Avrupa’da Fuhuşa Düşen Genç Kızlar

Kadınlar (Elles)
Yönetmen: Malgorzata Szumowska
Senaryo: Tine Byrckel-Malgorzata Szumowska
Müzik: Pawel Mykietyn
Görüntü: Michal Englert
Oyuncular: Juliette Binoche (Anne), Anaïs Demoustier (Charlotte), Joanna Kulig (Alicja), Louis-Do de Lencquesaing (Patrick), Ali Marhyar (Said), Jean-Marie Binoche (Anne’ın Babası), François Civil (Florent), Pablo Beugnet (Stéphane), Krystyna Janda (Alicja’nın Annesi)
Yapım: Fransa-Polonya-Almanya (2011)

Polonyalı kadın yönetmen Malgoska Szumowska’nın “Kadınlar” film, Charlotte ve Alicja’nın hikâyeleriyle Avrupa’daki korkunç fuhuş dünyasına kamera çeviriyor. Röportaj tekniğinin kullanıldığı film, görsel olarak da etkileyici.

Film, sevişme sahnesiyle açılıyor. Üniversitede okuyan kimi kızlar, yüksek harçları ödeyebilmek için fuhuşun içine düşüyorlar. Anne, moda ve kadın dergisi Elle’de çalışan bir gazeteci. O da bir kadın. Evli ve çocukları var. Delikanlı Florent ve küçük Stéphane. Kocası da Patrick Çocukları dağınık. Her evde olanlar işte. Anne, araştırmasını sürdürürken eviyle de uğraşması gerekiyor. Ortalığı toparlamak, temizlemek vs. O ilgilenmese buzdolabı bile boş kalıyor. Evdeki üç erkekle başa çıkmak kolay değil tabii ki. Orası Paris de olsa kadın kadındır. İşte de erkekler çekilmiyor elbette. Tuvalette klozet kapağını kaldırmadan, hatta kapıyı örtmeden ayakta işini gören erkekler her daim bencil olacak. Kadınlar, eş ve anne… Tüm bunlar, feminist gözlemle yansıyor perdeye. 1973 doğumlu Polonyalı kadın yönetmen Malgorzata Szumowska (Malgorata Şumoska diye okunuyor), 2011 yapımı “Elles-Kadınlar” filmiyle Avrupa’daki fuhuş dünyasına, üniversitede okuyan kız öğrencilere ve bu işe düşürülmüş genç kızlara bakıyor. Harçların yüksek olması, fuhuş piyasasında olayları değiştirmiş Avrupa’da. Anne, önce Charlotte’la buluşuyor ve onunla röportajını gerçekleştiriyor. Anne, onun duygularını anlamaya çalışıyor. Charlotte, yaptığı işten keyif mi alıyor? Charlotte, ailesiyle kalıyor. Kamera, metrodaki Polonyalı göçmen Alicja’nın peşine takılıyor sonra. Alicja’nın da ailesi var. Anne, kızlarla görüşmesini sürdürürken, kızlar da işlerine devam ediyorlar. Anne, Charlotte ve Alicja’ya hikâyelerini anlattırarak, fuhuş dünyasının cehennemin yansıtıyor. Elbette tam anlamıyla içeriden bilmiyor her şeyi. Dizüstü bilgisayarından porno sitelerinden o alemi kavramaya da çalışıyor Anne. Kamera oradan Charlotte’un işine geçiyor. Charlotte yatakta erkeği mutlu ediyor o sırada. Charlotte’un sevişmesi sürerken fonda da Beethoven’ın “7. Senfoni”si duyulmaya başlıyor. Kamera oradan evde yalnız olan Anne’ın mutlu anına geçiyor. Anne sonra kendine beyaz şarap keyfi yaşamak istiyor. Şarap şişesini açmak Paris’te de zor olduğunu da anlıyorsunuz. Hatta Paris’te de sigara izmaritini balkondan aşağı atmanın normal olduğunu da keşfediyorsunuz. Anne’ın yemeği yapması ortalığı temizlemesi derken, çocuklarla koca da pek az görünüyorlar ortalıkta. Seyircinin de aklına pek gelmiyorlar zaten. İnsan, Anne gibi bir eş bulunca mutluluk cennetindeymiş gibi hisseder kendini herhalde. Anne, mutfakta deniz tarağı temizlerken de fonda Vivaldi’nin “Gloria” ilâhisi duyuluyor. Kamera oradan Charlotte’un olduğu yere geçiyor. Charlotte, erkeğin fantazilerini gerçekleştiriyor o anda. Anne da yalnızlığını hissettiği anda kendi kendini tatmin etmeye başlıyor. Midye onu baştan çıkartıyor. Bu sahne sinema tarihine geçebilir. Anne, mutsuzluğunu fark ediyor. Kocası hep yorgun. Büyük oğlan başına buyruk. Başka bir anda Alicja’nın annesi habersizce eve geldiğinde kızının seks oyuncaklarını bulduğunda kızının buralarda neler yaptığını tahmin ediyor. Ne yapabilir ki? Filmin son sahnesinin çok sıcak olduğunu da belirtelim.

Sarsıcı film…

Yönetmen Szumowska, gerçekten Avrupa’daki fuhuşa derinden bakıyor “Kadınlar” filminde. Özellikle geç kızların bazıları okumak için bu sektöre yöneliyorlar, bazıları da keyif aldıkları için. Dünyanın en eski mesleği denilen seks işçiliğinde kırmızı fener hep yanacak. Anaïs Demoustier ve Joanna Kulig, içinde olması zor sahnelerde rahat oyunculuk göstermişler. 1987’de Fransa’nın Lille şehrinde doğmuş Demoustier, Haneke ustanın distopik mahşer sonrası filmi 2003 yapımı sinemaskop “Le Temps du Loup-Kurdun Günü” filminden biliniyor. 1982 Polonya doğumlu Kulig de, Pawel Pawlikowski’nin 2011 yapımı “La femme du Vème-Gizemli Kadın” filminde Ania’yı canlandırmıştı. Yatak sahnelerinde de epey cesurlar. Filmdeki yatak sahneleri gerçek anlamıyla cesurca. Porno sınırların zorluyor. Anne’ın duş yaptığı sahne de Hitchcock’u yad ettirdi. Duş sahneleri daima Hitchcock’u hatırlatacak. Anne’ın duş aldığı sahne az da olsa insanı Hitchcock’un 1960 yapımı siyah-beyaz “Psycho-Sapık” filmine götürdü. Elbette yönetmen Szumowska’nın filmindeki duşlu sahnede çığlıklı şiddet yok elbette. Filmde, Juliette Binoche’un tiyatro yönetmeni ve heykeltıraş babası Jean-Marie Binoche da oynuyor. Anne’ın hastanede masaj yaptığı yaşlı adam Mösyö Binoche. Sinemaskop çekilmiş “Kadınlar” filminin mekânları da Paris’ten. Filmin estetiği de iyi. Kamerayla üstten bakışlar ve “steadicam” çekimler estetikti. Yönetmen Szumowska, son filmi 2013 yapımı “W imie…” (Adına) filmiyle 63. Berlinale’de “Altın Ayı” için yarışmıştı.

(14 Mart 2013)

Ali Erden

ailerden@hotmail.com