Yaşamdan Bir Kesit

Bir film neyi anlatır? Bir film, izleyiciyi perdeye yansıyanla özdeşleştirirse izleyicinin kendisini anlatır. Bu, ister yeryüzünde bir ülke olsun isterse uzayda bir gezegen… İnsani olan her şey bizim öykümüzdür. İşte, en tam da bu nedenle insana ilişkin her şey bizi de ilgilendiriyor, etkiliyor.

Yangın Gecesi, (Noche de Fuego) Meksika’nın ücra bir dağ köyünde yokluk ve uyuşturucu baronları arasında sıkışmış köylülerin yaşamına odaklanıyor. Kız çocuklarını, ister kendileri için isterse satmak amacıyla olsun kaçıranlara karşı yapılabilecek bir şey vardır: Saçlarını kısa kesmek, güzelliklerini gizlemek… Hatırlayın, Selvi Boylum Al Yazmalım’da, annesi Türkan Şoray’ın canlandırdığı Asya’nın yüzüne is sürerdi, erkeklerden korumak için. Demek ki, dünyanın her tarafında var bu erkek egemen baskı ve kadınların taciz edilmesi, tecavüze uğraması.

Tatiana Huezo’nun Jennifer Clement’in 2014 yılında yayınladığı aynı isimli romanından 2021’de, ortak yapımla uyarladığı filmde, daha küçük yaşlarda uyuşturucu baronlarından kaçmayı öğretiyor anneler, kızlarına. Polisin koru(ya)madığı apaçık… Köyde erkek yok, hepsi çalışmaya uzak kentlere gitmiş, oradan ne dönebiliyor ne de aramalara yanıt verebiliyor.

Bir ona bakın bu buna…

Tatiana Huezo’nun yalın bir dili var, gizlemiyor hiçbir şeyi. Gözünüze sokma çabası da yok, sadece gösteriyor. Siz, ister istemez etkisi altına giriyorsunuz ve kendi ülkenizle, kendi yaşadığınız yerlerle bağlantısını kuruyorsunuz.

Yemyeşil dağların arasında, afyon yetiştirilen bir köyde, özellikle kaçırılmalara karşı kızların korunmayı öğrenmesi gerekiyor. Okula bile gitmeleri pek istenmiyor, yolda kaçırılabilecekleri düşünülerek. Ancak okulda, öğretmenlerin işlediklerini görünce, bizden çok ileride olduklarını görüp de üzülmemek mümkün değil. Çocuklar arasında kaç göç yok, cinsellik zaten yok. Çocuk çünkü onlar. Birliktelikleri arkadaşça… Bizde, bırakın okulları, sınıfları bile ayırmak için kırk takla atıyor egemen erk ve yandaşları. Çocuk gelinler bizde var, onlarda kaçırılmadıkları sürece kızlar özgür ve rahat. Bizde, regl olan kızlarını önce anneleri döver, gizle(n)meyi öğrenir çocuk, kimseyle paylaşamaz. Oysa doğal bir durumdur bu ve her genç kız iç içedir bu durumla. Peki, bizde niye sorun olurken, orada anneler yardımcı olur kızlarına? Film bu soruyu sorduruyor. Önemli bir soru ve cevabı da bizim gelişmemizin göstergesi…

Şiddetin izi…

Yaşamın içerisinde şiddet sadece vurmak, kırmak, dökmek, öldürmek değildir. Korkutmak da, korkup saklanmak da, okula gidememek de şiddettir. Hem de inanılmaz büyüklükte bir şiddet! İnsanı beter eder, ki ediyor da…

Yangın Gecesi, (Noche de fuego), Yönetmen ve Senaryo: Tatiana Huezo, Oyuncular: Mayra Batalla, Marya Membreño, Ana Cristina Ordóñez González, Norma Pablo, Eileen Yáñez, Memo Vıllegas, Olivia Lagunas… 01 Nisan 2022 tarihinden başlayarak gösterimde…

(29 Mart 2022)

