Evet, “dünya bir kitaptı, hiç seyahat etmeyenler yalnızca bir sayfasını okumuş olurlar”dı; biz o kitabın sayfalarını bir Kars sabahında çevirmeye başlamıştık… Daha Kars’a gitmeden önce Kars ile tanışmak istiyorduk. Eski Mimarlar Odası Başkanı Oktay Ekinci’ye başvurduk: “Bize Kars’ı biraz anlatabilir misiniz?” Bizi gazetedeki odasında bir yuvarlak masanın etrafına oturttu, dedi ki: “Bir gün Karslılara bir slayt gösterisi yaptım. İlk kareyi gösterdikten sonra sordum, ‘burası neresidir?’ Dediler ki ‘burası Kars’tır, hâlbuki St. Petersburg’tu. Devam ettik, ikinci bir slayt gösterdim ve ‘arkadaşlar burası neresidir’ diye sordum. Dediler ki ‘burası Kars’tır, hâlbuki o şehir Erivan’dı. Devam ettim gösteriye, bir üçüncü slayt’ı perdeye yansıttım ve yine sordum, ‘burası neresidir arkadaşlar’ diye. Hepsi yine bir ağızdan ‘burası Kars’tır dediler, gösterdiğim foto Kars değil Tiflis’ti. İşte Kars böyle bir şehirdir,” dedi ve ekledi: “Kars, Avrupa’dan Kuzey Denizi kıyılarına tırmanan, oradan bütün Rusya’yı bezedikten sonra Kafkasya kentlerine de kimlik katan Baltık Mimarisinin ülkemizdeki yegâne kenti. Yaşama kültürü ve gelenekleriyle de Anadolu’nun Kafkasya’sı, aynı zamada Kafkasya’nın Anadolu’su.” – Kayıhan Güven.