Mehmet Rauf / Pençe

Pençe (1917) ilk konulu -tamamlanmış- filmimizdir, Sedat Simavi tarafından yönetilmiştir. Pençe, ilk film olunca Sedat Simavi de ilk yönetmenimiz olmaktadır. Pençe, aynı zamanda -kaynaklarımıza girdiği gibi- bir edebiyat uyarlamasıdır. Mehmet Rauf tarafından yazılmış bir oyun’dur; oyun’dur ama yazılmasının üzerinden zaman geçmesine rağmen sahnelenmemiştir. Sedat Simavi tarafından, sinemaya sessiz olarak uyarlanan “oyun” uzun diyalogları içeren, “evlilik karşıtı” bir yapı gösterir. Evliliği, “yüreği sıkan bir pençe” olarak gören oyun, sinemada da bu özelliği ile -sessiz olması da göz önünde bulundurulursa- (hele o zaman için) ilgi çeken bir yapıt olmaz.

Simavi, filmi çektiği günlerde 21 yaşında, daha önce sinema ile hiç uğraşmamış bir delikanlıdır. Bütün bunlara rağmen Pençe sinemamızın ilk -tamamlanmış- konulu filmi olarak tarihsel yerini alacaktır. Aynı zamanda, bir oyun’a dayandığı için bir edebiyat uyarlamasıdır da. Fakat Sedat Simavi hakkında bir derleme (Hayatı Eserleri: SEDAT SİMAVİ) yapan Muzaffer Gökman Mehmet Rauf’un eserini -hiç bir kaynak göstermeden- bir adaptasyon olarak belirtir. Yani, özgün bir eser değil, yabancı bir eserin toplumuza uyarlanmış halidir.

Mehmet Rauf hakkındaki başvuru kitaplarında Pençe adlı oyunun bu özelliğinden hiç söz edilmemektedir. Gökman’ın savının doğru görülen bir tarafı, konunun “evliliği karşısına alan” bir görüş içermiş olmasıdır ama bu tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Eğer doğru ise, Simavi’nin yapmış olduğu ilk film, bir edebiyat uyarlaması olmasına rağmen adapte, yabancı bir eserin uyarlaması ise bu hali ile edebiyatımızdan (!) sinemaya yapılan uyarlamaları ele alan araştırmamız Kelimelerden Görüntüye’de bir edebiyat uyarlaması olmasına rağmen, adapte-liği belirtilerek yer alması gerekir (di). Fakat, Gökman’ın tesbiti geçerli değilse, Pençe, konusu ile de hayli ilgi çekmesi gereken -bu gün için bile- bir “oyun” olarak sinema tarihimizdeki -ve araştırmamızdaki- yerini koruyacak, olduğu gibi kalacaktır. (Birde -filmi bulmamız mümkün olmadığı için-, oyun metnine ulaşabilirsek, yapılacak bir inceleme, geniş bir alana yayılan açılımı ile hayli ilginç olacaktır.)

Muzaffer Gökman, Hayatı Eserleri SEDAT SİMAVİ isimli derlemesini hazırladığı zaman Beyazıt Devlet Kütüphanesi Müdürlüğü görevinde bulunmaktadır.

(26 Ocak 2013)

Orhan Ünser

Mutluluk (Yönetmen: Doris Dörrie)

Doris Dörrie’nin yönettiği ve Albra Rohrwacher, Vinzenz Kiefer, Andrea Sawatzki ile Petra Kleinert’nun oynadığı Mutluluk (Glück – Bliss), 29 Mart 2013′de M3 Film dağıtımıyla Codex Medya tarafından vizyona çıkarıldı.
Irina, savaş mültecisi olup fahişelik yapan bir kadın, Kalle ise evsiz bir serseridir. Birbirlerine aşık olurlar ve Irina’nın da ofis olarak kullanabileceği bir apartman dairesi tutarlar. Bir gün Irina’nın müşterilerinden biri evde ölür ve Irina panik içinde kaçar. Kalle eve döndüğünde cesedi görür ve kurulan bu mutluluğu bozmamak için ne gerekiyorsa yapmaya karar verir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Benim Annem Güzel Annem

