Etiket arşivi: Safe Place

Sadece Senin İçin Yazdığım Satırlar

‘Güvenli bir Yer / Sígurno Mjesto’ dış sesin acıyı yüreğinde hissettiğimiz tonlaması ile açılıyor. ‘Bunların hiçbiri yaşanmamış olsaydı, sana şunları anlatabilirdim. Bak bu senin oturduğun bina ve şimdi yirmiye kadar sayacak ve koşarak içeri gireceğim.’ Ağabey Bruno’nun sözleridir bunlar. Sakin bir akşamüstü, girişinde çocukların kaygısızca oynadığı, bir köpeğin çimenlik alana doğru seğirttiği kadraja soluk soluğa giren genç adamın gri tonlardaki sevimsiz toplu konut binasına dalışını ve deli bir hızla merdivenleri çıktığını duyarız. Bir dairenin kapısını umutsuzca yumrukladıktan sonra açılmayan kapıyı kırar. Sonrası karanlıktır. İntihar teşebbüsünde bulunan kardeşini kurtarma derdindedir, lakin karşılaştığı manzara umut verici görünmez. Ancak Bruno her şeyi yeni baştan yazmaya kararlıdır. Sadece onun için yazdığı sözcüklerle iletişim kuracağı kardeşini polis karakolu ve psikiyatri koğuşunun soğuk ve ilgisiz duvarlarının dışına çıkarmaya ve annelerini de yanlarına alarak Damir’i son kez mutlu resim verdiği sahil kentine götürmek tek gayesidir artık.

Hırvat asıllı yönetmen Juraj Lerotić ilk uzun metrajında kendi hayatından esinler taşıyan kişisel trajediyi perdeye taşıyor. Bu katarsis sürecinde daha da ötesine giderek kimselere emanet edemediği Bruno rolünü bizzat kendisi üstlenmiş. Kederli öyküsüne yaklaşımı soğukkanlı ve oldukça mesafeli. Deneyimli görüntü yönetmeni Marko Brdar şizofren bir kafanın içinde nelerin döndüğüne dair biçimsel arayışların izinde beklenmedik açılar ve kadrajlar denemiş. Işık-gölge kullanımı, karanlık-aydınlık zıtlıkları ile çıkış umudunun peşine düşülmüş. Bu ısrarlı arayışın meta anlatının ilk bölümünde çok iyi işlediğini söyleyebilirjz. Akıl sağlığı sorunlarının aile bağlarını nasıl etkilediğine dair hassas bir keşif niteliği taşıyan deneme, Split’te geçen son bölümde daha konvansiyonel bir anlatıma yöneldiğinde bir miktar irtifa kaybına uğruyor belki ama bütünüyle bakıldığında sinemanın anlatım olanakları üzerine son derece özgün bir yapımla karşı karşıya olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz. Oyuncu / yönetmen Luratić’in yanısıra içe dönük Damir’de Goran Marković, annede deneyimli aktris Snježana Sinovčić Šiškov’un performansları övgüye değer. Kurguda Marko Ferković’in çabası da öyle. Geçtiğimiz yıl Locarno’dan en iyi erkek oyuncu (Marković), en iyi yönetmen ve en iyi ilk film ödülleri ile dönen, Hırvatistan’ın 2023 Oscar ödülleri aday adayı olan film sevindirici bir biçimde ülkemiz salonlarında gösterime çıkıyor ve sinefiller tarafından keşfedilmeyi bekliyor.

(14 Eylül 2023)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Zorluklardan Kaçmak İçin: Güvenli Bir Yer

Sosyal devlet, gelin biz buna çağdaş devlet diyelim, vatandaşlarının barınma, beslenme, eğitim, sağlık haklarını gözetir ve hizmetlerini karşılıksız verir. Peki, bu her zaman, her ülkede karşımıza çıkıyor mu? Tabii ki hayır. Parası olanın düdüğü çaldığı gibi bu temel hak ve özgürlükleri kullanabiliyor.

Jurac Lerotic, başrolünde de oynadığı, özyaşam öyküsünden önemli kesitler içeren filminde aslında bu temel soruna parmak basıyor. Bruno (Jurac Lerotic), kardeşi Damir’in (Goran Markovic) intihar eğilimli olduğunu bilir, gelen telefonla da girişimini engellemek için kapısını kırarak eve girer. Polis, her yerde olduğu gibi sadece kendi bakışıyla doludur ve suçlu peşindedir, ilk bulduğu(!) kişi doğal olarak da Damir’i kurtaran Bruno’dur.

Burada bir küçük ayrıntıyı atlamak istemem: Ambulansa binmek isteyen kardeşi, görevliler engeller; o da sesini çıkartmadan kabul eder. Bizde, biri ambulansla hastaneye gönderilirken hangi görevli, ‘Binemezsiniz.’ diyebilir? Olay çıkar valla.

Zorlu, karamsar…

İntihar eğilimli birinin öyküsünü anlatmak başlı başına güç; buna seyirciyi katmak için ister istemez dar, sıkıştırılmış etkisi veren bir ölçek tercih edilmeli ve alabildiğine ışığı az kullanmalı. Bu açıdan film başarılı. Gerçekten de film boyunca merakla birlikte, sıkılıyorsunuz. Merakla birlikte, çünkü ne olacağını bilemiyor, her sekansın, her planın arkasından bir ‘sürpriz’ bekliyorsunuz.

Filmde kafa karışıklığı, bilinmeyenin gizemi, korku ve çaresizlikle birlikte sevilen birini (burada kardeş ve oğul, çünkü anne de geliyor) kazanma duygusunu bir arada yaşıyoruz.

İyi niyet yeterli mi?

Bruno’nun kardeşi Damir’i yaşamda tutmaya çabalaması iyi niyetli ve bir o kadar da kıymetli. Yönetmenin bakışı ise sadece Bruno ve Damir’le sınırlı değil… Mekân yok, zaman yok, kişiler pek tanıtılmıyor (Bruno’nun sinema sektöründen olduğunu öğreniyoruz sadece, zaten özyaşam etkisini o sayede öğreniyoruz). Orada anlatılan kişi ve olaylar herkesin başına gelebilir. Bir insanı kurtarma çabasını herkes her zaman verebilir.

Burada bir ara daha vermeli… Sağlık görevlilerinin soğukkanlılıktan öte duyarsızlığı (belki sürekli karşılaştıkları için fazlaca deneyimli oldukları söylenebilirse de) izleyicide kaygıyı alabildiğine arttırıyor.

Psikolojinin karamsarlığını seven izleyicilere…

15 Eylül’den başlayarak gösterimde…

(13 Eylül 2023)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com