Ünlü Çift, İyi Bir Aile Değiliz İçin Bir Araya Geldi, Haki Biçici Yazdı ve Yönetti, Derya Karadaş Oynadı

Yapımı Olympos Films’e, yapımcılığı Mustafa Sönmez’e ait sezonun en ilginç aile hikâyesini anlatan, ortak yapımcılığını Dilek Aydın, Sinan Eczacıbaşı ve Alihan Yalçındağ’ın üstlendiği İyi Bir Aile Değiliz filmi 09 Şubat’ta vizyona girecek. Sinema salonlarında seyircilere eğlenceli anlar yaşatacak film ünlü bir çifti de bir araya getirdi. Senaryosu ve yönetmenliği Haki Biçici tarafından üstlenilen İyi Bir Aile Değiliz’in oyuncu kadrosunda Derya Karadaş da yer alıyor.

3391 Kilometre Ekibi Vizyondan Önce İmza Gününde Hayranlarıyla Buluşuyor

Tüm yazdıkları gençler tarafından büyük ilgi gören Beyza Alkoç’un 3391 Kilometre adlı kitabının, sinema uyarlaması, 12 Ocak’ta izleyicisi ile buluşacak. Gençlere yeni yıl hediyesi gibi olan filmin başrollerinde oynayan TV dizilerinin sevilen oyuncuları Derya Pınar Ak ile Ahmet Hakan Zavlak ve kitabın yazarı Beyza Alkoç, filmin hikâyesinin geçtiği İzmir’den start vererek özel imza günü buluşmalarına başlıyorlar. 06 Ocak günü İzmir İstinyePark D & R’da, 07 Ocak günü de İstanbul Maltepe Carrefour D & R’da saat: 14:00’te başlayacak olan oyunculu imza günlerinde hem kitap imzalanacak, hem de tüm film ekibi hayranları ile kucaklaşacak.

Altın Değerinde Bir Komedi: Rüya Senaryo, 26 Ocak’ta Vizyonda

Başrollerinde Nicolas Cage ve Julianne Nicholson’ın yer aldığı, Kristoffer Borgli imzalı eğlenceli komedi filmi Rüya Senaryo çok yakında beyazperdede olacak. Sıra hikâyesiyle sinemaseverleri heyecanlandıran filmde, Nicolas Cage daha önce görmediğimiz kadar komik bir rolde karşımıza çıkacak. Günümüzde kolayca kavuşulan şöhreti alaycı bir yaklaşımla ele alan Rüya Senaryo, 26 Ocak’ta sinemalarda seyirciyle buluşacak.

Ayla Algan’ı Kaybettik

Sinema ve tiyatro oyuncusu Ayla Algan, 04 Ocak 2024 Perşembe günü hayatını kaybetti. 1937 yılında İstanbul’da doğan sanatçı lise eğitimi sonrası tiyatro eğitimini almak üzere Amerika’ya giderek, New York Actors’ Repertory Theatre’ın öğrencisi oldu. 1960’da Türkiye’ye dönen Algan, İstanbul Şehir Tiyatrosu oyuncusu oldu. 1961 yılında Tarla Kuşu oyunuyla ilk kez sahneye çıktı. 1965 yılında Sadri Alışık’la birlikte oynadığı Ah Güzel İstanbul filmi sinemamızın en önemli kült filmlerinden biri olmuştur. Cenazesi, 06 Ocak 2024 Cumartesi günü Teşvikiye Camii’nde öğle vakti kılınacak cenaze namazını müteakip Aşiyan Mezarlığı’nda toprağa verilecek olan merhumeye Tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Cem Yiğit Üzümoğlu, Aşk Mevsimi ile Hem Güldürecek, Hem Hüzünlendirecek

Yönetmenliğini Murat Şeker’in üstlendiği, senaryosunu Ali Tanrıverdi ile Murat Şeker’in birlikte kaleme aldığı Aşk Mevsimi, 02 Şubat’ta vizyona girecek. Seyircilerin kalbine dokunacak bir aşk hikâyesini konu alan filmde Ali Yaman’a hayat veren Cem Yiğit Üzümoğlu heyecanını hiç kaybetmeyen sevimli bir karakterle gönüllere taht kuracak ve sinemaseverleri çok duygulandıracak.

