Fransız sinemasının en üretken isimlerinden François Ozon’un son Cannes şenliğinin yarışmalı bölümünde dünya prömiyerini yapmış yeni filmi ‘Tutku Oyunu / L’Amant Double’ sıcağı sıcağına bizde de gösteriliyor. Geçtiğimiz mevsim Ozon hayranlarını birçok açıdan ilklerle buluşturan ‘Frantz’, duygusallığını ve savaş karşıtı mesajını ustaca dengeleyişiyle dikkat çekmişti.
Yönetmen 2007 yapımı ‘Angel’dan beri çektiği bu ilk dönem filminde, iki dünya savaşı arasında Maurice Rostand tarafından kaleme alınmış ‘Öldürdüğüm Adam / L’Homme Que J’ai Tué’ isimli sahne oyunundan yola çıkmış, savaş ertesi melankolisinin etkileyici bir biçimde aktarılmasına olanak sağlayan siyah-beyaz tercihi ve farklı bir dünyada yeni ufuklara açılmaktan çekinmeyen genç kadının özgürleşme çabasını aktaran hikâyesiyle gönüllerimizi fethetmişti.
Özgün çevirisi ‘Çifte Sevgili’ anlamına gelen son çalışmasıyla Ozon bildiğimiz sulara dönüş yapıyor, yoğun cinsellik ve gizem içeren kışkırtıcı filmografisinin yeni bir örneğini sunuyor bizlere. Bir evin içinde orta sınıf aileyi kobay olarak incelediği ve filmin önemli aktörü konumundaki bir beyaz deney faresi ile etkileşim yoluyla ailenin tüm fertlerinin bastırılmış duygularını açığa çıkardığı ve ortalığın fena halde karıştığı hınzır kara mizah denemesi ilk uzun metrajı ‘Sitcom’dan beri aile kurumuyla hesaplaşan, cinselliğin binbir gizemini araştıran deneyimli sinemacı, uzun süredir karın ağrıları çeken ve bunun psikosomatik olduğunu düşünen 25 yaşındaki Chloé’nin karmaşık öyküsü üzerine kurmuş son filmini.
Yine bir edebiyat uyarlaması seçmiş Ozon. Bazı romanları gotik olarak değerlendirilen, gündelik yaşam içinden çıkan şiddet ile sevgi arasındaki bağlantıyı eşeleyen çağdaş Amerikan edebiyatının güçlü ismi Joyce Carol Oates’in Rosamond Smith takma adıyla kaleme aldığı minör polisiyelerinden ‘İkizlerin Yaşamı / Lives of the Twins’den yola çıkan yönetmen, öyküyü Fransızlaştırmakla başlamış işe. Parisli genç kadın sorunlarının üstesinden gelmek için gittiği psikiyatristi Paul Meyer’e kısa süre içinde aşık oluyor. Hisler karşılıklıdır, bu nedenle etik olarak psikolojik tedavi süreci sona ererken, iki sevgili birlikte yaşamaya başlıyor. Çiftin sağlıklı görünen ilişkileri, Chloé’nin, sevgilisinin gerçek kimliğine dair ondan birşey sakladığını keşfetmesiyle gerilimli bir hal alacak, genç kadının Paul’ün ikizi Louis ile karşılaşmasıyla üçlü bir ilişkiler yumağı devreye girecektir.
Ozon serbest olduğu belirtilen uyarlamasında Carol Oates’in gerçekçi anlatımı yerine daha fantastik bir dünya kurmayı tercih etmiş. Amerikalı yazarın nevrozlar ve bölünmüş kişiliklerin karanlık tarafları üzerine yoğunlaştığı metnini erotik çeşitlemelerinin malzemesi olarak kullanmayı seçmiş. Bir müzede sanat eserlerinin bekçiliği görevini üstlenmiş Chloé’nin gerçek ile bilinçaltı arasındaki gidiş gelişini izleyicinin yorumuna bırakmış. Louis gerçekten var mıdır, yoksa genç kadının bastırılmış ve Paul ile yaşayamadığı erotik fantezilerin tetikleyicisi midir yalnızca. Psikanaliz seansları, düşler ve kabuslar yönetmene bu alanda at koşturmasını sağlayacak zengin malzeme sunuyor. O da bundan sonuna kadar yararlanıyor ve yasak arzuların perdede vücuda gelmesine araç oluyor tüm bu psikolojik deneyimlemeler.
Ozon sinema tarihinin seçkin örneklerine saygıda bulunmakta kusur etmiyor yine. Hatta Carol Oates’in romanını kaleme alırken David Cronenberg’in jinekolog ikizleri konu alan ‘Dead Ringers’dan ilham almış olabileceğini iddia ediyor. Daha ilk sahnede saçlarını kısacık kestiren Chloé’nin müze bekçiliği giysisinin de desteğiyle büründüğü androjen görünümü ve karnının şişmesi açık olarak Roman Polanski klasiği ‘Rosemary’s Baby’den esinler taşıyor. Meraklı komşu kadının aynı filmden Oscar ödüllü Ruth Gordon’un canlandırdığı tiplemeyi andırması da cabası.
Henüz 17 yaşındayken ‘Genç ve Güzel / Jeune et Jolie’de Ozon ile çalışan ve o dönemdeki yazımda kendisinden ‘gencecik bir Gündüz Güzeli’ olarak söz ettiğim Marine Vacth, bu kez daha olgunlaşmış bir genç kadın olarak yeni bir ‘Belle de Jour’ çeşitlemesinin yüzü olmuş. Ancak bu filmi Bunuel’in ölümsüz klasiğiyle karşılaştırmamak en doğrusu. Zaten Ozon da ciddiye almıyor kendisini. Gerçeklikle oynayan malzemesi doğrultusunda erotik çeşitlemeler arasında patinaj yapmaktan zevk alıyor. Ana karakterinin bilinçaltıyla flört ediyor. Onun beynine, fantezilerine, karnının içine fütursuzca dalıyor.
Görsel tasarım açısından iyi bir işçilik çıkarmayı biliyor sinemacı. Görevlendirildiği ‘Blood / Flesh’ enstalasyonunda sergilenen parçalar Chloe’nin içsel karmaşasını yansıtıyor. Jérémie Renier’nin canlandırdığı tıpatıp ikizlerin zıt kişilikleri kostümlerine, saç şekillerine, fiziksel görünümlerine yansıyor. İki doktorun muayenehaneleri bile farklı tasarlanmış. Paul’ün deri koltuk ve yerdeki peluş halıyla sıcak renklerin hakim olduğu çalışma odasına karşılık Louis’nin mermer ağırlıklı, yapma çiçekli soğuk mekânı dikkat çekiyor.
‘Tutku Oyunu’ Ozon’un en iyi filmlerinden biri değil. Yatay ve dikey aynalardan bolca yararlanan sinemacının simetriyle, geometriyle serbestçe oynayarak hayli eğlendiği bu gerilim yüklü erotik fantezi iyi bir işçilik örneği olarak ilginizi çekebilir. Bir de yetmişli yılların çekici yıldızlarından Jacqueline Bisset’nin filmde küçük bir rolde göründüğünü ve geçmiş anıları tazelediğini hatırlatalım yaşı tutan sinefillere.
(11 Eylül 2017)
Ferhan Baran