Kadfest’in Onur Konuğu Tunuslu Feminist Yönetmen Selma Baccar Oldu

Kadıköy’ün bu yıl ilk kez düzenlediği KADFEST Uluslararası Kadıköy Festivali kapsamında gerçekleştirilen Yıldızlar Altında Sinema etkinliğinin onur konuğu Tunuslu yönetmen Selma Baccar oldu. Festivalde Kadınlar Koğuşu (El Jaida) filmi gösterilen Selma Baccar “Tunus’ta 50 yıl önce, Türkiye’de Atatürk zamanında elde edilmiş olan birtakım hakların Tunus’ta da elde edilmesi yönünde çalışmalar yapıldı ve bu Tunus için çok önemli bir adım oldu.” dedi.

Kadfest’in Onur Konuğu Tunuslu Feminist Yönetmen Selma Baccar Oldu yazısına devam et

Ferhan Baran Yazıyor: Günışığında Dehşet

Marvel uyarlamalarının aşkın teknolojisinden yorulmuş Hollywood, tür sinemasının izinde taze yaratıcılarını ararken genç sinemacı Ari Aster’e can simidi gibi sarılmışa benziyor. Geçtiğimiz yaz başında gösterime giren yönetmenin ilk uzun metrajı ABD’de olduğu gibi bizde de ilgiyle karşılandı. ‘Rosemary’nin Bebeği’ ya da ‘Şeytan / The Exorcist’ benzeri klasiklerin etkisi altında Hollywood korku sineması geleneğinin izini süren ‘Ayin / … Devamı… »

Korkut Akın Yazıyor: Mahalle Baskısına Karşı Yeteneğin Gücü Ya Da Putları Yıkan Yetenek

İnsanın yaşamı aile içinde başlar… ilk baskılar da aileden gelir, arkasından sokaktaki, çevredeki baskılar, artık toplumsal baskıya dönüşür. Dünyanın en büyük -ama aynı zamanda da en masum gibi görünen- en zalim baskısıdır mahalle baskısı. Giderek tabuya dönüşür bu baskı, “put”ları kırmak en zorudur. Hepimiz yaşamışızdır… Saçını uzatmak istersin, aşağılarlar hemen. Kırmızı giymek istersin yaftalarlar anında. Şu işe … Devamı… »

Katadrom Art Colony Yaz Sinema Kampına Bedensel Engelli Sinemaseverleri Ücretsiz Olarak Kabul Ediyor

Katadrom Kültür Sanat Derneği, Katadrom Art Colony’de gerçekleştireceği sinema kampına bedensel engelli sinemaseverleri ücretsiz olarak kabul ediyor. Eskişehir Tepebaşı Belediyesi’nin, inşa ettiği Yaşam Köyü’nde gerçekleştirilecek Yaz Sinema Kampı, sinemaya ilgi duyan amatörler ve sinema sektörüne giriş yapmak isteyenler için bir haftalık yoğun bir eğitim programına sahip. Sinemamızın ödüllü yönetmeni Çiğdem Vitrinel ve oyuncu Erkan Bektaş gibi her biri kendi alanında deneyimli profesyoneller tarafından verilecek eğitimler yönetmenlik, oyunculuk, senaryo yazarlığı, kurgu gibi sinemanın en temel başlıklarından oluşuyor.

Katadrom Art Colony Yaz Sinema Kampına Bedensel Engelli Sinemaseverleri Ücretsiz Olarak Kabul Ediyor yazısına devam et

Yunus Emre Enstitüsü Türk Sineması Yaz Okulu Hülya Koçyiğit’i Ağırladı

Türk sinemasının değerli oyuncusu Hülya Koçyiğit, Yunus Emre Enstitüsü Türk Sineması Yaz Okulu kapsamında Türkiye’ye gelen 22 ülkeden 22 genç sinemacı ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi. T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü katkılarıyla ve İstanbul Şehir Üniversitesi iş birliğiyle düzenlenen programda Hülya Koçyiğit, sinema hayatından kesitleri ve rol aldığı filmlerden unutulmaz anı ve engin deneyimini genç katılımcılarla paylaştı.

