Görücü – Oğlan Sizden Kız Bizden

İlham Yaşaroğlu’nun yönettiği ve Elgiz Ekber, Meral Konrat, Hatun Aliyeva ile Barış Kömurcüoğlu’nun oynadığı Görücü – Oğlan Sizden Kız Bizden (Elçilik – Oglan Sizden Qız Bizden), 10 Mayıs 2024’de MC Film dağıtımıyla Büyük Galileo – Mercury International tarafından vizyona çıkarıldı.
Sosyal medya aracılığıyla tanışan Türkiye ve Azerbaycan’lı aileler birbirlerine kendilerini zengin olarak tanıtır ve çocuklarını evlendirmeye karar verirler. Türkiye’li ailenin Azerbaycan’lı ailenin evinde kaldığı sırada uyuşmazlık yaşanır. Evlenecek gençler bu aşamada birbirlerine âşık olurlar ve bu fakir ailelerin çocukları, büyükler istemese de evlenmeye karar verirler.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman

Görücü – Oğlan Sizden Kız Bizden yazısına devam et

Bir İsmail Güneş Filmi Geliyor… Kurban… Bir İbrahim İki İsmail…

Bugüne kadar Beşinci Boyut, Gün Doğmadan, Çizme, Gülün Bittiği Yer, Ateşin Düştüğü Yer gibi filmleriyle aldığı ulusal ve uluslararası ödüllerle adından söz ettiren yönetmen İsmail Güneş bir asker babasının hikâyesini anlattığı Kurban adlı filminin çekimlerine Sakarya’nın Taraklı ilçesinde başladı. Kurban’ın başrollerinde Mürşit Ağa Bağ, Fuat Onan, Ümit Çırak, Nermin Yılmaz oynuyor.

Derviş Pasin’i Kaybettik

Animasyon sanatçısı, yönetmen, çizer, çizgi film yapımcısı, afiş tasarımcısı, Derviş Pasin, 04 Mart 2023 Cumartesi günü hayatını kaybetti. 1942 Trabzon doğumlu Pasin, Ateş Benice ile birlikte kurduğu stüdyoda uzun metrajlı ilk Türk çizgi filmlerinden biri olan Boğaç Han’ı gerçekleştirdi. Derviş Pasin – Ateş Benice ikilisi Neden Çizgi, Tomurcuk, Selvi’nin Fırçasından, Karınca Ailesi gibi dizilerin yanında Uykudan Önce programının jeneriğini de hazırlamıştı. Merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Ferhan Baran Yazıyor: Kocaman Kalpli Otto

“Zamana gelince, o da acayip bir şeydir. Birçoğumuz yalnızca önümüzde serili olan zaman kadar yaşarız; günler, haftalar, yıllar. Bir insanın yaşamındaki en acı veren anlardan birisi, arkasında bıraktığı günlerin, geriye kalan zamandan daha fazla olduğunu fark ettiği yaşa ulaştığını hissettiği andır. Artık yaşanacak diğer şeyler için zaman kalmaz. Sadece anılar için belki…” İsveçli yazar Fredrick Backman’in tanınmış romanı ‘Ove Adında Bir Adam … Devamı…»

Ferhan Baran Yazıyor: Çamurun İçine Sürüklenmek

Erich Maria Remarque edebiyat dünyasına damgasını vurmuş ünlü romanı ‘Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok / I’m Western nichts Neues’i kısaca şöyle tanımlar: ‘Bu kitap ne bir şikâyettir, ne de bir itiraf. Harbin yumruğunu yemiş, mermilerinden kurtulmuş olsa bile, tahribinden kurtulamamış bir nesli anlatmak isteyen bir deneme, sadece. Yaşar Kemal içinse eser 20. yüzyıl dünyasının el kitabı sayılabilir. Saygın edebiyatçımıza göre ‘savaşlar … Devamı…»

Emanet Çocuk

80’ler başlarının İrlanda kırsalındayız. Beşincinin yolda olduğu çok çocuklu çiftçi ailenin sessiz kızıdır Cáit. Kalabalık evlerinde hamile annesi, depresif kumarbaz babası ile her biri kendi havasında kız kardeşleri ona karşı öylesine ilgisizler ve yuvaları öylesine kasvetlidir ki, 9 yaşındaki Cáit ne evde ne okulda göz önünde bulunmaktan kaçınır sürekli. Küçük kız okul tatili başladığında yaz boyunca kalması için annesinin uzaktan akrabasına yollandığında, başta kendini tedirgin hissetse de kısa sürede endişeye yer olmadığını ve güzel günlerin onu beklediğini hisseder. Çocuk yeni evine gelir gelmez Kinsella çifti ile kendi ebeveynleri arasında dağlar kadar fark olduğunu keşfeder. Çocukları olmayan çiftin ona hiç tatmadığı sevgi, özen ve şefkati sunmasıyla aile ve ev denilen şeylerin daha önce deneyimlemediği olanaklarını keşfetmeye başlar. Utancın ve sırların barınmadığı bu evde kendi iç dünyasını ve duygularını tanıma şansı bulan ve gerçek mutluluğu yudumlayan küçük kız, münasebetsiz bir komşu kadının ağzından geçici ailesinin trajik geçmişini öğrenecektir.

