Paylaşırım Kalbinin Kederini

Tahran ile Winnipeg arasında hayali bir yerdeyiz. Negin (Rojina Esmaeili) ile Nazgol (Saba Vahedyousefi) buzun içinde kalmış bir banknotu donduğu yerden çıkarmak için uğraş vermektedir. Bu parayla sınıf arkadaşları Omid’e (Sobhan Javadi) bir hindinin çalıp götürdüğü gözlüğünün yerine yenisini almak isterler. Bu esnada yardım istedikleri Massoud (Pirouz Nemati) soğuğun da etkisiyle kafaları hayli bulanmış turist kafilesini Winnipeg’in tarihi anıtları ve brütalist tarzın gri bej binaları arasında dolaştırmaktadır. Québec devlet dairesindeki bunaltıcı işini bırakan Matthew (Matthew Rankin) ise uzun zamandır görmediği 76 yaşındaki yaşlı annesini ziyaret etmek üzere yollara düşmüştür. 29 Şubat’ın dondurucu soğuğunda zaman, coğrafya ve kişisel kimliklerin içiçe geçtiği bir sürreel güldürü bizlere göz kırpmaktadır.

Deneysel sinemacı Matthew Rankin’in dünya prömiyerini geçtiğimiz yıl Cannes’da yapan ödüllü çalışması ‘Evrensel Dil / Une Langue Universelle’ hınzır bir biçimde kurgulanmış çizgi dışı bir deneyime davet ediyor izleyiciyi. Sanatçının Matthew rolünü bizzat üstlendiği, özenle seçilmiş çocuk karakterler haricinde tüm kişileri film ekibi ya da yakın çevresinden dostlarının canlandırdığı filmde Rankin 80’li 90’lı yıllarda büyük bir atağa geçmiş İran sinemasının ustalarından Abbas Kiarostami ve Cafer Panahi estetiğini, Kanadalı idolü Guy Maddin ve de Finlandiyalı Aki Kaurismaki ve İsveçli Roy Anderson başta olmak üzere kuzeyli sinemacılarda aldığı feyz ile harmanlıyor.

Kanadalı oyuncu – yönetmenin 2019 yapımı ‘20. Yüzyıl / The Twentieth Century’nin ardından gelen bu ikinci uzun metraj çalışması, Farsça ve Fransızca’nın resmi diller olduğu hayali bir Winnipeg’de geçiyor. ‘Arkadaşlık Adına’ vurgusuyla açılan filmde, ilkokul öğrencilerinin uzak plan sınıf penceresinden yansıyan şamatısını izlerken, otobüsü yolda kaldığı için valizi ile onca yolu yayan arşınlamış Fransızca hocasının aynı plan içinde okula girişini izliyoruz. Birbirinden cin küçükler için iyi birşeyler yapmaya çabaladığını söyleyen boğazlı kazaklı, elektro gitar çalan, küpe takan öğretmenleri, hükümetteki işini ve yabancısı olduğu büyük kenti, evinin anahtarlarını çöpe atarak terkeden Matthew ile bozulan otobüste yanyana koltukları paylaşmıştır. Seyir ilerledikçe filmdeki tüm karakterler, aile ilişkileri ya da türlü rastlantılarla karşılaşmayı sürdürür, gerçeküstücü meselin eliptik çemberi böylece şekillenir.

Yönetmenin ‘otobiyografik halüsinayon’ olarak tanımladığı masalında tabelalar Farsi dilinde, kişiler Farsça konuşuyor. Rankin daha önce Tahran’ı ziyaret etmiş, filmde de rol almış olan İranlı ortak senaryo yazarları Ila Firouzabadi ile Pirouz Nemati de karşılıklı olarak Winnipeg atmosferini deneyimlemiş. Bunu takiben, bu yıl 10 dalda Oscar adaylığı bulunan, bu yazı yayına girdiğinde bazı önemli ödülleri toplamış olacak olan Brady Corbet’nin hikâyesinden aşina olduğumuz brütalist tarzın birbirinden hayli uzak bu iki diyarı benzer kıldığından yola çıkmış, devasa anıt yapıların gölgesinde ufacık kalmış iki ayrı kültürden kişilerin ‘insan olma halinin’ etrafında kucaklaşmasını anlatmak istemişler.

