Çernobil’in Sırları

Bradley Parker’ın yönettiği ve Jesse McCartney, Jonathan Sadowski, Olivia Dudley, Devin Kelley, Ingrid Bolso Berdal ile Dimitri Diatchenko’nun oynadığı Çernobil’in Sırları (Chernobyl Diaries), 29 Haziran 2012’de Pinema Film dağıtımıyla Pinema Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Avrupa’da tatile çıkan altı kişilik bir arkadaş grubu, gezilerinde rehberlik etmesi için ekstrem bir tur rehberi tutarlar. Rehber, onları Çernobil nükleer faciasından önce işçilerin ikâmet ettiği ama artık terk edilmiş olan Pripyat şehrine götürür. Yıkıntıların arasında gezerken turist kafilesi aslında yalnız olmadıklarını fark edecektir.

  • Basın Bülteni: 1 / 2
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ali Erden Yazıyor
  • Diğer bağlantılara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Çernobil’in Sırları yazısına devam et
  • Oyuncu Nejat İşler, Altın Koza Jürisinde

    Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, 19. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali kapsamındaki Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda jüri üyeliği yapacak son ismin Nejat İşler olduğunu açıkladı. Yönetmen Ferzan Özpetek’in başkanlığını yapacağı 7 kişilik jürinin diğer üyeleri, yapımcı Zeynep Özbatur Atakan, oyuncu Nurgül Yeşilçay, müzik yapımcısı Hasan Saltık, akademisyen Hülya Uğur Tanrıöver ve görüntü yönetmeni Eyüp Boz olarak açıklanmıştı. Son başvuru tarihi 27 Temmuz olan Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması yönetmeliği ve diğer bilgilere festivalin web sitesinden ulaşılabiliyor.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Oyuncu Nejat İşler, Altın Koza Jürisinde yazısına devam et
  • Ayvalık Uluslararası Film Festivali Açılış Töreni Yapıldı

    Ayvalık Uluslararası Film Festivali açılış töreni dün akşam Sanat Fabrikası Salonu’nda yapıldı. Meltem Parlak, Feyzi Tuna, Volkan Severcan, Meltem Parlak, Mehmet Bahadır Er, Maryna Gorbach ve Ertuğ Tüfekçioğlu’nun da bulunduğu tören sonrasında Mehmet Bahadır Er ve Maryna Gorbach’ın birlikte yönettiği Kara Köpekler Havlarken filmi gösterildi. Festival kapsamında Sanat Fabrikası Salonu’nda açılan, Ahmet Esmer’in yeşilçam dönemi oyuncularımızın siyah beyaz fotoğraflarından oluşan Geçmiş Zaman Olur ki adlı fotoğraf sergisi ve festivale gösterilen kısa filmlerin gönderi zarflarından oluşan Zarf Sergisi ilgiyle izleniyor.

  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ayvalık Uluslararası Film Festivali Açılış Töreni Yapıldı yazısına devam et
  • Seyfettin Tokmak, Klak Sinema Programı’nda

    Bugün TV Klak Sinema Programı, bu hafta vizyona giren, Türk, Kürt, Boşnak ve Afrikalı umut yolcularının sınırları aşan dostluk hikâyesini anlatan Kırık Midyeler filminin yönetmeni Seyfettin Tokmak’ı konuk ediyor. Tim Burton ve Johnny Depp ikilisini 8. kez bir araya getiren Karanlık Gölgeler vizyonda, özel görüntüleri ve yıldızları Klak Arkası’nda. Yaz ayları da birbirinden görkemli Hollywood yapımlarıyla dolu, hepsi Klak’ta. Gizem Ertürk’ün hazırladığı Klak Programı, 23 Haziran Cumartesi, 13:20’de Kanaltürk’ün haber kanalı Bugün TV.de.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Seyfettin Tokmak, Klak Sinema Programı’nda yazısına devam et
  • Nükleer Felaketin Hayalet Şehrinde

    Çernobil’in Sırları (Chernobyl Diaries)
    Yönetmen: Bradley Parker
    Hikâye: Oren Peli
    Senaryo: Oren Peli-Carey Van Dyke-Shane Van Dyke
    Müzik: Diego Stocco
    Görüntü: Morten Søborg
    Oyuncular: Jonathan Sadowski (Paul), Olivia Dudley (Natalie), Jesse McCartney (Chris), Devin Kelley (Amanda), Dimitri Diatchenko (Uri), Nathan Phillips (Michael), Ingrid Bolso Berdal (Zoe)
    Yapım: Alcon-FilmNation (2012)

    Bradley Parker, “Çernobil’in Sırları” filminde yıllar sonra bile nükleer felaketin devam ettiğini gösteriyor. Gerçekçi taraflarının yanında fantastik korku filmine dönüşen yapım korkutmayı başarıyor.