Devlet, Örgütler ve Cüneyt Arkın: Arıcı: Ölüm Kovanı

Adam (Jason Statham) arıcıdır ve komşusu yardımsever Eloise (Phylicia Rashad) bir çağrı merkezinin siber saldırısıyla dolandırılınca intihar eder. Buraya kadar bir sorun yok, zaten film bu olayın üzerinden örülüyor. Arıcı, aslında bir gizli örgütün “emekli” elemanıdır. Arkadaşının intikamını almak için harekete geçer. Tamam, öyküyü artık siz tamamlayabilirsiniz; çünkü filmde Statham varsa vurdulu kırdılı aksiyonun dorukta olduğu bir film izliyoruz demektir.

Adam, önce o çağrı merkezini bulur; öyle kolay değildir bu, çünkü onlar da en az bir örgüt titizliğiyle ve alabildiğine güvenlikli olarak gizlenmiştir. Ancak gerek devletin ilgili birimlerinde gerekse emeklisi olduğu örgütün içinde hâlâ arkadaşları vardır ve onların izini bulur. Tabii ki, şiddetin doruğunda sahneler arasında çağrı merkezini ve bulunduğu binayı yakar, kaçabilen canını kurtarmıştır.

Cüneyt Arkın bunun neresinde?

Çağrı merkezi sahibi, dolandırıcı Derek Danforth (Josh Hutcherson) ile onların da tepesindeki Mickey (David Witts) da boş durmayacak, kendilerinin bir merkezine saldıran Adam’dan intikam alacaktır; gerçi geriden daha birçok merkezleri vardır ama zararın neresinden dönülse kârdır. Cüneyt Arkın burada giriyor filme… Tabii ki, Cüneyt Arkın’ın kendisi değil… Onun filmlerde saçının bile dağılmadığını biliyorsunuz; herkesi öldürür ama karşısındakiler ne kadar gaddar ve keskin nişancı olsa da vurulmaz asla (vurulduğunda da ayakta kalır tabii, “mutlu son”a ulaşana dek). Statham da bir ordunun arasına dalar, yakar yıkar, öldürür ve sıyrık bile almadan sıyrılır oradan. Yeni sinema anlayışının gereği uzaklara gider, çünkü film tutarsa devamı çekilecektir muhakkak.

Şiddet şiddeti doğurur

CIA, FBI, Devlet Başkanı ve onu koruyanların katil ruhlu güvenlikçileri (burada yoktu, ama MOSSAD, KGB de dâhil edilebilir hiç kaygılanmadan) insanların arasındalarmış, hiç günahsız insanlar da ölecekmiş, her yer darmadağın olacakmış diye düşünmeden sürekli silahlarını ateşler ve birbiri ardına mermi yakarlar (siz bir merminin ne kadara mal olduğunu biliyor musunuz? Neyse, Türkiye’ye girmeyelim şimdi.)

İşin içinde devlet ve onun gizli açık örgütleri varsa orada ne huzur olur ne de şiddet tükenir. Anladınız siz, siber dolandırıcılar da, onlarla mücadele eden polis ve diğer gizli örgütler de devletle iç içedir. Aksiyondan hoşlananlar, verilmek istenen mesajdan kendilerine bir ders çıkarmayı sevenler çok beğenecektir Arıcı: Ölüm Kovanı (The Beekeeper) filmini

12 Ocak’tan başlayarak gösterimde…

(11 Ocak 2024)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

TRT Ortak Yapımı Tay 2: Ebabil Takımı Filmi 12 Ocak’ta Vizyona Giriyor

TRT ile Siyah Martı ortak yapımı olan Tay 2: Ebabil Takımı ile macera kaldığı yerden devam ediyor. İlk filmi ile sinemaseverlerin büyük beğenisini toplayarak yarım milyonu aşkın seyirci tarafından izlenen film, vizyondaki ilk dört haftasında da gişede lider olmuştu. Serinin ikinci filmi olan Tay 2: Ebabil Takımı ise 12 Ocak 2024 Cuma günü sinemaseverlerle buluşacak. Tay bu yeni macerasında hem zorluklarla karşılaşacak, hem de önemli bilgiler ve dersler öğrenecek. Cesaret, dostluk ve kararlılık gibi değerlerin de vurgulandığı filmin senaryosunu Ayşe Sevim ile Ayşe Şahinboy Doğan beraber kaleme alırken filmin müziklerini ise Burak Çambel hazırladı.