Dünya sinemalarıyla birlikte bizde de sıcağı sıcağına gösterime giren ‘Mama’ 2013 yılının ilk güzel sürprizi oldu benim için. Öncelikle, bahar döneminde öğrencilerimle de paylaşmayı plânladığım yapım öyküsünden başlayalım. İlk filmini çeken Andrés Muschietti (Hollywood’da Andy olarak anılıyor) Arjantin doğumlu. Ülkenin Buenos Aires’teki en prestijli sinema okulu ‘Univercidad de Cine’de Pablo Trapero, Lucrecia Martel gibi günümüzün önde gelen yönetmenleriyle birlikte eğitim görmüş. Daha sonra uluslararası reklâm piyasasında uzmanlık kazanmış. 2008 yılında, senaryosunu kızkardeşi Barbara Muschietti ile birlikte yazdıkları bir uzun metraj film projesinin tanıtımı için neredeyse tek plândan oluşan ‘Mamá’ adında üç dakikalık bir kısa film çekmişler. İnternet’ten izleyebileceğiniz bu gerçekten ürkütücü, klostrofobik stil denemesini festivallere göndermiş, ödüller kazanmışlar. Ve büyük ilgi uyandıran yapım Meksika asıllı yapımcı yönetmen Guillermo del Toro’ya oradan büyük Hollywood stüdyolarından Universal’e kadar ulaşmış.

On yıldır birlikte çalışan Muschietti kardeşler böylece hayallerine kavuşmuş ve ‘Mamá’yı uzun metraj film olarak çekmişler. Film ABD’de çok iyi bir açılış yaparak ilk hafta liste başı olmuş durumda.

Bu başarılı yapım ve tanıtım vak’asının ardından karşımıza çıkan film, türünün son dönemdeki en iyi örneklerinden biri. Issız bir ormanda tek başlarına kalmış biri üç diğeri beş yaşında iki kızkardeş belirsiz bir anne tarafından büyütüldükten sonra bulunuyor ve yakın akrabalarının gözetiminde yeni bir hayata başlıyor. Dramatik gerilimse küçük kızlara kol kanat germiş, onları ninnilerle büyütmüş annenin çocukların peşinden gelmesiyle doruğa çıkıyor.

Muschietti ‘Mama’nın görsel tasarımında İtalyan ressam Modiglani’nin resimlerinden, göz çukurları neredeyse boş, ince uzun kadın portrelerinden ilham almış. Bu rolde, ressamın portrelerini anımsatan fiziğiyle -Rec’ serisinde de rol almış- İspanyol erkek oyuncu ve hareket uzmanı Javier Botet’nin kullanımı son derece başarılı bir sonuç vermiş. Yönetmenin bir diğer ilham kaynağı ise çağdaş Amerikan sanatçısı Edward Gorey. Özellikle çok iyi tasarlanmış rüya sekanslarında Gorey’ye özgü gizemli ve ürkünç çizimlerin etkisi büyük.

Fernando Velázquez’in filmi sarıp sarmalayan etkileyici müzik çalışmasından büyük destek alan yapım korku türü klâsiklerinden de izler taşıyor. Öykünün geçtiği iki katlı evinin kullanımı Kubrick’in ‘The Shining’ini, Hitchcock’un ‘Psycho’sunu anımsatıyor. Olağanüstü güzel kotarılmış final sekansı ise son dönemin efektlerle ürkütmeye yönelik sıradan korku filmlerinin aksine etkileyici bir hüzün duygusuyla yüklü.

Muschietti kardeşler bu ilk filmlerini, annelerine ithaf etmişler. Kendilerine hoş geldiniz diyor, yeni projelerini merakla bekliyoruz.

