Sinemamızın ünlü yapımcılarından Arif Keskiner, 12 Mart 2024 Salı günü hayatını kaybetti. Otobüs, Kapıcılar Kralı, Selvi Boylum Al Yazmalım, Sensiz Yaşayamam, Köşeyi Dönen Adam, Yılanı Öldürseler, Ceylan, Piano Piano Bacaksız gibi sinemamızın unutulmaz filmlerinin yapımcısı Arif Keskiner’in cenazesi 14 Mart 2024 Perşembe günü saat 11:00’de Harbiye Cemal Reşit Rey Kültür Merkezi’nde düzenlenecek tören sonrası Teşvikiye Camii’nde öğle vakti kılınacak cenaze namazını müteakip Kilyos Demirciköy Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Merhuma Tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.
Aylık arşivler: Mart 2024
43. İstanbul Film Festivali’nde Berlin’den Ödüllü Filmler Prömiyer Yapacak
17 – 28 Nisan 2024 tarihleri arasında düzenlenecek 43. İstanbul Film Festivali’nin hazırlıkları tüm hızıyla devam ediyor. Festival, bu yıl da Berlin Film Festivali’nin ödüllü ve öne çıkan filmlerine yer veriyor. Şubat ayında gerçekleştirilen Berlin Film Festivali’nden Hong Sang-soo imzalı A Traveler’s Needs’in yanı sıra Jüri Ödülü ile dönen The Empire ve En İyi Yönetmen ödüllü Pepe, 43. İstanbul Film Festivali’nde ilk kez sinemaseverlerle buluşacak.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
43. İstanbul Film Festivali’nde Berlin’den Ödüllü Filmler Prömiyer Yapacak yazısına devam et
Renkler, Sesler Yoksa Hayalde mi Yok?: Eflatun
Sinemanın gizemli dünyası kendisini odaklandığınızda açıyor. Evde televizyon ekranında veya telefon gibi küçük ekranda izleseniz her ne olursa olsun odaklanmakta zorlanıyorsunuz. Oysa sinema salonunda, karanlıkla birlikte ses seda kesilince beyazperdeye odaklanabiliyorsunuz. Keyif o zaman başlıyor işte…
Karanlık deyince, sinemadaki ışıkların karartılmasıyla beyazperdeye yansıyan görüntülerin ışığının etkisinin dışında, göz gözü görmeyen bir karanlık da var.
Helen Keller 1880 – 1968 yılları arasında yaşamış bir pedagog; gözleri görmediği gibi kulakları da duymuyor, tabii doğal olarak konuşamıyor da… Helen Keller’in yaşam öyküsü “Her Şey Su ile Başladı” (Kuraldışı Yayınları) küçüklüğünde sadece suyu tanıyan bir kızın yaşam mücadelesinde kazandıklarını ve kazandırdıklarını anlatıyor. Cüneyt Karakuş’un yazıp yönettiği “Eflatun”, gözleri görmeyen ama sesleri çok iyi ayırt edebilen genç bir kadını anlatıyor. İrem Helvacıoğlu’nun başarıyla canlandırdığı Eflatun karakterinin karşısına bir gün Oflaz (Kerem Bürsin) çıkar. Eflatun, görmemesine karşın sesleri çok iyi tanıdığından, babasının mesleğini, saat tamirciliği yapmaktadır. Bir gün evdeki antika saati tamire getiren Oflaz ile aralarında bir çekim olur.
Filmin açılışı ilginç, meraklandırıyor izleyiciyi; çok başarılı bir girişi var. Zaman içerisinde sinemanın o kendine özgü “tesadüfün iğne deliği” veya “soğukkanlı geçiş” yaşansa da ilgi çekiciliğini sonuna kadar sürdürüyor; biraz uzun olduğunu (yönetmenler onca emek vererek çektikleri filmleri kolayca kesip atamazlar, hak vermek gerekir) söyleyebiliriz.
