bambaşka bir çerçeve çizer. Küçük bir kasabada herkes duymuştur bir filmin çekileceğini ve oyuncunun hazırlıklar için geldiğini…

Gracie geçmişinden korkmasa bile, eve gönderilen dışkı paketleri ve yapıp sattığı tatlıları kimsenin satın almak istememesi, kasabada unutulmayan bir olaylar örgüsünün kahramanı olarak görülüyor. Komşuları belki çekiniyorlar ondan…

Kim kimi kandırdı?

13 yaşındaki Joe, belki de kendisine ilk duygusal yaklaşan (ergenliğini unutmayın) Gracie ile birlikte olurken, hayatın sadece o çerçevede yaşandığını sanmaktadır. Oyuncu Elizabeth, aynı yaşta olduklarını söyleyerek genç erkekle birlikte olur. İlkiyle (yani eşiyle) bir ilk yaşayan Joe, ikinci bir sıra dışılığı da oyuncu ile yaşar. Hangisi daha doğrudur, hangisi gerçektir?

Film bu soruların yanıtını izleyiciye bırakıyor. Öykü biraz karışık, biraz zayıf gibi görünse de her şey insanın içinde yaşattığı duygular ve olgularla bağlantılıdır. Filmin orijinal adı “May December”, Mayıs Aralık, belki de bir yaz aşkı, buluşması gibi düşünülmüş (uyarlama olduğu için romanın ne anlattığını da bilmek gerekir aslında); ama belli ki orada kalmamış 20 yıl sürmüş bir aşk.

Bir de aynalar var…

Daha ilk gördüğünde, Joe’e yaşlarının aynı olduğunu söyleyen Elizabeth, Gracie ile ilk birlikte olduğu yere gidip kendini aynı ilişki içinde duyumsar ve sonrasında da Joe ile birlikte olur (yukarıda ele aldım).

Filmdeki aynalar, giderek aynı olan, birbirine benzeyen, birbirini etkileyen kadınların gerçekte de aynı düşler içinde olduğunun da göstergesi…

Oyuncular çok başarılı, ancak öykü birçok izleyici için sıkıcı gelebilir; filmden değil kendileriyle bağdaştıracaklarından…

(11 Aralık 2023)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Atan Kazanır

Taika Waititi’nin yönettiği ve Michael Fassbender, Oscar Kightley, Kaimana, David Fane ile Rachel House’un oynadığı Atan Kazanır (Next Goal Wins), 05 Ocak 2024’de UIP Filmcilik dağıtımıyla Disney Studios Türkiye tarafından vizyona çıkarıldı.
Gerçek bir hikâyeye dayanan, 2001’deki acımasız 31 – 0’lık yenilgisiyle ünlü Amerikalı Samoa Futbol Takımı’nı konu alıyor. Dünya Kupası elemelerinin yaklaştığı zamanda geçen bu komedide, dünyanın en kötü futbol takımını güçlendirmesi için talihsiz, başına buyruk antrenör Thomas Rongen, takım antrenörü olarak işe alınır. Atan Kazanır (Next Goal Wins) bu esnada yaşanan olayları perdeye getiriyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Korkut Akın Yazıyor

Bir Çocuk Yıldız Doğuyor, Yeni Yetenek Nil, Sette Duayen Oyuncuları Büyüledi

Yılın komedisi olarak iddiasını ortaya koyan ve seri film olarak yola çıkan Başkan filminin dev oyuncu kadrosunun yanı sıra Büşra Pekin ve Necip Memili’nin kızları Cansu’yu oynayan Nil Eray sette oyunculuğu ile tüm ekipten tam not aldı. İlk oyunculuk deneyimi olan ve bu alanda eğitim alması için ailesi tarafından da yönlendirilen Nil Eray, Cansu karakteri ile, üç kardeşin arasında en pratik zekaya sahip olan ve anne – babası tarafından bu özelliği bilinen, zaman zaman da bu zekasını kardeşlerini manipüle etmeye kullanan bir çocuk. Aynı zamanda tüm ailesinin bir araya gelmesi için kendince çabalayan Nil Eray, çekimlerin en zorlu sahnelerinde başarıyla rolünün altından kalktı.

İmece, Sinemanın da Yanında: Aynı Masanın Etrafında

Sanat, belki de sadece bizim ülkemizde üzerinde durulmayan, desteklenmeyen (lâf olsun torba dolsun niyetiyle devlet ve kurumlar tarafından ulûfe niyetine verilen üç kuruşlarla) bir alan. Oysa hepimiz biliyoruz ki, Almanya, İkinci Dünya Savaşından çıktığında önce tiyatro binalarını yaptırdı, hastane ve yollara sıra sonra geldi.

