Dorsay Emek’tir, Emek Dorsay’dır

Aralık 1966’dan 1993’e kadar (27 yıl) Cumhuriyet Gazetesi’nde, sonra Milliyet ve Yeni Yüzyıl’da, 1998’den bu yana da (15 yıldır) Sabah Gazetesi’nde yazan Atilla Dorsay yeldeğirmenlerine saldıran bir Don Kişot gibi davranarak Beyoğlu Emek Sineması’nın bulunduğu yerde olduğu gibi korunmamasına tepki göstererek gazeteciliği bıraktığını açıkladı.

8 Nisan 2013’te Sabah Gazetesi’nde “Veda Zamanı” başlıklı yazısı yayınlanan Dorsay bunun sinyalini 2011 sonunda vermişti. Bu yazıda bu konuda yazılanlardan bir bölümünü özetlemek, hatırlatmak istedim.

10 Aralık 2011: “Emek Yoksa Ben de Yokum”

Atilla Dorsay, Sabah’taki yazısında emeğin insanın yarattığı en değerli şey olduğuna dair temel inancını vurguladıktan sonra “Beyoğlu Emek Sineması’na kazma vurulduğu gün ben gazeteciliği bırakıyorum,” diye yazmıştı. Dorsay bu yazısında Beyoğlu Emek Sineması’nı kurtarabilmek için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazdığını da açıklamıştı.

9 Nisan 2013: “Olmaz Atilla!..Olmaz!..”

Hıncal Uluç, Sabah’taki yazısında “Oysa (Atilla Dorsay’ın Sabah’ta) kalması, inançları uğruna savaşa devam etmesi lâzımdı… ’Veda’ yazısı yenilgiyi kabul etmek ve meydanı boş bırakmak anlamına geldiği için. Veda yazısı, böyle bir vedayı hiç hak etmeyen, onlarca yıllık Atilla Dorsay okurlarını fena halde üzmek olduğu için. (…) Sabah yönetimi içerden, Atilla Dorsay’ın sevgili okurları dışarıdan, sanal medyayı kullanarak onu geri dönmeye ikna etmeli…” dedi.

9 Nisan 2013: “Emek’te İzleyeceğimiz Filmi Buldum”

Ömür Gedik, Hürriyet’teki yazısında “Şu anda benim içimden geçense aynen şöyle: “Umarım bir gün tüm bu yaşananların filmi çekilir ve biz bu filmi Emek Sineması’nda oturur hep birlikte izleriz,” dedi.

9 Nisan 2013: “Emek Yok, Sen Kal Atilla Abi”

Ayşe Özyılmazel, Sabah’taki yazısında Emek’in yıkılmasına başlanması üzerine Sabah Gazetesi’ne “Veda” eden Atilla Dorsay’a “Sen bize lazımsın. Savaş Atilla Abi; diren ve kal” diye seslendi.

9 Nisan 2013: “Tarih, Sınıf, Gaz”

Umur Talu, Habertürk Gazetesi’nde “Dünya tarihinde, zengin binada doğup adını tam manasıyla “emek”ten almış bir sinema hiç var mıdır, olsa bile kaç tanedir, bilmiyorum. Ama nihayetinde her şey ‘yerli yerine’ oturuyor! Sermaye, ‘İstiklâl’de dolaşan hayalet’e bile katlanamıyor. Emek bir yana; rant koşusunda o tarihi de sırtında taşımak istemiyor,” diye yazdı.

9 Nisan 2013: “Türkiye’de Sinema Emek’tir”

Doğan Hızlan, Hürriyet’teki yazısında Atilla Dorsay’ın Emek inşaatını incelerken uğradığı saldırının barbarlık olduğunu belirtti.

9 Nisan 2013: “Demokrasi Kazığı”

Mehmet Türker, Sözcü Gazetesi’nde Emek’in yıkılmasını protesto edenlerin terörist muamelesi gördüğünü vurguladı.

