Engin Cezzar’ı Kaybettik

Sinema ve tiyatromuzun sevilen oyuncularından Engin Cezzar, 27 Ocak 2017 Cuma günü hayatını kaybetti. Engin Cezzar, Robert Kolej’de başlayan tiyatro ilgisi üzerine, ABD’de Yale Drama School’da ve Actors Studio’da eğitim aldı. Hamlet rolü ile İstanbul Şehir Tiyatroları’nda oyunculuğa başladı. Haldun Taner’in yazdığı Keşanlı Ali Destanı’ndaki rolüyle hafızalara kazındı.  Abdülhamit Düşerken adlı filmde oynayan sanatçı, Kaldırım Serçesi adlı dizinin yönetmen ve yapımcılığını üstlendi. Hakkında Engin Cezzar’ı Takdimimdir adlı biyografik bir kitap da bulunan merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Hakan Altun ile Emrah Kaman’ın Yolları Deli Aşk Filminde Kesişti

CMYLMZ Fikir Sanat & Nu Look’un yapımcılığını üstlendiği, senaryosunu geçtiğimiz yıl Kaçma Birader filmine imza atan Murat Kaman ve Emrah Kaman Kardeşler’in yazdığı komedi filmi Deli Aşk’ın “Paramı Ver Ekrem” adlı kısa tanıtım teaser' ı yayınlandı. Emrah Kaman’ın canlandırdığı Ekrem ile ünlü şarkıcı Hakan Altun arasında geçen eğlenceli bir hesaplaşma sahnesini içeren teaser, filmin konusu hakkında da merak uyandırıyor.

  • Basın Bülteni
  • Teaser’ı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Joe İyi Adamdı ama…

Gecenin Kanunu (Live by Night)
Yönetmen-Senaryo: Ben Affleck
Eser: Dennis Lehane
Müzik: Harry Gregson-Williams
Görüntü: Robert Richardson
Oyuncular: Ben Affleck (Joe), Elle Fanning (Loretta), Brendan Gleeson (Thomas), Sienna Miller (Emma), Zoe Saldana (Graciela), Chris Cooper (Şerif Figgis), Remo Girone (Maso), Chris Messina (Dion), Robert Glenister (White), Matthew Maher (RD), Miguel (Estaban), Titus Welliver (Tim)
Yapım: Warner Bros (2016)

Amerikalı oyuncu-yönetmen Ben Affleck’in yazıp yönettiği “Gecenin Kanunu” filmi, modern gangster sinemasına değer katan bir yapıt. Anlatımı ve görselliğiyle bu değeri anlamlaştırıyor.

Film, sepyalaşmış fotoğraf üzerine açılıyor. Ellis Adası’nda yüzleri New York’a dönük göçmen aile geleceklerine mutlulukla bakıyorlar. Altta da Joseph “Joe” Coughlin’in sesi duyuluyor. Sonra I. Dünya Savaşı’ndan cepheden fotoğraflar yansıyor. Etrafında hep iyi insanların ölümüne tanıklık etmiş. Bu ölümlere sebep olanlarsa yaşıyorlar. Filmin bu girişi gerçekten çok önemliydi. Fotoğraflar “nostalji”yi, yaşanmışlığı çağrıştırıyor. Filmin derinliğinde birkaç anda da görüntü donup fotoğraflaşıyordu. Boston’daki gangsterlerin çatışmalarını hatırlayın.

1926 yılı. Massachusetts’ın Boston şehri. İyi adam olan Joe, ölümlere neden olanları soyarak kendi çapında suç dünyasının içinde yer alıyor. Babası da Boston Emniyeti’nde bir başkomiser olan Thomas Coughlin. Küçük çetenin lideri olan Joe, yeraltının namlı gangster babası Albert White’ın metresi Emma Gould’la da aşk yaşıyor. Son işinden sonra buraları terk edip Emma’yla sıcak yerlere gitmeyi düşlüyor Joe. Ama kaderin ve Emma’nın da planları vardı. Banka soygunu arabanın tutukluğuyla başarısızlıkla sonuçlanıyor. Peşlerine polis düşünce trajediler de yaşanıyor. Çeteden kendisiyle beraber sadece Dion Bartolo kalıyor. Yakalan Joe, polisleri öldürmekle suçlansa da babasının yardımıyla üç yıl yatıp çıkıyor. Ama babası da vefat ediyor. Bir de Maso Pescatore var. İtalyan mafya babasıydı. White’ın da en büyük rakibi. Hapisten çıkan Joe, öldüğünü düşündüğü Emma’nın yasını tutarken White’dan intikam almak için Maso’ya mı katılacaktı. Devir içki yasağının olduğu devirdi. Gangsterlerin ve cazın hükmü sürüyordu. Ekonomik buhran da başlamıştı üstelik..