Yönetmen Cüneyt Karakuş, “yorgan altında” projesiyle engelli bireylerin sorunlarına yönelik çalışmalarıyla tanınan biri; bu filmde de görme engelli bireyin iç dünyasını açıyor bizlere…
Bir çocuğun yaşamını belirleyen anne babaysa (mahalle, okul, arkadaşlar da kuşkusuz), onların bakış açısı çocuğun geleceğinin yolunu da çizer. Anne gerçekçi, baba hayalci ise çocuk arada kalacaktır; annenin “icat çıkarma başımıza” eğitimiyle büyüdüğü, babanın ise “uç uçabildiğince” coşkusuyla düş(ünce) dünyasına önem verdiği apaçık ortadadır. Böyle olunca da çocuğun tek başına direngen, kararlı, özgüvenli olmasını beklemek de pek kolay olmasa gerektir. Eflatun, belki de kendisini o sorunsaldan sıyırmasını bilen bir gençtir.
Ailesiyle, çevresiyle, işiyle sorun yaşayanların bir “gönül gözü” açıktır her zaman, bilmesini, bulmasını bilene… Eflatun ile Oflaz’ın (adların ilginç bir öyküsü var, izleyenlerin unutamayacağı) onca sorun içerisinde birbirlerine açılmaları en tam da o “gönül gözü” ile anlatılabilir. Engellilik bir metafor, ama başka metaforlar da var. Tek karede birçok mevsimi (yaşam göz açıp kapayıncaya kadar geçen zamandır, bize uzun gelse de, dünya için esamisi bile okunmaz) görselleştirmesi çok, çoktan da çok çarpıcı. Oflaz değilse de Eflatun’un oyunculuğu muhteşem; ah ki yönetmen arada bir de olsa yönlendirebilseydi…
22 Mart’tan başlayarak gösterimde…
(19 Mart 2024)
Korkut Akın
korkutakin@gmail.com
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Romanından İlhamla Beyazperdeye Taşınan, 26 Nisan’da Vizyona Girecek Cadı Filminden Güçlü Kadın Karakterlerin Yer Aldığı Çarpıcı Yeni Teaser Paylaşıldı
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın aynı adlı romanından esinlenerek Erman Bostan’ın senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini üstlendiği, psikolojik gerilim türündeki Cadı filmi için vizyon hazırlıkları devam ediyor. Başrollerinde Furkan Andıç ve Buse Meral’in yer aldığı, 26 Nisan’da izleyicilerle buluşacak filmden yeni teaser yayınlandı. Yeni teaser’da filmin güçlü kadınlarına ve onların hikâyelerine dair ipuçları veriliyor.
- Basın Bülteni
- Yeni Teaser’ı izlemek için tıklayınız.
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Kelebeklerin Çığlığı – Tutanamayanların Hikâyesi
Cengis T. Asiltürk’ün yönettiği ve Altan Akışık, Pınar Alkan, Eren Sezer ile Alper Kafa’nın oynadığı Kelebeklerin Çığlığı – Tutunamayanların Hikâyesi, önümüzdeki aylarda ????? dağıtımıyla Nart Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
?????.
Üç Harfliler: Nazar
Winnie The Pooh: Kan ve Bal II
Rhys Frake Waterfield’in yönettiği ve Scott Chambers, Ryan Olivia, Eddy MacKenzie ile Lewis Santer’in oynadığı Winnie The Pooh: Kan ve Bal II (Winnie the Pooh: Blood and Honey II), 29 Mart 2024’de A90 Pictures dağıtımıyla BG Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Birçok kişi Yüz Dönüm Ormanı’ndaki cinayetlerin Christopher tarafından işlendiğine inanmaktadır. Yaşanan dehşet üzerine terapiye başlayan genç adam geçmişiyle ilgili sırlar olduğunu öğrenir. Bu arada intikam için geri dönme planları yapan Winnie ve Piglet bu kez Tigger ve Owl’u da yanında getirir. Hesaplaşma için ormana dönen kahramanlar Christopher’ı sıkıştırıp öldürmek için her şeyi yapmaya hazırdır.
