Altyazı Aylık Sinema Dergisi, İntikam üçlemesiyle dünya çapında ünlenen, Güney Koreli yönetmen Park Chan-wook’un yeni filmi Hizmetçi’yi (Ah-ga-ssi) Mart sayısının kapağına taşıyor. Filmi inceleyen yazısında Coşkun Liktor, cinsel haz ve tahakküm ilişkilerine odaklanıyor. Mart sayısında Fırat Yücel, üç dalda Oscar adayı olan Jackie’nin hemen ardından, Borges esintili dedektiflik filmi Neruda’yla karşımıza çıkan Şilili yönetmen Pablo Larraín’in filmografisini derinlemesine analiz ediyor. Yücel, Tony Manero ile büyük bir çıkış yapan Larraín sinemasındaki farklı eğilimleri, yönetmenin kendi hayat hikâyesiyle iç içe ele alarak yorumluyor.
Sadi Çilingir tarafından yazılmış tüm yazılar
Sonsuzluk
Tran Anh Hung’un yönettiği ve Audrey Tautou, Berenice Bejo, Melanie Laurent, Jeremie Renier ile Pierre Deladonchamps’ın oynadığı Sonsuzluk (Eternite – Eternity), 10 Mart 2017’de Filmartı Film dağıtımıyla Filmartı Film tarafından vizyona çıkarıldı.
19. yüzyılda genç Valentine hayatının erkeğiyle yeni bir hayata adım atar, tüm mutluluk ve heyecanları tadarlar. Ancak Valentine savaşın ortasında güçlü bir anneye ve yıllar sonra ise kendini oğlu Henri’ye adamış yalnız ve yaşlı bir kadına dönüşür. Tarih akmaya devam ederken aşkların ve acıların sırası da el değiştirmektedir. Şimdi Mathilde, Valentine’in oğluna sırılsıklam âşık olarak bu ailenin bir parçası olmuştur.
- Basın Bülteni: 1 / 2
- Fotoğraflar
- Fragman
- IMDb
14. Geleceğin Sineması
Sinema öğrencilerinin daha kaliteli filmler yapmalarını sağlamak amacıyla T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, Beyoğlu Belediyesi ve Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı (TÜRSAK) tarafından gerçekleştirilen 14. Geleceğin Sineması’na başvurular başladı. Öğrenci sayısını karşılamaya yetmeyen stüdyo ve yapım aşaması ile yapım sonrasındaki teknik ekipman açığını kapatarak hayallerin gerçekleşmesine imkân sağlamayı amaçlayan Geleceğin Sineması’na bu yıl 22 Şubat – 24 Mart 2017 tarihleri arasında yapılacak başvuruları, sinema sektöründe her biri alanında marka haline gelmiş usta isimler değerlendirecek.
Cinecity Etiler’den Kadınlar Günü Sürprizi
Yıl boyunca 100’den fazla vizyon filmini sinemaseverlerle buluşturan Deniz Private Cinecity Etiler, kadınları yepyeni bir beyazperde deneyimine davet ediyor. Bir yıl boyunca sınırsız sinema keyfi yaşatan Hillside Movie Club kartı, Kadınlar Günü’ne özel olarak 01 – 08 Mart tarihleri arasında iki adedi yalnızca 240 TL.ye satışa sunuluyor. Cinecity Etiler, 2017’de gişe rekorları kırması beklenen filmlere ev sahipliği yapıyor. Hillside Movie Club ile Pirates of the Caribbean: Dead Men Tell No Tales, Spider Man: Homecoming, Star Wars: The Last Jedi, Kingsman The Golden Circle gibi filmlerin tamamını sinemada izlemenin tadını çıkaracaksınız.
Perde: Ayn-ı Cin
Ediz Günay’ın yönettiği ve Orkun Özen, Uğur Dönmez, Burcu Ayhan ile Remzi Arız’ın oynadığı Perde: Ayn-ı Cin, 10 Mart 2017’de Sinerji Film dağıtımıyla Mad Motion Production tarafından vizyona çıkarıldı.
Korku türünde kitaplar yazan Okan, son kitabını yazmak için Antalya’ya gider. Gözlüklerine alışamadığından lazer ameliyatı olmayı kabul eder. Ancak ameliyat sonrası gözünde tuhaflıklar oluşur. Bir gözündeki perde tamamen kalkmıştır ve bu durum görünmeyen varlıkları görebilmesine yol açar. Cinler ve ruhlar alemini görebilen Okan, bu kâbustan kurtulabilmek için çeşitli yollara başvurur ancak kendisini kötü bir sürpriz beklemektedir.