Rankin, İran sinemasına yazılmış bu aşk mektubunda, kendine özgü soğukkanlı mizahı ve şefkatli yaklaşımıyla coğrafi ve sinemasal anlamda farklı dünyaları çok keyifli bir anlatımla bir araya getirmiş. Farklı dilleri, kültürleri ve kimlikleri harmanlayan yapısıyla küresel izleyici kitlesine hitap eden yapımda, hindiler bembeyaz kar örtüsü üzerinde tur atıyor, Kanada’nın ünlü kahve zinciri Tim Horton’da İran usulü çay servisi yapılıyor. Oryantal kostümüyle buz dansı yapan artistik patinajcıya tar, santur, ney ve duduk eşlikli müzik eşlik ediyor. Güzellik yarışmalarına soktuğu gözbebeğinin izini süren yaşlı hindi yetiştiricisinin ‘dönersen geri, paylaşırım seninle kalbimin kederini’ sözlerini içeren içli şarkısı alaturka kulağımızı okşarken, mekân ve coğrafya farkı bulanıklaşıyor, insan olmanın hazzıyla buluşuyoruz.

(04 Mart 2025)

Ferhan Baran

[email protected]

Görsel Efekt Dünyası 22 – 23 Şubat’ta EFEKT İstanbul’da Buluştu, Türkiye’nin İlk Görsel Efekt Ödülleri Sahiplerini Buldu

EFEKT Görsel Efekt Günleri ve Ödülleri, VFX dünyasının en prestijli isimlerini İstanbul’da bir araya getirdi. İlk EFEKT Uluslararası Vizyoner Ödülü, VFX Akademi (Oscar) ödüllünü kazanan ikinci kadın olarak tarihe geçen Sara Bennet’a verilirken, Ulusal VFX Yaşam Boyu Başarı Ödülü Türk sinemasına görsel efekt sanatçısı olarak büyük emekler vermiş Hilmi Güver’e takdim edildi. Görsel efektin, sinemada bir sihir gösterisi olarak doğduğu ve bugün yapay zekâ ile sınırlarını genişlettiği bir dönemde, Türkiye’deki görsel efekt ve animasyon sektörünün kreatif endüstrilerdeki konumunu vurgulayan EFEKT 2025, 22 ve 23 Şubat’ta  gerçekleştirildi.

Görsel Efekt Dünyası 22 – 23 Şubat’ta EFEKT İstanbul’da Buluştu, Türkiye’nin İlk Görsel Efekt Ödülleri Sahiplerini Buldu yazısına devam et

29. Türkiye – Almanya Film Festivali’nde Galalarla Film Manzaraları

Türkiye – Almanya Film Festivali, her yıl tutkuyla Türkiye, Almanya ve diğer ülkelerden zengin bir film seçkisi sunuyor. Bu yılki sunumda uluslararası prömiyer, bir Almanya prömiyeri ve üç ülkeden 13 film bulunuyor. Açılış, Mukadderat’la başlayacak, ardından müziğe ve direnişebir saygı duruşu olan Cem Karaca’nın Gözyaşları gelecek. 8X8 ve Büyük Kuşatma ise dünya prömiyerlerini Nürnberg’de yapacak.

29. Türkiye – Almanya Film Festivali’nde Galalarla Film Manzaraları yazısına devam et

Son Bir Nefes, 28 Şubat’ta Sinemalarda

Gerçek bir olaydan ilham alan Son Bir Nefes (Last Breath), izleyicileri okyanusun karanlık ve amansız derinliklerinde soluksuz bırakacak bir hayatta kalma mücadelesine davet ediyor. Deneyimli derin deniz dalgıçlarının, dalgaların ve zamanın acımasız baskısı altında verdikleri mücadeleyi konu alan bu sürükleyici yapım, insan iradesinin sınırlarını zorlayan çok farklı bir hikâyeyi gözler önüne seriyor. Alex Parkinson’un yönetmenliğini üstlendiği filmin senaryosu Mitchell LaFortune, Alex Parkinson ve David Brooks’a ait. 2019 yılında yine Alex Parkinson’un çektiği belgeselin sinema uyarlaması olan yapım, izleyiciye daha derin bir anlatım sunuyor.

AKM Yeşilçam Sineması’nda Bu Hafta

Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Yeşilçam Sineması’nda bu hafta Flow: Bir Kedinin Yolculuğu (Flow), Düzen (The Order) ve Aydınlık Hayallerimiz (All We Imagine As Light) filmlerini gösteriyor. Justin Kurzel’in yönettiği ve Jude Law ile Nicholas Hoult’un oynadığı Düzen, Amerika’da şiddetini artıran banka ve zırhlı araç soygunlarının ülke düzenini sarstığı 1983 yılında geçiyor. Filmde, bir FBI ajanı olan Terry Husk, olayların kaynağına iner ve suç zincirinin arkasında Amerikalı beyazların üstünlüğünü savunan militan örgüt The Order’ın lideri Robert Jay Mathews’ın olduğunu keşfeder. Mathews, ABD hükümetine karşı planladığı savaş için yandaşlarının giderek sayısını artırmaktadır.

AKM Yeşilçam Sineması’nda Bu Hafta yazısına devam et