- Basın Bülteni: 1 / 2
- Fotoğraflar
- Fragman
- IMDb
Uluslararası Afet Film Festivali
Uluslararası Afet Film Festivali (International Disaster Film Festival), 21 – 26 Mayıs 2024 tarihleri arasında düzenleniyor. Doğa ve insan kaynaklı afetlerin etkisi ve önemi konusunda farkındalık yaratmaya odaklanan öncü kültürel bir etkinlik olan UAFF, felâketlerin anlaşılmasını sağlayarak bu alanlarda çalışan sanatçıları desteklemeyi amaçlıyor. Filminizin teması doğrudan afet ise, ele alınan konu kitleleri etkilemişse, yaşanmış bir afet ile ilgili devam eden etkiler konu edilmişse, yaşanmış bir afetin kendisi ya da etkileri ile ilgili doküman üretilmişse, bu gereksinimlerden en az birisini kapsıyorsa filminizin yapısına uygun kategoriye başvurabilirsiniz.
Oppenheimer, 96. Oscar Ödülleri’ne 7 Ödül ile Damgasını Vurdu
Christopher Nolan’ın yönettiği ve başrollerini Cillian Murphy, Emily Blunt, Robert Downey, Jr., Matt Damon, Rami Malek, Florence Pugh, Benny Safdie, Michael Angarano, Josh Hartnett ve Kenneth Branagh gibi ünlü oyuncuların rol aldığı Oppenheimer, 96. Oscar Ödülleri’nde, En İyi Film, En İyi Yönetmen (Christopher Nolan), En İyi Erkek Oyuncu (Cillian Murphy), En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Robert Downey Jr.), En İyi Kurgu, En İyi Sinematografi ve En İyi Özgün Müzik (Ludwig Göransson) olmak üzere 7 kategoride Oscar ödülünü kucakladı.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Hanna ve Minik Canavarlar
Lorena Ares’in yönettiği ve Pep Papell, Savannah Fort, Anna Orra ile Oriol Rafel’in seslendirdiği animasyon film Hanna ve Minik Canavarlar (Hanna y Los Monstruos – Hanna and the Monsters), 03 Mayıs 2024′de CJ ENM dağıtımıyla Wediacorp tarafından vizyona çıkarıldı.
Hanna ve Minik Canavarlar, küçük bir kızın gelişi ile herkesin hayatının tamamen değiştiği bir kasabada yaşananları konu ediyor. Monsterville, insanlar arasında yaşamaktan bıkmış canavarların yaşadığı bir kasabadır. Bir gün, Hanna adında dört yaşındaki bir kız kasabaya gelir. Ancak onun gelişiyle Monsterville büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalır.
08 – 10 Mart 2024, Hafta Sonu Gişe Verileri
08 – 10 Mart 2024, Hafta Sonu (Weekend) Gişe Verileri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi’nin gösterilmesi rica olunur.
Acımasız (Yönetmen: Art Camacho)
Art Camacho’nun yönettiği ve Dermot Mulroney, Jeff Fahey, Kesia Elvin ile Mauricio Mendoza’in oynadığı Acımasız (Ruthless), 19 Temmuz 2024′de CJ ENM dağıtımıyla Wediacorp tarafından vizyona çıkarılıyor.
Harry, acımasız bir saldırıda öldürülen kızını kaybetmenin acısını atlatmaya çalışan bir lise koçudur. Harry, bir gün bir öğrencisinin de kızının başına geldiği gibi benzer koşullarda ortadan kaybolduğunu öğrenir. Bu durum üzerine Harry, öğrencisini insan kaçakçılığı operasyonu için kaçıran adamların peşine düşer. Meseleyi kendine vazife edinen Harry, öğrencisini kurtarmak için çok zorlu bir mücadeleye girişir.
Bodrum Seferi
Recep Akdağ’ın yönettiği ve Sarp Bozkurt, Sedef Şahin, Ebru Kural ile İrfan Kangı’nın oynadığı Bodrum Seferi, 12 Nisan 2024’de A90 Pictures dağıtımıyla Eminoğlu Grup – Senarist Medya Yapım tarafından vizyona çıkarıldı.