(26 Ocak 2013)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Muhbir (Yönetmen: Ric Roman Waughn)

Ric Roman Waughn’un yönettiği ve Dwayne Johnson, Susan Sarandon, Nadine Velazquez ile Jon Bernthal’ın oynadığı Muhbir (Snitch), 14 Haziran 2013’de Pinema Film dağıtımıyla D Productions tarafından vizyona çıkarıldı.
İnşaat işiyle uğraşmakta olan bir baba, oğlunun uyuşturucu bulundurmak suçundan tutuklandığı haberiyle şoka uğrar. Oğlu üniversiteyi kazanmış çok başarılı bir gençtir ve hiç de uyuşturucuya bulaşacak biri değildir. Genç çocuk mahkemeden 20 yıl hapis cezası alır. Baba, savcıyla gizli bir anlaşma yapar. Uyuşturucu ticareti yapan organizasyonun yakalanmasına yardım ederse sevgili oğlu serbest kalacaktır.

Muhbir (Yönetmen: Ric Roman Waughn) yazısına devam et

Araf, Pune Film Festivali’nden de Ödülle Döndü

Yeşim Ustaoğlu’nun yazıp yönettiği Araf, Hindistan’da düzenlenen 11. Pune Film Festivali’nde ana yarışma bölümünde yarıştı. Yarışma bölümünde Christian Petzold’un yönettiği Barbara, Srdjan Dragojevic’in yönettiği Parade, Gerardo Herrero’nun yönettiği Frozen Silence gibi filmler yer aldı. Neslihan Atagül, Araf’taki Zehra performansıyla yarışmadaki tüm filmlerin arasından En İyi Performans ödülüne layık görüldü. Film, otoban üstünde, her şeyin gelip geçici yaşandığı bir benzin istasyonunda çalışan Zehra ve Olgun’un hayatlarından bir kesiti anlatıyor.

Ve Arka Pencere Dergisi Kadını Yarattı

Arka Pencere Dergisi, 169. sayısında, kapağına, Roger Vadim filmi Ve Allah Kadını Yarattı’daki Brigitte Bardot’yu yerleştiriyor. Tunca Arslan, Trendeki Yabancı köşesinde, geçen hafta yitirdiğimiz ‘cesur’ usta Nagisa Ôshima’yı anlatıyor. Vizyon filmleri eleştirileri arasında Bitik Şehir, Celal ile Ceren ve Mama yer alıyor. Dikkat çekici hatırlatmalar bulacağınız Sapık köşesiyle devam eden Arka Pencere Dergisi’nin 169. sayısı, her hafta olduğu gibi bir Alfred Hitchcock alıntısıyla nihayete eriyor: “Zavallı Marilyn Monroe, cinsellik sanki yüzünün her yanında yazılıydı.”

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ve Arka Pencere Dergisi Kadını Yarattı yazısına devam et
  • Tayfa Söyleşileri Başlıyor

    Ankara’da açıldığı günden bu yana önemli kültür sanat etkinliklerine ev sahipliği yapan Tayfa Kitapkafe, Ocak ayı itibariyle Tayfa Söyleşileri’ne başlıyor. 23 Ocak Çarşamba günü 19:30’da gerçekleşecek etkinliğin ilk konuğu akademisyen ve sinema yazarı Ahmet Gürata. Aylık gerçekleşecek Tayfa Söyleşileri’nde Ocak ayında son filmi Amour’la yılın en iyi filmleri listelerinin üst sıralarında yer alan Michael Haneke sineması ve son filmi Aşk (Amour) konuşulacak. Akademisyen ve sinema yazarı Ahmet Gürata’nın konuşmacı olarak yer alacağı söyleşinin moderatörlüğünü sinema yazarı Sinan Yusufoğlu yapacak.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Tayfa Söyleşileri Başlıyor yazısına devam et
  • Modern Zamanlar’dan Western Sayısı

    Modern Zamanlar Sinema Dergisi, 30. sayısında Western’in Mitolojisi dosyasına yer veriyor. Tuncer Çetinkaya’nın editörlüğünde ve Veysel Atayman ile Agâh Özgüç’ün danışmanlığında yayınlanan dergi, sayfalarında kapsamlı bir sinemada 2012 değerlendirmesine de yer verirken, Muhafazakâr Sanat, Oscar’dan Önce Hollywood’u Anlamak, Sinema-Tarih İlişkisi ve Yeni Türkiye Sineması, son sayının öne çıkan başlıkları arasında yer alıyor. Derginin yazar kadrosunda Ali Şimşek, Zahit Atam, Ege Görgün, Barış Saydam, Fatih Danacı, Mustafa Sözen gibi isimler bulunuyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Modern Zamanlar’dan Western Sayısı yazısına devam et
  • Sinema Programı Yapımcısı Ceylan Özçelik, Klak Sinema Programı’nda

