Jackie
Yönetmen: Pablo Larraín
Senaryo: Noah Oppenheim
Müzik: Mica Levi
Kurgu: Sebastián Sepúlveda
Görüntü: Stéphane Fontaine
Oyuncular: Natalie Portman (Jackie), Peter Sarsgaard (Bobby),
Greta Gerwig (Nancy), Billy Crudup (Theodore),
John Hurt (Peder McSorley), Richard E. Grant (Bill),
Caspar Phillipson (JFK), John Carroll Lynch (Başkan Johnson),
Beth Grant (Lady Johnson), Max Casella (Jack),
Sara Verhagen (Mary)
Yapım: Fox Searchlight (2016)
Şili sinemasının sol ruhlu yönetmenlerinden Pablo Larraín’in “Jackie” filmi, Başkan Kennedy’ye suikast sonrasını eşinin anlatımıyla yansıtıyor. Bu trajediyi izlerken, zaman zaman insanın gözleri yaşarıyor.
John Fitzgerald Kennedy (JFK), Demokrat Parti’den Katolik başkan olarak koltuğa oturmuştu. “Ike” Eisonhower sonrasında görevi devralan 35. Başkan Kennedy, Cumhuriyetçilerin sert dış politikasına devam etti bir şeyleri kanıtlamak için. Soğuk Savaş, komünizmle mücadele, Vietnam sorunu. Elbette Küba’yla savaşın eşiğine gelen Domuzlar Körfezi… JFK neden suikasta kurban gitmişti? Katolik bir başkanın Amerika’yı temsil edemeyeceğine inanan fanatikler mi bu suçu işlemişti? Onu öldürdüğü söylenen Lee Harvey Oswald kimdi? Oswald (1939-1963), sosyalistmiş ve Sovyetler’de iki yıl yaşamış. Amerika’ya döndüğündeyse Küba karşıtlığına karşı mücadele etmiş. O da suikasta uğradı. JFK, 29 Mayıs 1917’de Massachussetts’in Brookline şehrinde doğdu. 22 Kasım 1963 günüyse Teksas’ın Dallas şehrinde suikast sonucu öldürüldü.
1976 yılında Santiago’da doğan Şilili solcu yönetmen Pablo Larraín, ülkemizde 2012’deki “No” ve 2015’teki “El Club-Kulüp” filmleriyle tanınıyor. Sıradaysa 2016 yapımı “Neruda” filmi var ama. Yönetmen, 2016 yapımı renkli ve siyah-beyaz “Jackie” filminde önceki filmlerindeki estetiğe yakın yerlerde durmuş. Yönetmen Larraín, sanki hep kameranın önüne ince bir tül örtü koyuyormuş gibi görüntüleri neredeyse loş hissi veriyor. Bu şaşırtıcı estetikle filminin bütününde kasvet duygusunu yaşatabiliyor. Bu estetiğini bu Hollywood filminde de sürdürmüş yönetmen.
Eşin derin acısı…
Massachusetts’teki Hyannis Port’ta. Başkan JFK’ye suikast sonrasında First Lady Jacqueline “Jackie” Bouvier Kennedy, Life Dergisi’ne röportaj veriyor. Film, bu röportaj sürerken geriye dönerek suikast ve sonrasını ortaya çıkarmaya çabalıyor. Life için röportaj yapan politik gazeteci Theodore H. White, bu görüşmeyi Camelot ve Kral Arthur üzerinden geliştiriyor. Başkan Kennedy, ünlü Galli oyuncu Richard Burton’ın (1925-1984) söylediği “Camelot” şarkısını çok seviyormuş. Filmde Burton’ın sesinden bu şarkı sıkça duyuluyor. Şarkı, “İklim her yıl mükemmel olmalı / … / Temmuz ve Ağustos çok sıcak olamaz / Ve burada kar için yasal bir sınır var / Camelot’ta…” diye sürüp gidiyor. Camelot, Kral Arthur efsanesiyle ilişkilendirilen ünlü kale ve saray. Zaman içinde Arthur diyarının fantastik bir simgesi olmuş. Camelot, gerçekten var mı, yok mu, şimdiye kadar cevabı bulunamadı. Antik Yunan ve Roma tarihine tutkun JFK, “Camelot” şarkısını sevmesi doğaldı. Camelot, Başkan Kennedy’nin maiyeti ve zamanı olarak da değerlendiriliyor. “Maiyet”in anlamıysa, resmi ziyaretlerde liderin yanında bulunan görevliler demek.
