İyi edebiyat her zaman için her kesimden insanın baş tacıdır. İyi bilimkurgu da benzer şekilde aranır, okunur, ufuk açar. Dune da öyle oldu. 1965 yılında çıkan, Frank Herbert’in Dune’u bilimkurgunun da temelini oluşturdu. Filmcilerin bu önemli özellikten uzak kalması beklenemezdi ve birçok bilimkurgu filmde Dune’un etkisi görüldü.
Bilebildiğim, takip edebildiğim kadarıyla birçok sinemacının hayalinde yatan Dune’u filme çekme düşünü Denis Villeneuve hayata geçirmeyi başardı. Hemen baştan söylemeliyim: Gerçekten bir görsel şölen, iyi bir anlatım, devamını heyecan ve merakla bekletecek bir film serisi…
Ekoloji başrolde…
10 binli yıllarda, bırakın keşfedilmeyi hallaç pamuğu gibi atılmış uzayda, hemen herkesin “burada yaşam yoktur” dediği bir gezegende kumların arasında yaşayanlar vardır ve -sanki günümüzde yaşanan vahşi kapitalizmin benzeri- ticaretin esiri olmuşlardır. Gezegenin sahip olduğu, yaşamsal gereksinim olan, uzay araçlarının kullanılabilmesinde kullanılan baharatı, “dış güçler” ele geçirmek, gezegen halkı da vermemek için savaşmaktadır.
Tanıtım bülteninde, “Efsanevi ve duygu yüklü bir kahraman yolculuğu olan ‘Dune: Çöl Gezegeni’, kendi ailesi ve halkının geleceğini garanti altına almak için evrendeki en tehlikeli gezegene seyahat etmek zorunda olan, kavrayışının ötesinde büyük bir kaderin içine doğmuş, parlak ve yetenekli genç Paul Atreides’in hikâyesini anlatıyor. Kötücül güçler, gezegenin var olan en değerli kaynağı için -insanlığın en büyük potansiyelini ortaya çıkarabilecek bir maden- çatışmaya tutuşmuşken, yalnızca korkularını yenebilenler hayatta kalacaktır.” cümleleriyle anlatılan filmde; gezegenin göz alabildiğine kumdan oluştuğunu, en büyük sorunun susuzluk olduğunu, yerli halkın bu duruma uyum sağladığını, ama saldırılar karşısında güçsüz kaldıklarını öğreniyoruz. Sonrasını filmden izlemek çok daha iyi bana sorarsanız…
Gelecekte neler olur…
…bilmemiz mümkün değil, ancak bilimsel çalışmalar bize yol gösteriyor. Film(ci)ler de yardımcı oluyor. Nasıl bir dünya ile karşı karşıya olacağımızı hayal edebiliyoruz. Her ne kadar barış ve demokrasinin egemen olacağı inancı yüksekse de -bugüne değin olduğu gibi- savaşsız olunamayacağı da apaçık. Dune, bunu anlatıyor. Bütün savaşların temelinde yattığı gibi gelecektekilerin de temelinde (Faruk Erem’den el alarak Dune üzerinden söylersek, ‘kumu kazıyınız, gerçeği göreceksiniz’) egemen erk olma hevesi yatıyor.
Burada bir parantez açıp, küçük bir soluklanma olanağı yaratmak istiyorum… Burçay Anger, “İnsanlığın İki Yüzü” kitabında, evrimin tamamlanmadığını, tamamlananların ise artık değişmediğini söyler. Filmin ilginç sahnelerinden birinde, gücünü deneyen Paul’e, annesi, cansız nesneler emir dinlemez diyordu, sürahiden su isterken. Günümüzden binlerce yıl sonrasında, binalar, araçlar vb. değişmişken sürahide hiçbir değişiklik yok. Tabii ki, estetik değerler değiştikçe farklılıklar denenecektir, ama formu asla.
Korkunun ecele faydası…
Paul Atreides, kraliyet varisi olarak, iktidar koltuğuna oturmaya hazırlanmakta, dövüş becerilerini ve zekâsını geliştirmek için ustalar ve akıl hocalarından eğitim almaktadır. Sürekli gördüğü rüyanın da etkisiyle uykuları kaçmakta, annesinin desteğiyle o korkuyu yenmek için çaba harcamaktadır. Korkunun ecele faydası olup olmadığını yaşayarak görecektir.
İyiler, kötüler, sinsiler, korkaklar, cesurlar, savaşçılar arasındaki mücadelede daha neler izleyeceğiz, merak etmeye değer.
Dune: Çöl Gezegeni (Dune) (Bilimkurgu, Gerilim, Aşk); Yönetmen: Denis Villeneuve; Senaryo: Denis Villeneuve, Eric Roth, Frank Herbert; Oyuncular: Timothée Chalamet, Rebecca Ferguson, Oscar Isaac, Josh Brolin, Stellan Skarsgård, Dave Bautista, Stephen McKinley Henderson, Zendaya, Chang Chen, David Dastmalchian, Sharon Duncan-Brewster… 22 Ekim’den başlayarak gösterimde…
(21 Ekim 2021)
Korkut Akın
korkutakin@gmail.com