Tüm Şirketler, 16 – 18 Kasım 2012 Haftasonu (Weekend) Box Office listeleri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.
Günlük arşivler: 19 Kasım 2012
Oberhausen Manifestosu, 50. Yılında Ankara’da
Yeni Alman Sineması’nın milâdı sayılan Oberhausen Manifestosu, imzacılarının filmleriyle 21 – 22 Aralık’ta Puruli Kültür Sanat işbirliğiyle Goethe-Institut Ankara’da olacak. Dünyanın en önemli kısa film festivallerinden biri kabul edilen Oberhausen Kısa Film Festivali’nin bu yıl 58.si gerçekleştirildi. Festivalin teması, 28 Şubat 1962 tarihinde Batı Almanya Kısa Film Festivali’nde deklare edilen Oberhausen Manifestosu’na atfen “Provoking Reality: Mavericks, Mouvements, Manifestos” idi. Elli yıl önce yayımladıkları manifesto ile eski sinemanın öldüğünü ilân eden yirmi altı imzacının filmleri restore edilerek bu program kapsamında gösterildi.
Oberhausen Manifestosu, 50. Yılında Ankara’da yazısına devam et
13. Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali
İzmir Sinema Derneği tarafından bu yıl onüçüncü kez düzenlenen Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali 20 – 26 Kasım 2012 tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Bu yıl 42 ülkeden 175 filmin seçildiği festivalin etkinlikleri Kültür Bakanlığı’nın ve Başbakanlık Tanıtma Fonu’nun önemli katkıları ve Fransız Kültür Merkezi, Goethe Enstitüsü ve İKSEV ile işbirliği içinde İzmirli sinemaseverlerle Fransız Kültür Merkezi’nde buluşacak. Festivalin ulusal kategorisinde 10, Uluslararası kategorisinde ise 12 film Altın Kedi ödülü için yarışacak.
13. Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali yazısına devam et
Alacakaranlık Efsanesi: Şafak Vakti Bölüm 2’den Rekor Açılış
Alacakaranlık serisinin final filmi Alacakaranlık Efsanesi: Şafak Vakti Bölüm 2, 16 Kasım’da Amerika ile aynı anda Türkiye’de de vizyona girdi. Ülkemizde, toplam 310 sinema 523 salonda gösterime giren Alacakaranlık Efsanesi: Şafak Vakti Bölüm 2, vizyona girdiği ilk haftasonu hayranlarının yoğun ilgisi sonucu 410.761 izleyici, 4.180.645,95 TL gişe hasılatına ulaşarak “Tüm Zamanlar Yabancı Film Açılış Haftasonu Hasılat” rekorunu kırdı. Serinin bir önceki filmi Alacakaranlık Efsanesi: Şafak Vakti Bölüm 1, Türkiye’de 18 Kasım 2011′de vizyona girmiş ve 1.379.487 toplam izleyiciye ulaşmıştı.
Umut Sanat Filmcilik
Umut Sanat Filmcilik, 09 – 15 Kasım 2012 Haftalık (Weekly) Box Office listesi için tıklayınız.
Denizli Beyaz Sahne Sinemaları
Denizli Beyaz Sahne Sinemaları, 23 – 29 Kasım 2012 seansları için tıklayınız.
Kentsel Dönüşümü ve 3. Köprü Projesini Deşifre Eden Belgesel Film Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir DVD.de
Bir senelik festival gezmeleri, 10 haftalık vizyon serüveni, 100’ün üzerinde özel gösterimin ardından sonunda çok beklenen Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir adlı belgesel filmin DVD.si çıkıyor. Film, İstanbul’u nefes alınamaz hale getiren sistemin ilmek ilmek nasıl örüldüğünü, Afet Yasası’nın içyüzünü, 2012 içerisinde temeli atılmak istenen 3. köprü projesinin altında yatan dinamikleri ve olası sonuçlarını gözler önüne seriyor. Filmin, geri dönüştürülebilir kağıttan tek tek elle yapılmış özel kutusundaki DVD.si 21 Kasım 2012′de bütün kitapçılarda ve müzik marketlerde bulunabilecek. Filme toplumun her kesiminin ulaşabilmesi için DVD mümkün olan en düşük fiyattan, 14.99 TL.den satışa sunulacak.
