Şalom Gazetesi sinema yazarı ve film eleştirmeni Viktor Apalaçi, Atilla Dorsay’ın Cumhuriyet Gazetesi’nde sinema hakkında yazmaya başladığı 1966’dan bu yana Şalom’da yazıyor… Tam 47 yıldır bu konuda okurunu bilgilendiriyor ve yönlendiriyor.
Apalaçi’ye göre Türk sinema yazarları ve film eleştirmenleri arasında Türkçeyi en iyi kullanan şu an Cumhuriyet Gazetesi’nde yazan Sungu Çapan… Apalaçi “Sungu Çapan inanılmaz uzunluktaki cümleleri yazılarında başarıyla kuruyor ve kullanıyor.”
Bugün 72 yaşında olan Apalaçi’ye göre en beğendiği filmler şöyle sıralanıyor:
* Bisiklet Hırsızları / Vittorio de Sica
* Milano Mucizesi / Vittorio de Sica
* Hiroşima Sevgilim / Alain Resnais
* 400 Darbe / Francois Truffaut
* Paris Teksas / Wim Wenders
* Ölümsüz – Z / Casta Gavras
* Taksi Şoförü / Martin Scorsese
* Sahne Işıkları – Limelight / Charlie Chaplin
* Leopar / Luchino Visconti
* Siyah Orfe / Marcel Camus
* Rashomon / Akira Kurosawa
* Bir Kadın ve Bir Erkek / Claude Lelouch
* Blow-Up / Michelangelo Antonioni
* Underground / Emir Kusturica
* Pianist / Roman Polanski
* Rüzgar Gibi Geçti / Victor Fleming
* İnsanlar Yaşadıkça / Fred Zinnemann
* The Wages of Fear / Henri George Clouzot
* Asi Gençlik / Nicholas Ray
* Doktor Jivago / David Lean
* Unforgiven / Clint Eastwood
* Manhattan / Woody Allen
* Vertigo / Alfred Hitchcock
* Amcam – Mon Oncle / Jacques Tati
* 4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün / Cristian Mungiu
* Oğul Odası / Nanni Moretti
* Karanlıkta Dans / Lars Von Trier
* Kelebek ve Dalgıç / Julian Schnabel
* Dalgaları Kırmak / Lars Von Trier
* Çingeneler Zamanı / Emir Kusturica
* Barton Fink / Coen Kardeşler
* Apocalypse Now / Francis Ford Coppola
* Teneke Trampet / Volker Schlöndorff
* İşçi Sınıfı Cennete Gider / Francesco Rosi
* Arabulucu / Joseph Losey
* Eğer – If / Lindsay Anderson
* Gece / Michelangelo Antonioni
* L’Eclipse / Michelangelo Antonioni
* Baylar ve Bayanlar / Pietro Germi
* Şerburg Şemsiyeleri / Jacues Demy
* Burjuvazinin Gizemli Çekiciliği / Luis Bunuel
* Tatlı Hayat / Federico Fellini
* Sessiz Dünya / J. Y. Cousteau ve Louis Malle
* Ölüm Asansörü / Louis Malle
* Marty / Delbert Mann
* Fargo / Coen Kardeşler
* Paramparça Aşklar Köpekler / İnnaritu
* Bazıları Sıcak Sever / Billy Wilder
* Giant / George Stevens
* Kwai Köprüsü / David Lean
* Guguk Kuşu / Milos Forman
* Casablanca / Michael Curtiz
* Citizen Kane / Orson Welles
* Fahrenheit 9 / 11 – Michael Moore
* Ulis / Theo Angelopulos
* Piano Dersi / Jane Campion
* Üç Maymun / Nuri Bilge Ceylan
Viktor Apalaçi’ye Göre “Üç Maymun”:
Hepimiz “Üç Maymun”u oynarız
İnsan ruhunun derinliklerinde dolaşmayı seven bir sinemacı olarak Nuri Bilge Ceylan, “Üç Maymun”da bilinen sakin ve durgun uslubunu yinelerken, sinemasını geliştirdiğini, farklı bir yolda cesur bir adım attığını gösteriyor.
İnsanın doğasını ve varoluşunu sorgulamayı sürdürdüğü “Üç Maymun” da Ceylan, aşk, nefret, pişmanlıklar, yalanlar, sorumluluk, güç duygusu ve affetme gibi temaları işliyor. Kurduğu görsel dünya ve özgün uslubuyla Türk sinemasında özel bir yeri olan Nuri Bilge Ceylan, “Üç Maymun” da mekân kullanımındaki ustalığı, özenli ışık çalışması ve başarılı ses tasarımı ile dikkati çekiyor.
