Öyle At ki, Kendin de İnan: Ben de Yaparım…

Hatırlayanlarınız vardır; 12 Eylül cuntasının başı, Kenan Evren, kendini öyle büyük görüyordu ki aynanın önünde, her şeyi yapabileceğini söylüyordu. Bir gün, bir sergiye düştü yolu… yok, o, bile isteye gitmezdi sergiye, muhakkak birileri “Efendim, halk sizi sanatla iç içe görmek ister.” deyip kandırmıştır muhakkak, çünkü işi başından aşkındı hep. Picasso diye anımsıyorum, ama fark etmez, bir başka ressam da olabilir, tablonun önüne gelip, ne olduğunu sorar. Yanındakiler anlatırlar… “Onu ben de yaparım.” sözleri çıkar, hep nefret yayan ağzından. Resimler yapar emekliliğine yakın. Çevresindekiler (siz onlara dalkavuk diyebilirsiniz) çok güzel olduğunu söyleyip satılabileceğini ileri sürerler. Resimleri satılır da… En çok da devletle işi olan, ihale peşinde koşan, kendisini göstermek isteyenler alır, çuval dolusu (gerçekten de çuval dolusudur, çünkü enflasyon nedeniyle onlu, hatta binli liralar yerini çoktan milyona, milyara bırakmıştır.

Tamam, tamam, acele etmeyin; o tabloların hepsi çöp değerinde bile değil artık. Bilmem, belki binlerce yıl sonrasına kalırsa “Bakın, bir darbe lideri kendini öyle yüksekte görüyordu ki, ressamlığa soyunmuş, herkese kendini güldürmüştü.” denilir.

Aynı yolu takip edenler de çıktı sonradan. Biri, “Tükürürüm öyle sanatın içine.” diye kendini ve kültürel değerini ortaya koyarken diğeri “ucube” diye nitelediği, belki de dünya barışını konu alan ve barış kapısını aralaması söz konusu anıtı küçümsedi.

Senaryo yazmak kolay mı?

Senaryo de nereden çıktı, diye sorabilirsiniz… Özgür Sanat Meclisi toplantılarının birinde, sohbet arasında konu sinemaya, oradan da senaryoya geldi. Ben senaryo yazmanın kolay olduğunu söyledim. Bir arkadaşım -ki, sinema alanında yetkin ve sözü geçen biridir- konusu, ritmi, kurgusu diye sıralayıp zorluğunu, hatta çok zor olduğunu ifade edince, “O öyküde de var, diğer tüm sanat dallarında olduğu gibi, senaryo yazmak teknik bir uygulamadır, ara ürün olarak geçer; en önemli belirleyicisi görselliğidir.” dedim. Tabii ki, orada kaldı o tartışma. Çünkü senaryonun aslı öyküdür ve öyküyü yazmadan senaryoya çeviremezsiniz. Öykünün de karakter yaratmaktan, mekân belirlemeye, olay örgüsünün birbirini takip etmesinden ritmine, kurgusuna ve daha birçok konuya dek önemli odağı vardır. Senaryolaştırmak, işte o öykünün görselleştirilmesidir… Neyse, dersimiz… şeeyyy, derdimiz o değil.

Bir Umut filmi…

Hepimizin bildiği gibi kitle iletişim araçları sadece basılı gazetelerle sınırlı değil, internetteki siteler de ilgi çekiyor, gündem belirleyip sorun çözümüne destek veriyor.

İnternetteki bir sinema sitesinin (daha önce “cinsiyetçi” yaklaşımı nedeniyle bir tartışma yaşandı ve sitesinden birkaç arkadaş ayrıldı, protesto ederek) patronu, Bir Umut filminin yönetmeni Ümit Köreken’e, “kötü senaryo” demiş. Ümit, nazik insan, ses çıkarmamış, hem basın gösteriminde hem de onca gazetecinin önünde, büyük olasılıkla yutkunmuştur içten içe… Ertesi gün, bir başka filmin basın gösteriminde, o ‘patron’ aynı konuyu yeniden gündeme getirerek, “Onun gibi yüz senaryo yazarım.” diye iddia etti. “Boş ver yüz taneyi, bir tane yaz getir, görelim.” dedim, kendimi tutamayarak. “Yazarım tabii.”, diye kabûl etti iddiayı. Bekleyeceğiz. Şimdi okurlar da duymuş olacak, onlar da bekleyecektir muhakkak.

