Yapımcı, yönetmen ve oyuncu olarak yer aldığı “Gecenin Kanunu”nda, Ben Affleck, kendisine ve yakınındakilere yapılan yanlışları düzeltme dürtüsüyle, yetiştiriliş tarzına ve kendi ahlâk anlayışına aykırı ama bir o kadar da riskli bir yaşamı tercih eder. Dennis Lehane’in çok satan romanını uyarlarken, 20’li yılların gangsterlerini yeniden taşıyor beyazperdeye, hem de başarıyla…
Sinemanın en çok sevilen, bir döneme damgasını vurmuş gangster filmleri, “Gecenin Kanunu” ile gerçekten güçlü dönüyor. Bu, birkaç yıl içerisinde yeniden gangster filmleri örnekleri izleyeceğimizin işareti olmalı.
Gerçeği gerçekten yaşatmak…
1920’lerde içki yasağı sürerken yaşanan illegal içki satışını ve bu pazarı elinde tutmaya çalışan gangsterleri anlatıyor “Gecenin Kanunu”. Her yerde ve her şeyde olduğu gibi bu gizli hayatın da belirli kuralları, onların diliyle söylersek raconu vardır. Ne kadar güçlü ve başarılı olursanız olun, kadını çalmak katlinizin fermanını imzalamanız demektir. Boston’dan Miami’ye, bir diğer deyişle soğuktan sıcağa yayılan bu gizli hayat neler getirir, neler götürür…
Ben Affleck’in canlandırdığı Joe Coughlin, kendi kurallarını kendisi belirleyen, aslına bakarsanız küçük çetesiyle kendi yağında kavrulan bir soyguncudur. Babası polis amiri olunca ve bizde de hep karşılaşıldığı gibi “Sen benim kim olduğumu biliyor musun” ve şantaj imkânlarıyla oğlunu korur, kollar. Bir gangsterin kız arkadaşıyla beraberdir ve çekirge hep olduğu gibi üçten, beşten fazla zıplayamaz.
Dünya cennet olmalı…
Gangster filmlerinin olmazsa olmazı, güzel kadınlar, tehlikeli adamlar, polisler, mafya, silahlı çatışmalar, arabalı kovalamacalar… “Gecenin Kanunu”nda da sıralanıyor. Ancak filmi belirleyen coşku ve heyecanı yükselten “Bizim cennetimiz bu dünya” sözleri. Geleceği olmayan kişiler, burada namlunun ucunda yaşayan gangsterler anı yaşamak zorundadırlar, “carpe diem”. Belki o zaman hayatın tadını çıkarabilirler. Hep bir gözü açık uyumak, hep dört bir yanı kollamak zorunda olanlar sevişmenin de güzelliğini yaşayamazlar. Onun içindir ki “dünya cennet olmalı”dır. Zaten ne olacaksa olsundur artık.
Tam bir sinema…
Sinemanın tanımlarından, bana göre en iyisi, “ışık artı zaman eşittir sinema”dır. Bu, aynı zamanda hayatın da tanımıdır. Çünkü sinema hayatı yansıtır beyazperde aracılığıyla bizlere. Onun için de zordur sinema… Ayrıntıları da atlamamak gerekir, görülmeyecek olsa bile o duyguyu yansıtacak hususlar kaçırılmamalıdır. Filmde geçen zaman diliminde, şimdiki gibi siyah giyilmemektedir, kadınlar kahverengi bürünmüştür. Zamana ve zemine uygun giyinilmeli, giyecekler ona göre tasarlanmalıdır. O dönemin gangsterleri jartiyer giyermiş, özenli ve düzenli gözükmek için… Hiç görmesek de Joe Coughlin hep jartiyer takmış… Güvenli duruşuna katkısı olmuş olsa gerek ki başarılı. “Gecenin Kanunu” üzerinde uzun süre durulacak, konuşulacak, zamanla da en iyiler arasında anılacaktır. Kişisel bir umut: Bu yılın önemli ödüllerinden birkaçını alacaktır muhakkak.
Bir başka hayat…
Yeraltında yaşasalar da gündelik yaşamın içindedir gangsterler de… Düşleri, umutları, beklentileri vardır herkes gibi. Herkes gibi sevmeyi, sevilmeyi isterler. Kuşkusuz herkes gibi yanıldıkları da olur. Yukarıdaki sinema tanımı çerçevesinde günümüz Türkiye’sini de görebilirsiniz. İstemez misiniz?
Gecenin Kanunu -Live By Night- Yönetmen Ben Affleck
Oyuncular Ben Affleck, Elle Fanning, Brendan Gleeson, Chris Messina…
3 Şubat’tan itibaren gösterimde.
(01 Şubat 2017)
Korkut Akın