Suç Takımı

Christian Gudegast’ın yönettiği ve Gerard Butler, Pablo Schreiber, O’Shea Jackson Jr. ile Curtis “50 Cent” Jackson’un oynadığı Suç Takımı (Den of Thieves), 04 Mayıs 2018′de Pinema Film dağıtımıyla Pinema Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Son derece elit bir grup soyguncudan meydana gelen Merrimen’in çetesi, birkaç kişinin hayatını kaybettiği çok büyük bir soygunu gerçekleştirmiştir. Bu büyük soygunun yapılmasının sonrasında da Los Angeles Polisi’nin Nitelikli Suçlar Birimi onların peşlerine düşer. Merrimen’in çetesi zor durumda kalsa da, daha önce hiç başarılmamış bir şeyi yapmaya, Amerikan Merkez Bankası’nı soymaya karar vermiştir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Suç Takımı yazısına devam et

Aman Doktor

Tony Gatlif’in yönettiği ve Daphne Patakia, Simon Abkarian, Maryne Cayon ile Kimon Kouris’in oynadığı Aman Doktor (Djam), 19 Ocak 2018’de Başka Sinema dağıtımıyla Güverte Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Eski bir denizci ve Rebetiko türü müziğin hayranı olan Kakourgos, tekneleri için zor bulunan bir parçayı almak üzere yeğeni Djam’i İstanbul’a gönderir. Genç kadı,n burada göçmenlere yardım etmeye çalışan 18 yaşındaki Avril ile tanışır. Cömert, kendinden emin ve özgür ruhlu Djam, Midilli’ye yaptığı, müzik, yeni insanlar, paylaşılanlar ve umutla dolu yolculuğunda Avril’i kanatlarının altına alacaktır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Aman Doktor yazısına devam et

If İstanbul, 2018’in En İlham Veren Yönetmenini Arıyor

17. If İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin Uluslararası Keşif Yarışması’nda yarışacak filmler belli oldu. 12 ülkeden toplam 9 filmin gösterileceği yarışmada jüri, yılın en ilham veren yönetmenini seçecek. İlk ya da ikinci filmini yönetmiş yönetmenlerin filmlerinin katıldığı yarışmada, ABD, Avustralya, Brezilya, Estonya, Fransa, Güney Afrika, Gürcistan, İran, İsveç, Lüksemburg, Portekiz ve Türkiye’den toplam 9 film, 5.000 dolarlık Keşif Ödülü için jüri karşısına çıkacak.

If İstanbul, 2018’in En İlham Veren Yönetmenini Arıyor yazısına devam et

Filmlerden Yararlanmak

Uzun yıllar, en çok okuyanların sinemacılar olduğunu savundum, hatta o kadar ileri gittim ki, sinemacılar olmasa kitap satılmaz diyecek kadar… Kuşkusuz her yaştan ve her sektörden çok insan okuyor. Kendini geliştirmek, dünyada olan biteni kavramak, onlardan düşünce süzmek ve/veya mesleğinde ilerlemek için. Sinemacıların çok, çoktan da çok okuması gerekliliği (hatta zorunluluğu) okudukları üzerinden iş çıkartmalarıdır; okumazlarsa üretemezler. Buna en iyi örnek “yerli dizi yersiz uzun” dizilerdir. Nasıl yazsın senarist o kadar şeyi, kendini doldurmadan. Ancak ne okuyacak zamanı kalıyor ne de gücü… varsa yoksa yazıyor. Doğal olarak da kişilerin yüzleri aynı kalsa da karakterleri değişiyor. O kadar çok tekrar ediliyor ki (sadece tekrar gösterimler değil, konular da…) izleyici o bombardıman altında bir şey diyemiyor.

Önemli bir deneyim…

Görüntüleri okumak, (Çiçekler çelenk örsün başucunda, sevgili Ertan Yılmaz’ın çevirdiği “Film Okuma Kılavuzu” önemli bir kaynak ve başucu kitabı) katmanlarından ötürü hep bir ilerisini gerektirdiğinden keyifli ve heyecan vericidir. Sizin için şöyle olan bir başka izleyici için böyle bir anlam kazanabilir, oysa herkes aynı filmi izlemiştir, aynı insan yürüyordur mesela…

Onun için de sinema önemli bir deneyim alanıdır. Herkesin kendince bulduğundan daha farklı bulgular üretebilir doktorlar. Bunun bir diğer ucu da, doktorlarla birlikte yazılan senaryolarla bambaşka izlenimler elde edilebilir.

Kaynak kitap…

Zihnini vererek alabildiğine katılarak film (televizyon da olabilir kuşkusuz) izleyen biri belli bir iletişim içine girer. İnsan, izlediği filmdeki karakterlerle özdeşleştiği gibi kendisine rehber de edinebilir. Dolayısıyla bir film, diğer birçok araca (disipline) göre çok daha etkileyicidir. Anlaşılırlığı da artar. Kendinizden değer biçin.

Film izlemenin güzelliği

“Bir bütün olarak hayat, tıpkı film izlemeye benzer. Yalnız her seferinde, sanki esas film başlamış da siz on dakika sonra içeri girmişsiniz gibidir, hiç kimse size konuyu anlatmaz, ipuçlarına bakarak her şeyi kendiniz çözmek zorundasınızdır.” Terry Prachett’in kitapta da yer alan bu alıntısı, birçok şeyi anlatıyor aslında. Bilindiği üzere, film imaj yaratmaz, imajı yaratan öyküdür (kitaptır). Film, imajın imajıdır ve onun da bir imajı daha olamaz. Prachett’in dediği gibi ipuçlarından yola çıkmak ve anlamlandırmak zorundasınızdır. O zaman, hemen, bir kez daha vurgulayalım ki okumak belirleyicidir. Film o okumanın üzerine inşa edilir. İpuçları da ona göre belirir.

Bu noktada unutmadan, Bunuel’in, “Bir filmde bir şey iki defa görünüyorsa farklı bir anlamı vardır” sözünü hatırlatmalıyım. “Sinema ve Akıl Sağlığı”ndaki film çözümlemelerini okuduğunuzda bu sözün anlamını da içerdiği değeri de bir kez daha kabul edeceksiniz.

Eğitim aracı…

Kitapta örnek olarak ele alınan, çözümlenen filmler aslında birer eğitim aracıdır, bunun altını çizmek gerekir. Kuşkusuz çözümlemelerde sonuçlar farklı çıkacaktır, tartışma yaratacaktır. Sinemanın özünde yer alan bu tartışmacılık, gelişimin de yani film okumanın da ilk adımı olacaktır.

“Sinema ve Akıl Sağlığı” sadece sinema televizyon öğrencileri için değil, sadece o okullarda ders veren akademisyenler için de değil, özellikle pedagoji, psikoloji, parapsikoloji ve psikiyatri bilimiyle ilgilenenler için de bir ders kitabı. Ama benim için asıl önemli olan, sinema sevdalıları için gerçek bir kaynak. Asistanlığım süresince, “Ben olsaydım nasıl çekerdim” diye bakardım senaryoya, montajda kafamda çektiğimle pelikülün üstüne düşen görüntülerin anlamını karşılaştırırdım; öyle ya, yılların yönetmenlerinin bir bildiği vardı, ona göre çekiyorlardı. Daha da önemlisi bir adım sonrasını görüyorlardı. Bu kitap ile birlikte “Ben nasıl çözümledim” diye bakmaya başladım. Kitapta yer alan 16 bölüm -ki her bölüm bir başka psikopatolojiyi içeriyor- ve filmlerdeki ‘kahraman’ların yer aldığı film listeleri ile yanıtlamanız beklenen sorular bakış açınızı genişletecektir.

Sinema ve Akıl Sağlığı, Psikopatolojileri Anlamak İçin Filmlerden Yararlanmak, Danny Wedding – Ryan M. Niemiec, Kaknüs Yayınları, 2016, 825 s.