Yaşar Kemal…

…ama önce Cervantes’ten aktarayım, Yaşar Kemal’e öyle geleyim, izniniz olursa… Derler ki, İspanya’nın ünlü yazarına, biri bir roman çalışması getirir; “Üstat, bir okusan da görüşlerini bildirsen, belki basılır da ben de hem ün, hem un kazanırım.” der. Cervantes, çalışmayı okur. Özünü çok beğenir, ama iyi işlenmemiştir ve okunamayacak denli kötü yazılmıştır. Oturur yeniden yazar aynı öyküyü: Don Kişot.

Şimdi Yaşar Kemal’e gelebiliriz… “Bir yaprağın düşüşünü altmış sayfada anlatır.” derler, gerçekten de betimlemeleriyle sadece bizim değil dünyanın en büyük “epope”lerinden, destancılarından biridir. Yaprağın öylesine uzun, heyecanlı, anlam katarak betimlenmesi okurların düş(ünce)lerinde görselleşir.

Tek cümlelik senaryolar da var…

Ümit Köreken’in, Nursen Çetin Köreken ile birlikte yazdığı senaryodan çektiği “Bir Umut”u çok sevdim. Senaryonun belirleyici olduğunu hepimiz biliyoruz. Önce sinopsis, ardından tretman, sonrasında yoğun bir çalışmayla oluşan senaryo yazmak -benim yukarıda dediğim gibi kolaysa da- alabildiğine zor bir süreçtir, yani dile kolay gelir.

Her ne kadar ara ürün de olsa, bu çetrefilli ve zorlu çalışmaya girmeden önce sinopsisle finansman bulmaya çalışır filmciler, yapımcılar. Birkaç cümleyle ikna edebilmeniz gerekir, çünkü parası olanlar kolay kolay kanmazlar süslü cümlelere… Buraya tam cuk oturacak bir anekdot aktarayım…

Bisiklet Hırsızları filmini biliyorsunuz, değil mi? Yeni Gerçekçilik akımını başlatan bu filmin öyküsü kısadır: İşsiz olan adamın işi için aldığı çok gerekli bisikleti çalınır; polis hırsızı kendilerinin bulmalarını söyleyince oğluyla karış karış dolaşarak bisikleti arar. Öykünün sahibi Cesare Zavattini, bu iki cümleyle kimseden para bulamaz. Vittorio De Sica, öyküye inanır, senaryolaştırma çalışmalarına da katılır ve yapımcı bulduğu gibi yönetmenliğini da üstlenir. O iki cümleden yola çıkan film, dünyanın en çok izlenen, en çok beğenilen, üzerine akademik çalışmalar yapılan filmlerinden biridir.

Çok uzadı, farkındayım…

İddia etmek kolaydır, iyidir de… Birileri sizi o iddiayı kanıtlamaya davet etmezse… Cervantes, Zavattini, De Sica, Yaşar Kemal iddialarını kanıtladı; sıra sizde site patronu.

(19 Mayıs 2023)

Korkut Akın

[email protected]

Tolgahan Salim Urfalı’yı Kaybettik

Görüntü yönetmeni Tolgahan Salim Urfalı, 11 Mayıs 2023 Perşembe günü hayatını kaybetti. Urfalı, El Değmemiş Aşk adlı uzun metraj filmde Focus Puller, New York’ta Beş Minare ve Adalet Oyunu adlı uzun metraj filmlerde Kamera Asistanı ve Son Bir Nefes İçin adlı kısa filmde Görüntü Yönetmeni olarak görev yaptı. Salim Urfalı’nın cenazesi Antalya’da toprağa verilecek. Merhuma Tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Türkiye’nin En Çok Dinlenen Mizah Programı Meksika Açmazı, Film Oluyor

