Evrim Alataş’ı Kaybettik

Geçtiğimiz hafta sinemalarımızda vizyona giren Min Dit adlı sinema filminin danışmanı ve öykü yazarı Evrim Alataş, Diyarbakır’daki evinde yaşama gözlerini yumdu. Bir süredir kanser hastalığı tedavisi görmekte olan Alataş 13 Nisan 2010 günü Diyarbakır Gazeteciler Cemiyeti önündeki törenin ardından doğum yeri olan Malatya’nın Akçadağ ilçesinin Gölpınar köyünde toprağa verilecek. 15 Nisan 1976 yılında doğan Evrim Alataş 1994 yılında başladığı gazetecilik mesleğine halen devam ediyordu. Merhumeye tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Evrim Alataş’ı Kaybettik yazısına devam et
  • 2010 Yılı İlk Çeyrek, 13 Hafta Türkiye Sinema Vizyon Raporu

    2010 yılının ilk on üç haftasına ait Türkiye sinema vizyon genel raporu, Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi yönetmeni Deniz Yavuz tarafından hazırlanarak kamuoyunun dikkatine sunuldu. Türkiye’deki film dağıtımcısı şirketlerin 01 Ocak – 01 Nisan 2010 tarihleri arasında dağıttıkları sinema filmlerinin ulaştıkları seyirci sayısını ve yaptığı hasılatı gösteren rapordan alıntı veya kopyalama yapılırken Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi’nin kaynak gösterilmesini rica ederiz.

  • Rapora ulaşmak için tıklayınız.
  • Web Sitesi
  • Film Dünyasının Avrupa ve Türkiye’deki Önemli İsimleri “Avrupa Resepsiyonu”nda Biraraya Geliyor

    Uluslararası İstanbul Film Festivali ve Avrupa sinemasının tanıtım ve pazarlamasını gerçekleştiren kuruluşların uluslararası tek iletişim ağı European Film Promotion (EFP); 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali bünyesinde gerçekleştirilen Bridges Europe – Turkey programı kapsamında sunulan 22 filminin kutlaması için bir resepsiyon veriyor. Program, yerli – yabancı yönetmen ve dağıtım şirketi temsilcilerini festivale davet ederek, Avrupa ve Türkiye yapımı filmlerin farklı pazarlarda yer bulabilmesi için zemin oluşturmayı amaçlıyor.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Film Dünyasının Avrupa ve Türkiye’deki Önemli İsimleri “Avrupa Resepsiyonu”nda Biraraya Geliyor yazısına devam et
  • Havar, Lecce’de Gösterilecek

    Bu yıl 13 – 18 Nisan tarihleri arasında 11.si yapılacak olan Lecce Avrupa Filmleri Festivali, yönetmenliğini Mehmet Güleryüz’ün, senaryo yazarlığını Feza Sınar’ın gerçekleştirdiği Havar’ı da konuk ediyor. Festivalde İtalyan Sineması, Avrupa Sineması, Avrupa – Akdeniz Sineması, Kısa Filmler ve Yarışma gibi bölümler var. Avrupa Sinemasının Başkahramanları adlı bölümü bu yıl Yılmaz Güney’i konu alıyor ve sanatçının Arkadaş, Ağıt ve Düşman gibi filmlerini gösteriyor. Festival’de yer alan Türk Filmleri Haftası’ında gösterilecek olan Havar’ın çekimleri Batman, Hasankeyf’de yapılmış, filmde Batman’lı bir genç kız olan Çiçek Tekdemir’in yanısıra yerel halk rol almıştı.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • KargART’ta Film Gösterimleri

    Bu hafta KargART’ta 13 Nisan 2010 Salı günü saat 20:30’da Underground Film Gösterimleri’nde Chris Cunningham’dan video seçkisi var. Seçkide Autechre, Aphex Twin, Squarepusher, Leftfield ft. Afrika Bambaattaa ve Björk’ün All is Full of Love adlı videosunun yapım süreci gösterilecek. 16 Nisan Cuma günü 23:00’de yapılacak Geceyarısı Filmleri gösterimine ise Duke Mitchell Film Club konuk oluyor. KargART Film gösterimleri “Kadife Sok, No: 16, Kadıköy, İstanbul” adresinde yapılıyor. İletişim bilgileri şöyle: Tel: 0216 3303151, Faks: 0216 3465546, e-posta: info@kargart.org