9 Nisan 2013: “Tarih Dorsay’ı Yazacak”

Mevlüt Tezel, Sabah’taki yazısında “Dorsay’ın (Sabah’a) vedası, Emek Sineması yıkılmasın diye yazılan yüzlerce yazıdan daha çok ses getirdi ama sonuç alınacağına inanmıyorum,” dedi.

9 Nisan 2013: “Emek’in Oscar’lık Tarihi”

Şengül Balıksırtı, Sabah’taki yazısında “Çok üzüldüm onun (Atilla Dorsay’ın) gazeteden ayrılışına…” dedi ve ekledi: “Oscar’lık film olabilir Emek’in tarihi.”

10 Nisan 2013: “Emek Sineması”

Nazlı Ilıcak, Sabah’taki yazısında “İnşaat çalışmalarını yürüten firmanın sahibi Levent Eyüpoğlu, AVM inşa etmediklerini “Grand Pera” isimli bir pasajda gene Emek Sineması’na yer vereceklerini, bütün duvar süslerinin zarar görmeden nakledileceğini açıkladı ama sanatçılar ikna olmuyor; inanmıyorlar. Onlara verilecek cevap, polisin biber gazı olmamalıydı,” dedi.

10 Nisan 2013: “Ne Olurdu Yani?..”

Hasan Bülent, Kahraman Sabah’taki yazısında Beyoğlu Emek Sineması’nın yıkılmasına karşı çıkanların protesto yürüyüşüne polis güçlerinin biber gazıyla, tazyikli suyla, copla cevap vermesini eleştirdi.

10 Nisan 2013: “Emek”

Yılmaz Özdil, Hürriyet’te “Atilla Dorsay “nafile” deyip bırakıyorsa, memleketin geleceğine dair cidden endişelenmemiz gerekir,” dedi.

10 Nisan 2013: “Costa Gavras’ı Kullanmak”

Engin Ardıç, Sabah’taki yazısında Atilla Dorsay’a Sabah Gazetesi’ndeki yazılarına dön çağrısı yaptı.

10 Nisan 2013: “Dorsay Dönmeli”

Cengiz Semercioğlu’da Hürriyet’te Atilla Dorsay’ın Sabah Gazetesi’ndeki yazılarını bırakmaması gerektiğini yazdı ve ekledi: “Benim için Dorsay’ın şehir ve kültür hayatı yazıları, film eleştirisi yazılarından çok daha kıymetliydi. Onsuz çok eksik kalırız. Dorsay mutlaka dönmeli.”

10 Nisan 2013: “Suya Yazanlar Kulübü”

Mehmet Y. Yılmaz, Hürriyet Gazetesi’ndeki yazısında “Atilla Dorsay’a kararını yeniden gözden geçirmesini önererek veda ederken, diğer yazarları düşündüm. Baktım ki Dorsay gibi düşünüyor olsaydık gazetelerde köşe yazarı kalmazdı,” dedi.

11 Nisan 2013: “Emek’in Harcında ‘Rüzgar Gibi Geçti’, ‘Bisiklet Hırsızı’ ve Lütfi Akad Var”

Radikal Gazetesi’nde yayınlanan bu açıklamayı İşçi Filmleri Festivali, Kolektif Sinema ve Sinetopya adına Doğan Güneş Toksöz yaptı.

11 Nisan 2013: “Koruyalım Şunu Yahu, Ne Olur?”

Hürriyet Gazetesi’nden Ayşe Arman’ın kendisiyle yaptığı söyleşide Atilla Dorsay “Bu hükümet son derece önemli işler yapıyor, Kürt açılımı meselâ. Kim ne derse desin, önemli bir olay. Ben akil insan diye seçilenleri de beğendim. Bu alanda dev adımlar atılıyor ama Emek Sineması gibi, onlara göre çok daha küçük ve önemsiz görünen meselelerde kamuoyunu karşılarına alıyorlar. Sebebini anlayamıyorum,” dedi ve ekledi: “Koruyalım şunu yahu, ne olur?”