Çağdaş İrlanda edebiyatının parlak kalemlerinden Claire Keegan’ın bizde ‘Emanet Çocuk’ adıyla yayımlanmış -özgün adı ‘Foster’ bakıcı anlamına geliyor- 80 sayfalık novellasından yola çıkan ‘Sessiz Kız / An Cailín Ciúin’ mevsimin en ilgiye değer filmlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Belgeselleri ile tanınmış İrlandalı yönetmen Colm Bairéad’ın bu ilk kurgusal çalışması hayranlık uyandırıcı bir bütünlüğe ve olgunluğa sahip. Keegan’ın metninde olduğu gibi çocuk gözü ve hissiyatı ile aktarılan hikâye gücünü sessiz sadeliğinden alıyor. Yine özgün öyküde incelikle tasvir edilmiş olan İrlanda kırsalının el değmemiş yeşili ve pastoral güzelliği Kate Mullough’un görüntü çalışmasıyla perdeye yansıyor. İrlandalı besteci Stephen Rennicks’in filmi bir tül gibi saran meditatif müzik çalışması ayrıca övgüye değer. Keza filmin oyuncu kadrosu birinci sınıf. Sevgi ve ihtimamla bir çiçek gibi açan Cáit’te ilk filminde çok parlak bir yetenek olduğunu kanıtlayan küçük aktris Catherine Clinch ve ona eşlik eden Kinsella çiftinde Carrie Crowley ile Andrew Bennett gayet iyiler. Özgün İngilizce metni nesli tükenmekte olan İrlanda diline uyarlayarak hemşerilerine vefa borcunu ödemek istemiş yönetmen Bairéad. Çocukluk ve ebeveyn olmak üzerine çok önemli dersler içeren ve unutulmaz finaliyle belleklerden kolay çıkmayacağa benzer bu güzel filmi mutlaka izlemenizi öneriyorum.

(10 Mart 2023)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Dominik Graf ve Mehmet Binay ile Basın Toplantısı

27. Türkiye Almanya Film Festivali’nin medya konferansı bugün Türkiye ve Almanya’dan gazetecilerin katılımıyla gerçekleşti. Konferansta, jüri başkanı Dominik Graf, çağdaş Türk sinemasının uluslararası festivallerdeki başarılı varlığının 1970’lerden bu yana göze çarptığını, ancak bunun Almanya’daki sinemalarda izlenemediğini söyledi. Jüri üyesi Mehmet Binay ise Türkiye’nin sanat ve kültürünün son on yılda deprem gibi bir kriz anında veya daha önceki siyasi huzursuzluk, darbe girişimi, pandemi gibi konularında açıklamalarda bulundu.

  • Basın Bülteni
  • Dominik Graf’ın açıklamalarını izlemek için tıklayınız.
  • Mehmet Binay’ın açıklamalarını izlemek için tıklayınız.
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Türker Vatan’ı Kaybettik

Şafak Film Stüdyosu ortaklarından, birçok yerli filmde Renk Düzenleme Asistanı, Işık Şefi, Laboratuar Şefi, Negatif Temizleme Elemanı gibi görevler yapan Türker Vatan, 03 Mart 2023 Cuma günü hayatını kaybetti. Türker Vatan’ın çalıştığı filmler arasında Sultan Gelin, Kin, Salak Milyoner, Zavallılar, Köyden İndim Şehire, Kin, Dertler Benim Olsun, Kanlı Deniz, Diyet, Almanya’da Bir Türk Kızı, Boşver Arkadaş, Baba Bizi Eversene, Bizim Aile, Hababam Sınıfı, Batsın Bu Dünya, Ağrı Dağı Efsanesi, Tosun Paşa, Deprem, Öyle Olsun, Süt Kardeşler, Devlerin Aşkı, Çeşme, Bodrum Hakimi, Gülen Gözler, Gizli Yüz, Masumiyet gibi filmler var. Merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

65 Milyon Yıl Önce İkinci Çağdan Kaçış Başlıyor

Sessiz Bir Yer (A Quiet Place) filminin yazarları Scott Beck ve Bryan Woods’un yazıp yönettiği bilimkurgu filmi 65, ülkemizde 10 Mart’ta vizyona giriyor. Film, yıldızlararası bir pilot olan Mills’in, bilinmeyen bir gezegende yaşanan korkunç bir kazanın ardından 65 milyon yıl önceki dünyada mahsur kalışını konu alıyor. Vahşi dinozor sürüleri gibi, tarih öncesi yaratıkların olduğu arazide hayatta kalma mücadelesi veren Mills’in yolculuğu nefes kesecek.

