Suadiye Movieplex, Şişli Movieplex, Çemberlitaş Şafak, Beyoğlu Sinepop, Nişantaşı Movieplex, Clive Barker’dan Kan Kitabı (Clive Barker’s Book of Blood), Benim ve Roz’un Sonbaharı, Kelebek, Dost Kazığı (How to Lose Friends & Alienate People), İz (Scar), Yabancı (Outlander), Umut, Fırtına, 22 – 28 Mayıs 2009 seansları için tıklayınız.
Aylık arşivler: Mayıs 2009
Nişantaşı City Life (City’s AVM) Sinemaları
Nişantaşı City Life (City’s AVM) Sinemaları, 22 – 28 Mayıs 2009 seansları için tıklayınız.
Melekler ve Şeytanlar
Angels & Demons, 22 – 28 Mayıs 2009 seansları için tıklayınız.
Ege Sanat Merkezi
Ege Sanat Merkezi, 22 – 28 Mayıs 2009 seansları için tıklayınız.
Hadigari Cumhur’un Basın Gösterimi Harun Özakıncı ve Merve İldeniz’in Katılımıyla Yapıldı
Başrollerinde Harun Özakıncı ve Merve İldeniz’in oynadığı Hadigari Cumhur’un basın gösterimi Harun Özakıncı ve Merve İldeniz’in katılımıyla 20 Mayıs Çarşamba günü Nişantaşı City Life (City’s AVM) Sineması’nda yapıldı. 22 Mayıs Cuma günü gösterime girecek olan filmin konusu şöyle: Bodrum yöresinde tek geçim kaynağı olduğu için, zeytinlik ve portakal bahçelerini erkek çocuklarına, bataklık olduğu ve işe yaramadığı için de deniz kenarlarını kız çocuklarına devrederlerdi. Yörede patlayan turizm, damatların ve kayınbiraderlerin kaderini değiştirdi. Yabancı turizm acenteleri ile anlaşan damatlar, eşlerinin arazilerini beş yıldızlı otellerle donattılar.
Hadigari Cumhur’un Basın Gösterimi Harun Özakıncı ve Merve İldeniz’in Katılımıyla Yapıldı yazısına devam et
sadibey.com’da Yeni Bir Köşe: Sadi Bey’in “Ağaçları”
Sadi Bey, ikinci baharının birkaç yaz mevsimini Kınalı Ada’nın İstanbul’a bakan yüzündeki caddede bulunan bir binada geçirdi.
Caddedeki binaların 1 ve 2. katlarında oturan vatandaşların bazıları denizi iyi görek deye önlerindeki kamuya ait arazilerdeki ağaçların dallarını vahşi bir şekilde kırdılar.
O manzaradan bir fayda gelir mi ben bilemem, ama yaptıkları Sadi Bey’in “Ağaçları” köşesinin onlara ithaf edilmesine sebep oldu.
Her iki cihanda Cenab-ı Allah muratlarına erdire veya erdiremeye.
Sinetel Filmcilik Filmleri
Lilli ve Sihirli Kitabı (Der Drache Und Das Magische Buch – Lilly The Witch), Oyun (Thick as Thieves – The Code), 22 – 28 Mayıs 2009 seansları için tıklayınız.
Ankara Büyülüfener Sinemaları
Bahçelievler Büyülüfener Sineması, Kızılay Büyülüfener Sineması, 22 -28 Mayıs 2009 seansları için tıklayınız.
Yaşam Arsızı
Yaşam Arsızı, 22 – 28 Mayıs 2009 seansları için tıklayınız.
Aşk Uğruna (Yönetmen: Fred Cavaye)
Fred Cavaye’nin yönettiği ve Vincent Lindon, Diane Kruger, Lancelot Roch ile Olivier Marchal’ın oynadığı Aşk Uğruna (Pour Elle – Anything For Her), 05 Haziran 2009’da Tiglon Film dağıtımıyla Filma Ltd. tarafından vizyona çıkarıldı.
Lisa ve Julien’in mutlu bir evlilikleri vardır ve oğullarıyla birlikte sakin bir hayat yaşamaktadırlar. Fakat Lisa bir sabah cinayet iddiasıyla polis tarafından tutuklanır ve 20 yıl hapis cezasına mahkûm edilir. Karısının suçsuz olduğuna inanan ve onu bu durumdan kurtarmak için elinden gelen herşeyi yapmaya karar veren Julien çılgın bir plân hazırlar.