11 Nisan 2013: “Anılar 50 Milyon Dolara Taşınacak!”

Jale Özgentürk, Radikal Gazetesi’ndeki yazısında Emek’in de içinde bulunduğu kompleksin ilk kez (20 yıl önce) Tansu Çiller Hükümeti döneminde 1993’te Kamer İnşaat’a kiralandığını belirtti… Jale Özgentürk bugünkü Grand Pera projesinin 50 milyon dolarlık bir inşaat olduğunun altını çizerek, Emek’in yıkımının durdurulması için “Artık ne yazık ki çok geç! Çok…” diye yazdı.

12 Nisan 2013: “Emek Sineması Kurtuluş Savaşı” Nasıl Kaybedildi?

Cüneyt Özdemir, Radikal Gazetesi’ndeki yazısında Londra Notting Hill’deki Electric Sineması’nın (1911’de açılmış ve 2001’de işini bilen bir yatırımcı tarafından ayağa kaldırılmış) faaliyetini sürdürebilmesi, yaşayabilmesi için verilen kapsamlı mücadelelerin, uygulanan stratejilerin Beyoğlu Emek’ten esirgendiğini, Emek’i kurtarmak için geç kalındığını, “Atı alanın çoktan Üsküdar’ı geçtiğini” ima etti.

(13 Nisan 2013)

Hakan Sonok

hakansonok.sonok1@gmail.com

32. İstanbul Film Festivali’nde 06 Nisan Cumartesi

Akbank sponsorluğunda düzenlenen 32. İstanbul Film Festivali’nde ilk hafta geride kaldı. İkinci hafta etkinlikleriyle festival daha da renkli olacak. Festivalde bugün, Beşinci Mevsim’in yönetmenlerinden Peter Brosens izleyenlerin sorularını yanıtlamak üzere 13:30’da Nişantaşı Citylife City’s Sinemaları’nda bulunacak. Arada Kalan filminin Atlas Sineması’nda 13:30’daki gösterimine filmin yönetmenleri David Siegel ve Scott McGehee bir kez daha katılıyorlar. Solveig Anspach’ın son filmi Montreuil Kraliçesi, Feriye Sineması’nda.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    32. İstanbul Film Festivali’nde 06 Nisan Cumartesi yazısına devam et
  • Türkiye Sinemasını Bekleyen Tehlike: Sinema Salonlarında Tekelleşme

    Bir kaç yıldan beri, kesilen bilet sayısı bakımından Türkiye Sineması diğer rakiplerini sollamış durum da… Sektörün ekonomik olarak büyümesi ve yeni sermaye gruplarının bu alana yönelmesi elbette olumlu bir gelişmedir. Sabancı Grubu’nun bir üyesi olan Esas Holding’de bu alana girdi. Ancak grup, film yapımı ve pazarlamasına değil, daha kazançlı gözüken sinema salonu işletmeciliğine girdi.

    Önce AFM’ye ait sinema salonlarını satın aldılar. Bu satın alma işi Rekabet Kurulu’nun onayını almakta biraz zorlanmakla birlikte sonuçta gerçekleşti. Kendisini genç yaşında Akbank Beyoğlu Şubesi’nde çalışırken tanıdığım Ali Sabancı, havacılık sektöründe gerçekleştirdiği inanılmaz başarısını sinema salonu işletmeciliğinde de göstermiş olmalı ki bugün bu sektörün tek hakimidir.

    Sinema seyircilerinin özellikle rağbet ettiği AVM’lerdeki salonların önemli bir kesimini işleten Cinemaximum Grubu, Ali Sabancı’nın AFM’si ile birleşince sinema salonları işletmeciliğinin tekelleşmesi gerçekleşmiş oldu. Kesilen biletlerin % 60’ı bu salonlara aittir. Ayrıca diğer salonlarda nispeten ucuz olan sinema biletleri AVM salonlarında % 20 daha pahalı olduğu için toplam sinema bileti hasılatının % 70’i bu salonların gişesine akmaktadır.