Haftalık Seans Bilgileri, 03 – 09 Mart 2017
Gösterimdeki filmlerin 03 – 09 Mart 2017 seansları için tıklayınız: 1 / 2 (Eksiksiz liste değildir, bu salonlar ve seanslar dışında da gösterimler olabilir. Listeden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.)
Ferzan Özpetek Şehrine İstanbul Kırmızısı ile Dönüyor
Yapımını BKM’nin yaptığı, dünyaca ünlü yönetmen Ferzan Özpetek’in aynı isimli romanından uyarladığı İstanbul Kırmızısı, 03 Mart’ta izleyicisiyle buluşuyor. Sinefillerin merakla beklediği İstanbul Kırmızısı, Halit Ergenç, Tuba Büyüküstün Nejat İşler ve Mehmet Günsür’den oluşan güçlü oyuncu kadrosuyla da dikkat çekiyor. Film, Deniz’in kitabıyla ilgili çalışmak için yıllar önce terk ettiği İstanbul’a dönen Orhan’ın Deniz’in tanıdıklarıyla geçirdiği birkaç gününü anlatıyor.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Şair Neruda’nın Peşine Düşerken
Şilili yönetmen Pablo Larraín’in Şili’nin büyük şairi Pablo Neruda’nın kaçışını şiirsel gerçeklikle beyazperdeye yansıttığı “Neruda” filmi, heyecan dolu gerçeküstücü yolculuklar da yaşatıyor.
Yıl 1948… SSCB’ye bağlı Komünist Parti’den şair ve senatör Pablo Neruda, Ulusal Kongre’de yaptığı konuşmayla seçimle iktidara gelmiş faşist diktatör Cumhurbaşkanı Gabriel Gonzalez Videla’yı öfkelendiriyor. Artık Şili’de komünistler için av ve devlet terörü başlıyor. Ne olursa olsun Neruda’yı istiyor faşist cumhurbaşkanı. Şili Soruşturma Polisi Şefi Oscar Peluchonneau’dan onu istiyor.
Asıl adı Ricardo Eliezer Neftalí Reyes Basoalto olan şair, Neruda soyadını Çek şair Jan Nepomuk Neruda’dan (1834-1881) almış. Bu şaire Çek gerçekçiliğinin büyüklerinden deniyor. Gerçeküstücülük ruhu taşıyan, aşk ve politik şiirler yazan Şilili şair Neruda (1904-1973), politik ve aşk şiirleriyle Şililileri büyülüyor. Elbette dünyanın diğer taraflarındaki insanları da büyülüyor.
Filmin içinde dolaşırken, gerçeküstücü dehlizlerde zihinsel kaoslar yaşıyor sürekli insan. Nereye kadar gerçek, nereye kadarkurgusal, diyerek. Neruda’nın peşine düştüğü Oscar Peluchonneau bir yerden sonra insanın zihninde sancılar yaşatmaya başlıyor, gerçeklik ve kurgusallık anlamında. Bu filme dokunurken, nazik olunmalı ve gizemleri dağılmamalı. Neruda, bir polisiye tutkunu ve hayal gücüne inanıyor. Neruda’nın gerçeküstücü ruhu, Şilili yönetmen Pablo Larraín’in 2016 yapımı sinemaskop “Neruda” filmine de sinmiş. Gerçeküstücülük, İspanya’dan başlayarak tüm Latin Amerika’yı sarmış, faşizme karşı sanatsal karşı duruş olmuş. Gerçeküstücü anlatımlar, Latin uluslarında direnişin simgesiydi.
Silik ve faşist polis…
Film, her şeyi faşist polis Peluchonneau’nun iç sesiyle takip ediyor. Kulaklara gelen kelimeler bir anda insanı boşlukta bırakıyor. Çünkü anlatıcının kim olduğu bilinmiyor kısa bir an. Anlatıcı Peluchonneau, komünistleri ve Neruda’yı aşağılıyor. Solcuları seçkinci, orji yapan, sadece eğlenen burjuva özentili olarak anlatıyor. Peluchonneau, cumhurbaşkanının yanına gittiğinde görevini öğreniyor. Görevi, yoksul çocukluk geçiren, ilk ayakkabısını 12 yaşındayken giyebilen Neruda’yı yakalamak. Peluchonneau, silik biri. Babasının, şimdi görev yaptığı polis teşkilatını kurduğunu söylüyor. Ama onun babası olup olmadığından emin değil. Annesi genelevde çalışıyormuş. Annesiyle olan Peluchonneau, babası olabilir miydi? Annesi, Peluchonneau’nun adını sayıklıyormuş hep. İşte genç Peluchonneau, hep yakınına yaklaştığı, ama dokunamadığı Neruda’nın geride bıraktığı şiirlerini okuyor. Bu şiirler onu bilinç mi verecekti, yoksa yabancılaştırıp daha da yalnızlaştıracak mıydı?