Mesut Süre, Fazlı Polat ve Anlatanadam adıyla bilinen İbrahim Türker’in podcast olarak başlattığı ve bugüne kadar 10 milyondan fazla dinlenmeye ulaşan mizah programı Meksika Açmazı, canlı gösteri olarak sahnelere transfer olmasının ardından şimdi de sinema seyircisiyle buluşmaya hazırlanıyor. Yapımcılığını Muhteşem Film ve TME Films’in üstlendiği filmin çekimleri Temmuz ayının ilk haftasında Kapadokya’da başlıyor. 50’den fazla sahne gösterisiyle 40 binden fazla seyirciye ulaşan Meksika Açmazı, 01 Aralık 2023’te sinemalarda vizyona girecek.

Yenilmez Üçler

Roman Perfilyev’in yönettiği ve Roman Lutskyi, Sergey Strelnikov, Kateryna Slyusar ile Gen Seto’nun oynadığı Yenilmez Üçler (Once Upon a Time in Ukraine), 07 Temmuz 2023’de Özen Film dağıtımıyla Özen Film tarafından vizyona çıkarıldı.
1800’ler Ukrayna. Bir samuray, efendisini Ukrayna kırsalında adil olmayan bir düello sırasında öldüren Yoshi Harimoto adlı Japon köle tüccarının izini sürmektedir. Amacı ele geçirilmiş efendisinin kılıcını geri alabilmek ve onurunu kurtarabilmektir. Fakir bir köylüyle tanışır ve ikisinin de yolu Yahudi bir silah satıcısıyla kesişir. Birbirinden uyumsuz bu üçlü intikam ve onur için birbirlerine güvenmelidirler.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Facebook
  • Fragman
  • IMDb

Sıradaki Gelsin…: Hızlı ve Öfkeli 10

Dünyanın en çok sevilen, en çok izlenen ve doğal olarak da en çok beklenen filmlerinden biri, ana kadrosu hiç değişmeden devam ediyor: Hızlı ve Öfkeli 10.

Günümüzde her şeyin hızla değiştiği gerçeğini göz ardı etmeksizin, gelişen teknolojiyi de kattığınızda “Hızlı ve Öfkeli”nin de değişmesi gerektiğini düşünüyor insan. Muhakkak ki değişmiş, muhakkak ki daha hızlı, ama daha öfkeli değil. Dom’un, her zaman olduğu gibi söz konusu ailesi olunca gözü hiçbir şeyi görmüyor ve sonuna kadar koruyuculuğunu gösteriyor. Küçük oğlu ile babalık keyfini daha tam tadamadan tehdit ona yönelince olanlar oluyor.

Biraz sokak dili olacak, ama aksiyonun Allah’ı var filmde; teknolojinin de… Dünyanın gidilmeyen bir köşesi kalmamış… Filmin tüm kadrosu her koşula, her ülkeye, her topluma, her soruna karşı donanımlı. Kimi ya eski bir tanıdığı, kimi parası, kimi de şansıyla üstesinden gelip ekibi hayatta tutuyor. Bir de piyasada tanınmış oyuncu kalmamış hepsi bu filmde buluşmuş.

İki saati aşkın film boyunca hareketten başınız dönse de bir an için bile olsa başınızı kaşıyacak fırsat bulamıyorsunuz, değil saate bakmak. Hatırlar mısınız, yıllar önce (her ne kadar televizyon dizi ve filmleri için ağırlıkla) uygulanan 90 saniye kuralı bu film için geçerli değil. Saat tutmadım, ben de takıldım bahtımın rüzgârına… yok, o şarkıydı, Dom’un hızına ve sonradan üzerinde düşündüm… Antarktika da dâhil beş kıtada, onlarca kentte, yüzlerce sokakta, binlerce mekânda her an bir kovalamaca, bir patlama, uçuşan helikopterler, her cins silah ve bomba ile… Üzerinden daha bir hafta bile geçmemiş seçim bombardımanını (bunların arasında küfürler, hakaretler, yalanlar çoktu) unutturacak denli yoğun bir hareketlilik izledik beyazperdede.