    Bugün TV, Klak Sinema Programı’nın bu haftaki stüdyo konuğu, program yapımcısı ve sunucu Ceylan Özçelik. Hollywood Yabancı Basın Birliği tarafından bu yıl 70. verilen Altın Küre Sonuçları açıklandı; sinema dünyasının en prestijli ödülleri olan Oscar ödülleri ise 24 Şubat’ta 80. kez sahiplerini bulacak; memleketin Oscarları olarak kabul edilen 45. SİYAD Türk Sineması Ödülleri 21 Ocak’ta açıklanacak; hepsi Ceylan Özçelik’le Klak Stüdyosu’nda.
    Ayrıca Celal ile Ceren, Bitik Şehir, Mama ve çok daha fazlası şimdi Klak’ta. Gizem Ertürk’ün hazırlayıp sunduğu Klak Sinema Programı, 19 Ocak 2013 Cumartesi günü Bugün TV ekranında sinemaseverlerle buluşuyor.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Sinema Programı Yapımcısı Ceylan Özçelik, Klak Sinema Programı’nda yazısına devam et
  • Her Cuma Yeni Sinema’da Bu Hafta: Münferit

    Yeni Sinema Hareketi’nin öncülüğünde ve Beşiktaş Belediyesi işbirliğiyle Her Cuma Yeni Sinema düzenleniyor. Etkinlik kapsamında 11 Ocak Cuma günü, Belma Baş’ın Zefir adlı filminin gösterimi gerçekleştirildi. Gösterim sonrasında Haşmet Topaloğlu’nun moderatörlüğünde, Belma Baş izleyicilerin sorularını yanıtladı. Her Cuma Yeni Sinema etkinliğinde bu hafta ise, Dersu Yavuz Altun’un filmi Münferit, Levent Kültür Merkezi, Onat Kutlar Salonu’nda sinemaseverlerle buluşacak. Film sonrasında yapılacak söyleşide yönetmen Dersu Yavuz Altun izleyicilerin sorularını yanıtlayacak.

    Her Cuma Yeni Sinema’da Bu Hafta: Münferit yazısına devam et

    3. Uluslararası Engelsiz Film Festivali

    3. Uluslararası Engelsiz Film Festivali, engellilik, iş göremezlik konularında kısa ve uzun metrajlı filmlerle farkındalık yaratmak amacıyla 20 – 25 Mayıs 2013 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Festival, toplumumuzda oluşmuş tabuları, önyargıları, kalıplaşmış düşünceleri gösterimleri yapılacak kısa ve uzun metrajlı filmlerle yıkmayı amaçlıyor. Bir hafta boyunca diğer ülkelerin de katılımıyla sürecek olan 3. Uluslararası Engelsiz Film Festivali, ulusal kısa film yarışmaları, yarışma dışı film gösterimleri, uluslararası film gösterimleri, değişik açık oturumlar, söyleşiler, sergiler ve çeşitli kültür – sanat etkinliklerinden oluşacak.

    3. Uluslararası Engelsiz Film Festivali yazısına devam et

    Taş Mektep, 15 Şubat’ta Sinemalarda

    Altan Dönmez’in yönettiği ve başrollerini Orhan Kılıç, Ayça Varlıer, Bora Akkaş ve Hazım Körmükçü’nün paylaştığı Taş Mektep, 15 Şubat’ta gösterime giriyor.
    Kurtuluş savaşı sırasında okullarını, ailelerini, hayallerini ve ilk aşklarını bırakarak, sadece kalplerinde vatan aşkı olan 63 öğrenci din, mezhep ve dil ayrımı yapmadan cepheye koşa koşa savaşmaya giderken geride bıraktıkları topraklarına bir daha geri dönemedi. Onlar sadece bu vatanı kurtarmadı, onlar bizim için de şehit oldular. Onlar esaret altında yaşamaktansa bu vatan toprağında seve seve canlarını verdiler.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.