Gizem Ertürk Yazıyor: Alin Taşçıyan: Katı Biçimde Ataerkil Bir Toplumda Yaşıyoruz

Yıllardır cinsiyetçilikle bilfiil mücadele eden bir sinema yazarı Alin Taşçıyan… İlklerin kadını demek de yanlış olmaz onun için; 1925 yılında temelleri atılan FIPRESCI’nin de, 1977’de kurulan SİYAD’ın da ilk kadın başkanı oldu. Öyle koltuğuna, mevkiye sıkı sıkıya yapışanlardan da değil, ne zaman bir sohbetimiz olsa hep yerine gelmesini umut ettiği gençlerden, gençlikten söz eder. Çalışkanlığı, entelektüel birikimi ve dik duruşu ile kadın sinema … Devamı… »

Ferhan Baran Yazıyor: Aşağılanma ve İntikam

Asghar Farhadi Fransa’da çektiği ‘Geçmiş / Le Passé’nin ardından ülkesine dönüş yapıyor bizde yeni gösterime giren son filmiyle. ‘Satıcı / Forushande’ usta sinemacının geleneksel ile modernizm arasında yolunu çizmeye çalışan İranlı orta sınıf entellektüelin çıkmazları üzerine yine. Lise edebiyat öğretmeni Emad ile amatör bir tiyatro topluluğunda birlikte oyunculuk yaptıkları eşi Rana’nın sıradan hayatları … Devamı… »

Gizem Ertürk Yazıyor: Bizi Yok Eden Şeyler

Ülkenin içinde bulunduğu tatsız ortam herkesin hayatını doğrudan ya da dolaylı olarak etkiledi. Öyle ki, tüm yaşananlara tepki gösteren iyiyi, güzeli, birlikte yaşamayı öğütleyen insanların kendi özel hayatlarında ya da iş yaşamlarında eleştirdikleri şeyin kendisine dönüştüklerini görmek bana göre en acıklısı oldu. Hani meclisteki vekillerin haline bakıp utanıyoruz ya aslında aynaya bakıp kendimizden utanmamız gerekiyor. Ingmar … Devamı… »

Logan: Wolverine

James Mangold’un yönettiği ve Hugh Jackman, Doris Morgado, Patrick Stewart ile Stephen Merchant’un oynadığı Logan: Wolverine, 03 Mart 2017’de The Moments Entertainment dağıtımıyla The Moments Entertainment tarafından vizyona çıkarıldı.
Dünyadaki mutant nüfusu azalmış, X-Men dağılmıştır. İyileşme gücünü kaybetmeye başlayan Logan, bir yandan iyice yaşlanan Profesör X’e bakmakta bir yandan da şoförlük yaparak geçinmeye çalışmaktadır. Bir gün Laura adında bir kızı arabayla Meksika sınırına götürmesi istenir. Güçlü ve kötücül bir şirketin peşine düştüğü Laura’nın Logan’la bağları ortaya çıktıkça ikilinin kaçışı da gitgide zorlaşacaktır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman: 1 / 2 / 3
  • IMDb

Logan: Wolverine yazısına devam et

Kalbe Sızı Veren Manchester’da

Yaşamın Kıyısında (Manchester by the Sea)
Yönetmen-Senaryo: Kenneth Lonergan
Müzik: Lesley Barber
Görüntü: Jody Lee Lipes
Oyuncular: Casey Affleck (Lee), Michelle Williams (Randi), Kyle Chandler (Joe), Lucas Hedges (Patrick), Mary Mallen (Sharon), C.J. Wilson (George), Gretchen Mol (Elise), Tom Kemp (Stan), Chloe Dixon (Suzy), Heather Burns (Jill), Kara Hayward (Silvie), Anna Baryshnikov (Sandy), Tate Donovan (Hokey Koçu), Matthew Broderick (Elise’in Sevgilisi)
Yapım: Amazon (2016)

Amerikalı yönetmen Kenneth Lonergan’ın “Yaşamın Kıyısında”, ruhu acıtan derin kederin ortasında ayakta durabilmenin filmi. Akademi’den de hak ettiği saygıyı aldı.

Quincy kasabasında. Kış zamanları. Kapıcılık yapan Lee Chandler, dünyanın tüm kederlerini ruhunda toplamış bir insan sanki. Onun dünyasının etrafında dolaşmaya başlanınca bu derin kederin ortasında yüreğin kaldırması zor bir trajedinin olduğu keşfediliyor. Yıllardır Manchester’dan uzak tek başına yaşayan Lee, eşi Randi’den ayrıldıktan sonra kendini boşluğa bırakmış. Bir acı haber onu tekrar Manchester’a sürüklüyor. Filmin içinde dolaşırken, geçmişten düşen anlarla her şey birbirini tamamlıyor.

