Geçtiğimiz yüzyılın tanınmış karikatürist gazeteci ve yazarlarından James Thurber’ın ilk kez 1939 yılında ‘The New Yorker’ da yayınlanmış olan kısa hikâyesi ‘Walter Mitty’nin Gizli Yaşamı’ ya da özgün adıyla ‘The Secret Life of Walter Mitty’nin yepyeni beyazperde uyarlaması, dünya sinemalarıyla birlikte bizde de gösterime giriyor. Thurber’ın klâsikleşmiş öyküsü, kendi halinde içe dönük ana karakterin, karısıyla monoton bir alışveriş gününü renklendiren cazip düşleri üzerine kuruludur. Amerikalı yazarın bu çok sevilmiş, sıradan küçük adamın bilinçli ya da bilinçsiz kendini olduğundan farklı göstermek veya gerçeklerden kaçmak üzere destansı kahramanlık düşlerine sığınma anlamında ‘Mittyesk’ deyiminin doğmasına vesile olmuş tanınmış metninin ilk beyazperde uyarlaması 1947 tarihini taşır. Amerikan komedisinin altın çağından yönetmen Norman Z. McLeod imzasını taşıyan ve dönemin parlak komedyenlerinden Danny Kaye’in başrolde olduğu bu uyarlamada, baskıcı annesiyle birlikte yaşayan müzmin bekâr yayınevi editörüne dönüşmüş Walter’ın birbirinden renkli hayallerini izleriz. II. Dünya Savaşı sonrasına özgü tekinsiz bir casusluk hikâyesi ve popüler psikanaliz uygulamaları da filmin gündemindedir. Soyguncu bir çetenin peşinde olduğu, savaş sırasında Alman işgâline önlem olarak gizlenmiş Hollanda Kraliyet Müzesi’ne ait sanat eserleri ve mücevheratın saklı olduğu yerlerin kaydının bulunduğu kara kaplı bir küçük defter ise, Hitchcock usulü *MacGuffin’idir ilk versiyonun. Gizli çete ile mücadeleye girişen Walter, düşlediği maceraların gerçek hayattaki daha belalı çeşitlemeleriyle yüzyüze gelir McLeod’un filminde. Büyük ölçüde dönemin parlak oyuncularından Danny Kaye’in güldürü ve müzikal yeteneği üzerine inşa edilmiş olan ilk uyarlama, korku filmlerinin efsanevi oyuncusu Boris Karloff’un ürkütücü psikiyatr kompozisyonuyla ayrıca ilginçtir.
Danny Kaye’in türlü marifetlerini sergilemeye yönelik ilk filmden tam 66 yıl sonra, yeni uyarlamanın yönetmenliğini de üstlenmiş olan günümüz popüler komedyenlerinden Ben Stiller hayat vermiş ‘Walter Mitty’ye. 42 yaşındaki müzmin bekarımız, LIFE Dergisi’nin negatif film bölümü yöneticisi olarak huzurumuzda bu kez. Shirley McLaine’in canlandırdığı anne huzurevine yerleşmiş olduğundan, o cenahta bir huzursuzluk da yok. Dergide çalışan Cheryl’e açılamamanın tedirginliği içindeki Walter’ın gündüz düşleri de geçen onca yıldan nasibini alarak çağ atlamış. Modern aksiyonlara özgü bilgisayarda üretilmiş efektlerle (CGI) desteklenen yapımda, Walter kâh bir süper kahraman misali mazlumların yardımına koşuyor, kâh haz etmediği yeni patronunu bir güzel benzetiyor, ya da Benjamin Button olduğunu düşlüyor vs.
Basılı formattan online düzene geçecek olan uzun yıllar çalıştığı derginin veda sayısına kapak olacak pozun yer aldığı kayıp negatif ise yeni uyarlamanın MacGuffin’i. Derginin efsanevi fotoğrafçısı Sean O’Connell’in (Sean Penn) kayıp fotoğrafının peşinde Grönland’dan İzlanda’ya, ordan Himalayalara uzanan beklenmedik maceralara sürüklenerek kendi küçük dünyasının ötesini keşfe çıkıyor Walter. Kuzey Buz Denizi’nin soğuğunda köpekbalıklarıyla mücadele ediyor, adı zor telâffuz edilir aktif volkanın (2010 Nisan’ında tüm Avrupa hava trafiğini altüst etmiş olan meşhur ‘Eyyafyallajöküll’) gazabından zor kurtuluyor, korkunun dağları beklediği Afgan tepelerinde iz sürüyor.
Gündüz düşlerinin gerçeğe dönüştüğü yeni model ‘Walter Mitty’ macerası, aksiyon, romantik komedi, fantastik sinema gibi farklı türler arasında gidip gelen, yeni yıl neşesine uygun eğlenceli filmlerden. Bildik klişelerle fazlasıyla yüklü, Afgan dağlarında nadir rastlanan Kar Leoparı’nı fotoğraflamaya konuşlanmış Sean Penn’li sekans ya da hava limanı güvenlik taramasına ilişkin zekice hazırlanmış animasyon bölüm ise gerçekten hoş.
* Hikâyedeki karakterleri motive eden, hikâyenin gelişimine yardımcı olan nesne.
(03 Ocak 2014)
Ferhan Baran