Oscar Ödüllü Oyuncu Tom Hanks, Bu Kez Huysuz İhtiyar Rolünde Beyazperdede

Sinema tarihinde yer etmiş filmleriyle, zor rollerin üstesinden geldiğini kanıtlayan ve üst üste iki kez En İyi Erkek Oyuncu dalında Akademi Ödülü’nün sahibi olan başarılı oyuncu Tom Hanks, yeni filmi Hayata Röveşata Çeken Adam (A Man Called Otto) ile bu kez huysuz ve sürekli homurdanan bir ihtiyar rolünde sinemaseverlerle buluşuyor. Tek eğlencesi kendisinden bıkmış komşularını eleştirmek ve acımasızca yargılamak olan Otto Anderson’ın hayatı yan dairesine hayat dolu genç bir ailenin taşınması ile değişir. Kıvrak zekâsıyla dişine göre bir rakip olduğunu gösteren Marisol ve Otto’nun arasında, Otto’nun hayatını tersyüz edecek bir dostluk başlar.

65: Milyon Yıl Önce…

Bir nöroloji profesörü olan ve popüler bilim kitapları yazarı olarak tanınan Hoimar von Ditfurth’un yazdığı, sinemayı da iyi bilen (ışığı üzerimize değsin) Veysel Atayman’ın çevirdiği altı ciltlik “Dinozorların Sessiz Gecesi” sanki bu filmin çıkış noktası…

O kitabın girişinde dünyamızın oluşumu anlatılır, sonra canlılığın gelişimi… Yıllar önce okumuştum, ama aklımdan hiç çıkmayan bir tanımlaması var yazarın: Eğer kozmosta bir başka gezegen varsa ve erken gelişmiş bir teknolojiyle uzaya çıkmışlarsa (şu anda uzay çalışmaları tam da aynı amaçlı sürdürülüyor), dünyamıza rastladıklarında bu gezegende hiçbir canlı yaşayamaz deyip beklemeksizin başka gezegene doğru yola çıkarlardı…

Buzul dönemi, kuraklık dönemi, sıcak ama alabildiğine sıcak geçen belki de bin yıllar… Derken atmosfer oluşunca canlılık yavaştan başlıyor. Bilindiği gibi suda başlayan yaşam, karaya da çıkıyor. Kitabı anlatmak için değil, 65 filmi için klavye başındayım… Dinozorlar ve ardından göktaşlarının sona erdirdiği bir süreç. İnsanlık çok daha sonra…

Scott Beck ve Bryan Woods yazdıkları senaryoyu yönetmişler de… 65 milyon yıl öncesini anlatan bir film bu. Tam da “Dinozorların Sessiz Gecesi”ndeki gibi bir başka gezegenden gelen bir insanın dinozorlarla karşılaşması… Herhalde Adam Driver’ın canlandırdığı Pilot Mills de bir daha bu gezegene gelmemeye karar vermiştir.

Film, bir gezegenden başka bir gezegene yolculuk sırasında göktaşı yağmuru nedeniyle Pilot Mills’in yönetimindeki uzay aracı bilinmeyen bir gezegene düşer. Bu bilinmeyen gezegenin dünyamız olduğunu bilmem söylememe gerek var mı?

Koa (Ariana Greenblatt) adındaki genç kız dışında tüm yolcular ölmüştür. Mills ile Koa kurtarma aracına ulaşmaya çalışırlar. Pilot Mills, kızını hastalık nedeniyle kaybetmiştir ve dilini bile bilmediği Koa’yı kızının yerine koyar. Gelişmiş teknolojik araçları olmasına rağmen insan, yine insandır ve duygusal davranır, bir başka gezegende yaşıyor olsa da…

Aksiyon bilimkurgu olarak tanıtılan 65 filminde belki dinozorların vahşi saldırılarını görmüyoruz, öyle bir beklentiniz varsa, unutun. Ancak gerek çok başarılı görüntü, iyi kotarılmış oyunculuk ve tam kıvamındaki temposuyla filmi heyecan, merak ve beklentilerle izleyeceksiniz, koltuğunuzda hop oturup hop kalkarak.