Cannes’dan Sıfır Kilometre Filmler “Kırmızı Halı”da
Kırmızı Halı’nın bu haftaki dosyası 62. Cannes Film Festivali. Festivalden galalar, ünlü yönetmenlerle röportajlar ve Cannes’a dair her şey mercek altına alınıyor. Programda ayrıca 16. Altın Koza Film Festivali’nden son haberler ve Devrim Arabaları filminin Monaco başarısı izlenebiliyor. Vizyondakiler bölümündeyse Müzede Bir Gece 2, Arkadaşımın Aşkı, Lilli ve Sihirli Kitabı ile Hadigari Cumhur filmlerinden ilk görüntüler izleyiciyle buluşuyor. Merve Genç ve Sıdıka Göztok’un hazırlayıp Ediz Gülten’in yönettiği Kırmızı Halı, Perşembe akşamı saat 20:00’de, Kanal 24’te.
Amerika’dan Hayat Manzaları
Donmuş Irmak (Frozen River)
Yönetmen-Senaryo: Courtney Hunt
Müzik: Peter Golub-Shahzad Ismaily
Görüntü: Reed Morano
Oyuncular: Melissa Leo (Ray Eddy), Misty Upham (Lila), Charlie McDermott (T. J. Eddy), James Reilly (Ricky Eddy)
Yapım: Sony Classics (2008)
Amerika’da ‘küçük karanlık bayan’ diye anılan yönetmen Courtney Hunt, ‘Donmuş Irmak’ filminde ‘süper güç’ Amerika’yı gerçekçi bir sinemayla perdeye yansıtıyor. Bu bağımsız film 2008’de Sundance Film Festivali’nde ‘Büyük Jüri Ödülü’nü de kazanmıştı.
Kumarbaz kocası evi terk edince iki oğluyla yapayalnız kalan Ray’in en büyük düşü bir ev sahibi olmak. Bir mağazada çalışan Ray’in diğer arabası çalınıyor. Bu olay onun hayatına macera ve para getiriyor bir zaman sonra. Ray, arabayı çalan Mohawk kızılderilisi bir kadınla, Lila’yla beraber göçmenleri ve sığınmacıları Kanada’dan ABD’ye, New York eyaletine arabanın bagajında taşıyorlar. Karşılığında da insan kaçakçılarından binikiyüz dolar kazanıyor bu iki kadın. Genç kadın Lila’nın da sorunları var. Bebeğini annesi almış ve ona göstermiyor. Lila da para kazanıp bebeğini yanına almak istiyor. Lila, Mohawk bölgesinde bir döküntü bir karavanda tek başına yaşıyor. Bu iki kederli kadın ellerinde olmadan kader birliği yapıyorlar işte. Doğuda kalan Kanada-ABD sınırı eksi yirmilerde soğuk olduğu için aradaki St. Lawrence Nehri donuyor. Böylece sınır kapısından geçmeden ırmak üzerinden göçmenleri ve sığınmacıları kolayca Amerika’ya geçirebiliyorlar. Sınır devriye polisleri, Ray beyaz olduğu için arabayı pek durdurmuyorlar. Kadın yönetmen Courtney Hunt, alttan alta beyaz kültürün bakışına eleştiri de getiriyor bu filminde. Bu beyaz kültürde ırkçılığın sosyopsikolojik ve külürel bir olgu olduğunu hissettiriyor yönetmen.
Bomba değil, bebek
İlk uzun filmini çeken Hunt, bu dingin ve sade anlatımlı bağımsız Amerikan sinemasından gelen “Frozen River-Donmuş Irmak”la, çeşitli festivallerden ödüllerle döndü. Aldığı en büyük ödül de, “bağımsız sinemanın kâbesi” olarak değerlendirilen Sundance Film Festivali’nde kazandığı “Jüri Büyük Ödülü” oldu. Hunt, bu filminde uluslararası anlamda adı duyulmamış oyuncularla çalışmış. Mekânlar ve karakterler gerçekçi. Bu film, Hollywood’un yansıttığı “büyüleyici” Amerika’dan görüntüler sunmuyor. İşsizlik ve gelecek korkusu yaşayan yoksulları anlatıyor. O, süper güç ve zengin ülke Amerika’dan insan manzaraları sunuyor bu film. Önyargılar ve ırkçılık da yansıyor filme. Öncelikle 11 Eylül’den sonra toplumu yönlendiren önyargılar Hunt’ın “Donmuş Irmak” filminde hemen fark ediliyor. Birçok insanı Kanada’dan Amerika’ya geçiren Ray ve Lila, bir Pakistanlı sığınmacı aileyi de sınırdan geçirirken bir trajedinin kıyısından dönülüyor. Pakistanlı karı-koca bagaja binerken, çantalarını da arabanın arka koltuğuna bırakıyorlar. Irmağı geçerlerken Ray, içinde bomba olur diye çantayı dışarı atıyor. Sınırı geçtikten sonra felâket anlaşılıyor. Çantanın içinde bomba değil bebek vardır. Bebek hayata dönünce (belgesel gerçekliğinde olduğu gibi) gözleriniz doluyor hemen. İşte böylesine gerçekçi bir film bu. Yönetmen Hunt’a Amerika’da “küçük karanlık bayan” dediklerini de anımsatalım. “Süpermen”lerin, “Batman”lerin, “Örümcek Adam”ların ötesindeki gerçek Amerika’yı beyazperdede görmek isteyenler için “Donmuş Irmak” filmi. Fonda duyulan müzikler de iyiydi.
