Wenders’in Büyülendiği Her Şey

Palermo’da Yüzleşme (Palermo Shooting)
Yönetmen: Wim Wenders
Senaryo: Norman Ohler, Wim Wenders
Görüntü: Franz Lustig
Oyuncular: Campino (Finn), Giovanna Mezzogiorno (Flavia), Dennis Hopper (Ölüm Frank)
Yapım: Almanya (2008)

Sinemanın önemli yönetmenlerinden Wim Wenders’in ‘Palermo’da Yüzleşme’, mistik yönleriyle öne çıkıyor. Bu film, Wenders’in sevdiği her şeyi bir araya getirirken Ingmar Bergman ve Michelangelo Antonioni’ye de saygı sunuyor.

Wim Wenders usta, neredeyse on beş yılı aşkın bir zaman sonra ülkesine, Almanya’ya dönüyor. Wenders, “Palermo Shooting-Palermo’da Yüzleşme”yi 2007’nin yazında aynı gün ölen iki büyük usta, Ingmar Bergman ve Michelangelo Antonioni’ye adamış. Bu filmde, Bergman’ın 1956 yapımı “Det Sjunde Inseglet-Yedinci Mühür”le Antonioni’nin 1966 yapımı “Blowup-Cinayeti Gördüm” filmlerinin ruhunu hissediyorsunuz. Wenders, Werner Herzog, Volker Schlöndorf, Rainer Werner Fassbinder gibi “Yeni Alman Sineması”nın önemli yönetmenlerinden. Savaş sonrası kuşağının bu sorgulayıcı yönetmenleri filmleriyle sinemaya yeni bakış açıları getirdiler. Wenders, Amerika yollarına düştü. Şimdi Avrupa’ya, ülkesi Almanya’ya döndü. Aynı zamanda kendi doğduğu şehir Düsseldorf’a da dönüyor “Palermo’da Yüzleşme”yle.

Ölüm ve fotoğraf

Fotoğraf sanatçısı Finn, anlamlandıramadığı kâbuslar gördüğü için doğru düzgün uyuyamıyor. Gölgelerin düştüğü grimsi tonların olduğu evinde her sabah aynı anı yaşıyor sanki. Her uyandığında ışıklar içindeki solgun Düsseldorf’u seyrediyor. Finn, yoğunlukla iç mekânlarda ve yapay dekorlarda çalışan bir sanatçı. Hamile olan son modeli (Milla Jovovich), onu hem dış hem gerçek mekânlara itiyor. Puslu ve gri bulutlu Düsseldorf’tan güneşli Palermo’ya uzanmak gerçeküstü bir an gibi. Açıkhava müzesi gibi Sicilya adasının şehri Palermo onun kâbuslarıyla da yüzleşmesine neden oluyor. Ama, öncesinde Ölüm’le yüz yüze gelmesi gerekiyor Finn’in. Farkında olmasa da Ölüm’ün fotoğrafını çekiyor o muhteşem panaromik fotoğraf makinesiyle. Düsseldorf şehrinde mavimsi tat veren bir gri renk tonuyla mekânlarını yansıtırken, Palermo şehrindeyse renkler birdenbire açıyor. Film, dışavurumculukla gerçeküstücülük estetikleri arasında da gidip geliyor böylece. Düsseldorf’ta, gölgeler, mekânlara düşen ışıklar, dekorlar sanki Finn’in iç dünyasından dışa yansıyanlar gibi. Palermo’daki mekânlar, ışık düzenlemeleri, renkler sanki bir rüyadan perdeye yansıyanlar gibi. Palermo, mistisizmi daha yoğun hissettiriyor seyirciye. Finn, Palermo’da bir “filanör” gibi aylak aylak dolaşıp duruyor. Fotoğraflar çekiyor. Bir bankta uyuyakalan Finn, uyandığında resmini yapan Flavia’yla karşılaşıyor. Resim restorasyonuyla uğraşan Flavia’yla arkadaşlığını da ilerleten Finn, Ölüm’le yüz yüze geliyor sonra. Finn, kendine Frank diyen Ölüm’le fotoğraf üzerine yaptığı felsefi konuşmaları gerçekten heyecan vericiydi. Çekilen her fotoğraf ölümü mü hatırlatıyor? Yoksa doğrudan ölüm müdür?

Wenders bu filminde fonda az müzik kullanmış. Seyirci, Finn’in kulaklığıyla dinlediği müzikleri duyuyor yoğunlukla. Kulaklıkta duyulan bu müzikler, seyirciyi Finn’in ruhunun içine alıyordur belki de. Wenders, seyirciyi Finn gibi bilinmezlikler içinde oradan oraya savuruyor çünkü. Alman müzisyen Campino filmde iyi bir performans gösteriyor. Kendisi de Düsseldorf doğumlu olan Campino, “Die Toten Hosen” (Ölü Pantolonlar) adlı çılgın bir punk müzik grubunun da solisti. Flavia karakterini canlandıran İtalyan kadın oyuncu Giovanna Mezzogiorno’yu Ferzan Özpetek’in 2003 yapımı “La Finestra di Fronte-Karşı Pencere” filminden anımsayabilirsiniz. Amerikalı aktör-yönetmen Dennis Hopper da Ölüm Frank rolüyle filme çok şey katıyor. Aslında bu filmde Wenders’in sevdiği her şey bir araya gelmiş sanki. Doğduğu şehir Düsseldorf, büyülü Akdeniz şehri Palermo ve Amerika’yı hissettiren büyük oyuncu Dennis Hopper, punk şarkıcısı Campino, rockçı Lou Reed, oyuncu Milla Jovovich, Bergman, Antonioni ve tabii ki fotoğraf sanatı. 14 Ağustos 1945′te Düsseldorf’ta doğan Wenders, Cannes Film Festivali’nde iki ödül kazandı. 1984’te “Paris, Texas” filmiyle “Altın Palmiye”yi alırken, 1987’de “Der Himmel über Berlin-Arzunun Kanatları”yla da “En İyi Yönetmen” oldu. 1982 yılında Venedik Festivali’nde “Stand der Dinge-Olayların Gidişi”yle ilk büyük ödülü “Altın Aslan”ı kazanmıştı Wenders. Ustanın “Palermo’da Yüzleşme” filmini Filmekimi’nde görmüştük.

(26 Mayıs 2009)

Ali Erden