‘Hayatın uçan iğnesi
Bir iplik gibi dünyayı dolaştırmasaydı
Hep sıcak olan güvenli bir yer için
Vermeye hazırdım canımı’
Sinematek / Sinema Evi’nde Tarkovski külliyatını yeniden beyazperde ortamında deneyimlediğimiz bugünlerde baba Arseny Tarkovski’nin yukardaki dizeleri ile açılan bir filmle buluşmak güzel bir sürpriz oldu. İlk uzun metrajı 2015 yapımı ‘Sakin Batı / Slow West’ ile bağımsızların kalesi Sundance’den jüri büyük ödülü ile dönmüş olan yılların müzisyeni John Maclean’in 10 yıl aradan sonra çektiği yeni filmi ‘Kasırga / Tornado’, bu dizelerin ardından soluk soluğa hızlı bir açılış sekansı ile başlıyor.
18. yüzyıl sonları Britanyasının ıssızında genç bir kız ve peşinden bir oğlan çocuğu silahlı karanlık suratlı haydutlardan kaçmaktadır. Bozkırda bir zengin evine sığınan Tornado (Kôki) ile ismi zikredilmeyen ufaklık (Nathan Malone) bir şekilde saklanmayı becerse de, genç kız çetenin başı azılı haydut Sugarman’in (Tim Roth) sinsi oğlu Little Sugar (Jack Lowden) tarafından enselenir. Yaklaşık 25 dakikalık bu hızlı girişin ardından aynı günün sabahına, olayların başlangıcına döneriz.
Uzak doğu kökenli Tornado ve samuray eskisi babası (ya da babalığı) Funji (Takehiro Hira) karavanlarıyla dağ tepe dolaşarak gezginci tiyatro gösterilerini icra etmektedir. Civar köylerden onları izlemeye gelenlere sonu hayli kanlı biten kukla oyununu sahneler, ardından kılıçlı bir samuray şov sunarlar. Kilisenin altınlarını çalıp kaçan Sugar çetesinin adamları da dinlenme amaçlı gösteriye takıldığında bunu fırsat bilen başta kaçarken gördüğümüz küçük velet altın dolu iki çuvalı el çabukluğu marifetiyle yürütür. Karavanda kukla oynatan Tornado olaya şahit olduğu halde haydutlardan altın aşırma sürecine dahil olur. Babası ile hayatlarının farklı olmasını, huzurlu güvenli bir yarın için giriştiği bu riskli oyunun başlarını daha büyük bir belaya sokacağının farkında değildir henüz.
MacLean ‘Sakin Batı’da, ana karakteri Silas’ın (Michael Fassbender) sözleriyle ‘kadim altın karşılığında kalbine bir hançer saplayacak gözü dönmüş kişilerin, para için gözünü kırpmadan karşısına çıkanı katleden umutsuz göçmenlerin, adamı soyup soğana çeviren Avrupalı gezginlerin, leş sayısı arttıkça şöhreti perçinleşen yeni yetme silahşörlerin cirit attığı, Kızılderili soykırımının insafsızca süregeldiği’ Mad Maxvari kaotik dönemi Coen kardeşlere yakışır bir mizah katarak kadim western türüne farklı bir bakış açısı ile yaklaşıyordu. ‘Kasırga’ yine aynı zaman diliminde bu defa nadir rast geldiğimiz Asya kıtasından göç deneyimini beyazperdeye taşırken, Britanya adalarındaki yaşam kavgasına odaklanmış, samuray felsefesi ve kılıç oyunlarıyla western şiddetinin neredeyse gerçeküstücü bir karşılaşmasına imza atmış.
Maclean kaotik bir günün öyküsünü bu defa daha da sınırlı bir bütçe ile çekerken, önceki filminin teknik ekibini koruyor. Robbie Ryan’ın dönemin gezginci tiyatro kumpanyalarının renk kattığı görüntüleri, Avustralyalı yönetmen Justin Kurzel’in küçük kardeşi Jed Kurzel’in müzik çalışmasına ilaveten, Tim Roth gibi bir ustaya eşlik eden Japon model ve şarkı yazarı – dansçı Mitsuki Kimura (kısa adıyla Kôki) ve Shōgun dizisindeki isyankâr Lord Ishido Kazunari rolü ile geçtiğimiz yıl Emmy adaylığı elde eden Takehiro Hira’nın etkileyici performansları filmin büyülü gerçekçi atmosferine hizmet ediyor.
(19 Haziran 2025)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com