Yunus Emre Enstitüsü Türk Sineması Yaz Okulu Hülya Koçyiğit’i Ağırladı yazısına devam et

Yalçın Gülhan’ı Kaybettik

Sinema sevilen oyuncularından Yalçın Gülhan, 27 Temmuz 2019 Cumartesi günü hayatını kaybetti. Yalçın Gülhan’ın sevilen filmleri arasında Saadet Güneşi, Mavi Eşarp, Para, Melek mi Şeytan mı?, Sevmek ve Ölmek Zamanı, Yarın Ağlayacağım, Ekmekçi Kadın, Severek Ayrılalım, Sisli Hatıralar, Suçlu, Bacım, Tövbekar, Yirmi Yıl Sonra, Babaların Günahı, Zehra, Gurbetçiler, Nefret, Yemin, Şüphe, Silemezler Gönlümden, Hostes, Tutku, Kaygısızlar gibi filmler var. Cenazesi, 28 Temmuz 2019 Pazar günü Üsküdar Şakirin Camii’nde kılınacak ikindi namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verilecek olan merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Kilise’nin Sessizliği

Fransız sinemasının önemli ismi François Ozon, Şubat ayı içinde Berlinale Jüri Büyük Ödülü’nü kazanmış son filmi ‘Yüzleşme’de hemen konuya giriyor. 40 yaşındaki bankacı Alexandre (Melvil Poupaud) çocukluk yıllarını geçirdiği Lyon’da cinsel tacizine uğradığı rahip Preynat’nın (Bernard Verley) yeniden aynı yöreye çocukların arasına döndüğünü öğrendiğinde hiç beklemeden harekete geçiyor. 9 – 12 yaşları arasında kilisenin kuytu yerlerinde ve din adamları gözetiminde gidilen izci kamplarında yaşadıkları gözlerinin önünde canlanıyor. Korkularıyla ve bastırdıklarıyla yüzleşme zamanı gelmiştir artık.

Ozon’un 2 saat 15 dakika uzunluğundaki filminin ilk yarısı, evli ve 5 çocuk sahibi olan genç adamın kilise yetkilileriyle mektuplaşmaları üzerinden gelişiyor. Bu gerilimli iz sürüşü sonucunda yörenin en üst düzey kişisi kardinal Barbarin’e (François Marthouret) ulaşıyor. Bir kilise evinde, görevli psikolog nezaretinde tacizcisi ile yüzleşme fırsatını yakalıyor.

Beklenin aksine yaptıklarını inkâr etmiyor yaşlı rahip. Çocukları hep çekici bulduğunu ve bu hastalığından ötürü acı duyduğunu açıkça itiraf ediyor. Kadın psikoloğun Alexandre ve tacizcisi ile birlikte elele tutuşarak Tanrı’ya dua etmeleri ve af dilemeleriyle sonlanıyor bu tuhaf buluşma. Kilise görevlisi psikolog, ‘yaralar orda duracak, Tanrı onları iyileştirecektir, biz daha fazla deşmeyelim’ kabilinden ifadelerle olanların üstünü örtmek niyetindedir. Dindar bir adam olan Alexandre şaşkınlık ve öfke içindedir. Travmalı geçmişini önce ailesiyle, ergen yaşlarındaki oğullarıyla, daha sonra polis ve basınla paylaşacak ve suçun cezasız kalmaması için sessiz kalmış öteki kurbanların peşine düşecektir.

Alexandre’ın başına gelenler 20 yıllık zaman aşımı süresinden önce yaşandığı için dava açabilmek için bu süreyi henüz doldurmamış kurban adaylarının ifadelerine ihtiyaç vardır. Böylece filmin ikinci bölümünde Preynat’nın tacizine uğramış ateist François (Denis Ménochet) ile yüksek IQ uyumsuzluğundan mustarip Emmanuel’in (Swann Arlaud) hikâyeleri üzerine yoğunlaşır Ozon. Grup kalabalıklaştıkça, polis ve basın destekli soruşturma genişledikçe durumun vahameti ortaya çıkar. Rahip Preynat’nın kendisinin de kabûl ettiği durumu, artık hayatta olmayan eski kardinal, ve arkadaşı olan yenisi tarafından bilinmesine rağmen kurumu korumak uğruna susulmuş, olanlar görmezden gelinmiş, ufak tefek şikâyetler kulak ardı edilmiştir. Ancak, Kilise’nin sessizliği ile mücadele etmenin zamanı gelmiştir artık.

Soruşturma sürerken kardinal Barbarin’in dili sürçüyor, Preynat durumunu bizlere anlattığında ‘Allaha Şükür olan biten zaman aşımına uğramıştı’ deyiveriyor. Filmin dilimizde ‘Allaha Şükür’ anlamına gelen özgün adı ‘Grâce à Dieu’ işte bu kazara sarf edilen cümleden kaynaklanıyor. Auteur sinemacı François Ozon kendisinden pek de beklemediğimiz bu belgesel ile doküdrama arasında gidip gelen filminde çağdaş toplumların kanayan yarası pedofili ile yüzleşiyor. Bol tekrardan, uzun diyaloglardan kaçınmıyor. Tüm bunlar, özellikle ikinci yarıda, sinema anlamında bir tatminsizlik yaratıyor belki, ancak bu tavrıyla, ikiyüzlü ahlak anlayışını yerden yere vurduğu Katolik Kilisesi’nden yola çıkarak, ülkemiz de dahil dünyanın her köşesinde hizmet veren eğitim ve din kurumlarındaki yozlaşma ile çocuk sömürüsüne yaman bir eleştiri getiriyor Fransız sinemacı.