Hayatı boyunca köyünden dışarı hiç çıkmamış olan Sefer’in rüyalarına sürekli bir tatil beldesi girmektedir. Sefer, tesadüf eseri oranın Bodrum olduğunu anlar ve köyün de desteğiyle her şey dahil bir tatil köyüne gitmek için yola koyulur. Fakat her şey dahil midir? Anasız babasız büyümüş, askerlik dışında köyünden hiç çıkmamış, saf ama zeki bir karakter olan Sefer başına geleceklerden habersizdir.
İktidar Çürütür
Amerikalı yazar Frank Herbert’in ilki 1965 yılında yayınlanan ‘Dune’ romanlar serisi zengin hayal gücüyle başta ‘Yıldız Savaşları / Star Wars’ serisi olmak üzere yedinci sanatın bilimkurgu şaheserlerine ilham kaynağı olagelmiştir. Metnin sinemaya uyarlanmasının çileli bir serüveni olmuş, 70’li yıllarda Alejandro Jodorowsky’nin ele almış olduğu proje, üzerinde yaklaşık üç yıl kadar çalışıldıktan sonra giderek büyüyen bütçe nedeniyle iptal edilmişti. David Lynch’in 1984 tarihli çevirimi de auteur yönetmenin en başarısız çalışması olarak kabul edilir. ‘Blade Runner 2049’ ile bilimkurgu alemine parlak bir imza koyan Kanadalı Denis Villeneuve, emrine sunulmuş geniş bütçe ile bu deli işine soyunmuş ve 2021 yılında dünya prömiyerini yapan ‘Dune: Çöl Gezegeni’ pandemi döneminin olumsuz koşullarına rağmen büyük ilgi ile karşılanmıştı.
Kanadalı sinemacının Hollywood senaryo yazarlarının tarihi grevine toslayarak gösterime girmesi 2024’e ertelenen devam filmi ‘Dune: Part Two / Dune: Çöl Gezegeni Bölüm İki’ Herbert’in ikinci kitabından yola çıkıyor. Galaksinin farklı noktalardaki rakip feodal aileler tarafından yönetildiği 10.000’li yıllarda, çağımızın petrolüne eşdeğer ‘baharat’ adı verilen çok kıymetli bir kaynağın üretildiği çöl gezegeni Arrakis’in kontrolünü elinde bulunduran Caladan’lı Atreidesler’in rakip hanedan Harkonnen’ler tarafından pusuya düşürülerek yok edildiğini, sonrasında veliaht Paul Atreides’in annesi Lady Jessica ile birlikte çölün derinliklerinde yaşam savaşı veren bölgenin yerlileri Fremenler’e sığındığını ilk filmden biliyoruz. İkinci bölümde, bizzat galaksi imparatorunun ihanetine uğrayan soyunun intikamını alma mücadelesi verecek olan Paul Atreides, kumlar altında yaşamaya mahkum edilmiş yeni dostlarına vaad ettiği cennet hayali için ilk adımları attığı baş döndürücü mücadelesine tanıklık ediyoruz.
Herbert’in 12 milyondan fazla satmış zamansız roman serisini William Shakespeare’in ölümsüz metinlerinin takipçisi olarak görmüşümdür hep. Veliaht Paul yazın dünyasının en kompleks karakterlerinden ‘Hamlet’ten izler’ taşıdığını düşünürüm. Timothée Chalamet’nin kırılgan zarifliğinde ete kemiğe bürünmüş olan genç adamın küstah zıpır delikanlıdan korkulan bir savaşçıya, Fremenlerin gelecekten haber veren liderine dönüşmesi ikinci filmin hikâyesidir. Onun duygusallığı ve tutkulu idealizmi kirli politik taht oyunlarının gölgesinde ihanetlere, bağnaz dümenlere ve muhtemelen üçüncü bölümde tanık olacağımız kanlı din savaşlarına doğru savrulacaktır.