10 Mart gününden başlayarak gösterimde…

(09 Mart 2023)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Ertelenmiş Bir Hayat

6 ay bilemediniz 8 – 9 ay ömrünüz kaldığını öğrendiğinizde ne yapardınız? Çocuk yaşlarda kafasına koymuş olduğu beyefendi olma hevesi doğrultusunda Belediye’nin Bayındırlık Bürosu’nda yıllarını tüketmiş olan Bay Williams ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrendiğinde hayatını sorgulamaya başlar. Kamu görevlisi olarak senelerini verdiği yöneticilik koltuğuna bir gün bile geç oturmadığı bilinir yaşlı adamın. Yıllar ilerledikçe bürokrasi makinasının tüm anlamsız meşguliyetini giyinmiştir üzerine. Büro çalışanları gibi hep meşguldür ama aslında koltuğunu korumaktan başka hiçbir şey yapmamaktadır. Hayat gerçekten sadece bundan mı ibarettir? Dostumuzun bu soruyu ciddiye alması için kalan günlerinin iyice azaldığını fark etmesi gerekecektir.

İKSV festivallerinde izlediğimiz ‘Güzellik / Skoonheid – Beauty’ (2011) ve ‘Moffie’ (2019) gibi eşcinsellik teması üzerinden ilerleyen filmleriyle tanıdığımız Güney Afrikalı yönetmen Oliver Hermanus’un 2 dalda Oscar adayı olan son çalışması ‘Yaşamak / Living’ sinema tarihini iyi bilen okurların bu kısa girişten tahmin edebilecekleri gibi Japon sinemasının büyük ustası Akira Kurosawa’nın 1952 yapımı unutulmaz klasiği Ikiru’nun 70 sonra kotarılmış yeniden çevrimi. Japon ustanın II. Dünya Savaşı yıkımından çıkalı çok olmamış hızla kalkınan memleketinde güncel olarak çektiği film aynı yıllar Londra’sına taşınmış ve 70 yıl sonrasında haliyle bir dönem filmine dönüşmüş. İlk versiyonda Uzak Doğu’nun muhteşem oyuncularından Takashi Shimura’nın hayat verdiği Watanabe’nin yerini almış olan İngiliz sinemasının deneyimli aktörlerinden Bill Nighy’nin Bay Williams performansı gerçekten çok incelikli.

Sabahları demiryolu istasyonunda mesai arkadaşları gibi takım elbisesi ve şapkasıyla Londra treni için peronda bekleyen yaşlı adam neye dönüştüğünün farkına bile varmamıştır. Karısını erken kaybetmiş, aynı evde yaşadığı oğlu ve karısı ile sevgisiz bir ilişkisi olmuştur hep. Çok kısa bir ömrü kaldığını öğrendiğinde işleri düzene sokmak ve rutin görevler dışında biraz olsun yaşamak ister. Ancak hayatı işlem bekleyen dosya kuleleri arasında geçtiği için yaşamanın ne olduğunu bilmediğini hüzünle idrak eder. Biraz olsun nefeslenebilmek için kendini attığı sahil kasabasında karşılaştığı bohem yazara açılır önce. Onunla birlikte kentin eğlenceli gece hayatına dalar. Kalan azıcık yaşamı ele geçirme çabasındadır. Sıkıcı Belediye ofisinden ayrılarak bir cafede çalışmak isteyen Harris ile oyalanır bir süre. Onun yaşama iştahına, her şeyi neşeli ve eğlenceli hale getirme biçimini hayranlıkla izler. Genç kızın ofis çalışanlarına taktığı isimler ile eğlenirken, kendisinden hareket edebilen ancak bir Mısır mumyası misali ölü olduğunu düşündüğü ‘zombi’ lâkabını taktığını acı bir gülüşle karşılar. Bunca yıl biriktirdiği parası ile gezip tozmanın ötesinde, sona ermekte olan yaşamına anlam katabilecek bir şeyler yapmalıdır. Büronun kapısını aşındıran üç kadının evrak kulesinde unutulmaya terkedilmiş dilekçesi gelir aklına: biteli çok olmamış savaştan kalma bomba çukurunun dibindeki yoksul mahallenin yanı başındaki içinden lâğım suyu akan, koca koca farelerin cirit attığı mezbelenin çocuk parkına dönüştürülmesi projesini ne pahasına olursa olsun hayata geçirmek yaşlı adam için ölüm kalım meselesi haline gelmiştir artık.

Tanınmış Japon yazar Kazuo Ishiguro’nun özgün metni 50 dakika kadar kısaltarak 1950’ler İngiltere’sine uyarladığı Oscar adayı usta işi senaryosu ve yine Oscar adayı Bill Nighy’nin yorumuyla öne çıkan ilgiye değer bir çalışma ‘Yaşamak’. Kişisel tarihimin en iyi 10 filmi arasına rahatlıkla aldığım özgün Kurosawa versiyonu ile kıyaslamamak koşuluyla hiçbir zaman eskimeyecek evrensel mesajı üzerinden insan ve hayat üzerine çok önemli şeyler söyleyen.

(09 Mart 2023)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com