(02 Ağustos 2019)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Başka Sinema Ayvalık Film Festivali, Açıkhavada Sinema’yı Sunar

Başka Sinema, 02 – 16 Ağustos 2019 tarihleri arasında Açıkhavada Sinema ile Ayvalık’a geliyor. Programda geçtiğimiz sezonun ilgi gören filmleri, bazıları henüz vizyona girmemiş yapımlar ve çekildiği yıllarda sinemaların vazgeçilmezi olmuş klasikler yer alıyor. Ayvalık’ta İlçe Nüfus Müdürlüğü bahçesi on beş günlüğüne yazlık sinemaya dönüşecek. Başka Sinema sinemaseverleri 21:30’da başlayacak suarelere davet ediyor.

Başka Sinema Ayvalık Film Festivali, Açıkhavada Sinema’yı Sunar yazısına devam et

Engelsiz Filmler Festivali 2019

Puruli tarafından düzenlenen Engelsiz Filmler Festivali, 40’a yakın filmle 7. kez gerçekleşecek. Festival bu yıl 07 – 09 Ekim 2019’da İstanbul, 11 – 13 Ekim 2019’da Eskişehir, 16 – 20 Ekim 2019’da Ankara’da olacak. Engelsiz Filmler Festivali engelli bireylerin yakınlarıyla birlikte film izleyebilme, kültürel ve sosyal bir etkinliğe katılma, yalnızca kendileri için değil, aynı zamanda parçası oldukları toplumu zenginleştirmek için de yaratıcı, sanatsal ve entelektüel kapasitelerini kullanma imkanına sahip olmaları gerektiğini savunuyor ve tüm film gösterimleri, atölyeler ve diğer yan etkinlikler erişilebilir olarak sunuluyor.

Engelsiz Filmler Festivali 2019 yazısına devam et

Renkli Penguenler: Uzay Kaşifleri

Evan Tramel’in yönettiği ve Kj Schrock ile Sarah Taylor’un seslendirdiği animasyon film Renkli Penguenler: Uzay Kaşifleri (Penguin Rescue), 23 Ağustos 2019′da Özen Film dağıtımıyla Özen Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Galaksiler arası uzay araştırmacısı olan Nick ve Sammy adlı iki sevimli Troll ilk görevlerine gidecekleri için çok heyecanlıdır. Görevleri; çökmekte olan bir buz kütlesinde mahsur kalan küçük bir pengueni kurtarmaktır. Bu görevi tamamlamak için Dünya adlı uzak bir gezegene gitmeleri gerekir. Nick ve Sammy, hem küçük pengueni kurtarmak hem de gezegenlerine dönmek için zamana karşı yarışmak zorundadırlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Ahmet Doğa Kaygısız’ı Kaybettik

Kendini “Storyboard emekçisi, çizgi roman yapıcı, öykü üretici, bir düşe-yazan” olarak tanımlayan Ahmet Doğa Kaygısız, 25 Temmuz 2019 Perşembe günü hayatını kaybetti. Kaygısız, Anadolu Kartalları ve İyi Oyun adlı filmlerin Storyboard’larını hazırladı. Storyboard, resimli taslak olarak tanımlanan bir teknik dekupaj olarak biliniyor. Kurgulama işleminde sahnelerin sözcüklerle bir betimlemesi yapılır, ayrıca her sahne çizgi filmlerde olduğu gibi şematik bir biçimde görselleştirilir. Cenazesi, 27 Temmuz 2019 Cumartesi günü Göztepe Tütüncü Mehmet Efendi Camii’nden kaldırılacak olan merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Ferzan Özpetek’in Şans Tanrıçası

Ferzan Özpetek, yeni filmi Şans Tanrıçası’nın çekimlerini tamamladı. 28 Kasım’da İtalya’da, ardından da dünyada vizyona girecek filme Vanity Fair Dergisi geniş yer verdi. Serra Yılmaz’ın da oynadığı filmi için Özpetek, “Asaf’ın eşi bir gün beni aradı ve ‘Asaf iyi değil, bende iyi değilim. Bana bir şey olursa çocuklarım sana ve Simone’ye emanet.’ dedi. Kendinden emin iki çocuğa ebeveynlik yapmak beni korkuttu. Bu korkuyla da senaryo ortaya çıktı.” diyor.