    Yıllar önce, 1986 yılında Çernobil’de nükleer kaza olmuştu. Ukrayna’nın kuzeyindeki başkent Kiev’e bağlı Çernobil, reaktör patlamalarından sonra boşaltılmış, insanlar kansere yakalanmış, engelli çocukları olmuştu. 2012 yapımı “Chernobyl Diaries-Çernobil’in Sırları”, fantastik bir korku filmi. Bradley Parker’ın yönettiği bu film, Belgrad’da 2. Dünya Savaşı yıllarında yapılmış Nazi karargâhında ve sığınaklarında çekilmiş. Ayrıca, Çernobil’de çalışan insanların ve ailelerinin yaşadığı Pripyat şehri, Sovyetler’in terk ettiği Hava Kuvvetleri’ne ait üslerde ve tünellerde çekilmiş Belgrad’da. Pripyat’ta 50 bin insan yaşıyormuş ve facia sonrası hemen boşaltılmış şehir. Pripyat, yıllardır hayalet bir şehir. Facia olmadan hemen önce şehirde 1 Mayıs Işçi Bayramı için lunaparklar kurulmuş çocuklar eğlensin diye. Ama ne yazık ki, 26 Nisan 1986’da nükleer felâket yaşandı. Filmdeki Pripyat, öyle gerçekçi ki. İnsanların yaşadığı apartmanlar, eşyalarla dolu daireler, enkaza dönmüş arabalar. İnsanı etkileyen ve ürküten mekânlar. Sanat açısından da bakınca görselliği de zengin. Filmin bazı sahneleri de Macaristan’da çekilmiş.

    Tehlikeli bir tur…

    Chris, sevgilisi Amanda ve arkadaşları fotoğrafçı Natalie’yle beraber, Amerika’dan başlayıp Londra, Paris, Prag ve sonunda Kiev’de sonlanıyor. Chris’in abisi Paul yıllardır Kiev’de yaşıyor. Chris, sevgilisi Amanda’ya Moskova’da evlenme teklifi yapma hayali kurarken, abisi onları Çernobil turuna davet ediyor. Tur rehberi Uri ve güvenli olmayan külüstür minibüsüyle yola çıkmadan önce Michael ve Norveçli sevgilisi Zoe de onlara katılıyor. Pripyat’ın girişinde askerler şehre girmelerine izin vermiyorlar. Uri, bildiği başka bir yoldan şehre sokuyor müşterilerini. Önce hayalet şehir Pripyat keşfediliyor. Binalar ve yaşam alanlarını gördükçe burada insanlar mı vardı, diye düşünüyorsunuz. Apartmanda devasa boz ayının tehlikesini atlatan bu bir grup insan oradan hemen uzaklaşmak istiyorlar. Ama, minibüsün kablosu kemirilmiş bir hayvan tarafından. Karanlık çöktükten sonra dışarıdan münibüse göremediğimiz hayvanlar saldırıyor. Uri, yardım bulma umuduyla dışarı çıktığında peşinden Chris de gidiyor. Karanlığın içinde onlara bir şey saldrıyor. Uri kaybolurken Chris de yaralanıyor. Tekin olmayan mekânlarda tuhaf bir korku her yeri sarıyor. Yönetmen, “şey”lerin belli belirsiz gölgelerini göstererek mistik bir korku yaratmış. Köpekler, alabildiğine vahşi. Gölün içindeki balıklar mutasyona uğramış. Felâket sonrası orada kalmış insanlar da oradaki canlılar gibi mutantlara dönüşmüş. Tura çıkmış bu insanlar için trajedi gecikmiyor.