  • Web Sitesi
  • Görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    KargART’ta Film Gösterimleri yazısına devam et
  • 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali, Bridges Europe – Turkey, 13 Nisan Film Bilgileri

    29. Uluslararası İstanbul Film Festivali kapsamında Avrupa’dan 10, Türkiye’den 12 filmi sinemaseverlerle buluşturacak olan Bridges Europe – Turkey programında; 13 Nisan günü, 10 film gösteriliyor: Bulgaristan yapımı Koca Dünyada Kurtuluş Pusuda (The World Is Big And Salvation Lurks Around The Corner), Danimarka yapımı Kamping (Kamping), Yunanistan yapımı Köpek Dişi (Dogtooth), Hollanda yapımı Özel Hayatlar (Nothing Personal), İngiltere yapımı Çağrı (The Calling), Türkiye yapımları Acı Aşk, Büyük Oyun, Başka Dilde Aşk, Orada ve Bahtı Kara adlı filmler izlenebilir.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Diğer basın bültenleri, filmler hakkında geniş bilgiler ve yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    29. Uluslararası İstanbul Film Festivali, Bridges Europe – Turkey, 13 Nisan Film Bilgileri yazısına devam et
  • 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde 11 Nisan’da Neler Oldu?

    29. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde 11 Nisan Pazar günü saat 11:00’de Beyoğlu Sineması’nda yapılan Müezzin filminin gösterimine filmin yönetmeni Sebastian Bremashuber katıldı. Yönetmen kendisini bu filmi yapmaya iten duygunun Amerikalı hiphop albümleri ve İstanbul’da sabah ezanının tüyleri diken diken eden sesi olduğunu söyledi. Yönetmen, müezzinlerin kendi aralarında kim daha iyi okuyor, kim önce okuyacak, bir semtteki ezanlardan hangisinin sesi baskın çıkacak gibi rekabetleri olduğunu fark edince bu durumu hiphop sanatçılarının yaptıkları müziğe daha da benzetmiş, çünkü hiphopta da bir atışma söz konusu.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    29. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde 11 Nisan’da Neler Oldu? yazısına devam et
  • Kopyala Yapıştır Emek Sineması Filmi Devam Ediyor

    Emek Sineması’nın yıkılıp üst katlara kopyala – yapıştır yapılmasına en son yorum değerli üstad Hıncal Uluç’dan geldi. Değerli üstad bakın ne diyor:

    Yahu neyi yıktırmıyorsunuz?. Emek zaten çökmüş. Bir leş. Bir fare yuvası. Sinema olarak on paralık değeri olsa yaşardı. Kimseler gitmediği için kapandı. Devir değişti. Kimse farkında değil. Sinema devri değişti. Artık Emek, Atlas, Yeni Melek’ler dünyanın hiçbir yerinde yok. Sinemalar site halinde. Millet oralara koşuyor, etrafında hızlı, ağır yemek yerleri, kafeleri ile, sinema sitelerine.

    Oysa, her gün yüzbin kişinin seller gibi aktığı İstiklâl Caddesi’nde Emek’e giren yok. Emek bitmiş, tükenmiş, kapanmış zaten.

    Dahası. Binayı tutan kolonları da kesmiş birileri bir zaman. Şimdi zelzele değil, “Zel” dese biri çökecek.

    Bir plân yapılmış Emek’i kurtaracak.

    Dinleyen yok. Yahu hele dinleyin. Dinleyin ki tartışalım.

    Anlatılanlar makûl. O blok, sağlam kolonlar üzerine yeniden yapılacak. Alt taraf alışveriş merkezi. Üst tarafta sinemalar, kafeler, restoranlar. Yani günümüz koşullarına uygun modern bir yapılanma. En rahat, en ileri film izleme teknikleriyle cazip bir sinema alanı.

    Peki Emek.

    Emek’i yıkmıyor, aynen üst kata, “Büyük Salon” olarak taşıyorlar.