Kelimelerin gücü…
Senatör ve şair Neruda, Arjantinli ressam Delia del Carril’le evli. Delia, bir aristokrat. Peluchonneau peşlerinde olduğu için, Parti onlara gizlenecekleri yerler ayarlıyor sürekli. Parti, Neruda’yı Arjantin’e kaçırmak istiyor. Korumaları da Álvaro Jara. Dışarının, sokakların insanı Neruda kapalı yerde sürekli kalabilir miydi? Onunla özdeşleşmiş kasketini çıkartıp fötr şapkasıyla sokaklara atıyor kendini. Ayakları onu geneleve sürüklüyor. Buradaki anlar filmin şiirsel gerçekliğiyle buluşuyor sanki.
Neruda devrimi, aşkı ve kadınları çok seviyor. Belki de kadınlar ona en yüksek hayal gücü veriyordur. Uzun şiirler yazdığı için çok para kazandığını düşünen boşandığı Hollanda kökenli eski karısı radyoya propaganda için çıkarıldığında, Neruda hakkında kötü sözler söyleyemiyor. Çünkü Neruda, kadınlara karşı nazik ve şefkatliydi hep. Bu eski eş de zihinsel kaosa katılıyor Peluchonneau gibi. Filmin içinde dolaşırken kelimelerin gücünü de hissediyorsunuz. Delia ve Peluchonneau arasındaki konuşmalara, kelimelere kulak vermek gerekecek. Filmi perdede görüp anlam yaratmak, anlamlandırmak heyecan vericiydi. Filmi izlerken, Fransız düşünür Jean Baudrillard’ın “Kötülüğün Şeffaflığı” kitabı aklınıza düşüyor. Öncelikle “Kendi Cehennemi” bölümü akla geliyordu. “Benzer” ve “Öteki” üzerine düşünüşte. Bu kitap, Ayrıntı Yayınları’ndan çıkmıştı. Filmdeki iz sürmeler, geniş final bölümü ve son sahneyle parçalar bir araya gelip anlam yaratacak. Belki daha da çıkmaza sokacak. Sanatın, sinemanın gücündendi bu.
Filmin görselliği de ilham verici. İç mekânlarda hafif kasvet yaratabilen yönetmen, özellikle dış mekânlarda da bu kasvetin içine alıyor. Gündüz gri bulutların altında da bunu yaşatabiliyor. Filmde çok özel bir çekim vardı. Kamera, sürekli dairesel dönüş yaparken, yönetmen arada “kesme” yaparak kısırdöngüyü parçalıyordu. Faşizmin sonsuz olamadığını kanıtlamak istiyor yönetmen. Günümüze metafor yapıyor sanki. Şili’de bugün demokrasi vardı. Filmdeki müzikleri de dinlemeli. Piyano ve çello tınıları, Neruda’nın şiirleri gibi insanı etkiliyor. Filmde Neruda’nın şiirlerini, Neruda’yı canlandıran Luis Gnecco’dan duyuyorsunuz. Gnecco, Neruda’nın ikizi gibi sanki. Gael García Bernal, Peluchonneau’nun yabancılaşmasını etkileyici bir oyunculukla yansıtıyor.
