Etiket arşivi: Dublör

İsimsiz Kahramanların Şerefine

‘Dublör / The Fall Guy’ sinemada dijital efektlerin yaygınlaşmasıyla gözden düşen meslek grubuna ithaf edilmiş. Kendisi de dublör takımından olan ve 2014 yapımı ‘John Wick’ ile yönetmenliğe geçen David Leitch adrenalin yüklü aksiyon filmi yapımcılığının heyecan verici dünyasında doğrudan edindiği deneyimi ve benzersiz bakış açısını perdeye taşıdığı filminde sette geçirdiği ölümcül kazanın ardından izini kaybettiren tecrübeli dublör Colt Seavers’ın (Ryan Gosling) öyküsünü anlatıyor.

Hayatının aşkı yönetmen yardımcısı Jody (Emily Blunt) ile birlikte hayallerinin mesleğini icra eden genç adam yüksekten düşüp omurgasını parçaladığı kaza sonrasında kurşun geçirmez olmadığının farkına varmış ve hayata küsmüştür. Vale olarak çalıştığı Meksika restoranından 18 ay sonra tekrar setlere dönmeyi işbilir yapımcı Gail’in (Hannah Waddingham) ısrarı, biraz da aylardır arayıp sormadığı eski sevgilisinin ilk yönetmenlik denemesinde çalışmak için kabul eder. ‘Kovboylar ve Uzaylılar / Cowboys & Aliens’ ve ‘Çöl Gezegeni / Dune’ gibi filmlerin eğlenceli parodisi görünümündeki kozmik aşk destanı ‘Metal Fırtınası’ adlı yapımda, Guiness Rekorlar Kitabı’na geçmeye aday arabayla 8,5 takla atma benzeri türlü numara çekerek aksiyon alemine dönüş yapar. Filmin global şöhreti Tom Ryder (Aaron Taylor – Johnson) sırra kadem bastığında Colt’tan onu 48 saat içinde bulup sete getirmesi istenir. Sidney’e uçan korkusuz dublörümüzü hain bir tuzak beklemektedir oysa.

Özgün adını başrolünü Lee Majors’un oynadığı ‘80’li yılların ünlü TV dizisinden alan film, ‘Deadpool 2’ ve bir dönem dublörlüğünü yaptığı Brad Pitt’in başrolde olduğu geçtiğimiz yılın ilgiye değer aksiyonu ‘Suikast Treni / Bullet Train’ yönetmeninin tüm birikimini ustaca ortaya koyduğu akıcı ve eğlenceli bir seyirlik olmuş. Senaryosu David Pearce tarafından kaleme alınan yapım ilk yarısında Gosling ile Blunt’ın tutmuş kimyasından destek alarak klasik Hollywood’un altın çağından ‘screwball güldürüleri’nin izini sürüyor. İkinci bölüm ise araba takip sahneleri ve ustalıklı dövüş koreografisiyle aksiyon emektarlarının gözüpek numaralarından bir demet sunuyor. Bu arada türün CGI salgını öncesi ünlü klasiklerinden ‘Kaçak / The Fugitive’, ‘Son Mohikan / The Last of the Mohicans’, ‘Thelma ve Louise’ gibi kimi örnekler saygıyla anılıyor.

‘Dublör’ eski usul aksiyon filmlerinin izinde keyifli bir sinema tadı veriyor. Ustalıklı kurgusu, zeki esprileri, nostaljik bölünmüş ekran sahneleri, finalde Jason Momoa benzeri türlü sürprizleriyle ilgi çekiyor. Miami Vice dublör takımı tişörtü ile boy gösteren Gosling, ‘Barbie’den sonra bu kez Ken’in aksiyon figürü versiyonuyla şöhretini perçinliyor. The Kiss’in ünlü disco hiti ‘I was made for loving you’ kavga gürültü arasında yaşam bulan romantik aşkın sözcülüğünü yapıyor.

