Amerikan bağımsız sinemasının simge isimlerinden Gus Van Sant’in bu yıl Berlin Film Şenliği’nde yarışmış ve 32. İstanbul Film Festivali programında yer almış son filmi ‘Promised Land’ sinemalarımıza da uğradı. Bizde ‘Kayıp Umutlar’ adıyla gösteriliyor lâkin umutsuzluğa kapılacak bir durum yok ortada. Aksine, filmin özgün adının tam çevirisi olan ‘vaadedilmiş topraklarda’ doğa katliamına direnen insanların umut verici hikâyesi anlatılan. Bu anlamda çevreci bir direnişle başlayan ve dünya coğrafyasında saygın bir örnek haline gelen Taksim Gezi ruhuyla birebir örtüşen bir çalışma bu.
Öykü, Amerikan kırsalında küçük bir yerleşim bölgesinde geçiyor. ‘Global’ ön adlı dev bir enerji şirketi bu kez gözünü şirin McKinley kasabasının toprakları altındaki kaya gazı yataklarına dikmiştir. Çiftçilerin topraklarını satın almak üzere şirketin parlak uzmanlarından biri görevlendirilir. Kendisi de kırsaldan gelen Iowa kökenli genç işadamı, güncel ekonomik krizle sarsılmış tedirgin çiftçilere cazip bir teklif sunar. Ne var ki, çevrecilerin büyük tepki gösterdiği hidrolik kırılma yoluyla doğal gaz üretiminde toprağın diplerine borularla gönderilen kimyasalların çevreyi kirletme ve üzerinde işlem yapılan araziyi yaşanılmaz kılma tehlikesi büyüktür. Bu konuda ilk uyarı, kısaca MIT olarak bilinen ‘Massachusettes Teknoloji Enstitüsü’nde mühendislik okumuş fizik doktoralı bilim adamı ve halen emeklilik yıllarını geçirdiği ata yadigârı kasabanın okulunda matematik öğretmenliği yapan Frank Yates’den gelir. Çevreci ‘Athena’ örgütünün gözüpek temsilcisinin kasabaya gelişi ve halkı uyarmasıyla olaylar gelişir.
‘Mala Noche’ (1986), ‘Drugstore Cowboy’ (1989), ‘My Own Pivate Idaho’ (1991) gibi bağımsız ilk dönem filmleriyle itibar kazanmış olan Gus Van Sant, üretken kariyerinde ‘Gerry’ (2002), Cannes Altın Palmiye ve en iyi yönetmen ödüllü ‘Fil /Elephant’ (2003) ya da son dönem çalışması ‘Paranoid Park’ (2007) gibi deneysel özellikler taşıyan farklı projelere imza atmıştır. Anaakım sinemaya daha yakın duran filmleri de vardır. Bunlardan ‘Can Dostum / Good Will Hunting’ (1997), o dönemin gencecik iki senaryo yazarını özgün senaryo dalında Oscar ödülüne de taşımıştı. Bu ümit vadeden gençlerden biri günümüzün saygın yönetmenlerinden biri olma yolundaki oyuncu Ben Affleck, diğeri ise ‘Good Will Hunting’in başrollerinden birini de üstlenen Matt Damon idi. ‘Promised Land’ Damon’ın Gus Van Sant ile yeni bir işbirliği. Filmin senaryosu ve yapımcılığını bir diğer genç oyuncu John Krasinski ile ortaklaşa yazmış, yapımcılığı birlikte üstlenmişler. Damon kafası karışık şirket temsilcisini canlandırırken, Krasinski korkusuz çevreci aktiviste hayat vermiş.
‘Promised Land’ kapitalist sistemin doymak bilmez iştahıyla doğayı kirletmesine Amerikan topraklarından bir küçük çığlık. Dev Amerikan şirketlerinin ikna stratejilerinin arka yüzünü afişe etmesi ayrıca ilginç. Halen içinde yaşadığımız ve her yeşil alana AVM yapılma teşebbüsüne ulusça isyan ettiğimiz direniş günlerine de çok uygun düşen bir yapım. Her yaştan ergenler için üretilmiş gösterimdeki pahalı Hollywood yapımlarına alternatif arayanlar için.
(01 Temmuz 2013)
Ferhan Baran