1962’de New York’ta doğan yönetmen Kenneth Lonergan, Martin Scorsese’nin 2002 yapımı “Gangs of New York-New York Çeteleri” filminin ortak senaryo yazarlığını da yapmıştı. 2000’de “You can Count on Me-Bana Güvenebilirsin” ve 2011’de “Margaret” filmlerini yönetti. Yönetmen, 2016 yapımı “Manchester by the Sea-Yaşamın Kıyısında” filminin anlatımını, Lee’nin yavaşlığı ve sakinliğiyle bütünleştirebilmiş. Fonda duyulan müzikler de bu Lee’nin acılı ruhuyla buluşabilmiş. Film, Massachusetts eyaletinde geçiyor. Manchester, Boston şehrine çok yakın kıyıdaki bir balıkçı kasabası.

Manchester’a yolculuk…

Lee, acı haberi aldığında geçmişteki anlar da zihninden perdeye düşmeye başlıyor. Abisi Joe ve küçük oğlu Patrick’le tekneyle balık avına çıktıkları anları düşünüyor. Sonrasındaysa geçmişteki evi aklına düşüyor. O zamanlar mutluluk zamanlarıydı onun için. Karısı Randy, iki küçük kızı ve bebek oğlu hayatına anlam katıyorlar. Bir dikkatsizlik, bir sorumsuzluk o dayanılmaz büyük trajediyi getiriyor. Evin yanışını sarhoş gözlerle izleyen Lee, bu suçluluk duygusunun cehenneminde şimdi ne yapacaktı? Fonda da da Handel’in Barok dönem ruhu taşıyan ve acı çığlığa dönüşen “Pifa (Pastoral Senfoni) – Mesih” senfonisi duyuluyor bu anda. Büyük Alman besteci George Frideric Handel’den (1685-1759) “Bir Çoban Gibi Sürülerini Besleyecektir; O’na Ulaşın – Mesih” oratoryosu da duyuluyor filmde.

Lee ve etrafındakiler…

Karısından da ayrılan Lee, Quincy kasabasına sığınmış ve cehenneminde yanmayı sürdürüyor. Aile dostları George’dan aldığı haber ona bir acı daha yaşatıyor. Abisi Joe kalp hastalığından ölmüş. Joe’nun alkolik karısı Elise, çocukları Patrick’i de geride bırakıp yıllar önce uzaklara gitmiş. Elise’in nerede olduğunu kimse bilmiyor. Lee, Joe’nun vasiyetiyle Patrick’in velayetini de üstüne almak zorunda kalıyor. Şimdi bir delikanlı olan Patrick’le ne yapacaktı? Quincy’de tek gözlü bir bodrum dairesinde yaşıyor Lee. Ama Joe birçok şeyi düşünmüş. Cenazesini bile. Joe’nun teknesi ve evi de Patrick’e kalmış. Ama onun daha büyümesi gerekiyor. Yeğeniyle zaman geçirmek zorunda kalan Lee, Patrick’i de yakından tanıyor böylece. İki sevgiliyi, Silvie ve Sandy’yi idare edebiliyor. Daha 16 yaşında. Toprak donmuş olduğu için Joe gömülemiyor hemen. Toprak yumuşayıncaya kadar morgda bekleyecekmiş. Bu yüzden olmalı Patrick, buzdolabının dondurucusundaki tavuklardan korkuyor. Cenaze törenine Randi de geliyor. Evlenmiş ve üstelik de hamile. Randi, kalbini kırdığı Lee’den özür diler gibi barışmak ve konuşmak istiyor. Ama hiçbir şey eskisi gibi değildi. Patrick de annesiyle iletişim kuruyor ve habersizce onu ziyaret ediyor. Annesinin sevgilisi bu ziyaretten mutlu olmuyor. Belki de geçmişin geri gelmesinden korkuyordur. Bundan sonra neler olacaktı?

Yönetmen Lonergan, dingin bir sinematografik bir dille Lee ve etrafındakileri yansıtırken, çarpıcı kurguyla bu dingin insanın içine girerek oradaki fırtınaları yansıtabiliyor. Daha doğrusu cehennemi. Hiçbir şey suçluluk duygusu kadar insanı enkaza çeviremezdi. Lee’nin içindeki fırtınalar öfkeyle dışarı çıkıyordu. Yönetmen çoğu anda kamerayı Lee’nin yanından ayırmamış. Nadiren ayrılsa bile Lee de yakınlarda bir yerde. Bu film, 89. Akademi Ödülleri’nde film, yönetmen, senaryo, erkek oyuncu (Casey Affleck), yardımcı kadın (Michelle Williams) ve erkek (Lucas Hedges) oyuncu dallarında Oscar’a aday oldu. Elbette müzik, kurgu ve görüntü dallarında hakkı yenmiş sanki.

(05 Şubat 2017)

Ali Erden

[email protected]