Bir Gün’ün ismini duyunca çok heyecanlandım, hele hele Anne Hathaway’in başrollerden biri olduğunu öğrenince filmi izleme arzum ikiye katlandı. Filmi eski bir filmin yeniden uyarlaması sanıyordum. Ortaokul yıllarımda televizyonda denk geldiğim Gelecek Yıl Aynı Zamanda (Same Time Next Year.) Her yıl bir kadınla bir adamın aynı tarihlerde, bir haftasonluğuna buluşmalarını ve bu süre içinde aralarında geçenleri anlatan film beni çok etkilemişti. Alan Alda ve Ellen Burstyn’in başrollerinde oynadığı filmi hep bir daha izlemek istemiştim. Bu yüzden Gelecek Yıl Aynı Zamanda filminin yeni versiyonu sanarak hemen Bir Gün’ü seyretmeye gittim. Meğer bu film bambaşka bir hikâye anlatıyormuş ve bir kitap uyarlamasıymış. David Nicholls’ın çok satan romanından uyarlanmışmış. Meğer Bir Gün yılda bir gün buluşmak anlamına gelmiyormuş, hatta çok farklı anlamlar barındırıyormuş içinde.
Bir Gün, yıllara yayılan bir ilişkinin etkilenmeden arkadaşlığa, dostluktan aşka dönüşmesini anlatıyor. Ama bununla kalmayıp, bize dizi dizi toplumsal resimler de sunuyor, iki insanın farklı ama birbirine sarılan hayatlarının arkasında 1980’lerden 2000’lere batı toplumlarının kültürel yolculuğunu izliyoruz. Kişisel tarihlerle tarihsel dönemlerin ruhu iç içe geçiyor. Gençlikten erişkinliğe geçişteki tutkuları, sızıları, mutlulukları, coşkuyu, çöküşleri kendi tarihsel yolculuğumuzu dışardan izliyormuş gibi seyrediyoruz.
Emma Morley (Anne Hathaway) ve Dexter Mayhew (Jim Sturgess) üniversite yıllarından tanışıyorlar ama özel ilişkilerinin temeli mezuniyet gecelerinin sabahında atılıyor. Emma ne kadar prensipli ve çalışkansa, ona inat ve onu dengelercesine, Dexter da çapkın zengin çocuğu olarak geçiriyor gençlik yıllarını. Sık sık çatışıyorlar ama hiçbir zaman kopamıyorlar.
Peki, Bir Gün’ün ismi neden Bir Gün? Bir Gün 18 yıl boyunca hep aynı güne tekabül ediyor. İlişkilerinin her yılının 15 Temmuz’unu izliyoruz. Film 18 yıllık bir ilişkinin hikâyesini neden bir günle ifade etmeye çalışıyor? Önce 15 Temmuz’un önemine dair hiçbir şey anlayamıyoruz. Sonra da, filmin sonunda bu gün, 15 Temmuz, tüm anlamını kazanıyor. Bir Gün sırf öyküsüyle değil, anlatım biçimiyle de bizi etkiliyor.
Bir Gün’ün yönetmeni Lone Scherfig’i En İyi Film Oscar adayı olan filmi An Education’dan tanıyoruz. Lone Scherfig’in anlatım dili Bir Gün’de daha da gelişmiş. Anne Hathaway her zamanki gibi sahneyi aydınlatıyor. Sanırım artık ona bir yıldız demek için erken değil. Anne Hathaway’i ünlü ünsüz birçok filmde izledik, hatta bazılarımız onu Get Real dizisinden hatırlıyordur. Çeşit çeşit karakteri üzerine giyiyor, bir tiplemeye saplanıp kalmadan her tip rolü ustalıkla oynuyor. Jim Sturgess de Anne Hathaway’in yanında ezilmeden, ona başarıyla eşlik ediyor.
Bir Gün, basit ama güçlü bir film. Öyküsü sade bir dille ama etkileyici bir şekilde yorumlanmış. Duygular ve yıllar arasında yolculuğa çıkmak isterseniz, Bir Gün biçilmiş kaftan. Eğer filmi severseniz ve aynı öykünün edebi tadına da bakmak isterseniz, kitabı da mevcut. Pegasus Yayınları’nda Türkçe çevirisini bulabilirsiniz. Tüm bunlardan sonra, Gelecek Yıl Aynı Zamanda’nın Anne Hathaway’li yeni versiyonunun tatlı hayaline dalabiliriz. Hiç fena olmaz hani.
(10 Kasım 2011)
Nur Özgenalp