Kim kimi, niye, nasıl ve hangi nedenle öldürüyor… Dahası kim kimin düşmanı, ama az önce dosttu… Olsun, paranın gücü her şeye yeter. Satın almak isteyin (fıkrası bile var, İngiltere Kraliçesini bile satın alabilirsiniz) yeter. Sonunda ölüm varmış, aldıkları o para ceplerini bile ısıtmamışmış daha, hiç sakıncası yok.

O hıza ayak uydurabileceğinize aklınız kesiyorsa, müzikten çok gürültüye kulaklarınız alışkınsa keyifli bir zaman geçirebilirsiniz. Geriye ne mi kalır? İzlemeyen ne bilsin!

19 Mayıs’tan başlayarak gösterimde…

(18 Mayıs 2023)

Korkut Akın

[email protected]

Transformers: Canavarların Yükselişi Filminden Yeni Karakter Afişleri ve Özel Video İçeriği Paylaşıldı

Yönetmenliğini Steven Caple Jr.’ın üstlendiği ve Anthony Ramos, Peter Cullen, Dominique Fishback ile Luna Lauren Velez’in başrollerini paylaştığı efsane film Transformers: Canavarların Yükselişi (Transformers: Rise Of The Beasts) filminin karakter afişleri ve özel video içeriği paylaşıldı. 09 Haziran 2023 Cuma günü vizyona girecek film, sinemasever izleyicileri 1990’lı yılların tüm dünyayı dolaşan olağanüstü heyecanlı macerasına yeniden geri götürecek ve Otobotlar ile Decepticon’lar arasında sürmekte olan mevcut savaşa, yepyeni ve özel bir Transformer türü olan Maximal’leri, Predacon’ları ve Terrorcon’ları dahil edecek.

  • Basın Bülteni
  • Özel video içeriğini izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Transformers: Canavarların Yükselişi Filminden Yeni Karakter Afişleri ve Özel Video İçeriği Paylaşıldı yazısına devam et

Korkut Akın Yazıyor: Tarih Tekerrür Eder mi?: Masum

Tarihin tekrarlandığını söyleriz ve inanırız da… Ancak tekerrür eden tarih değil olaylardır ve çoğunlukla da bir şeyleri değiştirmek (o olayların içindeki) insanların elindedir. Bir şeylerin iyi gitmesini isteriz, bir şeyler iyiye gittikçe sevinir, heyecanlanırız. Hep öyle gitmese de bu bir umuttur ve kimse umudu üzmek istemez. Tiyatrocu annesi Sylvie (Anouk Grinberg) cezaevindeki çalışması sırasında âşık olduğu Michel (Roschdy Zem) ile … Devamı… »

Ari Aster’ın Merakla Beklenen Son Filmi Beau is Afraid / Korkuyorum, İKSV Galaları’nda

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından gerçekleştirilen İKSV Galaları, Ari Aster’ın yeni filmi Beau is Afraid / Korkuyorum’u ağırlıyor. Film için, vizyona çıkmadan önce 06 Haziran’da Kadıköy Sineması ve Nişantaşı City’s CineWam Sineması’nda gala yapılacak. Günümüz sinema dünyasının en yaratıcı isimlerinden Aster, son filmi Korkuyorum ile bizi bilinmeyene doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Hereditary ve Midsommar ile korku – gerilim türüne taze kan getiren Ari Aster’ın her zamanki gibi senaryosunu yazıp yönettiği Korkuyorum, annesine ulaşmaya çalışan paranoyak bir adamın macerasını anlatıyor. Filmin başrolünü benzersiz performansıyla Joaquin Phoenix üstleniyor.

