İyi Olan Kazansın (This Means War)
Yönetmen: McG
Senaryo: Timothy Dowling-Simon Kingberg
Müzik: Christophe Beck
Görüntü: Russell Carpenter
Oyuncular: Reese Whitherspoon (Lauren), Chris Pine (FDR), Tom Hardy (Tuck), Til Schweiger (Heinrich), Chelsea Handler (Trish), Abigail Spencer (Katie), Angela Bassett (Collins)
Yapım: Fox (2012)
Amerikalı McG’nin yönettiği “İyi Olan Kazansın”, CIA’den iki iyi arkadaşın bir kadın için girdikleri rekabeti komediyle anlatan hoş film. Ama film bittikten sonra CIA’in ne kadar iyi ve eğlenceli bir yer olduğunu epeyce de öğreniyorsunuz.
Sinemada, tiyatroda ve edebiyatta “aşk üçgenleri” her daim heyecanlı olmuştur. Kimileri trajik olurken, bazıları da McG’nin 2012 yapımı “This Means War-İyi Olan Kazansın” filmi gibi işi eğlenceye vuruyor. CIA’in iki sıkı ajanı Franklin Delano Roosevelt “FDR” Foster ve Tuck Henson, Hong Kong’ta kitle imha silâhı işlerindeki uluslararası suç örgütünden Heinrich ve çetesinin peşindeyken, çıkan çatışmada Heinrich’in kardeşinin ölümüne neden oluyorlar. Heinrich için bu bir kan davasına dönüşüyor ve kardeşinin intikamını almak için ABD’ye girmenin yollarını arıyor. Bu filmin bir intikam hikâyesi olduğunu sananlar hemen yanılıyorlar. Çünkü hikâyede sarışın Lauren Scott var. Sevgilisi olmadığı için mutsuz bir genç kadın Lauren. FDR, işine kendini tam veren ve aşka zamanı olmayan tiplerden. Ama kadınların ilgisini çeken bir tipi var. Tuck, İngiliz kökenli. Küçük oğulları Joe olmasına rağmen Katie’yle evliliğini yürütememiş. Lauren’in arkadaşı Trish, ona teknolojinin nimetlerini hatırlatıyor. Lauren, internetten “sevgili” arıyor. Ajan Tuck buna hemen cevap veriyor gecikmeden. Çünkü zamanı bol. FDR ve kendisi, bürodaki patronları Collins tarafından geri hizmete çekiliyor. Sonra olaylar bir dizi komikliklerle eğlenceye dönüşüyor filmde. Sonunda, sarışın kızı tahmin ettiğiniz ajan kazanıyor finalde. Çünkü iki ajan, ellerinde olmadan Lauren’e karşı dürüst oluyorlar ve ailelerini onunla tanıştırıyorlar. Film, romantik komedi ve aksiyon sularında dolaşırken, kara filmlere de selâm göndermeyi unutmuyor. İki sıkı dostu bir düşmana ancak bir kadın dönüştürebilir. Kadın burada en masumu olsa bile. Kara filmlerde çoğunlula felâketler kadınlar yüzünden geliyor erkeklerin başına. Filmin finâl bölümündeki araba takip sahneleri gerçekten iyi tasarlanmış ve seyircileri eğlendiriyor. Filmi seyrederken CIA’in ne kadar da eğlenceli bir yer olduğunu düşünmeye başlıyorsunuz. Macera dolu bir CIA. Amerikalı gençlere bu kurumu sevdirmeyi amaçlıyor olabilirler. Bu film Amerika’da pek sevilmemiş ve yerden yere vurulmuş.
Bol aksiyon, bol eğlence…
Yönetmen McG, filminde aksiyona bolca yer verirken, kadınlar ve erkekler üzerine eğlenceli bir film çıkartmış ortaya. Filmin başındaki aksiyonu ve intikâm ateşini unutup gidiyorsunuz. Filmdeki Lauren’i Alfred Hitchcock (1899-1980) filmlerinden düşmüş bir sarışın gibi neredeyse. Ama Lauren biraz daha fettan gibi. Lauren, Hitchcock filmleri tutkunu. Alışveriş merkezinde FDR’yle Lauren’in karşılaşmasında Hitchcock sinemasına küçük bir saygı duruşu da yapılıyor. Lauren, üstadın 1960’lardan itibaren çektiği filmleri pek sevememiş. Ama, üstadın psikolojik kara filmi 1940 yapımı “Rebecca-Rebeka” en sevdiği yapıtı. Elbette 1945’teki kara filmi “Spellbound-Öldüren Hatıralar”, 1946’daki yine bir kara film olan “Notorious-Aşktan da Üstün” ve 1958’deki “Vertigo-Ölüm Korkusu” filmleri de gözdesi. Tüm bu filmlerde kadın karakterler önde elbette. Bu filmde bahsedilen Hitchcock filmleri içinde Fox yapımı yok. Ama Fox, Hitchcock’a bir film yaptırdı. Daha sonraları yeni Türkçeye “Yaşamak İstiyoruz” diye çevrilen 1944 yapımı siyah-beyaz savaş gerilimi “Lifeboat-Tahlisiye Sandalı”, 1947 yılında ülkemizde vizyona çıkmıştı. Ama bu stüdyonun nefes kesen kara filmleri var sinema tarihinde. Otto Preminger’in “Laura-Kara Gölge” kara filmini tüm sinemaseverlere öneririz. FDR ve Tuck, birbirlerinden habersiz Lauren’in evine dinleme araçları ve kamera yerleştirirken televizyon ekranından da George Roy Hill’in western klâsiği 1969 yapımı “Butch Cassidy and the Sundance Kid-Sonsuz Ölüm” filminin görüntüleri yansıyor. McG, fikir olarak Hill’in bu westerninden ilham almış gibi. FDR de, lüks dairesinde aşk kırgınlığıyla James Cameron’ın 1997 yapımı “Titanic-Titanik” filmini izliyor. Bu filmlerin Fox yapımı olduğunu da hatırlatmalı. Bir de bu filmde, Avusturyalı sembolist ressam Gustav Klimt’in (1862-1918) tabloları da yansıyor. Michigan’ın Kalamazoo şehrinde 1968’de doğan yönetmen McG’nin uzun adı Joseph McGinty Nichol. Yönetmen, 1970’lerde televizyonda fırtınalar estirmiş ünlü polisiye diziyi aynı adla “Carlie’s Angels-Charli’nin Melekleri” adıyla 2000 yılında beyazperdeye taşıdı. Bu, yönetmenin de ilk filmiydi. 2003’te “Charlie’s Angels: Full Throttle-Charlie’nin Melekleri: Tam Gaz”, 2006’da “We are Marshall-Zafer Bizimdir” ve 2009’da “Terminator Salvation-Terminatör Kurtuluş” filmleri geldi.
(Bu yazı 02 Mart 2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)
(02 Mart 2012)
Ali Erden
[email protected]