Sanctum bir grup mağara dalışçısının doğal felâketler sonucu başlarına gelenleri anlatıyor. Zengin bir adamın sponsorluğunda hayatı mağara dalışlarıyla geçen bir baba ve onun ilgisinden yoksun kalmış delikanlı oğlu tropik fırtına sonrası ekibin diğer üyeleriyle birlikte mağaranın ve sualtının derinliklerinden gün yüzüne çıkmaya çalışıyorlar. Rollerin hiçbirinde çok ünlü oyuncu yok. Hatta en çok başrole yakın duran delikanlı önceden hiçbir filmle ses getirmiş değil. Pek getireceğini de yok, maalesef ki ne star aurası var ne de yeteneği. Gözlerinizi alamayacağınız bir yakışıklılığı da yok. Babayla varlıklı sponsoru çeşitli filmlerden hatırlayabilirsiniz ama oyuncuları gereği Sanctum baştan üçüncü sınıf televizyon filmlerinden öteye geçemiyor. Bu tanımlamaya konusu, filme alınışı da ekleniyor. James Cameron’un ünüyle ilgi toplamaya çalışılan filmin asıl yönetmeni Alister Grierson. Filmin macera ve heyecan açısından Avatar ve Titanik’le uzaktan yakından âlâkası yok. Hatta dalışa ilgisi olan insanlar için bile yeterince doyurucu değil. Üç boyutu kullanarak bir sualtı macerası sunulmaya çalışılmış ama üç boyut filme ne bir şey getiriyor ne filmden bir şey götürüyor. Biraz burnunuza ağırlık yapan bir gözlükle filmi izliyorsunuz.
Film iddialı bir isme sahip: Sanctum. Sanctum hem kutsal yer anlamına geliyor hem de girilmesi yasak olan özel oda. Her iki anlamıyla da filme iyi bir yola çıkış noktası veriyor. Mağara, özellikle de sualtı mağarası, herkesin dünyaya geldiği ana karnına olan benzerliğiyle gerçekten de en kutsal olabilecek yerlerden biri. Bunun yanı sıra doğanın kanunlarıyla oyun oynamaya kalkan ekibimizin, bu yolculuğa tersten çıkmaya çalışması da özel alanın ihlâli meselesi oluyor. Ekip azimle, mağaranın yağmur alan ana girişinden girip, nehir yolunu izleyerek denize ulaşmaya, sualtı yollarının kendine has kutsallıklarını delip geçmeye çalışıyor. Maalesef ki, bu anlamlı yolculuk olabildiğince vasat bir şekilde aktarılmış. Baba oğul çatışıyor, baba, oğul ve varlıklı sponsor çatışıyor. Arada bilumum insanlar doğanın kanunlarına karşı geldikleri için ölüyor. Ve sonunda baba tahtını oğluna devrediyor. Oğul azimle yolculuğuna devam ediyor.
Sanctum, Oscar adayı filmlerin tek tek gösterime girdiği bu günlerde pek parlak bir seçim olmaz. Ama sualtını seviyorsanız ve biraz üç boyutlu gezinti yapmak istiyorsanız, neden olmasın. Ayrıca filmin sonunda dalgıçlar için iyi bir hava edinme tekniği gösteriliyor. Yine de bu izlediklerinizi gerçek hayatta denemeyin!
(05 Ocak 2011)
Nur Özgenalp