Ari Aster’ın Merakla Beklenen Son Filmi Beau is Afraid / Korkuyorum, İKSV Galaları’nda yazısına devam et

2. Ayancık Film Festivali

Sinop’un Ayancık ilçesinde bu yıl 22 – 25 Haziran 2023 tarihleri arasında 2. Ayancık Film Festivali düzenlenecek. Belgesel kategorisindeki jüri koltuğunda Kırımlı Tatar Yapımcı – Yönetmen – Yazar Zafer Karatay yer alacak. Festivalin Onursal Başkanlığını Ayancık Belediye Başkanı Hayrettin Kaya, Festival Başkanlığını Nirengi Kültür Sanat Derneği Başkanı Yapımcı – Yönetmen İzzet Arslan, Festival Danışma Kurulu Üyeliğini Neşe Sarısoy Karatay ve Mars Sinema Grup Türkiye Genel Müdürü Serdar Can üstlendi. Festivalde, kurmaca ve belgesel kategorilerinde 10’ar adet film gösterilecek. Festivale renk katan 5’er adet film ise finalist olarak yarışacak.

2. Ayancık Film Festivali yazısına devam et

Rüzgârın Fısıldadıklarını Duyuyor musun?: Bir Umut

“Özgür Sanat Meclisi” oluşumu içerisinde -ki, bu önemli, bir yanıyla sanattan taraf ama siyaseten tarafsız, sanat hak ve özgürlüklerinin hayata geç(iril)mesi için bütün disiplinlerin katıldığı bir meclis oluşumu- bireysel sanatçılarla ekip çalışmasıyla üretilen sanat alanlarındakiler arasında bir tartışma yaşanıyor. Ekip çalışmasıyla üretenler hem yapıyı, hem sanatı, hem sanatçıyı öne çıkarır ve ortaklaşa karar vermenin gerekliliğini ifade ederken, işi ve sanatıyla birebir baş başa kalıp üretenler tek tek karar vermeye daha yakın davranıyor.

“Bir Umut” filmi, bir ekip -gerçek anlamda ekip- çalışması. Aynı çatı altında, aynı düş(ünce)ler içinde, aynı olaya farklı pencerelerden baka(bile)n iki insanın senaryosu üzerine yapılmış. Belli ki çok tartışma yaşanmış, çok karar değiştirilmiş, en iyisinin, en doğrusunun, en güzelinin oluşabilmesi için çaba harcanmış.

Büyümeyen erkek

Erkek egemen bir ülkenin erkek egemen bir toplumunda, her şeye karar (!) veren bir erkeğin büyümemesi sorunları da beraberinde getiriyor. Asiye ile Umut, evli ve bir tiyatroda birlikte çalışmaktadırlar. Umut, babası ölüp annesi ikinci evliliğini yapınca dayısının yanında kalmış, içindeki hevesi, umudu yaşayamamış, alabildiğine gergin ama bir yanıyla da içine kapanık biridir. Yıllardır görmediği, aramadığı, konuşmadığı annesi hastalanınca onunla ilgilenmek zorunda kalır. Filmin özeti bu. Ancak katmanları çok ve yaygın; hemen her şey bir başka soru işareti açıyor, kasap çengeli örneği…

Dingin, rahat anlatım…

Ümit Köreken, ne anlattığını, niye anlatması gerektiğini bilen bir yönetmen ve sakin bir film çıkarmış. Genç yönetmenlerin mizansen verememe sorununu aşmış, istediğini alabilmek için -Antalya Film Festivali’nde ilk gösterimi sonrasında yapılan söyleşide dile getiriyor- hem ekibinin hem de oyuncularını alabildiğine yormuş. Senaryoyu birlikte yazdıkları Nursen Çetin Köreken’in hem dışarıdan bir kadın gözüyle bakışını hem de filmin dramatik yapısını belli bir düzeye çıkarmış olmasını unutmadan; emekleri için ikisine de teşekkür etmek gerekir, bunca gerçekçi, bunca etkileyici, bunca soru sorduran bir film yaptıkları için. Montajına ama özellikle müziğine dikkati çekmek isterim, Yönetmen Köreken, işinde gerçekten titiz olduğunu kanıtlıyor. İzleyici, perdeden yansıyanlarda kendini görecek ve muhakkak bir iç hesaplaşmaya gidecektir. Bu “hesaplaşma” değerlidir, çünkü gerek dini gerekse geleneklerden kaynaklanan bu sosyopolitik travma atlatılmadıkça sorun sürecektir.

Bir yol ayrımı…

Filmin adı, aslında iki seçenek sunuyor bize. İlki, karakterinin adı… İkincisi bir şans, bir fırsat, bir çözüm olanağı… Tam da o nedenle heyecan ve bir o kadar da merak yüklü bir film. Bu yıl, deprem ve seçim gibi gerginlikler yaşadık “Bir Umut”un dinginliği çok iyi geldi.

Bir festival duyurusu

26 Mayıs – 04 Haziren tarihleri arasında yapılacak olan Kırmızı Lale Film Festivali, ikinci tura kalan cumhurbaşkanlığı seçimiyle çakışıyor olsa da Hollanda’da, başta sinemamızın ve bağlı olarak tüm sanat dallarının yaşamın güzelliğini yansıtacağına inanıyorum. Ayrıntılı bilgiyi www.rtff.nl adresinden alabilirsiniz.

19 Mayıs’tan başlayarak gösterimde…

(17 Mayıs 2023)

[email protected]

Aşk Üzerine Seçimlemeler…: Aşkın Bununla Ne İlgisi Var?

Toplumsal yaşamda kültürler belirleyici olur, ne kadar aşmaya çalışsanız da… Anne babaya saygıdan tutun, aile meclisi oluşturmaya, ekonomik bağımsızlıktan evlenmeye kadar yaşamsal birçok konu geleneksel ilişkilerle çözümlenmek istenir. Siz, istediğiniz kadar dinlemeyin, istediğiniz kadar kendi “doğru”larınızda diretin toplumsal beklentiyi kırmak kolay olmayacaktır.

Jemima Khan’ın senaryosundan Shekhar Kapur yönettiği film, bir belgesel yapımcısı Zoe (Lily James), “aralarında bir kıta” olan yan evde oturan Pakistanlı bir ailenin doktor oğlu ile çocukluktan beri arkadaştır. Pakistanlı Doktor Kâzım (Shazad Latif), geleneksel aile yapısını kıramadığı ve bunu ilk görüşte aşkı bulmak yerine daha temkinli olmayı tercih etmek gibi bir gerekçeyle kabul ettiği için görücü usulü evlenmeye kalkışır. Akla ilk bu çocukluktan beri birbirini tanıyan Zoe ile Kâzım’ın neden evlenmediği gelebilir; ancak birinin Müslüman olması ve geleneksel yapılarını değiştirmeye yanaşmamaları (öyle ki 30 yaşını aşmış olmasına karşın ailesinin yanında sigara bile içemez doktor). Ayrıca geleneklere karşı gelerek ailenin iznini almadan evlenenler dışlanır, aforoz edilir. Belgeselci Zoe, bu ilginç (ilginç çünkü, İngiltere’de doğup büyümüş, kültürlü bir doktorun geleneksel davranması herkesin ilgisini çeker) olayın belgeselini çekmeye karar verir.

Zoe’nin aklının almadığı bu “sözleşmeli aşk” için arkadaşını ikna etmekte zorlanmaz. Tabii ki olaylar beklendiği gibi gelişmeyecek, filmin ilk gösteriminde umulmadık bir tepki doğacaktır. Burada, ailelerin ister tutucu isterse çağdaş bakışa sahip olsunlar, gerek gençlere bakışı, gerekse kendilerini örnek alıp onlara bazı şeyleri dikte etmeleri, belki zorla yaptırmalarının çok da iyi sonuçlanmadığını izliyoruz.