    Elbette seyircinin çok nezih bir ortamda iyi bir ses ve görüntü sağlayan bir sinema salonunda sinema keyfi yaşaması çok önemli olmakla birlikte, tekel olmanın sektöre dayatmalarını ve nasıl kötülükler yapabildiğini de bilmemiz gerekiyor.

    Sermayenin temel derdi kâr elde etmektir. Bunun için tekel olmuş bir işletme, gösterime girecek filmlerde “seçicilik” hakkını kullanmayı bir “hak” olarak görür. Bu durumda sadece gişe filmlerini gösterme isteği ağır basar. Fazla sayıda kopya ve büyük reklâm bütçeleri olmayan birçok değerli film kıyıda köşede kalmış salonlarda kendisine yer bulur. Kimseden bir ses çıkmayınca bu durum göstereceği “filmi seçme” hakkı giderek tekel’in “kural”ı haline gelir.

    Türkiye’de henüz sinema sanatının korunması ve seyirciye ulaştırılması konusunda teşvikler ve salonların uyması gereken yasal bir düzenleme olmadığı için, uluslararası ödüller kazanmış ve ülkesinin yüz akı olmuş bir filmin seyirciye ulaşması, sinema salonu tekeli oluşturmuş işletmecinin iki dudağı arasına sıkışır.

    Salon tekelinin, ticari sinemanın patronlarını ağırlarken yaratıcı sinemanın emekçilerine kapıyı gösterme hakkı vardır. Canının istediği filme şans tanır, canı istemezse tanımaz. Amacı para kazanmak olan bir işletmeyi koruyan yasalar da vardır.

    Ancak bu durum, yani “salon tekeli” sinemamızın enine doğru çarpık biçimde büyümesine hizmet eder. Son yıllarda dünya sinemasında yakaladığımız derinleşmeye hiçbir katkısı olamaz. Tam tersine, Rekabet Kurulu veya Kültür Bakanlığı tarafından bir önlem alınmazsa, uzun vadede zararlı olduğu anlaşılacaktır.

    Türkiye’de toplam iki yüz yirmi bin sinema koltuğu vardır. Bu koltukların seksen bini belediyelerin ve çeşitli kamu kurumlarının ticari değer taşımayan koltuklarıdır. Kent merkezlerinde şahıslara ait sinema salonlarındaki otuz bin civarında koltuk neredeyse can çekişmektedir. Modern teknolojiye sahip olmadığı için, sermaye yapıları yenilenmeye uygun olmadığı için, her gün birisi kapısına kilit vurmaktadır.

    Ticari değer taşıyan yüz on bin sinema koltuğu ise şu şekilde dağılmaktadır.

    Cinemaximum Grubu: 55 Bina, 450 Perde, 70.000 Koltuk, % 63,6
    Avşar Grubu: 23 Bina, 155 Perde, 21.000, Koltuk, % 19,9
    Cinema Pink Grubu: 15 Bina, 100 Perde, 9.000 Koltuk, % 08,18
    Prestige Grubu: 11 Bina, 100 Perde, 10.000 Koltuk, % 09,09

    Sinema Salonları Dijital Sisteme Geçerken

    Dünya artık 35 mm ile yapım ve gösterim sisteminden hızla vazgeçiyor. Ünlü Kodak firması tarihe karıştı. Dünya sinemaları salonlarını dijital teknoloji ile yeniliyor. Bu akım ülkemize de hızla ulaştı. Türkiye de film dağıtımı yapan UIP ve Warner Bros. işletmeleri artık 35 mm kopya ile gösterim yapmayacaklarını ilân ettiler.