Diğer dallara bakarak sinema, endüstri oluşunun da etkisiyle çok daha meşakkatli, çok daha zor ve zaman alıcı bir sanat dalı. Öyküyü senaryolaştırmak, oyuncuları belirlemek, ortak zamanlarını saptayıp onları buluşturmak, mekân ve diğer (ışık, set ve sanat grubu) zorunlulukları bir araya getirmek… Yetmiyor, kamera, film (gerçi artık peliküle çekilmediği için daha kolay, en azından negatif ve pozitif film peşinde koşmak -bunların aynı seride olması da gerekirdi- gerekmiyor. Ancak bilgisayar destekli montaj aşaması, epey enerji gerektiriyor. Filmler sesli çekiliyor, belki dublaj sorunu çıktı aradan, ama bu kez de sessizliğin sağlanması gerekiyor. Yani, bir film çekmek nereden bakarsanız bakın öyle koltuğa yaslanıp da izlemek gibi kolay ve rahat bir iş değil.

Yılmak yok…

Peki, bunca zorluğa, sıkıntıya (tabii, sansür ve yasaklamalar da var) rağmen sinemacılar yılıyor mu? Asla. Fazıl Hüsnü Dağlarca, “Erken öten horozun başını keserler / Bitmek tükenmek bilmez ki başın kesile kesile” diyor bir şiirinde. Onlar da biraz hayal gücü, biraz metafor, biraz da imeceyle anlatmak istediklerini döküyor filme, muhakkak.

Yapımcı Burak Kum ve yönetmen Zeynep Üstünipek çifti, birlikte yazdıkları senaryoyu imeceyle (oyuncusundan, ışığına, mekânından animasyonuna dek) kotardıkları “Aynı Masanın Etrafında” sinema filmini bitirmeyi başardılar pandemi, ekonomik zorluklar, deprem ve enflasyon canavarına rağmen.

Aynı Masanın Etrafında…

Asıl olan anlatmak istediklerinizse, stop-motion ve animasyon tekniklerin de yardımıyla çok keyifli, çok başarılı, çok beğenilen, hatta ödüller kazanan filmler yapabilirsiniz. Yeter ki çalışmayı, anlatmayı bir tarafa itelemeyin.

Film, farklı zamanlarda aynı masanın etrafında bir araya gelen hasta yakınlarının, hayatlarının en zor dönemlerinde karşılaştıkları sorunları çözebilmek için bir birlerinin iç dünyasına doğru duygusal bir yolculuğa çıkarak, birbirlerinin dertleriyle hem hâl olmalarını anlatıyor. Sinemalarda gösterime gir(e)mese bile birbiri ardına ulusal ve uluslararası ödül almış “Aynı Masanın Etrafında” filmi. İnsanların farklı olmasına rağmen bir masa etrafında olmak, sadece o masayı görmek sinemasal anlamda da epey bir hareketlilik doğuruyor. O hasta yakınının derdi başka, bununki bambaşka, diğerininki, “Allah kimsenin başına vermesin.”

Doğurgan bir öykü anlatılan, çünkü herkes farklı birbirinden ve anlatılan herkesin öyküsü; çeşitlendikçe, izleyici de sorunlar yumağından sıyrılıp çözüm bulmaya çalışıyor kendince… Kolay mı? Sorunları çözüme kavuşturmak kolay olsaydı, şimdiye her şey (her yer) güllük gülistan olurdu. Ama ne var! İzleyici kendince bir anlam yüklüyor beyazperdeye yansıyanlara ve ileriye daha güvenli, daha umutlu bakıyor.

Burak Kum ve Zeynep Üstünipek, yılmamışlar başarmışlar. İnanıyorum ki, genç sinema sevdalıları, öykülerine, projelerine güvendikleri zaman -tamam çok zor, tamam çok pahalı, tamam yıllar sürebilir- düşlerini gerçekleştirebilirler. Birbiri ardına ödül kazanan “Aynı Masanın Etrafında” filminin izleyiciye bir an önce ulaşması dileğiyle…

(10 Aralık 2023)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

11. Boğaziçi Film Festivali’nin Uluslararası Yarışması’nda Yer Alan Filmler Açıklandı

11. Boğaziçi Film Festivali’nin Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması’nda Altın Yunus için yarışacak filmler belli oldu. Boğaziçi Kültür Sanat Vakfı tarafından 08 – 16 Aralık tarihlerinde düzenlenecek11. Boğaziçi Film Festivali’nin Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması’nda 10 film yer alıyor. 11. Boğaziçi Film Festivali açılışını, 48. Toronto Uluslararası Film Festivali’nde prömiyer gerçekleştiren The Teacher ile yapacak.

