Sadi Çilingir tarafından yazılmış tüm yazılar

Antakya 10. Uluslararası Film Festivali Altın Defne Ödülleri Sahiplerini Buldu

Antakya 10. Uluslararası Film Festivali sona erdi. Festivalde Ceyhan Kandemir’in yönettiği Ruhun Lekesi ve Mehmet Fatih Destegüloğlu’nun yönettiği Sebepler ve Yollar filmleri Dünya ve Türkiye prömiyerini yaptı. Uzun Metraj Film, Kısa Film ve Belgesel Film kategorilerinde Altın Defne Ödülü için yarışan filmler ödül töreninde açıklandı ve ödüller bu seneki sahiplerine takdim edildi. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nın En İyi Film Ödülü Klondike adlı filme verildi.

Antakya 10. Uluslararası Film Festivali Altın Defne Ödülleri Sahiplerini Buldu yazısına devam et

Sosyal Hiyerarşi Üzerine Çeşitlemeler

Ödül avcısı yönetmen Ruben Östlund bu yıl yine turnayı gözünden vurdu ve Cannes’da prömiyerini yapan ‘Hüzün Üçgeni / Triangle of Sadness’ ile güçlü rakipleri arasından sıyrılarak sinema dünyasının en prestijli ödülü olan Altın Palmiye’yi ikinci kez kapmayı başardı. İsveçli sinemacının bizde ‘Turist’ adıyla gösterime giren 2014 yapımı ‘Force Majeure’den başlayarak gerek seyirci, gerekse eleştirmenler cephesinde hayli ilgi gördüğü bir gerçek. Gözlemci kamerası ve etkileyici mizansenleri ile insan davranışlarını absürd bir mizah anlayışıyla yoğurmuş olması filmlerine giderek artan ilginin nedeni olsa gerek. Aniden beliren bir tehlikenin aile dinamiğini alt üst etmesi üzerinden ilerleyen ‘Turist’te, çekirdek aileyi bir böcekbilimci edası ile mercek altına yatırmış, çatışmaya incelikli mizahını katarak erkeklik meselesi üzerine bir tartışma açmıştır. İyi kotarılmış bu muzip seyirlik, yönetmenin esin kaynağı olduğunu düşündüğüm bir Bergman ya da Antonioni derinliği beklenmemek kaydı ile rahatlıkla izlenebilir nitelikteydi.

Östlund’un Cannes’daki büyük çıkışı ise Pedro Almodovar başkanlığındaki jüriden ilk Altın Palmiye’sini kazandığı ‘Kare / The Square’ ile olur. Sosyolog annesinden aldığı mirasla davranışsal deneylerin izini sürmeye devam eden Östlund daha önce bir enstalasyon çalışması olarak sergilediği ‘Kare’ projesini beyazperdeye taşırken, çekirdek ailenin sınırlarını aşarak çok katmanlı bir toplumsal araştırmaya yönelir. Ana karakteri saygıdeğer küratör aracılığı ile birbirlerinden pek farkı olmadığını ifade ettiği çağdaş sanat müzelerini hedef alır bu defa. Bu kurumların çok para eden sanat eserleri toplamakla yetinen, dışardaki dünya ile ilgilenmeyen, yakıcı göçmen meselesini sömüren fırsatçı yaklaşımları ile hesaplaşmaya girişir. ‘Kare’nin simgeleştirdiği sevgi, güven ve dayanışmanın yerini daha çok kazanç hırsının yer almasından dem vurarak kapitalizm eleştirisini gündeme getirirken, küratör Christian’ın ağzından ‘varlığın eşit dağıtım sorununu biz çözemeyiz, dünyadaki kapitalizm böyle’ sözleri dökülür. Onun Amerikalı gazeteci ile tek gecelik seks ilişkisini yine beklenmedik bir tartışmayla noktalarken, çağdaş kadın – erkek ilişkisindeki karşılıklı güvensizliğin hınzır komedisini filmine yerleştirmeyi ihmal etmez. Ancak filmin asıl sürprizi, konuklarının büyük çoğunluğu sanat çevresinin gerçek aktörlerinden oluşan smokinli gala yemeği sekansıdır. ‘Maymunlar Cehennemi’ serisinde oyuncu antrenörü olarak da görev almış performans sanatçısı Terry Notary’nin davetli konukları terörize ettiği, maymun gibi hareket eden sanatçının bir kadın davetliye fiziksel tacizi karşısında diğerlerinin uzunca bir süre sessiz kalmaları üzerinden psikolojideki ünlü ‘seyirci etkisi’ni (bystander effect) gündeme getiren sinemacı, bunu ‘hepimiz birer sürü hayvanıyız, herhangi bir tehdit karşısında tüm bireyciliğimizle kendimizi dışarda tutmaya yöneliyoruz’ sözleriyle ifade eder. Östlund filminin festivalin ana yarışmada gösterilmesini en başından arzu etmiş ve Cannes galalarının (zorunlu) smokin giyen izleyicisinin kendileriyle aynı kostümü taşıyan sanat camiasından seçkin konukların başına gelenlerden nasıl etkileneceklerini hınzırca değerlendirmek istediğini açıkça ifade etmiştir.

