Selin Sabit

Matrix Reloaded
1. Adam – Her şey seçimle başlar.
2. Adam – Hayır, yanlış. Seçim, güçlülerle güçsüzler arasında yaratılmış bir illüzyondur.

Ben ve Gölgelerim (Me & My Shadows)
Kadın – Önemli olan birini ne kadar sevdiğin değil. Onunla günlerini nasıl geçirdiğin… Nasıl…?

İngiliz Hasta (The English Patient)
Kadın – Yeni aşıklar gergin ve hassastırlar.
Adam – Yani?
Kadın – Yani her şeyi mahvederler.
Adam – Neden?
Kadın – Çünkü sevgili dostum, aşık kalp ateşten bir organdır!

Elizabeth
Kadın – Başka bir dünyada, başka bir zamanda belki… Beni sevebilir miydin?
Adam – Ben sadece bir tek dünya biliyorum. Ve bu dünyada ben sizi sevdim.

Hayatını Çalan Hırsız (A Beautiful Secret)
Çocuk – Bence diğerlerinin düşünceleri önemlidir. İnsanların ben ve eşyalarımla ilgili düşündükleri önemlidir.
Kadın – Evlât, gerçekten kim olduğunu bilmek için diğerlerine ihtiyacın olduğunu söyleme bana!
Çocuk – İnsanlar aşık olduklarında düşünürler mi sence?
Kadın – Hayır! Aşıklar sadece severler.
Kadın – Mutlu olmak için kimseye, hiçbir şeye ihtiyacın yok… Sadece mutlu olduğunu ve yaşadığını hissetmen yeterlidir! Asla içindeki çocuğu aldatma. Hayatını iki yaşındaymış gibi yaşa, hiçbir şeyden korkma! Çekinme… İnsanların senin için ne düşündüğünü umursama. Suya ilk dokunduğun zamanki gibi, annenin ilk gülümsemesindeki gibi hayatın tadını çıkar. Tadını çıkar ve yaşa! İstersen bana inanmayabilirsin ama dene!…

Issız Adam
Kadın – Sen nasılsın, nasıl gidiyor her şey? Restoran falan devam değil mi?
Adam – Çok iyiyim, her şey yolunda.
Adam iç ses – Hiç iyi değilim Ada. Seni hiç unutmadım. Bunların olacağını hiç düşünmemiştim. Yarım yamalağım. Her şey bombok. Sen atlattın mı? Benden intikam mı alıyorsun? Gülümsüyorsun. Gerçek mi? Hiç böyle olacağını düşünmemiştim. Senden ayrıldığım ilk günler kuş gibi hissetmiştim kendimi. Sana da kendime de iyilik yaptığımı düşünmüştüm. Ta ki ufacık bir şey beni darmadağın edene kadar. Sana ait ufacık bir şey alay etti benimle o gün. İşte o sabah seni ve neleri kaybettiğimi anladım. Bir daha sen olmayacaktın. Bir daha bunu yaşayamayacaktım ben başkasıyla. Biliyor musun, ne günlerde kaybettiğini bilmediğin o küçük saç tokası hâlâ cebimde durur…
Adam – İyiyim, çok iyiyim. Senin dükkânı emlâkçı yapmışlar biliyor musun?
Kadın – A, evet! Sinem söylemişti.
Adam – Bende geçiyordum geçen gün önünden. O zaman gördüm. İşim vardı o taraflarda.
Adam iç ses – Hayır Ada. Yalan söylüyorum. Ben zaman zaman gidip bakıyorum o sokağa. Her şeyin eskisi gibi olduğunu düşünüyorum. Orada öylece duruyorum. Senin içerde oturduğunu ve hâlâ kahramanlar yaptığını düşünüyorum. Kendimi aldatıyorum, avunuyorum Ada…

Milyoner (Slumdog Millionaire)
Adam – Benimle gel.
Kadın – Başka bir yere mi? Nereye? Neyle yaşayacağız?
Adam – Aşk!

Şüphe (Doubt)
Adam – Sizinle baş edebilirim.
Kadın – Kaybedersiniz.
Adam – Merhametiniz nerede?
Kadın – Ulaşabileceğiniz yerde değil…

Vicdan
1. Kadın – Sen biliyor muydun?
2. Kadın – Senin Mahmut’u ayarttığını mı?
1. Kadın – …
2. Kadın – Biliyordum. Ama öğrendiğimde büyümüştüm…

Gecenin Ardından (Come Earyl Morning)
Kadın – Şu parçayı okuyordum ve doğrusunu isterseniz anlayamıyorum: “Tanrı acı çekenleri ve büyük acıları, bütün suçları ve günahları, suçluluk duygusunu temizlemeden, babadan çocuğa geçen günahlarla beraber üçüncü ve dördüncü nesle aktarır.”
Papaz – Jeremiah 31:30 diyor ki: “Ama herkes kendi günahlarından sorumludur. Herkesin dişleri yediği üzümler kadar çürüyecektir.”
Kadın – Bu ne demek anlamadım. Dişer ve üzümlerle ilgili bir şey duymak istemiyorum. Benim merak ettiğim başka bir şey var. Babamızın günahlarını merak ettim. İşte bunu öğrenmek istiyorum. Neden benim suçum olmayan şeyler benim üstüme kalıyor? Tanrı bana bunu neden yapıyor? Hiç adil değil.
Papaz – Ağaçlarla sorunun var mı?
Kadın – Hayır.
Papaz – Tamam. Bir ağaç kurtlandığı zaman, tohum düşürünce, tohumdan yetişen ağaçta aynı hastalığa yakalanır. Buna haksızlık diyemezsin. Tanrı’nın yöntemi bu. Tanrı böyle iş yapar.
Kadın – Ne yani, bu kadar mı? Yani buna alışmak zorunda mıyım?
Papaz – Zamanla tohumlardan biri gelişme gösterir.
Kadın – Ama geçen pazar günü “Armağanı isterseniz alırsınız, ararsanız bulursunuz. Çalarsanız kapı elbet açılır.” demiştiniz. Ben sürekli çaldım, çaldım ve artık gerçekten çok yoruldum.
Papaz – O halde çalmayı bırak ve içeri gir!…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu