Nar
Yönetmen-Senaryo: Ümit Ünal
Müzik: Selim Demirdelen
Kurgu: Çiçek Kahraman
Görüntü: Türksoy Gölebeyi
Oyuncular: Serra Yılmaz (Asuman), İrem Altuğ (Deniz), İdil Fırat (Sema), Erdem Akakçe (Mustafa)
Yapım: Arti Film (2011)
Sinemamızın önemli yönetmenlerinden Ümit Ünal’ın “Nar” filmi, ülkemizdeki sınıfsal ayrımlar üstünden bir adalet arayışının hikâyesi. 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden bir ödülle dönen bu film kadınlara adanmış.
Falcı olduğu sanılan Asuman, Dr. Sema’ya fal bakmak için Arnavutköy’deki dairesine gidiyor. Evdeki genç kadın Deniz kendisinin Sema olduğunu söylüyor. Asuman, Deniz’in falına bakarken genç kadın birden yarı felç oluyor. Elbette geçici felç bu. Asuman, intikamdan çok bir yanlışlığın düzeltilmesini istiyor bu zengin evinde. Genelde tek mekânda geçen film, karakterlerinin zihnindeki görüntüleri de yansıtıyor yer yer perdeye. Hikâyeye kapıcı Mustafa da dahil oluyor ve gerilim yavaş yavaş yükseliyor. Dr. Sema, yakın zamanlarda çalıştığı hastanede Asuman’ın kızının raporunu incelemeye gerek duymadan imzalamış. Asuman’ın kızı yatalak hasta olarak başkalarına muhtaç yaşamaya çabalıyor. Asuman, falcı olarak geldiği dairede bu yanlış düzenlenmiş raporu düzelttirmek istiyor. Acılı anne bir çıkar bulamadığı için belki de gerilim filmlerinin “femme fatal” kadınlarına dönüşüveriyor birden. Hikâye derinleştikçe başka hikâyeler de yansımaya başlıyor. Kapıcı Mustafa da geçmişinden bir anı hatırlıyor bu esaret altında. Deniz’le Sema, lezbiyen ilişki yaşıyorlar. Evin reisi Dr. Sema, çok para kazanıyor ve tiyatro oyuncusu hayali kuran sevgilisi Deniz’e hayatın tüm konforlarını sunuyor. Hatta hayatın gerçeklerinden uzaklaştıracak kadar. Dr. Sema eve geldiğinde bu film, sınıfsal farklılıklar üstünden de adaletsizliklere dokunuyor. Bu filme sol ruh sinmiş.
Heyecan veren yönetmen…
Tire’de doğan yönetmen Ümit Ünal, 1985 yılında İzmir DEÜGSF Sinema-TV Bölümü’nden mezun olmuştu. 1986’da “Teyzem” senaryosu önemli yönetmenlerimizden merhum Halit Refiğ tarafından çekilmişti. Merhum Atıf Yılmaz, 1987’de Ünal’ın “Hayallerim, Aşkım ve Sen” ve 1988’de “Arkadaşım Şeytan” senaryolarını perdeye aktarmıştı. Ünal, 2002’de “9” filmiyle yönetmenlik yapmaya da başladı. 2004’te çok yönetmenli “Anlat İstanbul” filminin içinde yer aldıktan sonra 2007’de “Ara”, 2008’de “Gölgesizler”, 2009’da iki film birden “Ses” ve “Kaptan Feza” filmlerini çekti. Sinema okulunda okurken bir “idol”e dönüştürülmüştü hocalarımız tarafından Ünal. Godard’dan bile ötede. Ulaşılmaz bir yerdeydi. Birkaç yıl önce Candan Erçetin’in bir klibinin çekiminde göz göze gelmiştik ama tanışmaya cesaret edememiştik. Çünkü o bir “idol”dü… Ünal heyecan veren yönetmenlerimizden ve okulumuzdan çıkmış en iyi isim. Filmlerinde ustalığını fark ediyorsunuz. Küçük bir ayrıntı, küçük bir an filmlerine derin anlamlar katıyor. “Ses” filmindeki atmosfer, öncelikle iç mekânlar görsel anlamda insanları çarpıyordu. “Nar” filmindeki iç mekânlar filmin atmosferine katkılar sunarken, tedirginlik içerisinde de bırakıyor insanı. “Nar” filmdeki en parlak anlardan biri, gerçekle hayalin zihinsel olarak karıştırılmasıydı seyirciler için. Deniz’in ilâçlı kahvesini içtikten sonra gerçekle hayali yaşadığı anlar çarpıcı. Bunu perdede yaşamak gerekiyor. Filmin final bölümü de zihinleri karıştırıyor ve hayli etkileyici. Son zamanlarda perdede gördüğümüz en çarpıcı finallerden biri bu. Filmde duyulan şarkıyı sevecekler olabilir. “Nar Taneleri” şarkısını Jehan Barbur seslendirmiş. Filmin mizahı sağlam. Filmin ön jeneriğinde düşen narın parçalanması filmdeki estetik anlardandı. Filmin hikâyesiyle metafor kuruluyordu belki. Filmdeki tüm oyuncu performanslarına övgü göndermeli. Serra Yılmaz sinemamızın gerçekten önemli oyuncularından. “Nar” filmi, 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde de “Kadınlar Jürisi Özel Ödülü”nü almıştı.
(Bu yazı 23 Aralık 2011 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)
(23 Aralık 2011)
Ali Erden