İsveçli yönetmen pandemi döneminde çektiği ve 5 yıl aranın ardından Cannes’a getirdiği ‘Hüzün Üçgeni’nde oklarını bir kez daha kapitalist düzene yönlendiriyor. Bu defa eşinin mensubu olduğu moda dünyasından başlıyor işe. Yakışıklı erkek manken adaylarının seçmeleri ile açılıyor film. Filme adını veren üçgen terminolojisini ilk sahnelerde dile getiriyor. Üzgün yahut kederli bir ruh halindeyken iki kaşın arasında kırışan bölgenin modacı ağzı ile tanımlandığını öğrenmiş oluyoruz böylece. Gençlik ve güzellikleri ile gezegende müstesna bir yer kapma telâşındaki manken çiftin lüks bir restoranda uzun boylu tartışma sekansı, bizzat kendi deneyimlerinden ilhamla çağdaş cinsiyet rolleri ve erkeklik sorunsalı üzerine uzunca bir skeçten oluşuyor. Filmin ikinci bölümünde, manken çiftin sosyal medyanın gözde ‘influencer’ takımından dişi üyesi Yaya’nın kazandığı bir ikramiye ile ultra lüks bir gemi seyahatine çıkıyoruz. Kendisini ‘bok kralı’ olarak tanıtan gübre imparatoru Rus oligark ve görmemiş karısı ile silah taciri İngiliz yaşlı karı – koca’nın da aralarında yer aldığı zenginler sürüsünün şatafatlı gezisi önce büyük bir fırtına ile sarsılıyor, daha sonra bir korsan baskını ile alabora oluyor. İhtişam ve şatafatın yerini kusmuk ve dışkının aldığı bu kasırgadan kurtulabilen sayılı yolcunun ıssız bir adadaki serüveni filmin son bölümünü oluşturuyor. Yolculuğun bu son noktasında hiyerarşi ve sınıfsal rollerin yeniden yazıldığı bir hayatta kalma mücadelesi yaşanacaktır.