Evet kokuşmuş bir şeyler vardır Galaksi İmparatorluğu’nda. Baharat üzerindeki güce sahip olanın mutlak iktidarın sahibi olduğunu herkes bilir. Paul onu ‘mehdi’ ilan etmeye hazır Fremenlere, güneyden gelen dinsel coşkuya ya da ‘seçilmiş kişi’ olduğu inancını yaymaya çalışan Bene Gesserit tarikatından ruhani güçlere haiz annesinin tüm kışkırtmalarına karşın iktidar olma fikrine sıcak bakmaz önceleri. ‘Korku aklın katilidir’ diyerek aklını çelmeye çalışır annesi. O hâlâ çöle ilk düştüklerinde ölümüne sebep olduğu Fremenlinin hayaleti ile vicdan muhasebesi içindedir oysa. İktidar tutkusunun evreni çürüttüğünü görür, lakin borçlu olduğu halka ve de gönlünü çelen Chani’ye kumların eteğinde hayaline düşen engin denizi, suyu yağmuru, Caladan’ın yeşil cennetini getirebilmek için imparatoru dize getirmek zorundadır. Binlerce kişinin öleceğini gördüğü korkunç gelecek onu dehşetle titretirken Ophelia’sını geride bırakarak kendini gücün kollarına teslim edecektir.
Bir kült klasiğinin beyazperdeye uyarlandığında, düşünsel zenginliğini korurken görselliğini mükemmel bir biçimde ortaya çıkarması kolay rastlanır şey değildir. Villeneuve, son olarak ‘The Batman’de nefesleri kesen Avustralyalı büyücü görüntü ustası Greg Fraser ile işbirliğinde muazzam bir evren inşa ediyor, sarı-beyaz çölün pusu, gölgesi, aydınlığı ve karanlığını olağanüstü bir sinematografi ile dengeliyor. Hakkonenlerin Roma ile Nazi Almanya’sını buluşturan acımasız gaddarlığını anlattığı baş döndürücü sekansta siyah-beyazın enfes karşıtlığını kullanıyor. Film üç saate yaklaşan süresi içinde Hollywood’un geniş imkânlarından yararlanmış bir süper prodüksiyonun özellikle genç izleyiciden büyük talep gören olmazsa olmaz görkemli savaş sahnelerini de içeriyor elbette. Ancak bu bölümlerin de dozunda ve son derece estetik çekildiğinin altını çizmekte yarar var. Özenle seçilmiş oyuncu kadrosunun başarısını da es geçmeyelim. En büyük sürpriz ise geçtiğimiz yıl ‘Elvis’ ile Oscar adayı olmuş yetenekli yeni yüzlerden Austin Butler’dan geliyor. Kendisini Baron Harkonnen’in saçları sıfıra vurulmuş psikopat yeğeni Feyd-Rautha’da zor tanıyacağınıza bahse girerim. Herbert serisinin fanları zaten kaçırmayacaktır ama onlardan değilseniz de incelikli senaryosu ile muazzam görselliğini ustaca kaynaştıran bu yaratıcı sinema şölenini ihmal etmeyin derim.
(16 Mart 2024)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com
Kayhan Yıldızoğlu’nu Kaybettik
Sinemamızın sevilen oyuncularından Kayhan Yıldızoğlu, 09 Mart 2024 Cumartesi günü 90 yaşında hayatını kaybetti. 28 Mayıs 1933 tarihinde doğan Kayhan Yıldızoğlu, Ömre Bedel Kız, Artık Sevmeyeceğim, Şeyh Ahmet, Kadın Asla Unutmaz, Osmanlı Kartalı, Tarkan, Yumurcak, Kara Gözlüm, Arım Balım Peteğim, Şoför Nebahat, Kezban Paris’te, Üç Arkadaş, Zulüm, Bir Demet Menekşe gibi filmleriyle hatırlanan Yıldızoğlu’nun cenazesi, 11 Mart 2024 Pazartesi günü Levent Camii’nde öğle vakti kılınacak cenaze namazını müteakip Feriköy Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Merhuma Tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.