    Başkasından duysam kimse bu sözlerin Hıncal Uluç’a ait olduğuna inandıramazdı beni. Hocam ne oldu sana böyle de birden galeyana geldin. Hem bugüne kadar neden sustun. Aylardır o kadar konuşuldu da neden şimdi yazmaya başladın. Karşı fikir olsun diye mi konuşuyorsun, yoksa inandığın değerleri mi savunuyorsun bilmiyorum. Hıncal Uluç bildim bileli ya siyah ya beyazdır. Onda gri bulamazsınız. Ya tam sever, ya da tam döver. Bu defa tercihini yanlış yapmış olabilir mi acaba?

    Hocam ben her İstanbul’a gittiğimde ilk ziyaret ettiğim yer Yeşilçam Sokağı’dır. Sokağa her girdiğimde içimi hüzün kaplar. Evet orası gerçekten berbat bir halde, gerçekten o sokağa girince pis kokudan ve çöpten geçilmiyor. O zaman ‘yıkalım yok edelim’ öyle mi. Peki neden restore edilmesi fikrine karşısın. Olduğu gibi yerinde korunmasına karşısın.

    Restorasyon nedir, “Eski, tarihi, otantik ve özgünlük değeri olan, önemli bir olaya ev sahipliği yapmış eserin, aslına uygun olarak, asli malzemeden, asli yapım tekniğinden ve özgünlüğünden faydalanarak, mümkün olduğu kadar az müdahale ile koruyarak onarılmasıdır.”

    Hasankeyf yok edilmesin diye az çabalamadın. O zaman tarihi eserleri oldukları yerden taşıyalım duralım. Meselâ Bergama Zeus Tapınağı’nın Berlin Pergamon Müzesi’nde akvaryumun içinde sergilenmesine ses çıkarmayalım. Nasıl olsa bizden daha iyi bakıyorlar. Orda kalsın ne güzel olur değil mi.

    Aswan Baraj Örneği

    Aswan barajı bize gösterebileceğin kötü bir örnek. Biliyor musun ki hocam Unesco önderliğindeki kurtarma çalışmaları sayesinde en önemlileri kurtarılsa da, sayısız tarihi eser sular altında kaldı. Dikkatinizi çekerim ki burada taşınma olayı var, Emek Sineması örneğinde ise yıkılıp aynısının yapılma olayı var. Yani kopyası. Mısır piramitlerinin de kopyasını yapsak nasıl olur hocam, ya da Ayasofya’yı baştan yaratsak. O zaman devam edelim, Hasankeyf’i yok edip yenisini yapalım.

    Ne dersin Hocam…

    (19 Nisan 2010)

    Erhan Işık

    erhan@yesilcam.gen.tr
    www.yesilcam.gen.tr

    Arka Pencere Dergisi, Çocuk Oyunculara El Sallıyor

    Arka Pencere Dergisi, 24. sayısında sinema tarihinin gelmiş geçmiş en iyi çocuk oyuncu performanslarını listeliyor. Tunca Arslan, Emek Sineması’nın kapanmasından yola çıkarak geçmişten günümüze kapanan Beyoğlu sinemalarının izini sürüyor. Vizyon filmi eleştirilerinde Bal, Şark Oyunları, Son İstasyon, Cehenneme 2 Adım, Rina, Aşkın Yaşı Yok, En Mutlu Olduğum Yer, Beş Şehir, İki Babalık var. Sapık köşesiyle sonlanan Arka Pencere’nin 24. sayısı, bir Hitchcock alıntısıyla nihayete eriyor: “Korkularımdan kurtulmamın en iyi yolu, onlar hakkında filmler yapmak!”

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Arka Pencere Dergisi, Çocuk Oyunculara El Sallıyor yazısına devam et
  • Son İstasyon’un Antalya Galasında İzdiham

    Uzun yıllardır yaptığı mizah filmleri, televizyon programları ve tiyatro oyunlarıyla tanınan Levent Kırca, beyazperdede ilk drama performansını sergilediği Son İstasyon filmine Antalya’da halk galası yapıldı. Yoğun bir katılımla Özdilek Park’ta gerçekleşen muhteşem galada filmin oyuncularından Levent Kırca, Başak Daşman, Korel Cezayirli, Hikmet Karagöz, Merak Küçükerol, Ziver Açıl, Özgür Aydın ve yönetmen Oğulcan Kırca hazır bulundu. Filmin sonunda ağlayan Kırca “Bu filmi altıncı izleyişim. Hâlâ duygulanıyorum, böyle ailelerin olduğunu biliyorum. Onlara ve aslında Türkiye’nin haline ağlıyorum” dedi.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Son İstasyon’un Antalya Galasında İzdiham yazısına devam et
  • İhanet Çemberi

