Deliliğin Sınırında Satranç

‘Satranç / Schachnovelle’ Stefan Zweig’ın karısıyla birlikte intiharından hemen önce 1942’de Brezilya’da yayımladığı vasiyet eseridir. Bu uzun öykü Nazi zulmünün egemenliğine direnemeyen ve mat edilen Avrupalı özgürlüğünün son çığlığıdır. Alman sinemacı Philipp Stölzl, edebiyat dünyasının bu sevilen özgün metninden yola çıkarak aynı adla uyarladığı ve haftanın sürprizi olarak sinemalarımıza uğrayan filminde satrancı bir direniş umudu olarak yorumlamayı seçmiş.

Kısa öyküde Dr. B olarak anılan noter Josef Bartok Avusturya sosyetesinin tanınmış isimlerindendir. Saldırganlığı gün geçtikçe artan Nazi tehlikesini fazla önemsemez önceleri. ‘Viyana’da dans sürdükçe dünyanın sonu gelmeyecektir’ onun deyişiyle. Avusturyalı soyluların ülke dışındaki mal varlıklarını gizlice yönettiği ortaya çıktığında, işgalin başladığı gece peşindeki gestoponun elinden kurtulamayacaktır. Bundan sonrası malûm. Kibirli avukat ünlü Métropole Oteli’ne götürülecek, varlıklı müşterilerinin hesap şifrelerini açıklayana dek tek göz odada hapis edilecektir. Sorgu seansları haricinde kimse ile konuşmasına izin verilmeyen, yaşamla tüm ilişiği kesilmiş bir biçimde psikolojik baskıya maruz bırakılan Bartok aylar süren yalnızlığı ve çaresizliğini bir kargaşa esnasında aşırdığı kitap sayesinde aşmayı deneyecektir. Eski haşmetini çoktan yitirmiş Bartok ele geçirdiği küçük ebattaki kitabın, şampiyonların tarihi oyunlarının yer aldığı bir satranç albümü olduğunu gördüğünde önce büyük bir hayal kırıklığı yaşayacak, daha sonra delicesine sarıldığı satranç tutkusu ona özgürlüğün kapısını aralayacaktır.

Stölzl’nin uyarlamasında Bartok, Zweig’ın metninden farklı olarak, muhayelesinde paralel bir evren yaratmak suretiyle baskıya direnmeyi deniyor. Açılış sahnesinde gördüğümüz Rotterdam’dan New York’a hareket eden gemi noterin zihninde oluşmuş bir kaçış aracından başka bir şey değildir. Kapatıldığı otel odası ile köhne gemi kamarası aynı 402 numarayı taşımaktadır. Balo gecesi evrakları yakmak üzere bürosuna döndüğünde ayrıldığı karısı ile yine bu düşsel gemide buluşabilecektir. Psikolojik baskının daha da şiddetlendiği ilerleyen aylarda hayatına giren satranç tutkusu onun direncini besleyecek, deliliğin sınırlarında gestapo komutanı ve dünya satranç şampiyonu Czentovic’e kafa tutacaktır.

Alman sinemacı gerçek ile düş, direniş ile delilik arasındaki geçişken dünyaları mükemmel kurgulamış. Hikâyeyi uzun süren savaştan sonra evine dönmek için denizleri aşmak zorunda kalan Odysseus’un serüveni ile özdeşleştirmiş, tükenmenin güncesini tutan metinden hareketle, Zweig’ın ‘Herşeye rağmen ruhun yenilmezliğine inancı kararlılıkla sürdürmek bugün bizim elimizde’ sözlerinin doğrultusunda baskıya karşı direnişi yüceltmiş. Geçtiğimiz yıl ‘Yaramaz Çocuk / Enfant Terrible’de Alman sinemasının aykırı yönetmeni Rainer Werner Fassbinder’i başarıyla canlandırmış olan Oliver Masucci’nin zaman ve mekânın kaybolduğu Bartok’un zirveden dibe iniş sürecindeki etkileyici performansından sonuna dek yararlanmış.

(12 Aralık 2021)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com