Kentsel Dönüşümü ve 3. Köprü Projesini Deşifre Eden Belgesel Film Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir DVD.de yazısına devam et
Celal ile Ceren’in Afişi Sinemaseverlerle Paylaşıldı
Yeni yıla kahkaha ile başlamanızı sağlayacak olan Şahan Gökbakar’ın yeni filmi Celal ile Ceren’in afişi sinemaseverlerle paylaşıldı. Tasarımcı Emre Erdem’in yaptığı afişin fotoğraflarını da filmin yönetmeni Togan Gökbakar çekti. İkilinin bu çalışması ortaya eğlenceli bir afiş çıkardı. Türk komedi sinemasının gişe rekortmeni ismi Şahan Gökbakar, senaryosunu kendisinin kaleme aldığı Celal ile Ceren adlı yeni yapımıyla sinemaseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. 18 Ocak 2013 tarihinde vizyona girecek olan filmde Şahan Gökbakar ile Ezgi Mola, Gökçe Göçebağ ve Dilşah Demir oynuyor.
Celal ile Ceren’in Afişi Sinemaseverlerle Paylaşıldı yazısına devam et
Uluslararası 2. El Film Festivali, Festivale El Verenlere Meyve Veriyor
Uluslararası 2. El Film Festivali komitesi daha önce altı yıl boyunca festivale katkı ve katılım sağlayan 77 sinemacı adına kızılçam dikerek El Ele Ormanı adında bir hatıra ormanı oluşturulacağını açıklamıştı. Festival şimdi de, festivale el veren ve düzenlenmesi için elinden geleni yapan destekçileri için hatıra ormanı yapmaya karar verdi. Festivalin kurumsal destekçileri için oluşturulacak olan El Verdik adındaki bu hatıra ormanı meyve ağaçlarından oluşacak ve dikilmesi için arazinin iklim şartları ve toprak yapısı doğrultusunda elma, kayısı ve ceviz ağaçlarından biri seçilebilecek.
Uluslararası 2. El Film Festivali, Festivale El Verenlere Meyve Veriyor yazısına devam et
Korku Filmi Görünmeyenler Vizyona Giriyor
Melikşah Atuntaş’ın yönettiği Caner Özyurtlu’nun Serhat Hasanoğlu ile birlikte senaryosunu yazdığı Görünmeyenler adlı korku filmi, sevenlerinin çok hoşlanacakları bir yapım olarak 30 Kasım’dan itibaren izleyicisiyle buluşacak. Nihan Okutucu, Duru Ok ve Deniz Özmen’in başrollerini paylaştıkları filmde bir ailenin yeni taşındıkları evde yaşadıkları garip olaylar gerilim lisanıyla anlatılıyor. Selin, Onur ve altı yaşındaki kızları Merve yeni taşındıkları evde başta çok mutludur. Fakat bir süre sonra bir dizi garip olaylar yaşamaya başlarlar. Onur’un iş seyahatine çıkmasıyla birlikte “Görünmeyenler”le evde baş başa kalan Selin ve Merve tüyler ürperten olaylarla karşı karşıya kalacaktır.
Taş Mektep Filmine Vatandaş Desteği
Çekimleri Manisa’nın Kula ilçesinde devam eden Taş Mektep adlı sinema filminin setinde geçtiğimiz günlerde ilginç bir olay yaşandı. Kulalılar, sete giderek Kurtuluş Savaşı sırasında okullarını son sınıfta bırakarak cepheye giden 63 öğrencinin şehit olmasını hikâye edinen filmde gönüllü olarak oyunculuk yapmak istediklerini söylediler. Yunan işgâli sırasında birçok şehit vermiş olan Kulalılar, bu isteklerinin yerine gelmesiyle kamera karşısına geçtiler. Altan Dönmez’in yönettiği filmde başrolleri Orhan Kılıç, Ayça Varlıer, Feride Çetin ve Bora Akkaş paylaşıyor.