Östlund’un kâğıt üzerinde hayli ilginç duran hikâyesi, İspanyol asıllı büyük sinemacı Luis Bunuel’in 1972 yapımı ‘Burjuvazi’nin Gizli Çekiciliği / Le Discret Charme de la Bourgeoisie’den Fellini evrenine (bkz. ‘Ve Gemi Gidiyor / E La Nave Va’), Marco Ferreri’nin 1973 yapımı ‘Büyük Tıkınma / La Grande Bouffe’undan, dalgaların esir aldığı gemideki bitmek bilmeyen istifra sekansı ile Monty Python’ın Cannes’dan ödüllü 1983 yapımı ‘Hayatın Anlamı / The Meaning of Life’ın antolojilere geçmiş ünlü restoran sahnesine göz kırpıyor. Sağcı Rus oligark ile Woody Harrelson’ın canlandırdığı Amerikalı sosyalist kaptan arasındaki aşık atışmasına benzer söz düellosu tüm bu kargaşanın tuzu biberi oluyor. Esinlendiği büyük filmlerden sahneleri skeçler halinde sıralayan Östlund ıssız ada bölümünde maalesef çuvallıyor ve bu noktada anlatının mizah dozu ‘Recep İvedik’ serisine teğet geçiyor. Gelin görün ki Vincent Lindon başkanlığındaki Cannes jürisi, Park Chan-wook imzalı ‘Ayrılık Kararı / Decision to Leave’ gibi bir başyapıt dururken ya da çok daha yakıcı benzer bir kapitalizm eleştirisi sunan yarışma filmlerinden Albert Serra imzalı ‘Pacifiction’u görmezden gelerek İsveçli sinemacının abartılı fantezisine prim vermeyi tercih etmiş. Serra’nın Fransız sömürgesi Tahiti adasında geçen, düşsel bir üslûpla siyaset batağında emperyalizmin kokuşmuşluğunu sergileyen filminin gezegenin gidişatı üzerine ürkütücü tasvirinde başrolü nükleer yarış heveslisi Fransa’ya vermiş olması Lindon’u rahatsız etmiştir belki de. Kişisel olarak, Östlund’un gösterişli ve sansasyonel sinemasının yarınlara kalmayacağını düşünenlerdenim.

(28 Ekim 2022)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Bir Zamanlar Gelecek: 2121’in Uluslararası Film Festival Yolculuğu Başladı

Serpil Altın’ın, yönettiği ve Dünya prömiyerini 29. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde gerçekleştiren Bir Zamanlar Gelecek: 2121, Porto Riko 16. Lusca Fantastik Film Festivali ve ABD 31. St. Louis Uluslararası Film Festivali’nde ödül için yarışacak. Bir Zamanlar Gelecek: 2121, ilk gösterimini Porto Riko’da 24 Ekim’de Plaza Caribbean Cinema Guaynabo’da, ABD St. Louis’de 07 Kasım’da Plaza Frontenac Cinema’da yapacak.

Bir Zamanlar Gelecek: 2121’in Uluslararası Film Festival Yolculuğu Başladı yazısına devam et

3 Starın Gerçek Hikâyesi Geliyor: Mahsun’dan Prestij Meselesi

Mahsun Kırmızıgül 3 yıl aradan sonra bir otobiyografi filmiyle dönüyor. Ünlü yönetmen, 1990 – 1993 yılları arasında yaşanmış gerçek bir hikâye ile beyazperdeye geri dönüş yapıyor. Sinemaseverlerin merakla beklediği yılın filmi Prestij Meselesi müzik yapımcısı olan Hilmi Topaloğlu’nun Anadolu’nun dört bir yanından bulduğu yetenekli müzisyenleri keşfetmesini konu ediyor. 1990’lardan günümüze müziğe yön veren 3 müzisyenin (Özcan Deniz, Haluk Levent, Mahsun Kırmızıgül) içlerindeki bitip tükenmeyen azimlerinin, mesleklerine olan tutkularının, hayatla olan mücadelelerinin ve kalpten kalbe giden o ilk yolculuğun gerçek hikâyesi geliyor.

12. Avrupa Birliği İnsan Hakları Kısa Film Yarışması Başvuruları Devam Ediyor

Tüm amatör ve profesyonel yönetmenlerin başvurusuna açık olarak düzenlenen 12. AB İnsan Hakları Kısa Film Yarışması için son başvuru tarihi 01 Kasım 2022 olarak ilan edildi. İnsan hakları temalı herhangi bir türde ve teknikle çekilmiş 3 ile 10 dakika uzunluğundaki kısa filmler yarışma kapsamında değerlendiriliyor. Yarışmaya başvuran tüm filmler ön elemeye tabi tutulacak. İnsan Hakları kategorisi için seçilecek 10 film, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, İklim Krizi ve Gençlik Hakları kategorilerinde 5’er film final jürisi tarafından değerlendirilmek üzere finale kalacaklar.