(26 Mayıs 2009)
Ali Erden
Wenders’in Büyülendiği Her Şey
Palermo’da Yüzleşme (Palermo Shooting)
Yönetmen: Wim Wenders
Senaryo: Norman Ohler, Wim Wenders
Görüntü: Franz Lustig
Oyuncular: Campino (Finn), Giovanna Mezzogiorno (Flavia), Dennis Hopper (Ölüm Frank)
Yapım: Almanya (2008)
Sinemanın önemli yönetmenlerinden Wim Wenders’in ‘Palermo’da Yüzleşme’, mistik yönleriyle öne çıkıyor. Bu film, Wenders’in sevdiği her şeyi bir araya getirirken Ingmar Bergman ve Michelangelo Antonioni’ye de saygı sunuyor.
Wim Wenders usta, neredeyse on beş yılı aşkın bir zaman sonra ülkesine, Almanya’ya dönüyor. Wenders, “Palermo Shooting-Palermo’da Yüzleşme”yi 2007’nin yazında aynı gün ölen iki büyük usta, Ingmar Bergman ve Michelangelo Antonioni’ye adamış. Bu filmde, Bergman’ın 1956 yapımı “Det Sjunde Inseglet-Yedinci Mühür”le Antonioni’nin 1966 yapımı “Blowup-Cinayeti Gördüm” filmlerinin ruhunu hissediyorsunuz. Wenders, Werner Herzog, Volker Schlöndorf, Rainer Werner Fassbinder gibi “Yeni Alman Sineması”nın önemli yönetmenlerinden. Savaş sonrası kuşağının bu sorgulayıcı yönetmenleri filmleriyle sinemaya yeni bakış açıları getirdiler. Wenders, Amerika yollarına düştü. Şimdi Avrupa’ya, ülkesi Almanya’ya döndü. Aynı zamanda kendi doğduğu şehir Düsseldorf’a da dönüyor “Palermo’da Yüzleşme”yle.
Ölüm ve fotoğraf
Fotoğraf sanatçısı Finn, anlamlandıramadığı kâbuslar gördüğü için doğru düzgün uyuyamıyor. Gölgelerin düştüğü grimsi tonların olduğu evinde her sabah aynı anı yaşıyor sanki. Her uyandığında ışıklar içindeki solgun Düsseldorf’u seyrediyor. Finn, yoğunlukla iç mekânlarda ve yapay dekorlarda çalışan bir sanatçı. Hamile olan son modeli (Milla Jovovich), onu hem dış hem gerçek mekânlara itiyor. Puslu ve gri bulutlu Düsseldorf’tan güneşli Palermo’ya uzanmak gerçeküstü bir an gibi. Açıkhava müzesi gibi Sicilya adasının şehri Palermo onun kâbuslarıyla da yüzleşmesine neden oluyor. Ama, öncesinde Ölüm’le yüz yüze gelmesi gerekiyor Finn’in. Farkında olmasa da Ölüm’ün fotoğrafını çekiyor o muhteşem panaromik fotoğraf makinesiyle. Düsseldorf şehrinde mavimsi tat veren bir gri renk tonuyla mekânlarını yansıtırken, Palermo şehrindeyse renkler birdenbire açıyor. Film, dışavurumculukla gerçeküstücülük estetikleri arasında da gidip geliyor böylece. Düsseldorf’ta, gölgeler, mekânlara düşen ışıklar, dekorlar sanki Finn’in iç dünyasından dışa yansıyanlar gibi. Palermo’daki mekânlar, ışık düzenlemeleri, renkler sanki bir rüyadan perdeye yansıyanlar gibi. Palermo, mistisizmi daha yoğun hissettiriyor seyirciye. Finn, Palermo’da bir “filanör” gibi aylak aylak dolaşıp duruyor. Fotoğraflar çekiyor. Bir bankta uyuyakalan Finn, uyandığında resmini yapan Flavia’yla karşılaşıyor. Resim restorasyonuyla uğraşan Flavia’yla arkadaşlığını da ilerleten Finn, Ölüm’le yüz yüze geliyor sonra. Finn, kendine Frank diyen Ölüm’le fotoğraf üzerine yaptığı felsefi konuşmaları gerçekten heyecan vericiydi. Çekilen her fotoğraf ölümü mü hatırlatıyor? Yoksa doğrudan ölüm müdür?