Korkut Akın

[email protected]

Turna Misali Filmi 41. İstanbul Film Festivali’nde Yarışacak

Yönetmenliğini İffet Eren Danışman Boz’un üstlendiği, Turna Misali, 41. İstanbul Film Festivali’nin ulusal yarışma bölümünde yarışıyor. Turna Misali, 2019 yılında TRT 12 Punto Senaryo Günleri’nde TRT Ön Alım Ödülü kazanmıştı. Anadolu’da bin yıldır konar göçer kültürünü devam ettiren Sarıkeçili yörüklerinin yaşamını konu alan film, Türkiye prömiyerini 41. İstanbul Film Festivali’nde yapacak.

Bana Karanlığını Anlat, Festival Yolculuğunda

Gizem Kızıl’ın yönettiği ilk uzun metraj film olan Bana Karanlığını Anlat, bu yıl 41.si düzenlenecek olan İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Yarışma bölümü ve Seyfi Teoman İlk Film Yarışması’nda yer alacak. Filmde Aslıhan Gürbüz, Serpil Gül, Gizem Güçlü, Selim Can Yalçın, Giray Altınok, Mehmet Yılmaz Ak, Ersin Arıcı rol alıyor. Filmde, kalp krizi sonrası hayatını kaybeden Veli Bağdatlı’nın gasilhaneye getirilmesiyle aile arasında gizli kalmış tüm çatışmalar su yüzüne çıkar. Mutsuz bir evliliğin içine hapsolan Nermin, eşi Veli’nin ölümünün ardından geçen yılların hesaplaşmasını gasilhanede yapmaya karar verir. Nermin’in Veli’yle yüzleşmesi bir yandan kendisiyle yüzleşmesidir.

Soğuk Metal, Sıcak Aşk

Fransa’nın sembolü haline gelmiş Eyfel Kulesi ismini demir kuleyi inşa ettiren Fransız mühendis Gustave Eiffel’den alır. Yapımı 3 yıl süren ve Fransız Devrimi’nin 100. Yıl kutlamaları çerçevesinde düzenlenen Expo 1889 Paris Fuarı için hazırlanan dev yapıt 300 metreyi bulan yüksekliği ile dünyanın en görkemli anıtları arasında yer alır.

Fransız sinemasının yeni isimlerinden yönetmen Martin Bourboulon imzalı ‘Eiffel’ bu görkemli yapının ortaya çıkış öyküsü üzerine çekilmiş klasik yapıda bir çalışma. Filmin ilk bölümü tarihi bilgileri tazeliyor. ABD’nin kuruluşunun 100. yılı nedeniyle Fransa’nın hediyesi olan ve halen New York Liberty Island’da bulunan Özgürlük Heykeli’nin belli değişikliklerle Eiffel firmasınca yenilendiğini biliyoruz. Heykelin ilk örneğinin aslında Osmanlı Sultanı Abdülaziz tarafından sipariş edildiğini ve peşinatı ödendiği halde yerel huzursuzluğa neden olacağı gerekçesiyle Paris’te depoya kaldırılmış olduğu bilgisini de aktarmış olalım. Bu hediye jesti karşısında Gustave Eiffel, Eylül 1886’da ABD’nin onursal vatandaşı payesiyle ödüllendiriliyor. Ününün doruğundaki teknik adam artık ülkesi için dev bir hamleye girişmeye hazırdır. Sanayileşmiş modern çağda geniş yığınların hayatını kolaylaştıracak bir metro ağı teklifi ile gelir önce. İyi bir projenin faydalı, demokratik ve kalıcı olması gerektiğini düşünür. Ancak devlet yetkilileri 1889 Dünya Fuarı için gösterişli bir iş istemektedir. Öyle ya anıt itibardır, prestijdir. Metronun hayal kurduramaz, oysa Sudan sömürge savaşının yenilgisini unutturmaya yönelik Fransa’nın haşmetini simgeleyecek bir anıt ile Fransa tarihten intikam alacaktır.