Adalet 3: Son

Antoine Fuqua’nın yönettiği ve Denzel Washington, Dakota Fanning, David Denman ile Eugenio Mastrandrea’nın oynadığı Adalet 3: Son (The Equalizer 3), 01 Eylül 2023′de TME Films dağıtımıyla Sony Pictures tarafından vizyona çıkarıldı.
Robert McCall bir hükümet suikastçısı olarak hayatından vazgeçtiğinden beri, geçmişte yaptığı korkunç şeyler yüzünden kendini affetmek için mücadele etmektedir. McCall, Güney İtalya’da bir şekilde kendini evinde bulup, yeni arkadaşlarının yerel mafyaların kontrolü altında olduğunu fark eder. Olaylar ölümcül bir hal alırken Robert McCall arkadaşlarını korumak için mafyayla mücadele etmeye karar verir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Adalet 3: Son yazısına devam et

8. Alemlere Rahmet Kısa Film Festivali’nin Uluslararası Jürisi Belli Oldu

Bu yıl 24 – 30 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek olan 8. Alemlere Rahmet Uluslararası Kısa Film Festivali’nin uluslararası jürisi açıklandı. Festivalin Uluslararası Yarışma bölümünün jüri başkanlığını Çöl İşaretçileri, Güvercinin Kayıp Gerdanlığı ve Bab’ Aziz filmlerinden oluşan Çöl Üçlemesi ve Şehrazat gibi farklı filmlerin Tunuslu yönetmeni Nacer Khemir üstlenecek. Yarışma jürisinde ayrıca İranlı yönetmen Nergis Abyar, Azerbeycanlı yönetmen Ru Hasanov, Sırp yapımcı Igor Toholj, Mısırlı belgesel yönetmeni Assaad Taha yer alacak.

8. Alemlere Rahmet Kısa Film Festivali’nin Uluslararası Jürisi Belli Oldu yazısına devam et

Ferhan Baran Yazıyor: 21. Filmekimi’nden Cannes İzlenimlerim

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV)’nin kentimize armağanı olan Filmekimi etkinliği bu yıl 07 – 17 Ekim tarihleri arasında bir kez daha sinemaseverlere yeni sezon coşkusunu yaşattı. Bu yıl 21. kez düzenlenen sinema günleri her sene olduğu gibi ağırlıklı olarak Cannes Film Festivali’nin ana programından seçilmiş seçkin yapımlardan oluşmakta idi. Cannes şenliğini yerinde izlememiş olanlar için tam anlamıyla bir şölen niteliğindeki seçki Kadıköy … Devamı… »

Beden Bir Mucizedir

‘İyi Şanslar Leo Grande / Good Luck To You, Leo Grande’, kocasını iki yıl önce kaybetmiş emekli öğretmen Nancy Strokes ile çekici seks işçisi Leo Grande’nin mütevazı bir otel odasında ilk buluşmasının şaşkınlığı ile açılıyor. Öyle ya, ununu elemiş eleğini asmış, iki yetişkin çocuk sahibi eğitmenin böylesi bir ortamda ne işi vardır. O da uzun uzun düşünmüş, önceleri tereddütle geri adımlar atmış ama nihayetinde aynı adamla 30 küsur yıl yaşadığı anlamsız cinsel hayatında kaçırdıklarını ahir ömründe deneyimleme arzusunun önüne geçememiştir. Partneri Leo’nun beklediğinden çok daha cezbedici bir atletik yapıya sahip olması, yaşını başını almış kadının ürkek telâşını başlangıçta pek gideremese de, İrlanda asıllı genç adam yalnızca fiziksel görünüşü ile değil, zeki, çapkın ve şefkatli yaklaşımıyla kısa zamanda Nancy’nin aklını başından alacaktır.

İki kadının ortak çalışmasıyla, Katy Brand’in özgün senaryosundan Sophie Hyde’ın yönettiği bu minik bütçeli bağımsız yapım, tüm iddiasız tavrı ve küçük hacmi içinde göz ardı edilmiş çok önemli bir meseleye parmak basıyor. Yıllarca din bilgisi öğretmenliği yapmış, hep söylenenlere uymuş, kuralların dışına hiç çıkmamış, liseli kızların etek boyu ile uğraşırken alabildiğine görmezden geldiği cinselliğini hiç yaşamamış Nancy’nin yakışıklı seks işçisi ile aynı otel odasında gerçekleşen dört ayrı buluşması üzerinden bedenin zevklerine uzanan kapıları ardına kadar açıyor, cinselliğe dair tartışmaları ateşlerken değerli olanın vücudun görünüşünden ziyade iki bedenin arzulu ahengi olduğu gerçeğinin altını çiziyor.