Gözetleme Kulesi / Pelin Esmer
Öncelikle yazmak istediğim, bir gazetenin (ilgili sayfasının) manşetine koyduğu gibi Esmer ile Ustaoğlu “pişti oldu” yargısı doğru değil. Bir konu (konular da aynı değil) aynı dönemde (farklı dönemlerde de olabilir ama bunlar aynı dönemde) iki yönetmen tarafından işlenebilir. Filmlerin benzerliği ileri sürülebilir ama yine de ayrı filmlerdir. Araf ile Gözetleme Kulesi konuları da ayrı olan filmlerdir; benzerlik aramaya kalkışmak, birçok şeyin görmezden gelindiği ortamımızda biraz garip olur.
Olgun Şimşek ile Nilay Erdönmez’in oynadığı kişiler Araf’ın kişileri Neslihan Atagül ile Barış Hacıhan değildir. Seher’in (Nilay Erdönmez) durumu (ve konumu) ile Zehra’nın (Neslihan Atagül) durumu (ve konumu) da aynı değildir. Geldikleri yer-ler itibari ile Nihat (Olgun Şimşek) ile Olgun (Barış Hacıhan) da çok farklı kişilerdir.
Sinemaları benzer görünse (bile – ?) Ustaoğlu ve Esmer’in sinemaları da farklıdır. Esmer’in filminde senaryodan (o da Esmer’in) kaynaklanan (askıda kalan) bazı sorunlar olabilir [‘bebeğin’ o kadar süre, -açık havada- kazasız belâsız (?) kalması…] ama bunlar bütün film içinde -görmezden gelinmese de- atlanabilecek şeyler. Zehra, düşünüp taşınıp, gidip cezaevindeki Olgun ile evleniyor -filmin finali ama sonu değil! Seher ise, Nihat gözetlemek durumunda olduğu ufkuna -hiçbir şey görmeden- bakarken, kulenin odasında (herhalde) uyuyor, üstelik Zehra’dan farklı olarak bebek de yanında, filmin finali. Nihat ile Seher için ise bilmem kaçıncı günün farkında olmadıkları bir saati ama biten film, Nihat ile Seher’in ne olduğu belirsiz ilişkileri (adı karı/koca konsa da, o zaruretten doğan bir şey…).
Son dönem filmlerimiz, eski dönemlerde pek alışık olmadığımız finallerle -buna bitti denmez ama- bitiyorlar… dolayısı ile anlatılan öykü bitmiyor. Esmer de bilmiyor, Ustaoğlu da… Nihat ile Seher’in, Zehra ile Olgun’un sonlarını… bilmeleri de gerekmiyor. [Burada şunu yazmak istiyorum, Faruk Kenç’in son filmi Boş Ver Doktor’u (1962) ilk seyrettiğimde -ikinci kez görmedim zaten-, toplumun farklı katlarından gelen iki sevgilinin olaylardan sonra birbirlerine sarılarak öpüşmeleri (final) sırasında düşündüğüm şey, film -geçmişteki olaylar olmak koşulu ile- bu anda başlasa ne-ler olurdu?]
Gözetleme Kulesi’ne dönersek, Nihat’ın ormanda bulduğu, “kuleye” getirdiği, yontmaya çalıştığı, biçimsiz, budaklı ağaç parçasını, bir süre seyrettikten sonra, o kadar emek (!) vermesine rağmen -Seher de eline alıp incelemişti- “altı çizilen hiç bir tepki / hareket yapmadan”, ocağa, ateşe atması… Filmlerimizde bunun gibi sahnelere alışmalıyız, fakat takılmamalıyız. (Ben çok beğendim.)