Gazeteci Theodore, gerçekliği ortaya çıkarmak istiyor sorularla. Gerçek neydi? Her şeyde bir hikâye yok muydu? Jackie, Theodore’la konuşurken JFK’in Washington’daki Beyaz Saray’a gelişlerini, bu evin hatıralarını düşünüyor. Burada bir dolu saygın başkan ve eşi yaşamıştı. Jackie, bu evde fazla değişiklik yapmamış. Ama sıkça yaylılar konseri verdirtmiş. JFK, öldürüldüğünde Jackie’ye biri oğlan, biri kız iki çocuk bırakıyor. Bu trajediden sonra nasıl ayakta duracaktı? Daima yanında bulunan kayınbiraderi Robert “Bobby” Kennedy, ona şefkatini hissettiriyor. Dallas’ta üstü açık arabada giderken, Başkan Kennedy başından vuruluyor. Yönetmen bu anları çok etkileyici bir görsellikle yansıtabilmiş. Jackie, sürekli “Jack” dediği JFK’in başı dağılmasın diye de çaba göstermiş. Onun güzel yüzü parçalara ayrılmasın diye. Suikastın hemen ardından uçakta Başkan Yardımcısı Lyndon Johnson, yemin ederek alelacele başkan oluyor. Bu kadar acelesi neydi? Jackie’nin, lavaboda ayna karşısındaki kanlı keder yüklü yüzü unutulmayacak bir andı. Jackie’nin Peder McSorley’yle yaptığı konuşmalar da akılda kalıcı. Özellikle Tanrı üzerine olan konuşmalar. Ardından Jackie, iki tür kadın olduğunu söylüyor. İlki kocasına destek olup onun güçlü olmasını isteyen. İkincisiyse kocasının yatakta iyi olmasını isteyendi. Jackie hangisiydi? Ama yatağı soğuktu şimdi onun.
Lincoln gibi cenaze…
Jackie, ölmüş önceki başkanların cenaze törenlerini öğrenmek istiyor. JFK için en değerli cenaze töreni için Başkan Abraham Lincoln cenaze törenini seçiyor. 1865’te iç savaş sonrası köleliği kaldıran Cumhuriyetçi Başkan Lincoln de suikasta kurban gitmişti. Bobby, Lincoln’ü sıradan biri olarak görüyor köleliği kaldırmasına rağmen. JFK için de ona yakışan bir yer seçiyor Jackie. Ama yeni Johnson hükümeti güvenlik için Jackie’nin düşüncelerine karşı çıksa da, sonunda her şey Jackie’nin düşündükleri gibi oluyor. Filmin içinde dolaşırken, insanı etkileyen anlarla karşılaşılıyor hep. Sinema perdesinde bambaşka görünüyor bu film. Natalie Portman’ın performansı da bu etkileyiciliğin içinde.
Filmde ağırlıklı olarak çello tınılarıyla diğer yaylılar da duyuluyor. Jackie, yaylıları, özellikle de çelloya tutkun. Filmde duyulan yaylı tınılar, Jackie’nin çok uzakta olmayan mutluluğuna ve şimdiki hüznüne dokunuyor adeta. Filmin kurgusunun da çarpıcı olduğunu belirtelim.
(16 Ocak 2017)
Ali Erden