İlk buluşmalarında gerçek kimlikleri başta olmak üzere her ikisi de bir şeyler gizliyor, ancak ilerleyen süreçte karşılıklı olarak birbirlerinden bir şeyler öğrenmeye başlıyor. Şefkat, sevecenlik ve bedenin arzuları ekseninde aralarında sahici bir içtenlik doğuyor. Nancy’nin yaşadığı macera onu tümden değiştirecek, yılların doğal olarak yıprattığı bedenini aynada seyretmekten utanç duymayacaktır artık.

Alçakgönüllü bir oda oyunu tadında ilerleyen hikâye, Emma Thompson denen büyük oyuncunun varlığı ile büyüyor. Ancak beklenmedik sürpriz, sinemadaki ilk önemli rolünde Daryl McCormack’den geliyor. Atletik fiziği ile göz dolduran genç aktör, tatlı peri masalının ateşleyici gücü olarak deneyimli partnerinin karşısında ezilmeden parlak bir oyun veriyor. Bu etkileyici filmi ve hakkında yazdıklarımı, yıllardır savunduğu görüşlerini dile getirdiği için çok seveceğini tahmin ettiğim sevgili Billur Kalkavan’ın anısına ithaf etmek istiyorum.

(27 Ekim 2022)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Hayata Röveşata Çeken Adam

Marc Forster’in yönettiği ve Tom Hanks, Rachel Keller, Manuel Garcia Rulfo ile Kailey Hyman’ın oynadığı Hayata Röveşata Çeken Adam (A Man Called Otto), 03 Mart 2023’de TME Films dağıtımıyla TME Films tarafından vizyona çıkarıldı.
Tek eğlencesi kendisinden bıkmış komşularını eleştirmek ve acımasızca yargılamak olan huysuz dul Otto Anderson’un dayanılmaz hikâyesini anlatıyor. Otto’nun yan dairesine hayat dolu genç ve neşeli bir aile taşındığında, Otto dişine göre bir rakiple, kıvrak zekâsı ve ağzı burnunda karnı ile Marisol ile karşılaşıyor. Marisol ve Otto’nun arasında Otto’nun hayatını ters yüz edecek bir dostluk başlıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman: 1 / 2
  • IMDb
  • Ferhan Baran Yazıyor

Hayata Röveşata Çeken Adam yazısına devam et

10. Engelsiz Filmler Festivali Sinemaseverlerle Buluşmaya Devam Ediyor

10. Engelsiz Filmler Festivali, fiziksel gösterimlerinin ikinci durağı olan Ankara’da ve çevrim içi olarak tüm Türkiye’den sinemasever seyircilerini ağırlamaya dördüncü gününde devam ediyor. Puruli Kültür Sanat tarafından bu yıl 10. kez düzenlenen Türkiye’nin ilk erişilebilir film festivali, Eskişehir’in ardından fiziksel gösterimleriyle Ankara’da Kızılay Büyülüfener Sineması’nda ve çevrim içi olarak eff2022.muvi.com üzerinden Türkiye’den izleyicilerle buluşuyor.

Niloya

Arkın Aktaç’ın yönettiği ve Tarık Bayrak, Berk Pamir ile Berrak Nehir Kök’ün seslendirdiği animasyon film Niloya, 11 Kasım 2022’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Anibera Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Niloya ve en yakın arkadaşları her zaman bir süper gibi olmaya özenir ve bu yüzden de sık sık en sevdikleri oyun olan süper kahramancılık oyununu oynarlar. O gün de yine kendilerine basit kostümler ve makyajlar yapmış, köyde koşuşturarak bu oyunu oynamaktadırlar. Tüm gün boyunca çevrede ve doğada gördükleri her şeye karşı bir kahraman gözüyle bakarak, kimi zaman bir hayvanı, kimi zaman da ailelerini kurtarmaya çalışırlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman: 1 / 2
  • IMDb

Niloya yazısına devam et