Filmekimi yolculuğumda izlediğim ‘Sekiz Dağ / Le Otto Montagne’ nihayet gösterimde. Cannes Film Festivali’nden Jüri Ödülü dönen film Belçikalı yönetmen Felix van Groeningen ile oyuncu eşi Charlotte Vandermeersch’in ortak imzasını taşıyor. İtalyan yazar Paolo Cognetti’nin dilimizde de yayımlanmış aynı adlı otobiyografik romanından perdeye aktarılan yapım, bir ömürlük dostluğun, şehirli Pietro (Luca Marinelli) ile dağ çocuğu Bruno’nun (Alessandro Borghi) yıllar içinde her karşılaşmalarında paylaştıkları aşkları, kayıpları, babaları ile ilişkileri ve kesişen yazgıları üzerinden tıpkı romanda olduğu gibi sakin bir ırmak misali yol alıyor. Özellikle doğa tutkunlarının derinden etkileneceği bu zarif roman/film ‘Brokeback Mountain’ yazarı Annie Proulx’un ifadesiyle ‘dağlara bir kez olsun ilgi duymuş bizim gibi insanlar için çok yoğun ve insanın içini sızlatan bir hikâye anlatıyor’.
Öykümüz 1984 yazında başlıyor. 12 yaşındaki Pietro ailesiyle yazı geçirmek için geldiği dağ evinde yaşıtı Bruno ile sıkı bir arkadaşlık kuruyor. İçe dönük mühendis babanın kentli oğlu ile gurbet ellerde çalışmaya gitmiş duvarcı ustasının köylü çocuğunun ortak tutkusu dağların eteğine kurulmuş Grana köyünün mis gibi havası ve göz kamaştırıcı doğasıdır. Çayırları, buzulları keşfe çıktıkları zirve yürüyüşleri, terkedilmiş kulübeleri, viraneleri, eski değirmenleri inceledikleri yazlar boyunca iki çocuk gitgide büyürken, tüm farklılıklarına rağmen dostluğun anlamını öğreniyorlar. Yıllar geçtikçe birbirlerinden uzaklaşsalar da dağlara olan tutkuları yaşadıkları trajedilerde bile onları birarada tutacaktır.
Çocukluk, yetişkinlik, dostluk, insanın dünyadaki yerini arayış serüveni, baba-oğul ilişkileri, hayatın acımasız gerçeklerine dair evrensel temaları lirik bir dille işleyen metin 2012 yapımı ‘Kırık Çember / The Broken Circle Breakdown’ ile gönüllerimizi fethetmiş sinemacı çiftin elinde leziz bir filme dönüşmüş. ‘İnsan dünyadaki yerini aklının ucundan geçmeyecek bir bölgede ve biçimlerde buluyor’ diyor yazar Cognetti ve Belçikalı yönetmenler hayatın olanca hızına rağmen durup soluklanılması gerektiği yerde eşlik edilesi türden sakin, meditatif bu öyküyü perdeye taşıyor.
‘En güzel sığınak belleğin sığınağıdır’ diye ilave ediyor yazar ve yönetmenler. Yaz mevsimi karları erittiği gibi anıları da silip süpürüyor, ama buzullar dağların geçmiş kışların belleğini muhafaza ediyor. İşte bu yüzden dağlara, hikâyelerinin saklı olduğu yerlere dönüş yapıyor yetişkin dostlar. Her geri dönüşte öykülerini yeniden okuyabilmek için. ‘Sekiz Dağ’da sessizlikler besteci ve yorumcu Daniel Norgren’in country tadındaki ezgileriyle kaynaşıyor. Sinemacıların değişmez çalışma arkadaşı Ruben Impens soluk kesici görüntü çalışmasıyla yüreğe dokunan metnin görsel dilini yaratıyor. Mutlaka izlenmeli.
(21 Mart 2023)
Ferhan Baran