    Filmin senaristlerinden Oren Peli bir yönetmen. Onu, 2007 yapımı “Paranormal Activity” filmiyle hatırlayabilirsiniz. Bu korku filmi, görsel efektçilikten yönetmenliğe geçen Bradley Parker’ın ilk filmi. Parker, seyircilerini mekânlarıyla ürkütmek istemiş. Bunu da başarıyor. Her an bir yerlerden bir şeyler çıkacakmış gibi sürekli diken üstünde kalıyorsunuz. Gerilimli müziklerin de altını çizmeli. Zoe’yi canlandıran Norveçli oyuncu Ingrid Bolso Berdal’ı, Roar Uthaug’un 2006 yapımı “Fritt Vilt-Şeytanın Oteli” filminde Jannicke karakteriyle hatırlıyoruz. Mekânlarıyla ürküten filmleri özlemiştik. “Çernobil’in Sırları” filmi bu özlemi gideriyor. Bir küçük hatıra: Çernobil’de 1986 yılındaki bu felâket sıralarında, çiçek açmış rengarenk TRT’den muhteşem filmler izliyorduk Izmir’de. Norman Jewison’ın 1971 yapımı “Fiddler on the Roof-Damdaki Kemancı”, Jack Clayton’ın 1974 yapımı “The Great Gatsby-Muhteşem Gatsby”, Volker Schlöndorf’un 1984 yapımı “Un Amour Swann-Swann’ın Aşkı” filmleri sinemanın köklerini salıyordu TRT’yle ruhumuza. Michael Nouri’nin gangster Lucky Luciano’yu canlandırdığı 13 bölümlük “The Gangster Cronicles-Luciano” mini dizisi nefesleri de kesiyordu.

    (29 Mayıs 2012)

    Ali Erden

    ailerden@hotmail.com

    Bulut Atlası

    Tom Tykwer, Andy Wachowski ile Lana Wachowski’nin yönettiği ve Tom Hanks, Halle Berry, Hugh Grant ile Hugo Weaving’in oynadığı Bulut Atlası (Cloud Atlas), 26 Ekim 2012’de Chantier Films dağıtımıyla Chantier Films tarafından vizyona çıkarıldı.
    1850′de Pasifik’i geçen bir gezgin, suskun bir besteci, asil ruhlu bir gazeteci, alacaklılarından kaçan bir yayınevi sahibi, ölüm sırasını bekleyen genetiği değiştirilmiş bir garson, bilim ve medeniyetin karanlık yüzüne tanık olan genç Pasifik adalı, tarihsel zaman dilimi içinde her birinin yankılarını anlatıyor.

  • Basın Bülteni: 1 / 2
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman: Türkçe Altyazılı / Orijinal
  • IMDb
  • sadibey.com yazarlarının eleştirileri, diğer bağlantı, haber ve basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Bulut Atlası yazısına devam et
  • Sekans Sinema Grubu Film Eleştirisi Yarışması Sonuçlandı

    Film eleştirisi alanında ürün veren amatör ve profesyonel yazarların ürünlerini değerlendirmek; sinema kültürünün gelişmesine katkı ve bu alanda üretim yapan kişilere ortam sağlamak ve ulusal sinemanın, film eleştirisi alanında üretilen yazılar aracılığıyla daha geniş bir platformda tanınması ve tartışılmasının önünü açmak için düzenlenen Sekans Sinema Grubu Film Eleştirisi Yarışması sonuçlandı. Birincilik ödülünü Altuğ Kaan Paçacı’nın, Bir Zamanlar Anadolu’da hakkında yazdığı Pencerenin Ardı başlıklı eleştirisi kazandı.

    Sekans Sinema Grubu Film Eleştirisi Yarışması Sonuçlandı yazısına devam et

    Akademİda 2012 Film Atölyeleri

    Tiyatro ve sinema alanında kendisini geliştirmek isteyen herkese, senarist, oyuncu ve yönetmenlerle birlikte, atölye çalışmaları fırsatı sunan Akademİda’nın 2012 atölyeler programı açıklandı. Atölyeler arasında, Altyazı Dergisi (Sinema Okur Yazarlığı), Jordi Wijnalda & Brian Love (Film Yapımının Unsurları), Yamaç Okur (Yaratıcı Yapımcılık), Özcan Alper (Film Geliştirme), Serdar Yılmaz ve Nadide Argun (Sanat Yönetmenliği ve Yapım Tasarım), Meltem Cumbul (Eric Morris Metodu Oyunculuk), Ümit Ünal (Senaryo Geliştirme) Atölyesi ve Reha Erdem Atölyesi var.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Diğer bağlantılara ve yüksek çözünürlüklü fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Akademİda 2012 Film Atölyeleri yazısına devam et
  • Önce Söz mü, Anlam mı Yoksa Eylem mi Vardı?