    Salonların bu teknolojiye geçmeleri için yaklaşık yüz bin USD yatırım yapmaları gerekiyor. Lising sistemi ile temin edilen bu cihazların bedelini film sahiplerine ödetecekler. Çünkü dijital kopya ucuza temin edildiği için, salon sahipleri “35 mm için yaptığın masrafı bana öde, ben de Lising taksitimi ödeyeyim” diyecekler. Avrupa sinema salonları da böyle yaptı. Ancak onlar Lising taksitleri bitince artık gösterim bedeli almıyorlar. Aralarında yaptıkları centilmenlik antlaşması böyle. Sonuç olarak yeni teknoloji, sinema salonuna bir dayanışma sonucu kazandırıldığı için film sahibinin salona “hisse” dışında başka bir bedel ödemesi gerekmiyor.

    Film yapanlar ve film ithal edenler henüz bu konuda uyanmış değil. Sinema salonu tekeli bu konuda bir dayatma yapmadan bir uzlaşmaya varmaları için sektör örgütlerinin devreye girmesi, toplantılar düzenlemesi, kamuoyu oluşturması, Kültür Bakanlığı’nın gözetiminde bir centilmenlik anlaşması sağlaması gerekir.

    (13 Nisan 2013)

    Sabahattin Çetin

    Beyrut’ta 3. Türk Filmleri Festivali Başladı

    Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta düzenlenen 3. Türk Filmleri Festivalibaşladı. 07 Nisan’a kadar sürecek olan festivalin açılışına Türkiye’nin Beyrut Büyükelçisi İnan Özyıldız, Avrupa Birliği Beyrut Büyükelçisi Angelina Eichhorst, İtalya, Meksika, Amerika, Polonya ve Mısır’ın Beyrut Büyükelçileri ile Türk yönetmenler Raşit Çelikezer, İsmail Güneş, Reis Çelik ve oyuncu Dilan Aksüt katıldı. Reis Çelik’in yönetmenliğini yaptığı Lal Gece filmiyle açılışını yapan festivalde konuşan Özyıldız, uluslararası bir hale gelen festivalin Lübnan ve Türk kültürü arasındaki yakınlaşma açısından büyük önem taşıdığını belirtti.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Beyrut’ta 3. Türk Filmleri Festivali Başladı yazısına devam et
  • 32. İstanbul Film Festivali’nin Yaşam Boyu Başarı Ödülü Costa Gavras’a Verilecek

    Politik sinemanın usta yönetmeni Costa Gavras, 32. İstanbul Film Festivali’nin Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü almak üzere İstanbul’a geliyor. Costa Gavras’a ödülü, festivalde yer alan son filmi Kapital’in 07 Nisan Pazar günü saat 13:30’da Atlas Sineması’ndaki gösteriminden önce takdim edilecek. Costa Gavras, aynı gün, saat 16:00’da Akbank Sanat’ta, Alin Taşçıyan’ın moderatörlüğünde bir sinema dersi de verecek. Gavras, Kapital’de, Avrupa’nın en büyük bankasının yeni yönetim kurulu başkanı olan Marc Tourneuil’in önlenemez yükselişini anlatıyor.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    32. İstanbul Film Festivali’nin Yaşam Boyu Başarı Ödülü Costa Gavras’a Verilecek yazısına devam et
  • Pembe Panter, Transformers ve İmparatoriçe Chung İstanbul’a Geliyor

    Pembe Panter, The Simpsons, Transformers, Fantastic Four, The Incredible Hulk, G. I. Joe, Spider-Man, Animaniacs, Taz-Mania, Batman, Tiny Toon Adventures… Bütün bu çizgi karakterlere eli değmiş canlandırma ustası Nelson Shin, Nisan’da İstanbul’da.
    Kapılarını 24 Nisan Çarşamba günü Garajistanbul’da yapılacak partiyle açacak olan Canlandıranlar Festivali, Nelson Shin’i İstanbul Modern Sanat Müzesi’ndeki gösterimlerde seyircilerle, 26 Nisan Cuma günü Reklamcılar Derneği’nde gerçekleşecek PRODAY’de sektör profesyonelleri ile buluşturuyor.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü görsellere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Pembe Panter, Transformers ve İmparatoriçe Chung İstanbul’a Geliyor yazısına devam et
  • Ankara’da Yüksel Aksu Söyleşisi