    29. Uluslararası İstanbul Film Festivali’ni de bitirdik. Festival de günümüzdeki açılım modasına uydu ve Türkiye’de gösterime giren ilk Kürtçe film olan Min Dit’e verdiği ödüllerle açılımcıları sevindirdi. Öte yandan Semih Kaplanoğlu’nun Berlin Film Festivali’nde ödül kazandığı Bal ile birkaç kez sahneye çıkması da Türk Sinemasının iyi yolda olduğunu gösterdi. Her ne kadar birisinin 6 yaşında Diyarbakır’dan ayrılan ve yaşamını Almanya’da sürdüren, Kürtçe bilmeyen bir yönetmen tarafından Kürtçe çekildiği, diğerinin de cemaatçe esintiler taşıdığı konusunda yorumlar yapılsa da iki filmin başrollerindeki çocuk oyuncuların gösterdiği büyük başarı sinemamızın geleceği açısından önem taşıyor. Dikkat çekmekte fayda var, sinema sektörünce, daha bir ay kadar önce açıklanan Yeşilçam Ödülleri’nde, 3 filmde rol almış olan 16 yaşındaki Elit İşcan’a En İyi Genç Yetenek ödülü verilirken, nasıl oluyorda film festivali sektörünce, henüz tek filmde rol almış olan daha küçük yaştaki Şenay Orak’a En İyi Kadın Oyuncu Ödülü veriliyor, anlayan beri gelsin.

    Reha Erdem’in Yarışma Dışı bölümde gösterilen başyapıtı Kosmos’un Şamanizm’den de esintiler taşıması ile 6 yönetmenli Kars Öyküleri’nde ezanın Türkçe okunması gibi bölümlere, birde üstüne, ticari sinemalarda gösterilen İvedik ve Damacana gibi filmlere bakarsak sinemamızın her yönde başarıyla ilerlediğini görüyoruz.

    29. Uluslararası İstanbul Film Festivali, ülkemizde son yıllarda düzenlenen film festivalleri içinde her açıdan en doyurucu olanıydı. 15 film seyrettiğim festivalde gösterilen filmler içinde -vizyonda ve daha önceki yıllarda gördüklerim hariç- beğendiklerimi şöyle sıralayabilirim: Aşkın Son Mevsimi, Babil’in Oğlu, Bay Hiçkimse, Kansız, Kars Öyküleri, Kontrol Limitleri, Mao’nun Son Dansçısı, Matmazel Chambon, Paris’te Son Konser.

    Bu yıl festivalin en dikkat çeken olayı kuşkusuz Emek Sineması’nın yıkılacağı söylentileri üzerine yapılan protesto gösterileri oldu. Her sinemasever Emek Sineması’nın restore edilerek aslına uygun şekilde muhafaza edilmesini istiyor, bundan şüphe yok. Ancak tarihsel sinemaların bölünme aşamalarında kimseden ses çıkmamasını da hatırlamak gerekiyor.

    Yaşlanmış sinemaseverler Sinepop Sineması’nın Yeni Ar Sineması adıyla faaliyet gösterdiği yıllarda girişinin sokak ile aynı düzeyde olduğunu, eski fuayenin salona katıldığını, şimdiki fuayenin sonradan oluşturulduğunu ve sinemanın balkonunun 2. salon haline getirildiğini bilir. Keza Alkazar Sineması’nın da balkonunun ayrılarak 3. salon haline getirildiğini hatırlarız. O kadar ki en üstteki salonun makine dairesi aylarca çatının üstüne kondurulmuş baraka halinde durmuştu. Bu seneki festivalin birinci klâsik sineması haline gelen Atlas Sineması’nın girişindeki pasajın, sinemanın parter denilen ana salonu olduğunu, salonun arkasında güzelim localarda film izlemenin keyfine doyulmadığını gençler bilmez. Keşke o zamanlar da şimdiki gibi sinemaseverlerin sesi çıksaydı ve bu güzelim sinemaları orijinal halleriyle geleceğe taşıyabilseydik.