    Faust
    Yönetmen: Aleksandr Sokurov
    Oyun: Johann Wolfgang von Goethe
    Senaryo: Marina Koreneva-Yuri Arabov-Aleksandr Sokurov
    Müzik: Andrey Sigle
    Görüntü: Bruno Delbonnel
    Johannes Zeiler (Faust), Anton Adasinsky (Tefeci Mefisto), Isolda Dychauk (Margarete), Georg Friedrich (Wagner), Hanna Schygulla (Tefeci’nin Eşi), Antje Lewald (Margarete’nin Annesi), Sigurdur Skúlason (Heinrich’in Babası), Florian Brückner (Valentin)
    Yapım: Proline Film (2011)

    Büyük Rus yönetmeni Aleksandr Sokurov’un “Faust” filmi, efsaneyi tersine çeviren ve anlamın peşinde dolaşan bir yapıt. Bu film, 68. Venedik Film Festivali’nde “Altın Aslan” ödülünü almıştı.

    Film, gri gökyüzünde asılı bir çan ve bir çerçeveli ayna sallanırken, kamera minyatür bir yeri çağrıştıran kasabaya yaklaşıyor. Dr. Heinrich Faust, “ruhu” arayan yardımcısı “filozof” Wagner’le beraber bir cesedin iç organlarını çıkartıyor. Seyirci, iğrenç, irkiltici ve sarsıcı bir anla hikâyenin içine girmiş oluyor. Filmin, zorlu ve labirentli sokaklarında dolaşırken, çan ve ayna nesneleri de zihnin bir köşesine yerleşmeli. Çünkü bu filmin derinliğinde dine göndermeler, anlam, varoluş ve yansıma var. Bu filmi seyrederken, en azından Faust üzerine bir şeyler duymuş olmak, varoluş üzerine düşünmek, “ayna” metaforunun ne demek olduğunu bilmek gerekiyor. Neredeyse iki yakın dost olan Faust ve Mefisto’yu bu “ayna” metaforu üzerinden bakmak daha mı iyi olur? Filmin sonunda bu daha da bir anlamlaşıyor. Bu filmde “tetralojik” yaklaşanlar da var. Tetraloji, Yunan tragedyalarından geliyor. Üç trajedi ve bir dram anlamına geliyor. Büyük Rus yönetmeni Aleksandr Sokurov’un filmini seyrederken de bunları fark edeceksiniz belki. En önemlisi, Dante’nin (1265-1321), “İlahi Komedya” adlı epik şiirini de düşünüyorsunuz. “Araf”ı, Mefisto’yla Faust’un kasabadaki ilişkilerinde, “Cennet”i, Margarete’nin bulunduğu anlarda, “Cehennem”iyse final bölümünde görüyorsunuz. Film, gerçeküstücü ve dışavurumcu estetikler arasında dolaşıyor. Ayna yansımaları, daha çok gerçeküstücü. Kasabanın yansıyışı, orada yaşayan çoğu insanın içindeki enkaza metafor yapıyor gibi.

    Araf’ın içinde dolaşırken…

    Filmin girişinde, çanla beraber görüntünün ortasında sallanan ayna imgesi gerçekten bu filme anlam ve estetik katıyor. Eski Yunan felsefesinden gelen “ayna gerçekliği” üzerine düşünüyorsunuz. Sokurov, bazı sahnelerde ayna yansımasını yaratıyor perdede. Bu anlarda, projeksiyondan perdeye yansıyan görüntüler gibi algılıyorsunuz. Yönetmen aynen böyle de yapmış olabilir. Görüntüler bu anlarda biçim bozumuna uğruyor. Gerçeklik üzerine yanılsama, belki de yabancılaşma yaşıyorsunuz. Gerçek, gerçek mi diye düşünebilirsiniz. Gerçek, neye göre gerçek? Gerçek, Faust’un gözleriyle gördüklerinde mi, yoksa Mefisto’nun sürüklediği yerlerde, belki de “cehennem”de mi algılanacak? Aynadan yansıyan görüntüler gibi yansıyan anlar, herkesi gerçeklik duygusundan uzaklaştırıyor muydu, yoksa gerçeğe biraz daha mı yaklaştırıyordu? Mefisto daima yanılsama mı veriyor? O bir şeytan ve dinin “doğru”larından insanı yan yollara mı saptırıyor? Tefeci Mefisto, Faust’un ruhunu ele geçirebilmek için her şeyi deniyor. İnsanın zayıf noktalarını çok iyi bilen Mefisto, Faust’un da en zayıf yerini hemen keşfediyor ve midesi gibi boş kalbini güzeller güzeli Margarete’nin aşkıyla doldurmak istiyor. Böylece Faust’la anlaşma yapıp ruhunu alabilecek. Margarete, insanın güzellikte geldiği son yer gibi. Filmdeki hiçbir insan Margarete kadar güzel değil. Mefisto en uçlarda bir çirkinken, Margarete de en uçlardaki bir güzel. Yunan felsefesindeki kusursuz güzellik gibi. Mefisto, Faust’a acılar yaşatıyor hep. Güzelliği gösterirken. Meyhanede Mefisto, küçük bir oyun oynuyor ve Faust’u katil yapıyor, kahraman asker Valentin’in ölümüyle. Valentin, Margaret’nin bilmediği hep uzaklardaki abisi. Annesi bile oğlunu zor tanıyor. Faust’u daima zor durumda bırakan Mefisto, Faust’la yazılı anlaşma yapıyor ve imzayı da Faust’a kanıyla attırıyor.