11. Boğaziçi Film Festivali’nin Uluslararası Yarışması’nda Yer Alan Filmler Açıklandı yazısına devam et

Başka Bir Hayatta Görüşmek Üzerine

New York’ta bir barda sohbet eden ikisi Asyalı biri Amerikalı üç kişiyi izleyen gözler onlar hakkında tahminde bulunurken hangi ikisinin çift olduğu konusunda karasız kalırlar. ‘Başka Bir Hayatta / Past Lives’ın bu giriş sekansı Kore asıllı Celine Song’un özyaşamsal anılarından süzülüp gelmiş. Birebir değil belki ama kurgu hikâye onun yaşadıklarının izini sürüyor.

Bu gizemli başlangıcın ardından 24 yıl öncesine, Koreli Na Young ile Hae Sung’un ortaokul yıllarına dönüyoruz. Minik kalpleri birbirleri için çarpan iki çocuk, kızın ailesinin Kanada’ya yerleşme kararıyla ayrılmak zorunda kalacak, mühendislik okuyan delikanlı ancak 12 yıl sonra sosyal medya kanalıyla küçük yaşta sevdalandığı Na Young’ın izine ulaşacaktır. Toronto’dan New York City’ye ikinci kez göç etmiş yeni adıyla Nora Moon yeni ülkesinde tıpkı babası gibi yazarlık hayallerinin peşindedir. Genç adamın çocukluk aşkı ile fiziksel olarak karşılaşabilmesi için ise bir 12 yıl daha beklemesi gerekecektir.

Sundance Bağımsız Filmler Festivali’nde dünya prömiyerini yapan ilk uzun metrajında gayet başarılı bir sınav veren Koreli genç sinemacının anlatısı romantik aşk filmlerinin klişelerinden uzakta, duygulu ancak ayakları yere basan bir bakış üzerinden ilerliyor. Yahudi bir Amerikalı ile East Village’daki küçük dairelerinde yazarlık uğraşını sürdüren Nora çocukluk aşkı ile karşılaştığında içi titrer. Aşkın ötesinde Kore’ye duyduğu özlemdir onu kendisine çeken. Genç adam o küçük kızın geride bıraktığı geçmişi, Seul’un ta kendisidir. İşte film tam da bu noktada klasik romantik anlatılardan uzaklaşarak Alain Resnais’nin ‘Hiroşima Sevgilim / Hiroshima Mon Amour’una selamını çakıyor.

Nora’nın annesinin en baştan söylediği gibi ‘bir şeyi terk ettiğimizde başka bir şey kazanır mıyız?’. Bölünmüş kimliğinde bocalamalar yaşar Nora. Hangi seçeneğin daha iyi olduğu meselesini tartışırız bizler de. İki genç insan daha önce karşılaşmış olsalardı ne olurdu; sevgili mi olurlardı, yoksa ayrılırlar mıydı’yı düşünürüz. Ancak hayatın neler getireceğini bilemeyiz ve kaseti geriye sarma şansımız olmadığı için Nora’nın deyimiyle ‘kökler dikili olduğu saksıda yerini bulacaktır’. Daha sonra, filmde sıkça geçen, Kore dilinde yazgı ya da kader anlamına gelen ‘In-Yun’ deyişi hakkında bilgi sahibi oluruz. Düzen ve reenkarnasyon inancından gelen bu tabir doğrultusunda, örneğin sokaktan geçen iki yabancının kıyafetlerinin birbirine sürtmesi dahi In-Yun’dur ve bu onların geçmiş yaşamlarında mutlaka bir ilişkileri olduğu anlamına gelmektedir. Her ne kadar Nora bunu birini ayartmak için Korelilerin uydurduğunu söylese de, Song’un masalsı gerçekçiliği iki ana karakterin başka bir hayatta yeniden bir araya gelme ihtimalini ima eder gibidir.

Tiyatro kökenli Celine Song ‘In-Yun’ anlatısını son derece zarif bir biçimde taşıyor filmine. Nora’yı canlandıran Greta Lee’nin iki kültür arasında bocalayan duygularını, unutulmaz ‘Ayrılık Kararı’ndan hatırladığımız Teo Yoo’nun umutsuzca romantizmini ince jestler ve bakışlarla yönetiyor.

(09 Aralık 2023

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com