Gözetleme Kulesi gösterime girdi. Çekilmiş olması ve gösterime girmesi önemli. Bu yıl hâlâ yeni filmler çıkmaya devam ediyor, çoğu da yönetmenlerinin ilk filmleri. Esmer ise bu ikinci filmi ile de ilginç bir olayı filme almayı başardığı gibi, film seyredilmeyi de hak ediyor. Gişesi ne kadar olur bilemem ve gişe sonuçlarını izlemiyorum ama bu filmlerde izlenmeli, filmlerin (yönetmenlerin) kaderi belirlenmeli…
Yeni filmlerinin “merakla” beklendiği Esmer, sonraki filmini ne zaman çıkarabilir, bunu bilmek mümkün değil. Eski Yeşilçam günlerinde işi (yönetmenlik) meslek edinenler (yönetmen-ler) ilk filmini yaptıktan sonraki yıllarda yönetmenliğe devam ederlerdi… ama onlar çoğunlukla yapımcı filmleri idi. Şimdi “sinemamızın en önemli değişimi” yaşanıyor, yine eski tip filmler yapılıyor ama “yönetmen filmi” diyebileceğimiz filmler de var. Bir kaç yıl ara ile yapılıyormuş, ne gam. Yenilenen Türk Sineması diye onların adı anılıyor, yurt dışında -içeride salon bulamasalar da- festival festival dolaşanlar da onlar.
Bütün bu yapım sürecinin işleri dışında, Gözetleme Kulesi birçok kusurlarına rağmen, anlatmak istediği (benim anladığım) Nihat ve Seher’in yaşamlarının keşişmesinden (filmi oluşturan bölüm) sonraki bölüm yönetmen tarafından bir yerden sonra izlenmiyor, film bitiyor ama daha yaşanacaklar var. Yeni filmlerimizde “son” yazmamasının bir özenme olmadığı sanıyorum, film bitiyor ama olay bitmiyor, sona eren bir şey yok, zaten hayat da bitmez (bazı durumlarda, bazı kişiler dışında).
Nihat ile Seher bir gün şehre inerler (aynı anda olması gerekmez), Zerre’nin Zeynep’ine de bir gün rastlayabiliriz, Araf’ın Mahur’u da bir gün yolda (biz otobüste iken) yanımızdan kamyonu ile geçebilir, Zehra bir süre sonra Olgun’dan boşanabilir, Nihat ile Seher de yıllar sonra -belki isteyerek, belki istemeden- bir yerde karşılaşabilirler (!) ama biz (sinema seyircileri) Ustaoğlu’nun, Tepegöz’ün, Esmer’in anlattıkları ile yetinelim. Sanat, ne düzenleyicidir, ne yön gösterici, -kişilileri ele almak ön koşulu ile- bize yaşamlardan, “karar aşamalarından” kesitler gösterir. Bu yargı, standart, kesin değildir… Yazdıklarım -doğal ki bunlarla sınırlı değil-, şimdilik Gözetleme Kulesi’nin, Araf’ın, Zerre’nin bıraktığı genel izlenimler…
(26 Kasım 2012)
Orhan Ünser
Rüzgârın Hatıraları’na HubertBals’tan Senaryo Destek Ödülü
Özcan Alper’in üçüncü film projesi Rüzgarın Hatıraları, Rotterdam Film Festivali kapsamında gerçekleştirilen HubertBals Fonu’ndan Senaryo ve Proje Geliştirme Desteği Ödülü’nü aldı. HubertBals Senaryo ve Proje Geliştirme Fonu’na dünyadan 399 proje başvurdu.
Rüzgarın Hatıraları filminin senaryosu desteklenmeye değer görülen 11 proje arasında yer alıyor. Rüzgarın Hatıraları, bir sınırda geçen aşk ve ölüm teması üzerine bir film. Türkiye, Almanya, Fransa ve Gürcistan ortak yapımı olarak gerçekleşecek olan filmin önümüzdeki yaz çekilmesi plânlanıyor.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.