Cem Karaca’nın Gözyaşları, Uzun Fragman Yayında, Bütün Şarkıları İsmail Hacıoğlu Seslendirdi

Tamirci Çırağı, Islak Islak, Namus Belası, Sevda Kuşun Kanadında gibi pek çok şarkısı yediden yetmişe herkesin dilinde olan efsanevi isim Cem Karaca’nın hayatını anlatan Cem Karaca’nın Gözyaşları, 26 Ocak Cuma günü vizyon yolculuğuna başlıyor. Yönetmenliğini Yüksel Aksu’nun üstlendiği filmden uzun fragman yayınlandı. Müzikle geçen elli sekiz yıllık bir ömrün içindeki büyük başarıları, çatışmaları, aşkları ve iniş çıkışları beyazperdeye taşıma hazırlığı yapan Cem Karaca’nın Gözyaşları seyirciyi duygusal bir yolculuğa çıkarıyor. Aynı zamanda Cem Karaca’nın mücadele dolu yaşamına odaklanarak, Türkiye’nin sosyo – politik atmosferine dokunup insanları geçmişin izlerini de sorgulamaya davet ediyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Kendi Gücüne Güven: Onat Kutlar Belgeseli

Üç kişi bir araya gelmiş, kendi güçleriyle, harçlıklarını bir araya getirerek bir dergi çıkarmışlar: a. Yarım yüzyıldan önce çıkan bu dergi öyle bir devrim yaratmış ki, adı hâlâ unutulmamış, hatta devamı da (yeni a) gelmiş. Onlardan biri Onat Kutlar. Hem edebiyatçıların hem sinemacıların hem de muhaliflerin Onat Abi’si…

Onat Kutlar, bir yıla yakın bir süre Paris’e gitmiş, orada sinemanın gücünü görmüş, olanaklarını keşfetmiş. Yine üç kişiyle Sinematek’i kurmuşlar. Öyle bir rüzgâr estirmiş ki Sinematek, Yeşilçam’ı da ayaklandırmış, yeni ve toplumsal gerçekçi filmler yapılmaya başlanmış. Tabii ki, sinemanın özünde var toplumu etkilemek, tek etken Sinematek olamaz, ama Sinematek’in etkisini de göz ardı etmemek gerekir.

Sonra… sonra dergiler, paneller, açık oturumlar, konferanslar, festivaller gelmiş. Bugün, sinemamızın gücünü ve tanınırlığını o örgütlülükte aramak gerek; ama önce Onat Abi’nin yılmaz ve üşenmez kararlılığında ve gücünde tabii.

Bölünmek her zaman kötü olmaz

Tek hücreler bölünerek çoğalır ve bedeni, canlıyı oluşturur; buna da bağlı olarak bölünmek her zaman uzak tutulması gereken bir şey değildir. Yabancı filmlerin yeterince salon bulamadığı, siyasal iktidarların sansür kılıcını sürekli tepesinde sallandırdığı sinema, Sinematek’in izleyicinin de haklı katılımıyla birçok sorunu aşmış. Arkasından devletin de gücüyle (Sinema TV Enstitüsü ve Türk Film Arşivi) Yeşilçam yeni bir adım atmış. Tabana yayılan bu tartışmalarla büyüyen yeni durum sinemamızı bugünkü düzeyine çıkartmış.

Gelişen sinemamızın yaşadığı sorunları; siyasetçilerce gündeme yeniden ge(tiri)len “uhuletle ve suhuletle” tartışması ve çözüm bulması bir gelişimin nasıl olacağının da göstergesi aynı zamanda. O dönemin (gerek teknik gerekse toplumsal ve devlet tarafından çıkarılan) birçok sıkıntısını sadece yürek ve kendi gücüyle aşmayı başaran sinemamızın bilinmeyen kahramanlarının anlatıldığı “Aşk, Ateş ve Anarşi Günleri: Türk Sinemateki ve Onat Kutlar” belgeseli, yeni belgesel, hatta sözlü tarih ve nehir söyleşelere de kapı açacak.