Wenders bu filminde fonda az müzik kullanmış. Seyirci, Finn’in kulaklığıyla dinlediği müzikleri duyuyor yoğunlukla. Kulaklıkta duyulan bu müzikler, seyirciyi Finn’in ruhunun içine alıyordur belki de. Wenders, seyirciyi Finn gibi bilinmezlikler içinde oradan oraya savuruyor çünkü. Alman müzisyen Campino filmde iyi bir performans gösteriyor. Kendisi de Düsseldorf doğumlu olan Campino, “Die Toten Hosen” (Ölü Pantolonlar) adlı çılgın bir punk müzik grubunun da solisti. Flavia karakterini canlandıran İtalyan kadın oyuncu Giovanna Mezzogiorno’yu Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı “La Finestra di Fronte-Karşı Pencere” filminden anımsayabilirsiniz. Amerikalı aktör-yönetmen Dennis Hopper da Ölüm Frank rolüyle filme çok şey katıyor. Aslında bu filmde Wenders’in sevdiği her şey bir araya gelmiş sanki. Doğduğu şehir Düsseldorf, büyülü Akdeniz şehri Palermo ve Amerika’yı hissettiren büyük oyuncu Dennis Hopper, punk şarkıcısı Campino, rockçı Lou Reed, oyuncu Milla Jovovich, Bergman, Antonioni ve tabii ki fotoğraf sanatı. 14 Ağustos 1945′te Düsseldorf’ta doğan Wenders, Cannes Film Festivali’nde iki ödül kazandı. 1984’te “Paris, Texas” filmiyle “Altın Palmiye”yi alırken, 1987’de “Der Himmel über Berlin-Arzunun Kanatları”yla da “En İyi Yönetmen” oldu. 1982 yılında Venedik Festivali’nde “Stand der Dinge-Olayların Gidişi”yle ilk büyük ödülü “Altın Aslan”ı kazanmıştı Wenders. Ustanın “Palermo’da Yüzleşme” filmini Filmekimi’nde görmüştük.
(26 Mayıs 2009)
Ali Erden
Sine-Sen Sanat Grubu Toplantıları Devam Ediyor
Sine-Sen – Türkiye Sinema Emekçileri Sendikası Sanat Grubu’nun Sine-Sen toplantı salonunda yaptığı toplantılar devam ediyor. 18 Mayıs Pazartesi günü başlayan yeni dönem toplantılarında mesleki tanımlama ve sektöre dair talepleri içeren metinler tartışılıyor. Konuya duyarlı tüm sanat grubu çalışanları toplantılara bekleniyor. Toplantıların başlaması sebebiyle Sine-Sen “Sinema, Televizyon ve Reklam Sektörü Çalışanlarına” başlığıyla bir duyuru yayınladı.
Sine-Sen Sanat Grubu Toplantıları Devam Ediyor yazısına devam et
Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Sinemaya Destek
Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Destekleme Kurulu’nun 2009 yılı ilk değerlendirme toplantısı yapıldı. Toplantıda, toplam 15 projeye destek verilmesi kararı alındı. Bu projelerden 12’si uzun metrajlı kurgu film yapımı, 3’ü de yapım sonrası proje. Kültür ve Turizm Bakanlığı, bu yapımlara destek olarak, toplam 3 milyon 110 bin TL aktaracak. Destek alan projeler arasında Umut Üzümleri, Sultan Mutfakta, İstanbul İşgal Altında, Gölgeler ve Suretler, Sevdaya Durdu Zaman, Bizim Büyük Çaresizliğimiz, Saç ve Ateşin Düştüğü Yer var. (Haber: Serpil Boydak)