Neruda
Yönetmen: Pablo Larraín
Senaryo: Guillermo Calderón
Müzik: Federico Jusid
Kurgu: Hervé Schneid
Görüntü: Sergio Armstrong
Oyunular: Gael García Bernal (Oscar), Luis Gnecco (Neruda), Mercedes Morán (Delia), Emilio Gutiérrez Caba (Picasso), Diego Muñoz (Martinez), Alejandro Goic (Jorge), Pablo Derqui (Victor), Marcelo Alonso (Rodriguez), Michael Silva (Jara), Francisco Reyes (Bianchi), Jaime Vadell (Arturo), Alfredo Castro (Videla), Heidrun Breier (Eski Eş)
Yapım: Fabula (2016)
(09 Mart 2017)
Ali Erden
Osmanlı Subayı
Joseph Ruben’in yönettiği ve Ben Kingsley, Josh Hartnett, Hera Hilmar ile Michiel Huisman’in oynadığı Osmanlı Subayı (The Ottoman Lieutenant) 19 Mayıs 2017′de Mars Dağıtım dağıtımıyla Y Production – Es Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Filmde, Van’da görev alan Amerikalı Doktor Jude’la tanıştıktan sonra, ülkesinde yaşanan adaletsizliklerden ötürü hayal kırıklığına uğramış genç ve idealist kadın Lilli’enin hikâyesi anlatılıyor. Lillie, dünyanın savaşa sürüklendiği bir ortamda Osmanlı Subayı olan İsmail’e aşık olur. Savaş koşullarının kötüleşmesiyle birlikte artık Lillie, kendisi için mi, yoksa başkaları için mi yaşayacağına karar vermek zorundadır.
The Founder
John Lee Hancock’un yönettiği ve Michael Keaton, Nick Offerman, John Carroll Lynch ile Linda Cardellini’nin oynadığı The Founder, 03 Mart 2017’de PinemArt Film dağıtımıyla PinemArt Film tarafından vizyona çıkarıldı.
The Founder, Mc Donalds’ın gerçek hikâyesini konu alıyor. Hikâye, Amerika’da yaşayan Ray Kroc adlı girişimci ruhlu bir mikser satıcısının normalin üstünde sipariş alması ve buradaki potansiyeli fark etmesiyle başlıyor. Kroc, Mc Donald kardeşlerin Kaliforniya’daki restoranına giderek bir keşif yapar. Buradaki yoğun talep karşısında bir plan kurar ve bunu hayata geçirmek için karşısına çıkan her türlü engeli aşmaya kararlıdır.
2. Uluslararası Kan Film Festivali
Türkiye Kan Hastalıkları Federasyonu tarafından organize edilecek olan 2. Uluslararası Kan Film Festivali (2nd International Kan Film Festival), 05 – 07 Mayıs 2017 tarihleri arasında Adana’da gerçekleştiriliyor. Festival kapsamında yapılacak kısa film yarışmasına son başvuru tarihi 01 Nisan 2017 olarak belirlendi. Festivalde gösterilecek filmler arasında 10 Dakika, Bağ, Banadura Kardeşler, Bir Adım, Bir Damla Kan İsterim, Bir Kan Bin Umut, Döngü, Esir, İp, Bu Benim, Damlayan Umutlar, Hayallerimi Eksik Bırakma, İyi ki Varsın, Kan Bağı, Kan Ver Can Ver, Kar İzi, Kayıp, Nişanlı, Önce Hayat, Tut Elimden, Umut Hep Var gibi filmler var.
Deli Dolu
Sadi Bey’in Facebook Günlükleri:
“Reis”in bu akşam Maslak TİM Show Center Sineması’nda yapılacak galasına filmin yönetmeni Hüdaverdi Yavuz da katılmayacakmış. Bak şimdiden söyleyeyim, filmde referandumla ilgili bir mesajı görürsem veya duyarsam ciddiyeti bırakır gülerim. (Yanlış anlaşılmasın galaya gitmiyorum, ticari gösterimde halkımızla birlikte seyretmeyi düşünebilirim veya düşünmeyebilirim. Kararı serbest iradem verecek.) (26 Şubat 2017)
Farkında mısınız, bir-iki film yöneten veya bir-iki senaryo yazan veya bir-iki sene yazı yazdıktan sonra ortada ulema filmci, sinemacı, eleştirmen olarak dolaşan ve çeşitli atölye, kurs ve akademilerde ders veren, yarışmalarda, festivallerde jüri üyesi olan, yönetim kurulu, danışma kurulu vs. gibi yerlerde görev yapmaya talip olan vatandaşlar var. Oysa bendeniz şu 67 yıllık ömrümde 6767 tane film seyretmiş, 767 tane sinema dergisi, kitabı okumuş bir sinemasever olarak hâlâ sinemanın s’sinden anladığımı iddia edemem. Bir-iki filmle engin bilgi sahibi olan ve eğitmenlik yapan bu arkadaşlara duyduğum hayranlığa ne isim vereceğimi bilemiyorum. (28 Şubat 2017)