(04 Mayıs 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Dışı Seni Yakar, İçi Beni: Dublör

Sinemada veya televizyonda görünmeyi herkes ister. Hem biliyorsunuz, dünyanın en kolay işidir yönetmenlik, değil mi? Yönetmen de olabilirim, oyuncu da… Herkesin gönlünde yatan bu mesleğin; içine girdiğinizde nasıl çetrefilli, nasıl zor olduğunu, nasıl süreç istediğini, zaman ve zemin tanımadığını, gecesi gündüzü bulunmadığını anlıyorsunuz. “Davulun sesi uzaktan hoş gelir” sözü boşuna söylenmemiş… Şimdi, “Dublör”ü bir yana bırakıp o zorluğun, o sıkıntılı sürecin nasıl olduğuyla başlayalım: Tam sırası.

Sinemanın ilk yıllarında yönetmen yokmuş; işi, ilişkileri koordine eden biri varmış ve o neredeyse her işi çözümlüyormuş. Zaman içerisinde işin içine estetik kaygıları da katan kişi(ler) yönetmen olmuş; zaten yönetmen sineması da öyle çıkmış ortaya. Buraya kadarı tamam. Zaman geçip teknoloji geliştikçe ekipler kalabalıklaşmış, işler birbirinin içine geçmiş, ekipler ayrışmış, her ekibin bir başı olmuş (şef) ve işler eşgüdümle yapılmaya başlanmış. Senaryo yazandan tutun da ışıkçısına, montajcısından tutun da filmin yapım aşamasında görev alan herkes elbirliğiyle bu işin başarısı için çalışmaya başlamış. Bugün “Yedinci Sanat” dediğimiz sinema, böylece herkesin gönlünde taht kurmuş ve gözdesi olmuş.

“Dublör”ü ilk çeyrek bölümünde, tam da bu nedenle çok sevdim. Öyküsünü, mesajını koyun bir tarafa… Sinema Televizyon okullarındaki öğrenciler için müthiş anlamlı ve güçlü bir ders bu açıdan bakınca. Yapımcıyla yönetmen, kameramanla ışıkçı, bilgisayar başında görev yapanla set ekibinin her an her şekilde bir isteği, yapması gereken bir iş var. Zamanında ve yerinde yapılmazsa sonucun hüsran olacağını kabul etmelisiniz. Bir kişiyle sınırlı değil ki (bir yazar veya ressam tek başına üretiyor; oysa sinema hem ekip işi hem de bir endüstri) koca bir ordu çalışıyor kameranın arkasında. Yani, yapılan iş “ne olacak ben de yaparım” denilebilecek kadar küçümsenemez. (Burada aklıma Kenan Evren geldi, resim yapmaya soyundu bir zamanlar, “Ne olacak ben de yaparım o resimlerden” demiş ve tuvalin önüne geçmişti. Rant peşinden koşanlar, yalaka takımı avuç dolusu para sayıp satın aldı resimlerini. Devran dönüp de forsu sönünce, beş para bile etmedi o resimler.)

İzle, mutlu ol, unut

Filmden çıkarken bir arkadaşım, “Dublör”ün gerçekten keyifli bir aksiyon, güçlü bir komedi, adrenalin dolu heyecan yüklü olduğunu belirttikten sonra, “izle, mutlu ol, unut” diye özetledi. Sevimli bir çift, müthiş bir prodüksiyon, hoş bir komedi, iyi bir mizah, sürükleyici bir aksiyon filminde biz izleyicileri de taşıyor iki saat boyunca. Sürenin uzunluğunu hiç fark etmiyorsunuz.

Yönetmen David Leitch’in gençliğinde dublörlük yaptığını biliyorduysanız, filmin albenisini baştan kabul edersiniz. Daha önceki filmlerinde sürükleyici ve aksiyon dolu sahnelerle duygusal sahneleri çok iyi harmanladığını bilirsiniz. Başından bir kaza geçen Dublör Colt Seavers (Ryan Gosling), sevgilisi ilk filmini çekecek olan Jody’yi (Emily Blunt) için yeniden setlere döner. Filmin yapımcısı Gail (Hannah Waddingham), çıkarları için filmin asıl oyuncusuyla bambaşka bir iş peşindedir. Amacını anlamışsınızdır, hem para kazanacak hem de Colt’tan kurtulacaktır.

Gerçekten keyifli bir film, seveceksiniz.

26 Nisan’dan başlayarak gösterimde…

(24 Nisan 2024)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com