Film, 3 kişiden oluşan orta sınıf bir ailenin, parçalanmaması adına, gerçeklerin görmezden gelinmesiyle ortaya çıkan açmazları anlatıyor. Hayatta hepimizin “Üç Maymun”u oynamak zorunda kaldığımız gerçeğinden hareketle, Ceylan, bir yerde davranışlarımıza ayna tutuyor.
Sorumluluk yükünün ağırlığı altında ezilmemek için, filmin üç kahramanı, gerçeği görmekten, konuşmaktan kaçınarak, onu inkâr etmekle yetinir. Ancak “Üç Maymun”u oynamak, acı gerçeklerin üstünü örtmeye yeterli midir?
Nuri Bilge Ceylan eşi Ebru Ceylan ile birlikte yazmaya başladıkları senaryo kadrosuna, özel hayatında politikaya atılan bir doktor olan Ercan Kesal’ı almış. Bu filmde kendini yenilemeyi seven bir sinemacı kimliğiyle karşımıza çıkan Ceylan, kariyerinde ilk kez siyasi ortama göndermeler yapıyor. Ercan Kesal’ın telkiniyle, filmin baş kahramanlarından biri, çiçeği burnunda bir politikacı.
Sakin, Durgun Sinema Dili
Duygusal gelgitler ve psikolojik tahliller yüklü bir senaryoyu, Ceylan bilinen sakin ve (uzun plânlara dayanan) durgun üslûbuyla sinemaya aktarıyor. Gri tonların hakim olduğu bir atmosferde geçen, Yedikule’de oturan, üç kişilik orta direk bir ailenin öyküsünü anlatan film bir trafik kazasıyla başlıyor.
Şoför baba (Yavuz Bingöl), politikacı patronunun (Ercan Kesal) yaptığı bir trafik kazasını üstlenerek kısa bir müddet hapis yatar. Evde, 20’li yaşlarını sürdüren işsiz oğluyla (Ahmet Rıfat Şungar) tek başına kalan karısına (Hatice Aslan) patron göz koyar.
Kocası hapisteyken, genç kadın, zaafına yenilip patronun metresi olur. Okulda başarısız olan, boş gezenin boş kalfası oğul, gerçekleri bilmesine rağmen susmayı yeğler. 6 yaşındayken denizde boğulan kardeşinin gölgesi, ailenin tüm ilişkilerinin üstüne düşer.
“Tutkuyla Sevdiğim Yalnız, Güzel Ülkem”
Aile içi koyu suskunluk ortamına rağmen, hapisten çıkan baba, durumu kavrar. Ancak “Üç Maymun”u oynamak, acı gerçeklerin üstünü örtmeye yeterli midir? Filmde bir ailenin, altından kalkamayacağı acılara ve sorumluluklara maruz kalmamak adına gerçeği örtbas ederek bir arada kalmaya çalıştıklarını izliyoruz.
Nuri Bilge Ceylan’ın insan ilişkilerini inceleme yöntemini Bergman, Bresson ve Tarkovski gibi ustaların sinemasına yakın bulan eleştirmenler var. Son Cannes Film Festivali’nin başlangıcında gösterilen “Üç Maymun”, festival boyunca uluslararası eleştirmenlerin değerlendirilmesiyle, hep Altın Palmiye ödülüne layık gösterildi.
Nuri Bilge Ceylan (yarışmanın Clint Eastwood, Steven Sodergbergh, Atom Egoyan, Dardenne Kardeşler, Wim Wenders gibi prestijli yönetmenlerini sollayarak) En İyi Yönetmen seçildi. Ceylan’ın bu başarısı kimseyi şaşırtmadı. Yönetmen bu festivalde, 2003’te “Uzak” ile Jüri Büyük Ödülü’nü, 2005’da “İklimler” ile sinema yazarlarının verdiği Fibresci ödülünü kazanmıştı.
Üslûp olarak sakin ve durgun bir sinema dili kullanan Ceylan görsel diliyle izleyicinin bir kez daha hayranlığını kazanıyor. Amatör oyuncuları dahi iyi yönetmedeki becerisini gösterdiği filmle Ceylan, önceki filmlerine kıyasla daha içine girilebilir bir yapıt sunuyor.
Cannes’da Kapanış Galası’nda ödülünü “tutkuyla sevdiği yalnız ve güzel ülkesine adamakla” gururumuzu okşuyor, gönüllerde taht kuruyor.
(04 Nisan 2013)
Hakan Sonok
[email protected]