1972’de Kaliforniya’nın Berkeley şehrinde doğan oyuncu-yönetmen Ben Affleck, çocuk yaşta Hollywood’un tozunu yutmaya başladı. Oyuncu olarak farkına vardığımız, John Frankenheimer’ın 2000 yapımı “Reindeer Games-Soygun” filmiydi. Allen Coulter’ın 2006’daki “Hollywoodland-Hollywood Ülkesi”nde, ölmüş bir aktörün ölümü üzerine üç bakışın yansıdığı film değerliydi. Affleck filmler de yönetiyor. Yönettiği üçüncü film olan 2012 yapımı “Argo-Operasyon: Argo”yla üç Oscar kazanmıştı. Affleck, 2016 yapımı sinemaskop “Live by Night-Gecenin Kanunu” filminde kurgusal hikâyesine gerçeklik katabilmiş. Filmi izlerken gerçek olayların yansıması gibi izliyorsunuz. Fotoğraflar da buna destek veriyor. Fotoğraflar her zaman sinemada yaşanmışlık hissi verir.

Massachusetts’in Dorchester şehrinde 1965’te doğan yazar Dennis Lehane’in birçok romanı Hollywood tarafından kutsandı. 2003’te Clint Eastwood’la “Mystic River-Gizemli Nehir”, 2007’de Ben Affleck’le “Gone Baby Gone-Kızımı Kurtarın” ve de Martin Scorsese’yle de 2010’da “Shutter Island-Zindan Adası” Gerilim-polisiye edebiyatında önemli bir yerde yazar. Ben Affleck’in uyarladığı “Live by Night” romanı 2012’de yayınlandı ve 2013’te Edgar Allan Poe adına verilen “Edgar Ödülü”nü kazandı.

Filmin bir de büyük kameramanı var. Hyannis, Massachusetts-Hyannis’te 1955’te doğan büyük kameramanlarından Robert Richardson, Oliver Stone’un filmleriyle sinemada sağlam yer edindi. Ardından Quentin Tarantino filmleri geldi. Scorsese de bu büyük sanatçıya kayıtsız kalamadı elbette.

İntikam ve aşk…

Joe, Maso’nun emrine girerek Florida’ya gidiyor. Elbette ortağı Dion. Florida’nın Tampa şehrindeki tarihi semt Ybor’a yerleşiyor. İşe hemen koyuluyor. Önünü temizliyor. Şerif Irving Figgis’le tanışıyor. Rom işinden Maso’ya iyi para kazandırıyor. Kübalı güzel siyahî kadın Graciela Corrales’e de âşık oluyor. Kalbindeki Emma aşkı külleniyor muydu? Joe, içki yasağının uzakta olmayan bir zamanda biteceğini düşünüyor. Bu yüzden inşa edilen lüks otelin kumarhane işini bağlamaya da çalışıyor. Şerif Figgis’in Loretta adında kızı var. Oyuncu olmak için Los Angeles’a gidince orada başına kötü şeyler geliyor. Kızı bataktan kurtulmasına yardımcı da oluyor. Sonra Loretta dindar olup çıkıyor. Ama itirafında Tanrı’yı da sorguluyor. Cennetin bu dünyada olduğunu söyledikten sonra trajedi onu bekliyor.

Her şeyin yanında bir de Ku Klux Klan (KKK) çıkıyor ortaya. İçki yasağını delen, kumar oynatmayı düşünen İtalyan ve İrlandalı Katolik suçlulara ceza mı vereceklerdi? KKK’nın militanlarından RD epey sorun çıkartıyor Joe’ya. Elbette geniş final bölümünü sinema perdesinde keşfetmek gerek. Özellikle Maso’nun mekânında geçen anlar görsel açıdan da çarpıcı. Filmdeki şiddet sert miydi? Şiddeti estetik fotoğraflarla yansıtsa da her şey yerli yerindeydi filmde.

(04 Şubat 2017)

Ali Erden

ailerden@hotmail.com

Zaman İlâç mı Yoksa Bıçak mıdır?

Sinema çok ulvi, büyük bir güç… İnsana bir an için kendi yasını unutturup başkasının acısına ortak edebiliyor. Tıpkı Türkçeye Yaşamın Kıyısında olarak çevrilen Manchester by the Sea filminin yaptığı gibi…

Gangs of New York ve Analyze This filmlerinin senaristi “Kenneth Lonergan”ın yazıp yönettiği film her şeyden önce iyi bir yazarın elinden çıktığını her diyalogda hissettiriyor.

Bir matem filmi Yaşamın Kıyısında… Matemle nasıl baş edilir ya da mateme ilâç filmi değil kesinlikle… Bu yüzden alıştığımız filmlerde olduğu gibi kendisinden bir mucize ya da mutlu son beklemeyin. Zaten gerçek hayatta böyle şeyler pek olmaz. Ölüm, ölümdür işte… Gidenin arkasından hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmaz. Zaman geçer ama her zaman ilâç da olmaz çünkü bazı yaraların merhemi yoktur.

Bir anlık hatası yüzünden çocuklarının ölümüne sebep olan bir adamın yıllar sonra abisinin vefatı sebebiyle trajik geçmişiyle hesaplaşmasını konu alan Yaşamın Kıyısında, ağır dramasına rağmen bir an için bile ajitasyona tuzağına düşmüyor.