Zoe’nin annesi Cath (Emma Thompson) de kızının üzerinde psikolojik baskısı uyguluyor, tabii, unutulmaması gereken mahalle baskısı da söz konusu… Bırakın gençler nasıl istiyorlarsa öyle yapsınlar.

İnsan aşkını kendi seçer (mi?)

Filmin zamanlaması öyle denk geldi ki… Herkesin üzerinde fikir birliğinde olduğu gibi, geçen hafta yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri belirleyiciydi. Tamam, Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldı, ama parlamento oluştu.

Filmdeki gibi geleneksel bir bakışla, hiçbir ayrıntıya ve düşünceye değer vermeden ‘takım tutar gibi’ aileden gelen bir yakınlıkla oy vermek de söz konusu… İnce eleyip sık dokuyarak, neyin neden ve nasıl olduğunu, kimin başaracağını belirleyerek, kendi düşünceniz doğrultusunda oy vermeniz de mümkün. Bizim ülkemizde, aynı yanlışa ben de düşüyorum; takım tutar gibi dedim, oysa takımları da tanımıyoruz, belki sahaya çıkan oyuncularını sayabiliriz, teknik çalıştırıcısının adını bilebiliriz, ama ne taktik ne kondisyon ne de stratejik atak/savunma biliriz… Takımları sadece renklerinden bildiğimiz gerçeğini siyasi partiler ve hükümet etmek konusunda da ileri sürebiliriz.

Filmde aşkı tanımak mı, karşınıza çıkmasını beklemek mi, yoksa aramak gerekliliği mi gibi çok bilinmeyenli, sadece aile büyüklerine bırakılmayacak (bırakılmaması gereken) konularda kararları kendimiz alabilmeliyiz. Tabii, konuşarak.

Keyifli bir komedi, sadece zaman geçirmek için izlenebileceği gibi ergen çocukları olan anne babaların (belki öğretmenlerin, belki komşuların, belki iş arkadaşlarının) çocuklarına yaptıkları baskıyı görebilmeleri açısından ilginç. Tabii, tutucu kalpleri yumuşatacağı kesin.

19 Mayıs’tan başlayarak gösterimde…

(16 Mayıs 2023)

Korkut Akın

[email protected]

Meg 2: Çukur 04 Ağustos’ta Vizyonda

Gösterime girdiği 2018 yılında gişede 530 milyon dolarlık hasılat elde eden The Meg, aksiyon çıtasını çok daha yükseğe çıkaran devam filmiyle geri dönüyor. Macerayı daha da derinlere taşıyan Meg 2: Çukur filminde tarih öncesi köpek balığı Meg’in dehşeti tüm hızıyla sürerken, seyirciyi tam anlamıyla olağanüstü bir yolculuk bekliyor. Başrollerde Jason Statham ve küresel aksiyon yıldızı Jing Wu’nun yer aldığı film, devasa Meg’lere ve amansız çevre yağmacılarına karşı mücadele eden bir araştırma ekibinin hikâyesini konu alıyor. Filmde, kötü niyetli bir maden operasyonu sebebiyle görevleri zorlaşan ekibin yolculukları kaosa sürükleniyor.

İblis 2: Karanlığın Sahibi

Berk Aygül’ün yönettiği ve Savaş Özkul, Öznur Kütük, Gizem Akgün ile Bülent Aydoslu’nun oynadığı İblis 2: Karanlığın Sahibi, 09 Haziran 2023’de CJ ENM dağıtımıyla Pratik Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Yaşadığı maddi zorlukların altında ezilen Cengiz, içine düştüğü durumdan kurtulmanın yolunu arar. Eşinin dolduruşuna gelen Cengiz, eniştesine yar olmayan bir definenin peşine düşer. Mustafa’yı bulup, definenin yerini öğrenen Cengiz, yaptığı plana sadık kalıp, tüm kurallara uysa da cinlerin kızına musallat olmasına engel olamaz. Onlar rahat bir hayatın hayalini kurarak girdikleri bu yolda, kendilerini  beklemedikleri büyük bir kâbusun içinde bulurlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu