Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):
Sinemaya hep “Yedinci Sanat” denir ya, haddim olmayarak bendeniz bundan böyle “Sekizinci Sanat” unvanını verdim kendimce. Sinema sekizinci olarak “yabancı dil öğretme sanatı”dır. Bir örnekle şuracıkta hemen açıklayıvereyim: Markette yanaştığım dondurma tezgâhının başında iki hanım konuşuyor, yakın olduğum için mecburen kulak misafiri oldum. Bir ara birisi “Velvet ne demek acaba?” diye yanındakine sorunca, benim kafa hemen süratle çalıştı, taaa David Lynch’in “Blue Velvet / Mavi Kadife”sine gitti, oradan Türkçe “Kadife” kelimesini aldı geldi. Gayriihtiyari hanımlara “Kadife” deyiverdim; “‘Velvet, kadife mânâsına geliyor” diye de ekledim. Taciz ettiğimi sanmasınlar diye tebessüm de ettim tabi ki. (*) Birkaç hafta önce de yeni bir dağıtım şirketimiz filmini “Mine” orijnal adıyla gösterime çıkardı, sonradan edindiğim Türkçe afişine baktım “Mayın” adını koymuşlar; hemen hafızama İngilizce’de “Mine” kelimesinin “Mayın” anlamına geldiğini yazdım. Sinemanın Sekizinci Sanat vasfı tam da budur.
(*) Hanımlar uzaklaştıktan sonra Sherlock Holmes’luğum tuttu, baktıkları yeri inceledim. “Velvet” kelimesi Magnum After Dinner Classic adlı dondurma kutusunun üzerinde yazıyor. (15 Ağustos 2017)
Sevgili yönetmenimiz Aydın Bağardı’nın yabancı filmlere Türkçe isim konulmasıyla ilgili yorumuna yazdığım cevabı aşağıya tekrar yazıyorum: Fazladan bir kişi dahi okusa faydası var:
Sevgili Aydın, paylaşımı yaptıktan sonra yola çıktım, o nedenle gecikmeli olarak sana yanıt yazayım. Verdiğin linkte bulunan listeleri hazırlayan arkadaşların konu hakkında bilgileri olmadığı kanaatindeyim. 4-5 yabancı film şirketinde çalışmış birisi olarak yabancı filmlere Türkçe isim konulurken birebir tercüme edilip isim konulmadığı biliyorum. Bazı filmlerde -sen bilirsin- tam tercüme edilmiş isim değil, seyircinin ilgisini çekecek, filmin konusunu kısaca özetlediği düşünülen isimler konuyor. Ayrıca düşünsene adam yüzbinlerce dolar verip yabancı film getirmiş, filmin adını yetersiz bir çevirmen tercüme ediyor, olacak şey mi? “Amerikan Sapığı” adlı filmin ithali söz konusu olduğunda altyazıların çevirisi için filmin uyarlandığı kitabın çevirmenine bizzat teklif götürmüştüm, işlerinin yoğunluğu nedeniyle teklifimizi kibarca geri çevirmişti. Telefonda konuştuğumuz, zaman zaman yazılarımda dile getirdiğim örnekleri buraya da yazayım. “What Dreams My Come” adlı yabancı film Türkçe olarak “Aşkın Gücü” olarak sinemalarda gösterildiğinde seyirciye çekici gelmiştir. Orijinal adı birebir çevrilse akılda kalıcı bir isim olamayabilirdi. Keza -zaman zaman hep bu filmi örnek veririm- ülkemizde “Kızarmış Yeşil Domatesler” adıyla gösterilen filmin orijinal adı (Fried Green Tomatoes at the Whistle Stop Cafe) birebir çevrilseydi “Tren Durağı Kafeteryasındaki Kızarmış Yeşil Domatesler” şeklinde bir Türkçe isim koymak gerekirdi ki böyle bir film adının da akılda kalması çok zor olurdu. Keza “Arachnophobia”yı çevir çevirebilirsen, adam tabi ki “Örümcek Korkusu” Türkçe adını koyacak filmine. En yakın örnek, Tom Cruise’un önümüzdeki günlerde bir filmi “Barry Seal” adıyla vizyona girecek; bu isim kimin aklında kalacak da arkadaşına “Git gör şu ‘Barry Seal’ı” diyecek. İthalatçı altına “Kaçakçı” diye ek yapmak zorunda kalmış, dolayısıyla filmi “Tom Cruise’un ‘Kaçakçı’sını gör” diye tavsiye edeceğiz. Ayrıca son yıllarda bazı yabancı şirketlerin Türkiye’de gösterilecek filmlerinin isimlerinin birebir çevrilmesini istediklerini de biliyoruz. Onu bırak, en uç örnek Sandra Bullock’un kendi firmasına çevirdiği filmlerde afişlerde yazılacak yazıların çevirilerini kontrol ettiğini, çeviri bir tarafa yazıların puntolarına dahi müdahale ettiğini yazayım da durum daha iyi anlaşılsın. Böyle bir ortamda bilmeyenler tutup yabancı film adlarının yetersiz ve bilgisiz kişilerce çevrildiğini yazıyorlar. Durum şekilde okunduğu gibidir. (16 Ağustos 2017)
Bayram tatillerinin 10 güne, 11 güne çıkarılmasına genelde “Turizm sektörüne destek verilmesi” gerekçe gösteriliyor. Verilsin tabi ki ama Turizm sektör oluyor da diğer sektörlerin başı yel mi? Arada sırada -ne bileyim- hafta sonu tatillerini 3 güne çıkarıp Sinema sektörüne, öğle paydoslarını 2 saate çıkarıp Yemek sektörüne de destek verseniz olmuyor mu? Adalet mülkün temelidir? (17 Ağustos 2017)
Öyle demeyin, aynı ifade birbirinin tamamen zıddı anlamına da gelebilir. O nedenle söylemlerimize dikkat etmeli, onları yerli yerinde kullanmalıyız. Misalen bir hastaya şifa dileği olarak söyleyeceğiniz “Allah çektirmesin”i hafazanallah “Yarın çekiliyor” diyerek bilet satan bir seyyar Milli Piyango bayiine söylediğinizde yandı gülüm keten helva. Piyangocu “Ekmeğimde gözün mü var” diye seyyar seyyar üzerinize yürüse, ihtilaf vukuunda yapılacak soruşturmadan sonra % 99 serbest bırakılır. (19 Ağustos 2017)
Filmcilerimizden hasseten rica ediyorum: Ne olur filmlerinizin jenerik yazılarının puntolarını beyazperdede rahat okunabilecek büyüklükte ayarlayın. Aramızda az da olsa jenerikleri sonuna kadar okuyan vaaar; filmin her aşamasına kimler, nerede, ne kadar katkı yapmış, merak edenler vaaar; “Aaa bu film bizim köyde çekilmiş.” diye şaşırmak isteyenler vaaar. (21 Ağustos 2017)
Egonun önlenemez yükselişi: “Nuri Alço ile oynadınız mı?” / “Hayır, oynamadım. O benimle oynadı. (22 Ağustos 2017)
İlahi çevirmen sabah sabah beni güldürdün. Yabancı filmin Adam Driver adlı oyuncusunu Adam Sürücüsü olarak çevirmişsin ya, sen çok yaşa. (24 Ağustos 2017)
Yasemin Adar’ın ilk dünya şampiyonu kadın güreşçimiz olmasının, Hindistan’ın ilk dünya şampiyonu kadın güreşçisinin hayatının anlatıldığı “Dangal” filminin vizyona girdiği haftaya denk gelmesi şaşılacak bir tesadüf. Veya ne büyük bir dağıtımcı öngörüsü. Bravo vallahi; ben öyle gördüm. (24 Ağustos 2017)
(21 Kasım 2017)
Sadi Çilingir
[email protected]