Ferzan Özpetek’in Şans Tanrıçası yazısına devam et

Bıkmadan, Usanmadan, Yılmadan… Yüzleşme

Toplumların en büyük sorunlarından biri, belki de en önemlisi taciz ve tecavüz… Çocuğunuzu okula, ibadethaneye, kursa, kampa gönderiyorsunuz, en güvendiğiniz kişi, din adamı sarkıntılık ediyor. İnsanların inandığı, güvendiği birini suçlamak kolay değil… Hemen itirazlar yükseliyor. Ya sinmeyecek, mücadeleyi sürdüreceksiniz ya da diğerleri gibi çekileceksiniz kabuğunuza.

“Yüzleşme”, bu anlamda, evrensel bir sorunu işliyor. Kampta çocukları taciz eden rahibi -başta din kurumu olmak üzere- korumak amaçlı, yaşananları herkes hasır altı etmeye çabalarken, sadece kendisinin kabûl etmesi bile taciz edilmiş çocukları suskunluğun yükünden kurtarabiliyor. Rahibin bulduğu çözüm, kendince en güvenlisi, çünkü yukarıdakiler suçlamaları gizlemekte, kapatmakta, engellemekte kendisinden daha başarılı.

Deyim oldu artık…

Son yıllarda, kolay anlaşılır bir anlatım için “Bilâl’e anlatır gibi” deniyor ya… Gerçekten sakin, yalın ve amacından hiç sapmaksızın sorunu dile getiriyor “Yüzleşme”de yönetmen François Ozon.

Üç arkadaş, kendilerini taciz eden rahibin hâlâ çocuklarla çalıştığını öğrendiklerinde suskunluklarından sıyrılmaya da karar veriyor. Kolay değil kuşkusuz… Hem kendileri için hem de toplumdaki yerleri için…

İçiniz nasıl?

Buradaki en önemli nokta: huzur. Ya o ağırlığı ve suskunluğun yükünü taşıyacaksınız ya da o yükü sırtınızdan atıp, sizden sonrakileri olsun kurtaracak ve insanlara rehber olacaksınız. Muhakkak ki o travmayı yeniden yine yaşayacaksınız içinizde. Çocuklarınız da öğrenecek yıllardır içinizi kemiren o çözümsüzlüğün acısını… Birileri sizi sessiz kalmaya, geçmişi deşmemeye çağıracaktır… hiç değilse çevredekilerin bakışını, suçlayıcı tavırlarını önlemiş olacağınızı engelleyeceğinizi söyleyecektir. Yıllar geçmiştir üzerinden, kazanımı ne olacaktır ki zaten, olan olmuştur…

Susma, sustukça sıra sana gelecek!

İşte tam da o noktada herkesin, büyük küçük, kadın erkek, öğrenci çalışan herkesin bu taciz ve tecavüze karşı çıkması gerekir. Siz ses çıkarma cesareti göstermezseniz pedofili sürecek, insanlar yaşadıkları travmalarla boğulacaktır.

François Ozon’un, Berlin’de festival ana yarışmasında ilk gösterimini yapan filmi gerçek bir olaydan yola çıkıyor. Toplumsal, hatta bana kalırsa evrensel bir sorunu gündeme getiriyor. Katolik dünyada yaşananlar sanki başka ülkelerde başka dini kurumlarda yaşanmıyor mu? Sizin aklınıza gelen, bizim ülkemizde hemen herkesin bildiği bir durum… İster istemez onunla filmde yaşananları karşılaştırıyorsunuz. Sizin din adamınız, bizim din adamımız sorunu değil bu… Bu gerçeklerin ve taciz tecavüzün yok edilmesi… Çocukların travma yaşamaması, taciz ve tecavüz yükünü taşımaması…

Çocuk susar, sen susma!

Rahip, çok başarılı bir performans sergiliyor. Bir yandan yaptığının bilincinde, ikrar ediyor bir yandan da “yukarısı beni nasıl olsa kurtarır, ben yine yapacağımı yaparım” havasında. Her ülkede, her toplumda, her dinde mi böyle acaba? Bizim ülkemizde böylesi durumlarda, filmdeki gibi kabûl etmiş görünüp sümen altı etmek yerine, yöneticiler, Bakan düzeyinde olanlar bile, itiraz ediyor.

Bu toplumsal bir sorun, mücadele etmek gerekir, hem de toplumun tüm katmanlarının katılımıyla.

(01 Ağustos 2019)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com