    Margarete’ye abisini kendisinin öldürdüğünü itiraf eden Faust, “doğruluk” uğruna kendine doğru gelen saf aşkı da farkında olmadan engelliyor. Bu sahnedeki çekimler çok çarpıcı. Kederlere düşen Margarete, annesinin de kendisinden nefret ettiğini düşünerek kendine cehennemi yaşatıyor. Margarete her zaman kilisiye giden ve rahibe içini döken güzeller güzeli. Latincede adı “Mutluluk” olan Faust, Yunanca İncil’de “Önce söz vardı” cümlesi üzerine düşünürken, anlamın daha önce olduğunu savunuyor. Evine gelmiş Mefisto da “Önce eylem vardı” diyor. Sonra da Faust’u peşine takarak eylemin her çeşidini ona gösteriyor. Anlaşmadan sonra, Mefisto’dan Margarete’nin gölde intihar edeceğini öğrenen Faust, Margarete’yi kurtarabilecek mi? Margarete’nin çıplak cennet vücudunun üzerinden kayıp duran kamera “Cennet”i ölümsüzleştirmek istiyormuş gibi. Final bölümündeki “Cehennem”, kutsal kitaplardaki gibi ateşler içinde değil, alabildiğine soğuk. Faust, Goethe’nin eserinin dışına çıkıp Mefisto’ya trajedisini yaşatıyor “Cehennem”de.

    Büyük ustadan…

    Rus sinemasında Andrey Tarkovski ruhunu taşıyan Aleksandr Sokurov 1951 doğumlu. Sokurov, dingin anlatımlı filmlerinde biçim alıştırmaları yapan yaratıcı yönetmenlerden. 2002 yapımı “Russkiy Kovcheg-Rus Sandığı” filminde yaklaşık 100 dakika hiç kesme yapmadan çekmişti. Mekân da bir binaydı. 2007 yapımı “Alexandra-Aleksandra” filmindeyse, solmuş fotoğraf tadı veren sepya tekniğini kullanmıştı usta. Bunları düşünüp, ustanın 2011 yapımı “Faust” filminde yaptığı stil araştırmalarına anlam verebilirsiniz. “Faust” filmi, 68. Venedik Film Festivali’nde “Altın Aslan” ödülünü de aldı. Jüri başkanlığını yapan Amerikalı önemli yönetmenlerden Darren Aronofsky, Sokurov’un bu yapıtı için, “Hayatınızın akışını değiştirecek bir film” demişti. Filmin en güzeli, 1993 doğumlu Rus kökenli oyuncu Isolda Dyachuk, sanat kariyerini Almanya’da sürdürüyor. Genç oyuncu, Almanya’da daha çok televizyon dizilerinde görünmüş. Güzel oyuncu, Sibirya kanı taşıyor. Film, Prag’daki Barrandov Stüdyoları’nda kurulmuş setlerde çekilmiş. “Cehennem” gibi çok az sahne Izlanda’nın gri mekânlarından yansıyor perdeye. Elbette Çek Cumhuriyeti’nde tarihi mekânlarda da çekimler yapılmış. Bohemya’daki Kutna Hora şehrindeki gibi. Barrandov, 1921 yılunda kurulmuş. Macaristan ve Bulgaristan’ın ardından Hollywood buraya da ilgi gösteriyor. Milos Forman, Jiri Menzel, Jan Kadar gibi sinemacılar bu stüdyoda filmler çekti. Naziler, Çekoslovakya’yı işgal ettiklerinde ilk yaptıkları şey bu stüdyoyu geliştirmekti.

    (29 Haziran 2012)

    Ali Erden

    ailerden@hotmail.com