Hani bir çok kişinin de’yi, da’yı ayrı mı bitişik mi yazmakla ilgili tereddüdü vardır ya, itiraf ediyorum bendeniz de Meryl Streep, Johnny Depp ve Hezarfen Film Galeri’nin adlarını yazarken mutlaka oyuncu adları için gidip IMDb’ye, Galeri adı için son gelen bültene itinayla bakarım; Strepp, Deep ve Hazerfen olmadıklarına kanaat getirdikten sonra doğrularını yazarım. Yani Arnold Schwarzenegger’in, Edward Dmytryk’in soyadlarını gözü kapalı, bir seferde takır takır ekrana nakşederim de, sağ olsunlar yukarıdakileri tereddüt geçirmeden bir türlü yazamam. Eee ne yapalım her güzelin bir kusuru var. (Buradaki “güzel” ben oluyorum.) (28 Şubat 2017)
“Reis” filminin ilginç özelliklerine “Yönetmeni galasına gitmeyen film” özelliği de eklendi. Ayrıca filmin yönetmeni Hüdaverdi Yavuz’un bir önceki sinema filmi “Eşrefpaşalılar”da İzmir’li bir hocayı anlatması da ilginç, ancak “Reis” filminin 15 Temmuz öncesinde çekildiğini belirtmekte de fayda var. (02 Mart 2017)
Beyazperde Yazısı: Seni seviyorum; bunu kimse elimden alamaz. (Alt Tarafı Dünyanın Sonu – Juste la fin du Monde – It’s Only the End of the World, Yön: Xavier Dolan.)
Dikkatlerden kaçan bir film: İtalyan yönetmen Paolo Virzi’nin yönettiği ve Valeria Bruni Tedeschi, Micaela Ramazotti, Valentina Carnelutti ile Elena Lietti’nin oynadığı “Deli Dolu” (La Pazza Gioia – Like Crazy), sessiz sedasız 03 Mart Cuma günü Cinemaximum’un Levent Kanyon, Nişantaşı City’s ve Caddebostan Budak Sinemaları’nda vizyona girdi. İlk gösterimini geçtiğimiz Filmekimi’nde yapan film 31 Ocak’ta “Çılgınlar Gibi” adıyla İtalyan Kültür Merkezi’nde de gösterilmişti. Filmin dün vizyona girmesiyle 03 Mart haftasında vizyona giren film sayısı 8’e ulaşmış oldu. (04 Mart 2017)
03 Mart haftasında “Reis”, “İstanbul Kırmızısı”, Ferzan derken başımıza bir ilk daha geldi, “Deli Dolu” (La Pazza Gioia – Like Crazy) adlı İtalyan filmi sessiz sedasız gösterime girerken, “Biz Size Döneriz” adlı Türk filmi de sesli sedalı gösterime giremedi. 03 Mart’ta gösterime gireceği halen yol kenarlarındaki asılı duran panolarda duyurulan filmin gösterimi son anda 31 Mart’a ertelendi. “Biz Size Döneriz”in basın gösterimi ve galası da geçen hafta içinde yapılmıştı. “Deli Dolu”nun gösterimde olduğu konusunda ise sadece filmin gösterildiği sinemaların web sitesinde ve ithalatçısının sosyal medya hesaplarında bilgi var. sadibey.com’u saymıyorum, çünkü o da film hakkındaki bilgi ve görselleri 04 Mart’ta yayına verdi. Vizyona giren 8 filmin 4’ünün ön gösterim yapılmayarak basından kaçırıldığını ise dikkat ettiyseniz yazmadım. (05 Mart 2017)
Yazılarını zevkle okuduğumuz Sinema Yazarı arkadaşlarımızın bazıları görüşlerini bir süredir youtube aracılığıyla sözlü olarak da yansıtmaya başladılar. Sinema Yazarı ve Sinema Çizeri unvanlarından hareketle Sinema Söyleri diye bir unvan icat ettim, duyurmuş olayım. (05 Mart 2017)