(15 Ocak 2018)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

The Post

Steven Spielberg’ün yönettiği ve Meryl Streep, Tom Hanks, Alison Brie ile Carrie Coon’un oynadığı The Post, 12 Ocak 2018’de Pinema Film dağıtımıyla Pinema Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Film, The Washington Post’un ilk kadın yayımcısı Katharine Graha ve genel yayın yönetmeni Ben Bradlee’nin, otuz yıla yayılan ve dört ABD başkanının yer aldığı, hükümet sırlarının gizlenmesiyle ilgili haberler yapan The New York Times’la arayı kapatmak için ortaklık kurmasını konu alıyor. İkilinin, uzun zamandır saklanan gerçekleri gün yüzüne çıkarmak için kariyerlerini ve özgürlüklerini riske atarken farklılıklarının da üstesinden gelmeleri gerekiyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Facebook
  • Fragman
  • IMDb
  • Ferhan Baran Yazıyor

The Post yazısına devam et

Görevimiz Tatil

Murat Şeker’in yönettiği ve Demet Akbağ, Zafer Algöz, Deniz Altan ile Ali Keçeli’in oynadığı Görevimi Tatil, 23 Şubat 2018’de UIP Filmcilik dağıtımıyla SugarWorkz Film – TAFF Pictures tarafından vizyona çıkarıldı.
Gelecek kaygısıyla bugünü yaşamayı unutan Sıtkı Mutlu 9 yıldır ailesini tatile götürmeyi ihmal etmiştir. Bir aile psikiyatrı tarafından tatil görevi verilen Sıtkı Mutlu, bulabildiği en ucuz karavanla ailesini tatile götürmek üzere yola çıkacaktır. Ailenin, terapi seansıyla başlayan değişimleri, tatilleri ile devam edecektir. Ailece birarada olmanın yeniden keşfedileceği tatil macerası, pek çok kişinin hayatını değiştirip, ülke gündemine bile oturacaktır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman: 1 / 2
  • IMDb

Görevimiz Tatil yazısına devam et

2017 Vizyon Raporu – Yeni Milenyumun En Yüksek Bilet Satışı: 71.189.519

Antrakt Sinema Gazetesi adına sinema yazarı ve araştırmacı Deniz Yavuz’un her yıl hazırladığı vizyon raporlarının 2017 Vizyon Raporu – Yeni Milenyumun En Yüksek Bilet Satışı: 70.668.868 başlıklı raporu tamamlandı. Rapor, Türkiye’deki film dağıtım şirketlerinin özel izni ile oluşturuluyor. Veriler üzerindeki tek söz sahibinin dağıtıcı firmalar olduğu belirtiliyor. Antrakt Sinema Gazetesi 1988 yılından bu yana, verileri, sinema sektörü yararına, herhangi bir ticari beklenti olmaksızın sektöre servis ediyor.

2017 Vizyon Raporu – Yeni Milenyumun En Yüksek Bilet Satışı: 71.189.519 yazısına devam et

Enes Batur: Hayal mi Gerçek mi?

Kamil Çetin’in yönettiği ve Enes Batur, Ceyda Düvenci, Bekir Aksoy ile Kerem Fırtına’nın oynadığı Enes Batur: Hayal mi Gerçek mi?, 19 Ocak 2018’de TME Films dağıtımıyla Eren Medya tarafından vizyona çıkarıldı.
Film, Türkiye’nin en büyük bireysel YouTube kanalına sahip olan Enes Batur’un, hiçbir şey olan bir çocuğun kendini geliştirerek dünya yıldızı olmasını anlatıyor. Enes, ailesi tarafından neredeyse hiç ilgi görmez. Bu nedenle karakterindeki değişimler, yaptığı seçimler ve psikolojisi büyük önem taşıyor. Saf ve iyi bir aile çocuğu olan karakterimiz zamanla bir dünya starı olurken bu iyi özelliklerini kaybediyor ve zamanla olaylar karışıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Enes Batur: Hayal mi Gerçek mi? yazısına devam et

Bizim Büyük Çaresizliğimiz

Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):

Trabzon Uluslararası Film Festivali’nde “Mezarcı” filmindeki rolüyle En İyi Erkek Oyuncu Ödülü kazanan Emre Altuğ’u sahneden indikten sonra durdurdum, “Emre, seni sinemamızın John Travolta’sı ilan ettim.” dedim. Gülümsedi, teşekkür etti. Sanıyorum hoşuna gitti. Bilmeyenlere açıklama yapayım: Yabancıların ünlü pop şarkıcısı John Travolta kemale erince sinema filmlerinde rol almaya başladı ve sinemaseverlerin de oldukça beğenisini kazandı. Malum, bizim Emre de şarkıcılıktan sinema oyunculuğuna geçiş yaptı. (Emre Altuğ’un şarkıcılık öncesinde Konservatuar mezunu oyuncu olduğunu sağolsun yorum yapan arkadaşlardan öğrendim. Faydalı bilgi olması nedeniyle buraya da ekledim.) (04 Eylül 2017)

Aslında efkârlanmanın da kişilere göre versiyonları var. Herkes aynı sözlere, şarkılara olaylara efkarlanmıyor. Misalen birisi “Huzurum kalmadı fani dünyada”yı duyunca kendini parçalıyor, bir başkası “Olmaz ilaç sine-i sad pareme”yi duyunca kederlere gark oluyor, bir diğeri Beethoven’ın 9. senfonisini duyunca ufuklara dalıyor. Tuhaf bir alemdeyiz vesselam. (04 Eylül 2017)

“Ne de olsa kışın sonu bahardır” demiş ozan. Niye ki? Kış da bu alemin bir rengi ve neşesi değil midir? Aynı zamanda “Ne de olsa yazın sonu da bahardır”, hazan mevsimi denilse de. (10 Eylül 2017)

“Bizim Büyük Çaresizliğimiz” 15 Nisan 2011’de gösterilmişti; “Bizim Küçük Günahlarımız” ise 17 Kasım 2017’de vizyona giriyor. (10 Eylül 2017)

Film festivalleri de iyice işin suyunu çıkarmaya başladı. Daha yayınlanmamış dergide röportaj yapanları davet edip, ömrünü sinemaya vermişleri unutuyorlar. 12 yıldır yayın yapan sinema sitesine bilgi göndermeyip festival zamanı iki satır yazan dünkü çocukları çağırıyorlar. Festivale onlarca kitap hazırlamış duayen yazarı kenar köşede misafir ederken, adı sanı bilinmeyenleri en lüks yerde ağırlıyorlar. Festivallere sinemaya ve sektöre gereken kişiler iştirak etmeli ve ettirilmeli. Yakında yoldan geçenleri de görmeye başlarız festivallerde. Basın gösterimlerinde çay-kahve içmekten başka bir iş yapmayanlar olduğu gibi. Beterin beteri de var: Festivalin birisinde yanımda oturan bayana “Siz nerede yazıyorsunuz?” diye sordum. “Ben basın değilim; açılış törenini sunan falancanın arkadaşıyım. ‘Benim yalnız canım sıkılır, sen de gel’ dedi, Almanya’dan geldim.” dedi. Bu dediğim zirve sayılır. Konuğun basınla ilgisi olmadığı gibi, sinemayla da hiç ilgisi yoktu. Bazen “Boşuna kürek çekiyoruz” diye düşündüğüm de oluyor fakat “Ne yaparsak kendimiz için yapıyoruz” diyerek teselli buluyorum. Arada sırada bilgi akışında sorun olsa da sadibey.com fazla ihmal edilmiyor. Ama sadibey.com’da 5 yıldır her hafta yazan bir arkadaşı davet etmeyip, sosyal medyada yazdıkları bir-iki satır üzerinden kendilerini yazar diye lanse edenleri davet eden festivallere de gücenmiyor değilim. Sektörü tanımıyorsanız yapmayın bu işi kardeşim. (15 Ekim 2017)

Bazı şeylerin değerinin parayla ölçülmesi mümkün değil. 40 yıl öncesi İstiklal caddesindeki Atlantik Büfe’nin şişte kızartılmış Sosisli Sandöviç’i, Demirören AVM.nin olduğu yerin Emek Sineması’na dönen köşesindeki büfenin Kır Pidesi, eski Emek Sineması… Geçmiş yılların ünlü bankeri Kastelli bence Harbiye Konak Sineması’nın ah’ı yüzünden battı. Parası çok olduğu zaman sinemayı satın aldı, bol dükkânlı pasaj (O zamanlar AVM modası başlamamıştı) haline getirmeye çalıştı ve battı. Grand Pera’yı da Emek Sineması’nın ah’ı batıracak. O mekânda özel gösterim, gala, vs. yapan filmleri bile etkiler bu ah. Şuraya yazdım, “Dediydi” dersiniz. (17 Ekim 2017)

Neymiş efendim, “Kar yolları kapamışmış, dere taşmışmış, köprüleri yıkmışmış.” Hayır efendim, haberlerini doğayı suçlar gibi sunma. Onbinlerce yıldır kar yağıyordu, dere şaldır şaldır akıyordu oralarda. Sen geldin, kar yağdığı yerlere, dere yanlarına yol, üzerlerine kelepçe gibi köprüler yaptın. Suç sende. (18 Ekim 2017)

Geçenlerde “Film festivalleri işin suyunu çıkardı” demiştim. Sinema sektörümüzün de onlardan aşağı kalır yanı yok. Reklam vermedikleri web sitesi sorumlusuna, reklam vermek istedikleri web sitesinin iletişim bilgilerini sordular. Onore olsam mı olmasam mı karar veremedim. Olayım mı? (18 Ekim 2017)

Tesadüflerin büyüsü: Sanıyorum 2 gün önce, sosyal medyadan “Sonbahar Mevsimi”nin adını “Sarı Çiğdem Mevsimi” olarak değiştirdiğimi yazmıştım. Sabah kalktım, basın gösterimine gitmeye hazırlanıyorum, WhatsApp’tan bir yer bildirimi mesajı geldi. Şu sıra Ukrayna gezisi devam etmekte olan kayınbiraderim gece Lviv’den başlayan tren yolculuğunun, aydınlanan gününün sabahında büyük bir ovanın ortasından geçerken mesaj atmış. Açtım, baktım ve “Unnamed Road civarındaymışsın” diye esprili bir cevap yazdım. Basın gösterimine gittim. Filmin tahminen ilk 80 dakikası tren yolculuğunda geçiyor. Birinci büyülü tesadüf bu. Filmin Avukat ve şair olan baş kadın kahramanı, yolculuk sonunda ziyaretine gittikleri, amansız hastalık yüzünden karamsarlığa kapılmış olan ve hayatını sonlandırmayı düşünen Yavuz’a “Bir Sarı Çiçeğin Hikâyesi”ni anlatıyor ve hikâyeyi “Adam bir daha sarı çiçeğin açtığını göremeyeceğini düşündü.” diye bitiriyor. Bu da ikinci büyülü tesadüf: Sarı Çiğdem. İşe yarar bir şey yapmak istiyorsanız Pelin Esmer’in “İşe Yarar Bir Şey”ini mutlaka görün. Film desem değil, şiir desem değil, hikâye desem o da değil. Yedinci Sanat dedikleri bu olsa gerek. (20 Ekim 2017)

(13 Ocak 2018)