Casey Affleck’e “En İyi Erkek Oyuncu” Altın Küre Ödülü kazandıran film bana kalırsa da aktörün bugüne kadar sergilediği en iyi performansı olarak zirveye çıkıyor.

Filmin ayrıca En İyi Film başta olmak üzere; En İyi Yönetmen (Kenneth Lonergan), En İyi Erkek Oyuncu (Casey Affleck), En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Michelle Williams), En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Lucas Hedges) ve En İyi Orijinal Senaryo (Kenneth Logergan) dallarında Oscar’a adaylığı bulunuyor. Filmin Oscar alıp almayacağı ya da kaç dalda alabileceğini tahmin etmek güç çünkü gerçekten karşısında çok güçlü rakipleri var. Ancak tek bir Oscar kazanmasa dahi bu filmden hiçbir şey götürmez elbette. Nihayetinde sinema tarihi Oscar almayan başyapıtlarla dolu… Dolayısıyla ben bu yıl Oscar’daki film çeşitliliğinden oldukça memnunum. Çeşitli kategorilerde adaylıkları bulunan The Lobster, Arrival, La La Land, The Salesman, Toni Erdmann, Captain Fantastic, Nocturnal Animals ve henüz görme fırsatı bulamadığım ancak çok iyi olduğuna emin olduğum Moonlight gibi çok özel ve kıymetli filmler izledik sene boyunca. Ancak söylemeden geçemeyeceğim şu an hâlâ vizyonda bulunan ve teknik bir dalda da adaylığı bulunan Passengers – Uzay Yolcuları filmi yılın en büyük balonu ve fiyaskosu. Uzun zamandır bu denli her yanından sapır sapır dökülen başarısız bir dev yapım izlememiştim. Tamamen para ve zaman kaybı. En kısa zamanda kendisini bir daha hatırlamamak üzere unutmayı diliyorum.

Tekrar filmimize dönecek olursak, Casey Affleck, Altın Küre’de olduğu gibi “En İyi Erkek Oyuncu” dalında Oscar adaylığı elde etti. Ayrıca var olduğu her sahnede yüreğimizi titreten ve adeta oyunculuk dersi veren Michelle Williams “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” dalında Oscar’a aday. Filmin en güçlü adaylıklarından biri olduğunu ve yüksek ihtimalle heykelciği Williams’ın kucaklayacağını düşünüyorum.

Filmin genç yıldızı ve performansıyla En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ına aday gösterilen Lucas Hedges’i de çok beğendim. Amcası ile aralarında geçen her bir diyalog muhteşem, çok sahici ve ustaca tasarlanmış. Üstüne Hedges ve Affleck’in leziz performansları eklenince film izlediğinizi unutuyorsunuz.

Mutlu sona alışmış seyirciler olarak finali sizi tatmin etmeyebilir ancak gerçek hayatta da tüm sonların mutlu olmadığı gerçeği ile yüzleşirsek filmin ansızın ve sade finali daha etkileyici bir hale bürünüyor. Çünkü film bitmiyor akmaya devam ediyor, tıpkı hayat gibi… Jenerik akarken aklıma Ceylan Ertem’in şu dizeleri geliyor ansızın:

“Zaman ilâç mıdır, yoksa kalbini yavaşça yaran, yoran bir bıçak mıdır?”

(04 Şubat 2017)

Gizem Ertürk

T2 Trainspotting, Türkiye’de İlk Kez If İstanbul’da

İş Bankası Maximum Kart partnerliğinde 5. kez düzenlenecek olan If İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin kapanış filmi belli oldu. 90’lı yılların kült filmi Trainspotting’in devamı olan T2: Trainspotting, Türkiye’de ilk kez If İstanbul’da gösterilecek. Danny Boyle’un ilk filmdeki ekibi yeniden bir araya getirdiği film, Berlinale’den sonra İstanbul’da olacak. Festivalin If Kült bölümünde ise Trainspotting, yenilenmiş kopyasıyla film ve romanın tutkunlarını bekliyor olacak.

T2 Trainspotting, Türkiye’de İlk Kez If İstanbul’da yazısına devam et

Sadi Çilingir Yazıyor: Sweeney Tood: Fleet Sokağının Şeytan Berberi

Sadi Bey’in Facebook Günlükleri: Malûm, bugünlerde Şeytan gündemde. O sebeple son 10 yılda sinemalarımızda gösterilen Şeytan’lı filmlere bir göz attım. 2006 yılı Ocak ayından 2016 yılı Aralık ayı sonuna kadar* sinemalarımızda 33 adet Şeytan’lı film gösterilmiş. Bunların 15 tanesinde “Şeytanın”, 13 tanesinde “Şeytan”, 3 tanesinde “Şeytanı”, 1’er tanesinde de “Şeytani” ve “Şeytanlar” kelimesi geçiyor. 15 ve 13’ten örnek vereyim: … Devamı… »