20’li yaşlardaki seyyar simitçiye “Delikanlı hiç simitçiye benzemiyorsun, babanın yerine mi bakıyorsun?” diye sordum. “Yok amca, çalışıyorum ben, patrona ait burası.” dedi. “Suriyeli misin?” dedim, “Afgan’ım.” dedi. 3 ay olmuş Afganistan’dan geleli; yalnız, ailesi burada değil. Netice olarak yeni Türkiye’nin müteşebbis ruhu, yıllardır orada duran simitçiye de sirayet etmiş, garibim Afgan gencine iş vermiş, kendisini patronluğa terfi ettirmiş. Muhtemelen genci karın tokluğuna çalıştırıp, yan gelip yatıyordur. Orasını karıştırmayın, yollar, köprüler, havaalanları… (07 Mart 2017)
“Deniz ve mehtap sordular seni neredesin?” deyince “Gözleri aşka gülen taze söğüt dalısın.” dedim. Neyse ki şarkılar güzel olduğundan olumsuz tepki vermedi. (07 Mart 2017)
Bizim vatandaşımızın dünyada benzeri olmadığına ve olamayacağına bir kez daha inandım. Ergenekon Caddesi ile Tavukçu Fethi Sokağı’nın köşesindeki dönercinin önünden geçiyorum, kulak misafiri oldum.Tezgahtaki usta yanındaki çocuğa “Halk otobüsü şoförü yarım ekmek, ciğer istedi, koş” derken ekmeğin içine, ciğerlerin yanına, patatesleri doldurmaktaydı. 4-5 metre gittikten sonra geri dönüp baktığımda, eleman camdan ciğer paketini uzatırken, otobüsün önündeki boş yolu gören arkadaki arabaların şoförleri kornalara basmaya başlamışlardı. Tarihe kaydetmiş olayım, 08 Mart’ta Ergenekon Caddesi’nde oluşan trafik sıkışıklığının -nereden bakarsan- 2 dakikasının sebebi bu olaydır. Feneranduma* evet olarak mı, hayır olarak mı yansır orasını ben bilemem.
*Pardon dilim sürçmüş, “Referandum” olacak. (08 Mart 2017)
(08 Mart 2017)
Sadi Çilingir
E5 Ölüm Yolu, Depo İstanbul’da
Yönetmenliğini Tuncel Kurtiz’in yaptığı E5 Ölüm Yolu (Gastarbeiterstrasse) adlı film 03 Mart, 19:30’da Depo İstanbul’da gösteriliyor. Sıla Yolu başlıklı sergi, film gösterimi ve sempozyum etkinliği çerçevesinde gösterilecek olan filmi, Almanya ve Türkiye arasındaki E5 yolunun “Sıla Yolu”, “Autoput”, “Ölüm Yolu” ya da “Memleket Yolu” gibi isimlerle anılmasına odaklanıyor. Bu güzergâh göçmen işçiler için Batı Avrupa ve Türkiye arasında ana bağlantı olarak işlev gördü.
Anadolu Masalları
Emin Fırat Övür’ün yönettiği ve Okan Yalabık’ın anlattığı belgesel film Anadolu Masalları, 17 Mart 2017’de Chantier Films dağıtımıyla Rotanet Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
Hkâye anlatıcılığının en saf ve yalın hali olan masallar toplumun muhayyilesinin derin yankılarını barındırır. Bu yüzdendir ki masallar kendimizi ve içinde yaşadığımız toplumu anlayabilmemizde bize rehberlik edecek en sağlıklı türdür. Anadolu Masalları, yüzlerce yıldır anlatılan anonim masallardan ortaya çıkan kolaj bir masal üzerinden hareketle, bir kadim anlatım olan masalların ve bu formun hikmetinin peşindeki bir arayışın hikâyesini anlatıyor
16. Boston Türk Film ve Müzik Festivali
ABD’de bu yıl 16.sı düzenlenen Boston Türk Film ve Müzik Festivali (BTFF), 16 Mart’ta başlıyor. Yönetmen Yüksel Aksu’nun İftarlık Gazoz filmiyle açılacak festival, film gösterimleri, konserler ve fotoğraf sergisiyle 23 Nisan’a kadar sürecek. Festival Kurucu Direktörü Erkut Gömülü, yaptığı açıklamada, BTFF’nin bu yıl da yüksek kalibreli ve zengin bir programla sinemaseverlerin karşısına çıkacağını belirterek, etkinlik aracılığıyla Türk sineması, yönetmenleri ve genel olarak Türkiye’nin ABD’deki tanıtımına önemli katkı sağlanacağını bildirdi. Etkinlik, 16 Mart’ta Boston Güzel Sanatlar Müzesi’nde yapılacak gösterim ile başlayacak. Gösteriminin ardından açılış resepsiyonu verilecek.