Günümüzle bağlantısı…

Belgeselin özel gösteriminden çıkınca diğer izleyicilerle konuştuk ayaküstü. Onat Abi ve arkadaşlarının (tabii, Şakir Eczacıbaşı, Ömer Pekmez, Hülya Uçansu, Cevat Çapan, Vecdi Sayar ve diğerlerini de anmalıyım kuşkusuz) yaptığı bu “devrim”in… (sahi, bir devrim bu yapılan, sinemamızda yeni kapıların açılması, yeni güçlerin, yeni bakışların gelmesi ve önünde yolların açılması) günümüzün sanatsal ve kültürel hatta sosyal ve siyasal hayatında da kapı(lar) aralamasını diliyoruz. Neden böylesine geniş bir alanda önemli bu belgesel? Çünkü gerek Onat Kutlar ve arkadaşlarının oluşturduğu Sinematek’in gerekse karşısına devlet eliyle çıkarılan Türk Film Arşivi’nin (bu arada hemen belirtmeliyim ki, Türk Film Arşivi, topun geri tepmesi gibi devlet eliyle kurulmuş olsa da sinemanın ve sanatın yanında, sansürün karşısında artık) alabildiğine olgun ve yararlı tartışmalarını izleyip örnek almalıyız. Mesela egemen erk Anayasa’yı kabul etmiyor, en hafif deyimiyle tebdil, tağyir ve ilga ediyor neredeyse… Hukuk olmazsa ne demokrasi olur ne toplumsal huzur ve barış. Çok kısa bir süre sonra yerel seçimler yapılacak ve daha ilk günden birbirlerine hırçınca saldıran aday ve parti yetkilileri bu belgeselden geleceğimizin yolunun nasıl çizilmesi gerektiğini öğrenebilirler.

Son sözümüz, bu, burada kalmasın yeni belgeseller, yeni filmler çekilsin, yeni kitaplar yazılsın, hepimiz yakın tarihte yaşananların önemini kavrayalım, geleceğimize yol göstersin.

Dijital platform Mubi’de gösterimde…

(10 Ocak 2024)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Çingene Kızı – Zeugma

Kamil Çetin’in yönettiği ve İnan Ulaş Torun, Aysel Nazim, Altan Erkekli ile Seher Terzi’nin oynadığı Çingene Kızı – Zeugma, 10 Mayıs 2024’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Zen Yapım tarafından vizyona çıkarıldı.
Amerika’dan Gaziantep Zeugma Müzesi’ne getirilen Çingene Kızı Mozaiği’ni görmek için herkes heyecanla beklemektedir. Müze müdürü Esra ve güvenlik görevlisi Zeki kadar heyecanlı birileri daha vardır, Barbaros ve adamları. Mozaik bir anda ortadan kaybolunca herkes birbirinden şüphelenmeye başlar. Mozaiği kimin çaldığı merak edilmektedir. Zeki, Esra’ya platonik aşıktır ve onun aşkını kazanmak için ise hiçbir şeyi yoktur.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Çingene Kızı – Zeugma yazısına devam et

Atatürk II, İlk Kez 05 Ocak’ta Sinemalarda, Saner Ayar: Tüm Engellemelere Rağmen Yürüyelim Arkadaşlar

Atatürk II 1881 – 1919 filmi, 05 Ocak’ta sinemalarda gösterilmeye başlanacak. Gösterim öncesi  basın toplantısında konuşan Yapımcı Saner Ayar, 1. film için bazı ülkelerdeki gala mekânlarının, lobi faaliyetleri nedeniyle çekildiklerini hatırlattı, “Ama biz durmadık. İngiltere, Fransa, Almanya, Belçika, Avusturya, Danimarka, İsviçre, İsveç, Hollanda, Avustralya, Azerbaycan’ın yanı sıra Kosova’da ve Orta Doğu bölgesinin de içinde olduğu 5 kıtada 30’dan fazla ülkede filmimiz gösterildi.” dedi.

Başkan’a Yakışır Gala

Başkan filminin galası önceki gün Levent Paribu Cineverse Kanyon Sineması’nda gerçekleştirildi. Film ekibinin, tüm oyuncuların ve kalabalık bir davetli topluluğunun katıldığı gecede, kahkahalar havada uçuştu. Uzun zamandır özlenen farklı bir komedi filmiyle buluşan davetliler, filmi yoğun tezahürat, bol kahkaha ve mutluluk gözyaşları dökerek izlediler. Tüm oyuncular filmi ilk kez gala gecesinde seyrederken, sonunda da birbirlerini kucaklayarak tebrik etmeyi ihmal etmediler.