Sadi Çilingir

sadicilingir@sadibey.com

Adı Aşk

Eyüp Dirlik’in yönettiği ve Mariam Hussein, Mustafa Yabaş, Fati Jamali ile Ümit Acar’ın oynadığı Adı Aşk, 26 Ocak 2018’de MC Film dağıtımıyla Insert Yapım tarafından vizyona çıkarıldı.
Yıllar önce ayrıldığı Çanakkale’ye geri dönen Levent eski dostlarıyla hasret giderirken, İstanbul’da yaşayan Zeynep ise arkadaşları Aslı, Murat ve Engin’in ısrarıyla Çanakkale’ye tatile gider. Tatil boyunca Zeynep’in ilgisini çekmeye çalışan Engin, birlikte sahilde dolaşırken Zeynep’in yaralanmasına neden olur. Engin panikleyip kaçınca Zeynep’i sahilde yürüyüş yapan Levent bulur. Bu tesadüf sonrasında ikilinin arkadaşlıkları kısa sürede aşka dönüşür.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman

Adı Aşk yazısına devam et

Bursa Uluslararası Film Günleri

Bursa Uluslararası Film Günleri (Bursa International Film Days), Aykırı Sinema Derneği organizasyonuyla 09 Ocak – 03 Nisan 2018 tarihleri arasında Bursa’da Karaman Dernekler Yerleşkesi’nde gerçekleştiriliyor. 09 Ocak’ta yapılacak olan açılışta saat 19:15’de kısa film Coda’nın gösteriminden sonra saat 19:30’da  ise sinemamızın dikkat çeken yönetmeni Ümit Ünal’ın yönetmenliğini yaptığı Nar adlı film gösterilecek ve film gösteriminin ardından yönetmen Ümit Ünal’la bir de söyleşi gerçekleştirilecek. Etkinliklerde ayrıca Antalya Sinema Derneği’nin projeleri olan En İyi 10 Kısa Film ve En İyi 10 Animasyon Film, Bursa’da sinemaseverlerle buluşacak.
Bursa Uluslararası Film Günleri yazısına devam et

Sarıl

Yiğit Güralp’ın yönettiği ve ????? ile ?????’in oynadığı Sarıl (The Hug), önümüzdeki aylarda ????? dağıtımıyla ????? tarafından vizyona çıkarılıyor.
Geçtiğimiz yıl, düştüğü sondaj kuyusundan pek çok farklı yaş ve meslek grubundan insanın birlikte mücadele ederek kurtardığı ve Haçiko Derneği tarafından sahiplenilen Kuyu adı verilen köpeğin mucizevi gerçek hikâyesinden ilham alan Sarıl filmi afişinde de belirtildiği üzere “Kuyunun dibinde de olsan umudunu kaybetme.” cümlesiyle yola çıkıyor.

Sarıl yazısına devam et

Eda Ece’nin En Deli Arkadaşı

12 Ocak’ta sevenleriyle kucaklaşmaya hazırlanan Deliha 2′de ilkokul arkadaşları da yıllar sonra birbirlerine kavuştu. Serinin ikinci filminde iş bulma macerasıyla milyonları güldürmeye hazırlanan Deliha lakaplı Zeliha, bu yolculukta ilkokul arkadaşı Eda’nın çalıştığı restoranda iş bulacak. Deliha mutfak maharetlerini döktürürken, ufak tefek kazalar yaşansa da Eda ile dostlukları kalpleri ısıtacak. BKM yapımı filmi Gupse Özay yazdı ve yönetti.

Münir Özkul’u Kaybettik

Sinemamızın yeri doldurulamayacak oyuncularından Münir Özkul, 05 Ocak 2018 Perşembe günü (bugün) hayatını kaybetti. Özkul’un hatırlanan filmleri arasında Senede Bir Gün, Boş Çerçeve, Seven Ne Yapmaz, Bebek Gibi Maşallah, Hayat Sevince Güzel, Yedi Kocalı Hürmüz, Sev Kardeşim, Tatlı Dillim, Oh Olsun, Yalancı Yarim, Bizim Aile, Mavi Boncuk, Hababam Sınıfı Filmleri, Aile Şerefi, Cennetin Çocukları, Gülen Gözler, Neşeli Günler gibi filmler var. Cenazesi 07 Ocak 2018 Pazar günü Teşvikiye Camii’nde kılınacak öğle namazını müteakip Bakırköy Mezarlığı’nda toprağa verilecek olan merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.