    Bir süre önce Ankara’da CAVA ve İlef Sinema Topluluğu ortaklığıyla 9 filminin gösterimi ve ardından Ümit Ünal söyleşisi gerçekleştirilmişti. Nisan ayında ise bu iki oluşumun ortaklığıyla yeni bir etkinliğe imza atılıyor. 12 Nisan Cuma günü Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi MTÖ Sinema Salonu’nda Entelköy Efeköy’e Karşı filminin gösterimi ve ardından filmin yönetmeni Yüksel Aksu ile söyleşi gerçekleştiriliyor. Film gösterimi 15:30’da, yönetmen söyleşisi ise 17:30’da başlayacak. Şahin Irmak, Ayşe Boss ve Emin Gürsoy’un oynadığı Entelköy Efeköy’e Karşı, 02 Aralık 2011’de sinemalarda gösterime girmişti.

  • Yüksek çözünürlüklü afişe haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ankara’da Yüksel Aksu Söyleşisi yazısına devam et
  • Ankara’da Yeni Romanya Sineması Gösterimleri

    İlef Sinema Topluluğu (İlefsin) Nisan’ın ikinci haftasını Yeni Romanya Sineması’nın üç örneğine ayırıyor. 2000’li yıllarda ürünlerini vermeye başlayan bu akımın ilgi çekmesini sağlayan filmlerden Bükreş’in Doğusu, Bay Lazarescu’nun Ölümü ve Islık Çalmak İstersem Çalarım, Ankara Üniversitesi ve Aylak Yaşam Kültür Evi’nde gösterilecek. İlefsin tüm sinemaseverleri, sadece Romanya sinemasına değil, dünya sinemasına da yeni bir soluk getiren bu akıma yakından bakmaya çağırıyor. Corneliu Porumboiu’un yönettiği Bükreşin Doğusu’nun başrollerin Mircea Andreescu ile Teo Corban paylaşıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • 32. İstanbul Film Festivali’nde 05 Nisan Cuma

    32. İstanbul Film Festivali takipçileri için festivalin ikinci haftasonunu tüketmek kolay olmayacak. Deneysel sinema ve edebiyat uyarlamaları; bir film yapmak için hazırlık sürecinde gerekenler; Einstein’ın “Arılar yok olup giderse insanlık sadece dört yıl ayakta kalır.” iddiasındaki yaklaşan son. Tüm bu konular ve daha fazlası bu haftasonu festivalde. Ayrıca merakla beklenen bir diğer festival konuğu Stephen Dorff da bugünün öne çıkan isimleri arasında. Baldan Acı filminin yönetmeni Markus Imhoof, filmin Beyoğlu Sineması’nda saat 16:00’da yapılacak gösterimine katılacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    32. İstanbul Film Festivali’nde 05 Nisan Cuma yazısına devam et
  • Atilla Dorsay, Tivibu’da Nisan Ayının En Güzel Filmlerini Yorumluyor

    TTNET’in yeni dönem TV platformu Tivibu, zengin film içeriğini sinema yazarlarının önerileri ve yorumlarıyla renklendiriyor. Tivibu’nun yeni bölümünde her ay bir sinema yazarı, yayınlanacak filmlerden yaptıkları önerileri sinemaseverlere sunuyor. Tivibu’nun önceki aylarda başlattığı bu yenilik Nisan ayında sinema yazarı Atilla Dorsay’la devam ediyor. Dorsay, hazırladığı film listesini, yorum ve önerilerini Tivibu kullanıcılarının beğenisine sunuyor. Sinemaseverlerin keyifle izleyebileceği bu özel çekim, Tivibu’nun Kırmızı Halı klasöründe “Sinema Yazarı Atilla Dorsay Öneriyor” bölümünde yer alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Atilla Dorsay, Tivibu’da Nisan Ayının En Güzel Filmlerini Yorumluyor yazısına devam et
  • Uvertür