Başkan’a Yakışır Gala yazısına devam et

Afacanlar Kampta Filminin Hayvansever Afacanlar’ı

Şile ormanlarında özel olarak kurulan platoda oluşturulan kamp alanında çekilen ve 19 Ocak’ta vizyona girecek olan Afacanlar Kampta filminin seti, sık sık can dostların ziyaretlerine ev sahipliği yaptı. Afacanlar, çekimler süresince sevgiyle karşıladıkları can dostlarla geçirdikleri neşeli dakikaları, bol bol hatıra fotoğrafı çektirerek ölümsüzleştirdi. Başrollerini Berat Efe Parlar (Emirhan), Bülent Polat (Armando), Talha Tosun (Arda), Ebrar Alya Demirbilek (Esila), Rastin Paknahad (Ömer) ve İrem Tokat’ın (Sedef) paylaştığı filmi Enes Ateş yönetti, senaryosunu ise Oğuz Ayaz ve Hande Canpolat ile birlikte kaleme aldı. Afacanlar Kampta, 19 Ocak’ta vizyonda.

Sürprizli ve Çok Neşeli: Argylle: Gizli Casus

Film, Yunan adalarından ya da kıyılarından birinde, inanılmaz bir kovalamacayla başlıyor. Bu, Türkiye’de çekilebilir miydi acaba diye düşündürttü beni. Sahi, gerçekten neden bizim kıyılarımızda çekilemez. Çünkü bütün dokuyu yok ettik, bütün güzellikleri betona boğduk. Artık tipik Ege yaşamı yok bizim kıyılarımızda ve doğal olarak da tanıtımını bile yapmakta zorlanıyoruz.

Bir casus filmine böylesi bir hüzünle girince insanın içi acıyor. Ama film o acıyı büyütmeme izin vermiyor. Argylle tipik bir casus, yakışıklı, göz alıcı, görünümüyle de giyimiyle de fark ettiriyor. James Bond’dan bu yana hemen bütün casuslar böylesi ayrıksı; hemen tanınabilecek denli çarpıcı.

Ama Argylle’den önce o karakteri yazan/yaratan yazar filmin ana kahramanı… Romanın yazarı, Elly Conway takma adıyla, hem nasıl yazdığını anlatıyor (epey güzel ipucu var, casus romanı hem de kendisi de bir casus olarak yer alıyor. Tabii ki bir casus filminin gizemli, kaçma kovalamalı, şiddet sahneleriyle, bol ölümle dolu olması beklenir, ama bu kez film, Jason Fuchs’un senaryosuyla Matthew Vaughn’in yönetiminde daha bir rahat izlenir ve daha bir gerginlikten uzak olarak yansıyor beyazperdeye.

Hemen bütün casus filmlerinin vazgeçilmez trükleri var filmde, sürprizler yer alıyor; bu umulmadık ya da öngörülmedik bir şey değil. En büyük özelliği, Argylle’in yakın (hep biri vardır yanında bu tür karakterlerin ve onu kurtarır her türlü tehlikeden) çalışma arkadaşı dışında, yazarla birlikte olayları yaşayan/yaşatan bir başka “yakın çalışma arkadaşı” olması ve tabii, o da olmadık zamanlarda olmadık tehlikelerden koruyor yazar casusu.24

Filmdeki bir diğer “yakın çalışma arkadaşı”nı, sırt çantasında taşınan ve tüm filmde yazar casusun yanından hiç ayrılmayan, kediyi unutmamak gerekir. O da “yakın çalışma arkadaşı” niteliğini yerine getiriyor.

“Küstah mizah” diye bir tanım çarptı gözüme bu filmle ilgili… Sahi, bu filmin mizahı küstah mı acaba? Bana öyle gelmedi. Bu soğuk kış günlerinde izleyicinin içini ısıtan, ışıltılı, renkli ve alabildiğine neşeli bir film olduğunu düşünüyorum.

02 Şubat’tan başlayarak gösterimde…

(01 Şubat 2024)

korkutakin@gmail.com