    Film gösterimleri sırasında verilen bir anket formunda sinemaseverlere: “Hangi sinemalarda film izlersiniz?” ve “Seneye festivalin hangi sinemalarda yapılmasını istersiniz?” gibi sorular soruldu. Bendeniz istemeye istemeye, gönülsüz mönülsüz de olsa Levent Cinebonus Kanyon, Esentepe Cinebonus Astoria, Nişantaşı City’s AVM ve Maçka Cinebonus G-Mall Sinemaları’nın adlarını yazdım. Aslında gönülsüz mönülsüz değil de gönüllü mönüllü yazdığımı da parantez içinde belirteyim. Neden? Şundan: Sağolsun Beyoğlu sinemaları ve çalışanları -istisnaları var tabi ki- sinemaların altın çağından gelen alışkanlıklarını sürdürdüklerinden olsa gerek festival sırasında yer gösterme faaliyetleri sırasında olsun, tuvalet ziyaretleri sırasında olsun seyircilere karşı azarlar gibi davrandılar. O nedenle festival seneye de Beyoğlu’nda yapılırsa 3,5 TL olan bilet fiyatlarının 7 TL.na çıkarılmasını ve 3,5 TL.nın personele dağıtılmasını, bilet ücreti haricinde seyirciden herhangi bir ücret alınmamasını öneriyorum. Ayrıca bayan tuvaletlerinde oluşan yoğunluk nedeniyle zaman zaman erkek tuvaletlerinin bir kısmı da bayanlara tahsis edilmeli. Malûm erkek milleti ifrazatının bir kısmını ayakta da def edebiliyor.

    (18 Nisan 2010)

    Sadi Çilingir

    sadicilingir@sadibey.com

    İstanbul Film Festivali’nde Tavla Turnuvası

    29. Uluslararası İstanbul Film Festivali programının Dünya Festivallerinden bölümü kapsamında izleyiciyle buluşan filmlerden Stefan Komandarev’in yönettiği Koca Dünyada Kurtuluş Pusuda adlı film festivalde bir Tavla Turnuvası düzenlenmesine ön ayak oldu. Oyunun felsefesini anlatan ilk sinema filmi olma özelliğini taşıyan filmden yola çıkarak düzenlenen ve 09 Nisan Cuma günü Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) üyeleri arasında başlayan Tavla Turnuvası, 12 Nisan Pazartesi günü saat 16:00’da Akbank Sanat’ta gerçekleştirilecek çeyrek final maçlarıyla devam edecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Film hakkında yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    İstanbul Film Festivali’nde Tavla Turnuvası yazısına devam et
  • 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde 10 Nisan’da Neler Oldu?

    29. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde 10 Nisan Cumartesi günü saat 13:30’da Atlas Sineması’nda yapılan Mao’nun Son Dansçısı filminin gösterimine yönetmen Bruce Beresford da katıldı.
    Yönetmen, yıllar önce Atatürk ile ilgili bir film yapmak istediğini, ancak Ermeni gruplardan aldığı tehdit yüzünden bu çalışmayı gerçekleştiremediğini belirtti. Beresford, film için daha önce oyunculuk deneyimi olmayan, profesyonel dansçılarla çalışmış. Saat 16:00’da Yeni Rüya Sineması’nda gerçekleştirilen Yabani Otlar’ın gösterimine ise filmin başrol oyuncusu Anne Consigny de katıldı.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    29. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde 10 Nisan’da Neler Oldu? yazısına devam et
  • Genç Victoria

    Jean – Marc Valle’nin yönettiği ve Emily Blunt, Rupert Friend, Paul Bettany ile Miranda Richardson’ın oynadığı Genç Victoria (The Young Victoria), 16 Nisan 2010’da Pinema Film dağıtımıyla Pinema Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Kraliçe Victoria’nın genç yaşında iktidara yürüyüşünün öyküsü. Filmde, Kraliçe Victoria’nın kraliyet ailesi içindeki iktidar kavgalarının nesnesi olmaktan, Prens Albert ile yaşadığı romantik yakınlaşmaya ve dillere destan evliliğine değiniliyor. Britanya tarihinin en uzun süre tahtta kalan kraliçesi Victoria’nın entrikalarla örülü öyküsü, İngiliz oyunculardan oluşan kadrosuyla daha da güçleniyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ali Ulvi Uyanık Yazıyor