    Alpgiray M. Uğurlu’nun yönettiği ve Burak Türker, Tuba Ölçener, Özge Gönan ile Yücel Yüksel’in oynadığı Uvertür, önümüzdeki aylarda M3 Film dağıtımıyla Sipylum Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
    Tıbbı mümessil Atıf, yatalak annesi Sultan ile beraber yaşamaktadır. Hemşire Hanife, Sultan’ın bakımına yardımcı olmak için her gün eve gelir, akşam Atıf’ın işten gelmesiyle evden ayrılır. Atıf, sıradan günde evde yalnız kalmak ister fakat Atıf’ın plânı, Hanife’nin evde kalmak istemesiyle bozulur. Rutinini kırdığı o gün, Atıf’ın yaşamının uvertürüdür.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Diğer haber ve bağlantılara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Uvertür yazısına devam et
  • Selam Filminin Oyuncuları, Klak Sinema Programı’da

    Bugün TV Klak Sinema Programı’nda eğlence dolu, taptaze bir bölüm daha sizleri bekliyor. 3 farklı kıta, 3 ayrı umut ideal ve tek bir ideal. İzlenme rekorları kıran Selam filminin oyuncuları Yunus Emre Yıldırımer, Hasan Nihat Sütçü ve Emre Karakoç, Klak Stüdyosu’nda. Nicole Kidman iki yeni filmiyle bu ay Türkiye sinemalarında, özel dosyası Klak Arkası’nda. Haftanın filmlerinden Klak Seçkisi, renkli haberler, eğlenceli müzikler ve çok daha fazlası Klak’ta sizleri bekliyor. Gizem Ertürk’ün hazırlayıp sunduğu Klak Sinema Programı, 06 Nisan Cumartesi günü 13:20’de Bugün TV Ekranında.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Selam Filminin Oyuncuları, Klak Sinema Programı’da yazısına devam et
  • Kötü Ruh

    Fede Alvarez’in yönettiği ve Jane Levy, Shiloh Fernandez, Lou Taylor Pucci ile Jessica Lucas’ın oynadığı Kötü Ruh (Evil Dead), 19 Nisan 2013’de Warner Bros. dağıtımıyla Warner Bros. tarafından vizyona çıkarıldı.
    Hayatı altüst olmuş genç bir kadın olan Mia, kendisine yardım etmeleri için ağabeyi David ve onun kız arkadaşı Natalie ile çocukluk arkadaşları Olivia ve Eric’ten kendisiyle birlikte aileden kalma bir kulübeye gitmelerini ister. Mia oraya vardıklarında ve içeriye girdiklerinde ise, terk edilmiş kulübeye birilerinin izinsiz girmiş olduğunu anlarlar.

    • Basın Bülteni
    • Fotoğraflar
    • Web Sitesi
    • Fragman
    • IMDb

    Kötü Ruh yazısına devam et

    Mart Ayında Doğa Derneği: Yüzlerce İnsan Dere Olup Burdur Gölü’ne Aktı

    Doğa Derneği tarafından düzenlenen Burdur Gölü’ne Sadakat Yolculuğu gerçekleştirildi, Türkiye’nin her yanından yüzlerce doğasever Burdur’da buluştu. 16 Mart sabahı Burdur Cumhuriyet Meydanı’nda buluşan doğaseverler, derelerin hızla kuruyan Burdur Gölü’yle buluşmasını simgeleyen dev bir koreografi oluşturdu. “Dereler Burdur Gölü’ne Aksın” ve “Göl yoksa Burdur da yok, Göl Yoksa Ürün de Yok” sloganları atan doğaseverler Burdur Gölü’nün kurtulması için barajlardan su bırakılması çağrısında bulundu.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Mart Ayında Doğa Derneği: Yüzlerce İnsan Dere Olup Burdur Gölü’ne Aktı yazısına devam et