Böylesine kızgın emperyal dürtülerle sipariş edilen metal kulenin inşası için Gustave’ın tek bir şartı vardır. Kule Paris’in göbeğinde olacak ve zengininden yoksuluna toplumun bireylerinin kaynaşacağı, sınıfsal sınırları aşmaya yönelik bir proje olarak devreye sokulacaktır. Seine nehrine bitişik yumuşak toprak dokusunun elverişsizliklerine karşın doğaya, yerçekimine meydan okuyan mühendislik şaheseri 3 yıl süren yapım sürecinde maddi manevi türlü zorluklar ve engellemelere göğüs germiş. Notre Dame’ın haşmetini gölgeleyeceği endişesi ile Vatikan’ın hışmına uğramış. Güvenlik sorunları ve grevlerle sarsılmış. Yapıyı estetik bulmayan sanatçıların eleştirisi ile karşılaşmış.

Film bu zorlu dönemin tüm ayrıntıları üzerine yoğunlaşmıyor gerçi. Soğuk metal mücadelesine mola vererek sıcak bir aşk ilişkisinin dehlizlerine dalıyor bir süre sonra. Gustave’ın 20 yıl sonra Paris’te karşılaştığı unutulmaz ilk aşkı Adrienne, Ticaret Bakanlığı üst düzey yetkililerinden eski dostu Antoine’ın eşidir artık. Aradan geçen yıllarda kendisi de evlenmiş ve genç yaşta kaybettiği eşinden biri yetişkin genç kız olan 4 çocuğu olmuştur. Film onun aile hayatına şöyle bir değinip geçiyor ve ilk bölümlerden itibaren yoğun geri dönüşlerle 20 yıl öncesinde Bordeaux’da yaşanmış kırık bir aşk hikâyesi devreye giriyor. Bu noktada filmin ekseni de kayıyor. Ve Yeşilçam’dan fazlasıyla aşina olduğumuz en basitinden bir zengin aile kızı ile fakir idealist mühendis genç öyküsü izlemeye başlıyoruz. Bu da filmin başlangıçta vadettiklerine set çekiyor ve hikâye metal Eyfel’in varoluş mücadelesi ile hüzünlü aşk macerası arasında klasik finaline doğru yol alıyor. Dahi mühendisi Fransız sinemasının deneyimli oyuncularından Romain Duris canlandırıyor. Son olarak Kenneth Branagh’ın Agatha Christie uyarlaması ‘Nil’de Ölüm’ünde ihtiraslı Jacqueline de Bellefort rolünde izlediğimiz Emma Mackey’yi Adriennne rolünde izliyoruz. Müziklerini Alexandre Desplat’nın bestelediği ‘Eiffel’ büyük bir beklentiye kapılmadan izlenebilir, bilgilerimizi tazeleyen bir dönem filmi.

(29 Mart 2022)

Ferhan Baran

[email protected]

Fantastik Canavarlar: Dumbledore’un Sırları

David Yates’in yönettiği ve Eddie Redmayne, Jude Law, Ezra Miller ile Dan Fogler’in oynadığı Fantastik Canavarlar: Dumbledore’un Sırları (Fantastic Beasts: The Secrts of Dumbledore), 15 Nisan 2022’de Warner Bros. dağıtımıyla Warner Bros. tarafından vizyona çıkarıldı.
Profesör Albus Dumbledore, güçlü Karanlık büyücü Gellert Grindelwald’un büyücülük dünyasının kontrolünü ele geçirmek için harekete geçtiğini bilmektedir. Dumbledore onu tek başına durduramayınca, büyücüler, cadılar ve cesur bir fırıncıdan oluşan bir ekibin yönetimini Büyüzoolog Newt Scamander’a verir. Ekip, bu tehlikeli görevde, eski ve yeni canavarlarla karşılaşır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman: 1 / 2
  • IMDb
  • Korkut Akın Yazıyor

Fantastik Canavarlar: Dumbledore’un Sırları yazısına devam et